• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.3 Büyük Birlik Partisi’ nin Kurulması

2.3.2 Milli Mutabakat Çağrısı

BBP‟nin kuruluĢ sürecinde yayımlan Milli Mutabakat Çağrısı‟nın295

içiresindeki fikirler ülkücü hareket içerisinde daha önceki süreçte birçok kez dile getirilmiĢtir. Örneğin Nizamı Âlem Gazetesinde de Milli Mutabakat Çağrısında yer verilen kavramlara değinilmiĢtir. 1979 tarihinde Nizamı Âlem Gazetesinin 5 Ekim 1979

yılındaki ilk sayısında “Ġslam Âleme inmiĢtir. Bütün âlemin nizamıdır”296

yazısı bu alanda geniĢ kitlelere yapılan ilk çağrısı olduğu düĢünülmektedir.

Yeni oluĢum Hareketi tarafından yayımlanan Milli Mutabakat Çağrısı Ģu Ģekildedir:

Yeni bir dünya kuruluyor. Ġnsanlık yeni bir çağa adım atıyor Biz bu çağın neresindeyiz? Son iki asırda tarihimizin en düĢkün dönemini yaĢadık. Geri bırakılmıĢlığımıza “az geliĢmiĢ” damgası vuruldu. Bütün dünyada Müslümanlar, kendilerine yabancı bir avuç diktatörün zulmü altında ezildiler. Ġmanlarını kaybetmeleri için bin türlü iğva (yanlıĢ yollara sapma) ve zorlama ile karĢılaĢtılar. Bütün bunlara rağmen ekmel (daha üstün) dinimiz Ġslamiyet`in Ģerefi ile onurlarını ayakta tuttular.

Her Ģey mümkün. Her Ģey bizlerin ferasetine ve basiretine bağlı. Müslüman milletler yeniçağda tıpkı eskisi gibi güç merkezlerinin çevresinde hayat alanı arayabilirler ve müsaade edildiği kadar yaĢayabilirler. Ya da kendileri güç merkezi olabilirler, kendi tarihlerine hükmedebilirler. Bir yanda halkı Müslüman olan ama yönetimleri dıĢa bağımlı birçok Ortadoğu ülkesi zillet içindeyken, öte yandan bu zilleti parçalayabilecek Müslüman Türk topluluklarının yeniden diriliĢine sahne olabilecek bir ufuk önümüzdedir. Dünya küçülüyor, hızlı nüfus artıĢı ve tabii

293

Resmi Gazete, (3 Temmuz 1992).

294 Tacettin Ural, “Muhsin Yazıcıoğlu: Hükümet Protokolü Belli Olmadan Beyaz Oy Vereceğimiz

Açıklandı”, Yörünge Dergisi, S. 85, 19-26 Temmuz 1992.

295

AyrılıĢ sürecinde bütün insanlığa davet Ģeklinde yayımlanan Milli Mutabakat Çağrı‟sı için bkz Ek:4

296

87

çevresinin süratle kirlenmesi, azalan iktisadi kaynaklar milletler arası rekabeti Ģiddetlendiriyor. Adaletimiz, güçlünün zayıfı ezdiği bir dünya da gelecek huzur ve barıĢ getirmeyecek. Milli kimliklerini yeni keĢfeden etnik guruplar gecikmiĢ ve saldırgan bir kabilecilikle yaĢadıkları bölgeyi ateĢe boğuyorlar. Güçsüzlere yaĢama hakkı tanımıyorlar. ĠĢte bu noktada Türk milliyetçiliği kendini yenileyerek tarihi fonksiyonunu ifa edebilir. Âleme nizam verme ülküsünü kanatlandırabilir. Milletimizin medeniyet meydana getirmiĢ olması ona bu görevi kaçınılmaz olarak veriyor. Bizler sadece kendimiz için değil uçuruma yuvarlanan insanlık içinde yeniçağın tarihini yapmak zorundayız. Dünyaya adaleti huzuru ,insanlık Ģerefini getirmek zorundayız. Tıpkı eskiden olduğu gibi.

