• Sonuç bulunamadı

2.8. Zorluklarla Başa Çıkma Sürecinde Sabır

2.8.1. Başa Çıkma Stratejileri

2.8.1.2. Sabırla İlgili Psikolojik Kavramlar

2.8.1.2.2. Metanet ve Psikolojik Sağlamlık

Metanet, özellikle hastalık ve ölüm gibi acı olaylar başta olmak üzere başa gelen her türlü olumsuzluk karşısında metinlik, dayanıklılık, sağlamlık, güçlü ve kuvvetli olma gibi anlamlara gelen sabır durumunu ifade eder. Psikolojide ise stres yönetmek ve kendini iyi hissetmek için bir ruhsal güç olarak kabul edilir. Buna göre metanet yaşam stresiyle başa çıkmada bireye imkân sağlayan, bireyin olumlu dünyası ve kendini değerlendirmesinden elde edilen bir güçtür. Metanet bireyin zorluklar karşısında dik durabilme, uzun süreli planları üstlenebilme, azmedebilme potansiyeli ile ilgilidir. Uzun dönem sabır olarak adlandırılan metanet; hayatın güçlükleri, acı ve ızdırap yüklü olaylar, ciddi psikolojik travmalar ve ulaşılması güç hedefler karşısında sabırlı bireyin gösterdiği dirençtir. Yapılan araştırmalar metanet duygusunun, yaşanan acılar karşısında travmaya maruz kalan bireylerin yeniden toparlanmaya katkısını ortaya koymaktadır.

Nitekim bu kimseler sarsılan psikolojik durumlarını daha kısa sürede dengeleyebilmektedirler (Hökelekli, 2013, s. 122-123).

İnsanlar zorluklarla karşılaştıklarında onları dua etmeye ve Tanrı’dan yardım istemeye yönlendirerek yaşadıkları olumsuz duyguların azalmasına ve zihinsel sağlıklarının gelişmesine yardımcı işlevleri olduğu belirtilen dinin (Frankl, 2011, s. 7) müntesiplerine sabırlı olmayı öğütleyerek psikolojik dayanıklılıklarını güçlendirdiği söylenebilir. Nitekim psikolojik dayanıklılık kavramının din psikolojisi alanında sıklıkla sabırlı olma erdemi ile ilişkilendirilerek incelendiği görülmektedir.

Pozitif psikolojinin ele aldığı önemli kavramlardan biri olan psikolojik sağlamlık, temelde insanın olumsuzluklar karşısında gösterdiği uyum ve başa çıkabilme yetisi olarak değerlendirilebilir. Psikolojik sağlamlık” der Deveson (2003, s. 6) “kişinin herhangi bir olumsuzlukla karşılaştığında dahi yaşama dair umudunu yitirmemesi ve

yaşamdan anlam bulabilme kabiliyetidir”. Bireyde psikolojik sağlamlığı nelerin harekete geçirdiği ise halen tartışılan ve araştırmacıların ilgisini çekmeye devam eden bir konudur. Yapılan araştırmalar bu hususta öz-yeterlik duygusunun önemli bir değere sahip olduğunu göstermiştir. Ayrıca psikolojik sağlamlıkla iyimserlik, güven ve iç denetimlilik gibi bireysel özellikler arasında pozitif ilişkiler tespit edilmiştir (Karaırmak&Çetinkaya, 2011).

Psikolojik sağlamlık, genellikle stresin ya da zorluğun üstesinden gelen bireylerin bir özelliği olarak kabul edilir. Ancak zorluklarla karşı karşıya kalsın ya da kalmasın, her bireyin yaşamının bir döneminde odak noktası