Türkiye

Tarihimizin karardığı iki asır boyunca her çareye baĢvurarak ayakta kalmaya çalıĢtık, baĢardık. Koskoca bir imparatorluğun mağlup çıktığı savaĢtan kendi azim ve irademizle bağımsız bir devlet kurduk. Bu baĢarının bedelini milletine yabancı iktidarların tahakkümü altında yaĢayarak ödedik. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyet‟in üzerine bina edildiği esaslar yeniçağın eĢiğinde yerle bir olmuĢtur. Türkiye artık güvenliğini güç dengeleri içinde arayamaz. Bu intihar demektir. Güç dengelerine Ģirin görünmek için halkına dayattığı batıcı-laik politikaları sürdüremez. Bu yenidünyadaki yerini milletimizin rızası ve gücüyle Ģahsiyetiyle kazanacaktır. Milletimizi güçlü kılan bin yıldır olduğu gibi Ġslamiyet`tir. Rejimin tepeden inmeci- seçkinci-laik geleneği artık sona ermiĢtir. Rejimin pozitivist-laik politikaları ancak Ģahsiyetsiz, köksüz, milletine değil, kendine bile hayrı olmayan bunalımlı yabancılaĢmıĢ bir azınlığa kaynak olmuĢtur. Laikliğin din ve devlet iĢlerini ayırma politikası değil ,ekmek-su gibi dini için yaĢayan Müslüman halkı yönetiminden uzak tutma çabaları olduğu artık üstü örtülemeyen bir hakikat halini almıĢtır. Müslüman Türk milleti yeniçağdaki onurlu mevkiini, bir avuç oligarĢik azınlığın heva ve hevesiyle, milletinden uzak ve zayıf Ģahsiyetiyle değil, kendi iradesi ve gücüyle elde edecektir. Türkiye, iktidara gelen partilerin değiĢtirdiği ama yöneten azınlığın değiĢmediği dönemlerin sonuna gelmiĢtir. Bu asalak azınlığın milletimizin sırtına yüklediği kambur artık iyice sırıtmaktadır. Milletimizin kendi gücü ve iradesiyle layık olduğu mevkii alacağı yeniçağda, bu asalak azınlığın hayat alanı kalmayacaktır. Bu mevkiye bin yıldır güç aldığımız kutlu kaynağımız Ġslamiyet`le varacağız.

GörüĢümüz

Allah`ın birliği ve yüce Peygamberimizin risaleti dıĢında hiçbir mutlak hakikat tanımıyoruz. AĢağıda serdettiğimiz görüĢler bizim aklımızın, idrakimizin,

88

hayatı ve dünyayı kavrayıĢımızın ürünüdür. Bütün samimiyetimizle bu doğruların yanında baĢka doğruların da yer alabileceğine, zamanın değiĢebileceğine ve tenkit edilebileceğine inanıyoruz.

1. Hz. Adem atamıza ve Hz. Havva anamıza nispetle bütün insanlar kardeĢtir. Bu inanç ve kabul, insanlık anlayıĢı bakımından sağlam bir ahlaki temel teĢkil etmektedir. Kalü Bela`dan beri Müslümanız. Doğduğumuzdan beri Türk milletinin bir ferdi olarak yaĢıyoruz. Birincisi mutlak hakikati ikincisi hayatın hakikatini ifade etmektedir. Zaman ve mekan içindeki muhteĢem manzarasıyla bir tayf halindeki insanlık kemal niĢanı olan kültürlü ayakta durur. Bu zengin tayf ten "çokluk içinde birlik "prensibine ulaĢıyoruz. Anadolu coğrafyasında yeĢeren ve bin yıldır bir coğrafyayı Ģekillendiren değerlerimizi tarih ve kader birliği olarak kavrıyoruz. Türk, Anadolu`da bin yıldır hükümran olan ve Ġslamiyet`le bir araya, aynı hedefe yönelen büyük bir milletin adıdır. Fatih - Selahaddin Eyyubi - Sokullu - Mimar Sinan - Mevlana - Mehmet Akif bu coğrafyaya Ġslamiyet`i nakĢetmiĢ Türk ulularıdır. Milletimizle, bin yıldır Ġslamiyet`in Ģerefiyle Ģereflendiği ,Ġslam sancağını zirvelere diktikleri için iftihar ediyoruz. Bu tarihin ve kader birliğinin bu topraklardan yükselecek yeni bir hamleye sağlam bir baĢlangıç teĢkil ettiğine inanıyoruz.

2. “Çokluk içinde birlik” prensibini Allah`ın birliği ve risalet`i, dıĢında her türlü farklılığın her türlü görüĢ ve kavrayıĢ biçiminin meĢru kabul edilmesi olarak anlıyoruz. Mutlak hakikatler dıĢında çoğulcu ve sivil bir Ġslam anlayıĢına inanıyoruz. Ġslamiyet‟i bulunduğu yerden total bir ideoloji olarak görenlerin kendi Ġslam anlayıĢının pek ezeli ve edebi hakikat olduğuna inananların yanıldıklarını kendi idraklerini putlaĢtırdıklarını düĢünüyoruz. Bu inanç etrafında kendilerini değiĢik isimlerle niteleyen Ġslami cemaatlerin Müslümanların birliğine engel teĢkil ettiğini düĢünmüyoruz. Ancak gurup taassubunun, kendi dıĢında yer alan Müslümanların tekfire kadar giden sertliklerini Ġslam`ın özüne aykırı buluyoruz. Günümüzde evrenselleĢmiĢ çoğulcu ve katılımcı yaklaĢımların, cihanĢümul değerlerin bütün ülke, toplum ve zihniyetler tarafından karĢı konulmaz kabuller olduğunu müĢahede ediyoruz. Müslümanların aynı gayeler etrafında bir araya gelmeleri ve kendi tarihlerinin faili olabilmeleri için gerekli ortamın teĢekkül ettiğine inanıyoruz.

3.Siyasetin Müslümanların kendi aralarında ve dıĢlarında yer alan dünya içinde Allah`ın emir ve yasaklarını hakim kılma gayeleri için baĢvurulması gereken vasıtalardan biri olduğuna inanıyoruz. Siyaseti hiçbir zaman gaye edinemeyeceğimiz kutsal gayelerin vasıta olarak ama önemli ve gerekli vasıtası olarak gördüğümüzü söylüyoruz. Siyasetin sunduğu imkânların “MEġVERET” ve “ġURA” prensipleri etrafında Müslümanlar tarafından alabildiğine kullanılması gerektiğini düĢünüyoruz.

89

4. Ġnsanların yanılmazlığı esası üzerine inĢa edilmiĢ lider karizmalarını ve lider sultalarını, Ġslam‟a aykırı bulduğumuz için reddediyoruz. Bunun yerine ilim sahibi olanların gönülleri ve zihinleri aydınlatanların toplum içinde layık oldukları mevkiye getirilmeleri gerektiğine inanıyoruz.

5. Türkiye`de mevcut hukuk sisteminin ve demokratik prensiplerin, siyasi mücadele için gerekli çerçeveyi verdiğini, sınırlamaların demokratik mücadele ile kaldırılabileceğini düĢünüyoruz.

Bu sebeple siyasi görüĢ ve teĢekküllerin gayeleri için Ģiddete baĢvurmalarını yanlıĢ buluyoruz.

Çağrımız

Yukarıda serdettiğimiz görüĢlerin de içinde yer aldığı ve tartıĢmaya açıldığı bir zeminde “Çokluk Ġçinde Birlik” ilkesi etrafında, Allah`ın birliği ve peygamberimizin risaletine inanalar arasında bir "milli mutabakat" arıyoruz. Bu mutabakatı sağlayacak esasların belirlenmesini, çerçevesinin çizilmesini istiyoruz. Bunun için herkes elinden geleni yapmalıdır. Hareketimiz ve yeni oluĢum için ortaya çıkıĢımız bütün milli güçler tarafından bir “vesile” addedilmelidir. Bir ihtilal, bir iĢgal, bir dıĢ baskı vs. olmadan da ülkemizdeki milli güçlerin sivil toplum içinde kendi yollarını kendilerinin aydınlatabileceği, açabileceği bir oluĢumu hazırlamaları mümkündür.

Yarın artık bu gündür. Ġnsanlarımız, umut dolu bir çağın eĢiğinde baĢkaları tarafından yapılan bir tarihin akıĢı içinde sürüklenirken birbirlerine küsme, birbirlerini mahkûm etme lüksüne sahip değildir.

Küfrün, riyanın, ahlaksızlığın baĢını alıp gittiği, kendi çocuklarımıza bizimkinden daha kötü bir dünya bırakmanın muhtemel göründüğü gezegenimizde Müslümanlar birlik olup geleceklerini kurmak zorundadır. Ġhtilafı rahmet olarak niteleyip “Milli Mutabakat”ın oluĢacağı zemini bütün samimiyetimiz ve dürüstlüğümüzle kurmaya azmettiğimizi beyan ediyoruz.

Çağrımız bütün insanlaradır.

Milli Mutabakat Çağrısının nasıl hazırlandığı ile alakalı ÜGD Genel BaĢkanlarından Dr. Lütfü ġehsuvaroğlu Ģunları söylemiĢtir:

90

Milli Mutabakat Metnini hazırlamak için Siyaset Biliminde Yrd. Doç. Dr. olan Mümtaz‟er Türköne ve Naci Bostancı‟yı çağırdım. Ben ve Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber bu metni hazırladık. Metni hazırlamak için daha önce akademisyen arkadaĢlarla beraber birçok toplantı yaptık. Yaptığımız bu toplantılarda Mustafa Çalık, Vedat Bilgin ve Kemal Görmez gibi bütün arkadaĢların fikirlerinden yararlandık ve sonucunda Milli Mutabakat Metni ortaya çıktı297

.

Milli Mutabakat Çağrısının içeriğinde; Milli, Ġslami, insani, yerli, demokratik, adaletli olmak, sivil toplumcu olmak, örgütlü ve yönetime talip olmak, bağımsızlık, özgürlük ve eĢitlik yanlısı olmak, kalkınmacı, üreten ve paylaĢan bir ekonomi anlayıĢına sahip olmak, bilimsel bilgiyi ve teknolojiyi benimseyen ve üreten bir toplum olmak, sanat ve kültürü özümseyen, Yeni bir medeniyet kurma tasavvuru ve iddia sahibi bir toplum olmak kavramlarının Yeni OluĢum Hareketi tarafında temel esas ve ilkeler

olarak belirlendiği karĢımıza çıkmaktadır298

.

Çağrıda hedeflenen her kesimle asgari müĢtereklerde buluĢma isteğidir. Bu isteğin bir ittifak değil bir kaynaĢma Ģeklinde olması hedeflenmektedir. Hiçbir pazarlık kabul etmeyen anlayıĢla yeni bir yapılanma kurulması hedeflenen çağrı ile “Çokluk Ġçinde Birlik” vurgusu öne çıkarılmıĢtır. Bu kadar farklı insanlara yapılan çağrı ile hedeflenen farklılıkları değil, birliği ön plana çıkararak Allah‟ın birliğinde buluĢma hedefi vardır. Farklı fikirleri bir araya getirmenin tek yolu Allah‟ın birliğini merkeze koymaktan geçeceği belirtilen çağrı ile sivil toplumun da siyasetin içerisine çekilmesi hedeflenmiĢtir.

Milli Mutabakat Çağrısı‟nın en çarpıcı bölümlerinden birisi “Allah‟ın Birliği ve Yüce Peygamberin risaleti dıĢında hiçbir mutlak hakikat tanımıyoruz” ibaresiyle lider ne derse kabul edilir anlayıĢının reddedildiğini görmekteyiz. Çağrıda dört temel kavram ön plana çıkarılmıĢtır. Milli, sivil, Ġslami ve katılımcı kavramlarına göre bir birliğin kurulacağının vurgulanması ve çağrının tüm insanlığa yapılması oluĢumun her kesime,

her gruba ön koĢulsuz açık olduğunu göstermektedir299

.

Milli Mutabakat Çağrısı‟nda geçen kavramlardan birisi de “Çokluk Ġçinde Birlik”dir. Bu kavram ile farklı fikirlerin Allah‟ın birliğinde birleĢmesi hedeflenmiĢtir.

297ÜGD Genel BaĢkanı ve Gazeteci-Yazar Dr. Lütfü ġehsuvaroğlu ile 25.03.2013 tarihinde yapılan

görüĢme.

298

Amasya Alperen Ocakları Eğitimcisi Rahmi Tepecik ile 02.02.2013 tarihinde yapılan görüĢme.

91

Bu kavram ile daha önce denemesi yapılan ama baĢarılamayan birleĢmenin300

yeniden hedeflendiği görülmektedir.

Milli Mutabakat Çağrısı ilk olarak Yeni Hafta Gazetesinde301

yayımlandıktan sonra çağrı üzerinde Yeni Hafta Gazetesinde çeĢitli yorumlar yapılmıĢtır.

Milli Mutabakat Çağrısı‟nı değerlendirme yazısında Anadolu Üniversitesi ĠletiĢim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nabi Avcı Milli Mutabakat Çağrısı hakkındaki görüĢlerini Ģöyle yazmıĢtır:

… Milli Mutabakat çağrısını Türkiye‟de meydana gelen sosyal kültürel krizin gözle görünür hale gelmesini sağlayacak önemli bir geliĢme olarak yorumlamak mümkündür. Ancak bu tartıĢmaların siyaset alanına inhisar ettirilmesi ve mücerret slogan seviyesinde bırakılması bir müddet sonra her Ģeyi retorikten ibaret hale sokabilir. Bundan kaçınmanın yolu da sanıyorum, bu genel ilkeleri, geniĢ kitlelerin gündelik sıkıntıları, beklentileri ve talepleri ile irtibatlandıracak müĢahhas bir programa oturtmaktır302.

Muhip Alp müstear ismiyle yazı yazan ÜGD Genel BaĢkanlarından Dr. Lütfü ġehsuvaroğlu yapılan röportajda Ģu değerlendirmeleri yapmıĢtır:

… Bu toplum böyle konsensüs, uzlaĢma, ittifak arıyordu. Toplum buna hazırdı. YanlıĢ olan politikanın, politik hırsların dava adamlarını kene gibi sarmasıydı. Toplumsal irade ile siyasi yapının örtüĢmesini istemektedir. Ġstemekle kalmayıp üzerine düĢeni yapmak peĢindedir. Milli Mutabakat zemini sadece vatan iĢgalinde ya da bir darbe mevsiminde değil, sivil toplumun kendi becerisi olarak tesis edilebilir. Bu geliĢmeler, aydınlarımız ve siyasilerimiz için vesile addedilmeli, yeni ve muhtevalı bir toparlanma için çalıĢmalıdır303.

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Siyaset Felsefesi alanında doktorasını tamamlamıĢ akademisyen DurmuĢ Hocaoğlu ise çağrı ile alakalı Ģunları yazmıĢtır:

… Milli Mutabakat Çağrısı bazı bakımlarından takdir edilmesi, bazı bakımları bakımından mutlaka eleĢtirilmesi gereken bir hüviyet taĢıyor. Taktir edilmesi gerek taraf Ģu: Türkiye‟de artık insanlar Müslüman oldukları bilincindeler yani kimliklerini Ģekillendiren ana Ģeyin Müslümanlık olduğunu anlıyorlar; bu

300

Bu kavram daha önce 1979 yılında çıkarılan Nizamı Âlem dergisinin de misyonunu olan bir kavramdı. Özellikle o dönem Seyyid Ahmet Arvasi‟nin gayretleri ile Müslümanlar arasında çokluk içinde birlik anlayıĢını kurmaya baĢlayan gazete dördüncü sayısında MHP yönetiminin bu yazılardan rahatsızlık sebebiyle kapatılmak zorunda kalmıĢtı. Ayrıntılı bilgi için Bkz: ÖZNUR, Ülkücü… C.6, s. 585.

301

Yeni Hafta, (3 Ağustos 1992).

302

Nabi Avcı “Milli Mutabakat Metni Değerlendirmesi”, Yeni Hafta , (10 Ağustos 1992).

303

92

üzerimizden silindir gibi geçen batı kültürüne rağmen özün belli ölçüler içinde korunabildiğini gösteriyor. Fakat bu çağrı akademik bir çağrı değil, siyasi bir çağrı, bir davet. Davetin adresi kim?, eğer çağrı siyasi bir çağrı ise geniĢ kitleler olması lazım. Her türlü vatandaĢa hitap eden kitlesel hitap olması lazım. Burada ben bunu göremedim. Milli Mutabakat Çağrısı Ġslami, Türk Milliyetçiliğini birinci tercih olarak kabul eden kiĢilere hitap ediyor. Bu sebeple bu çağrı metindeki fikirleri topluma aktararak yollar ve Ģüphesiz yeterli literatür birikimi meydana getiremeyecek olursa çok geniĢ kitleleri toparlamayacaktır. Siyasi aksiyonun gücü halktan geçiyor. Halk meseleye teorik bakmıyor, pratik bakıyor, bu hareketten ben ne kazanırım diye bakıyor ve Bu çağrıda bu tip Ģeylere pek temas etmiyor. ġayet bunlara dikkat edilirse daha fazla baĢarıya ulaĢacağına inanıyorum304.

Mümtaz‟er Türköne ise çağrı ile alakalı yazısında metni eleĢtiren bir yazı kaleme almıĢtır. Türköne metni eleĢtirdiği yazısında Ģunları yazmıĢtır:

…Kendi içerisinde tutarsız bir metin. Tutarsızlıklar özellikle Türklük, Ġslamiyet, çoğulculuk-totaliterlik arasındaki savrulmalarda göze çarpıyor. Yeni ifadeler var ama metnin sergilediği tez elektrik bir yapının üzerine oturtulmuĢ. Sahip çıkılan bir gelenek ve açılmak istenilen yeni bir perspektif Türklük ve totaliterlik eski geleneği Ġslamlık ve çoğulculuk yeni perspektif ifade ediyor. Ne yardan geçiliyor ne serden. Metinde yeni ifadeler de mevcut. Ġlk göze çarpan Geleceği kurma iddiası. Türk Milliyetçiliğini tarih ve kader birliği olarak tanımlanması da yenilikler arasında sayılabilir. Sivil, katılımcı, çoğulcu ifadeleri ile dile getirilen düĢüncelerde önemlidir. Ancak metin Müslümanlara hitap ederken Müslüman olmayanların durumu ne olacak bu sorunun cevabı metinde yok305.

IDP yöneticisi olup seçim ittifakı ile milletvekili olan Recep KırıĢ MÇP‟den istifa eden Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber hareket etmiĢtir. IDP‟den istifa eden ve çağrı ile beraber Anadolu‟yu gezerek yeni oluĢuma destek vermiĢtir. Çağrının tabanının daha geniĢ bir kitle ile oluĢması için çalıĢma yapan Recep KırıĢ o dönemde verdiği demeçte Milli Mutabakat Çağrısına ve yeni oluĢuma bakıĢını Ģöyle anlatmıĢtır:

Ġnanların birleĢmesi fevkalade önemlidir. Bu ittifakla Türkiye‟deki bütün milliyetçi ve maneviyatçı unsurların müĢtereklerini gerçekleĢtirmek için mutlaka bir güç birliğine ihtiyaç vardır. ġu anda bu birliğin önündeki en büyük engel nefislerdir. Belli Ģahıslar etrafında değil, belli partiler ön plan çıkarılarak değil parti ve lider taassubu bir kenara bırakılarak yüce idealler etrafında birliği sağlama gayretinde olmalıyız306.

Milli Mutabakat Çağrısı yayımlandıktan sonra Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaĢları Anadolu‟yu gezerek Milli Mutabakat Çağrısını anlatmıĢlardır. Yeni oluĢumun

304

“Durmuş Hocaoğlu ile söyleşi”, Yeni Hafta, (16 Kasım 1992).

305

“Mümtaz’er Türköne ile söyleşi”, Yeni Hafta, (17 Ağustos 1992).

306

Muhsin Yazıcıoğlu’ nun Büyük Birlik Tasavvuru, Yay. Haz.: Veysi Erken, (Ankara, Berikan Yayınevi, 2010), s. 116-120.

93

teĢkilatlanma çalıĢmalarına da hız verilen bu dönemde istiĢarelere ağırlık verilerek oluĢuma katılımları arttırmak için çalıĢmalara devam edilmiĢtir.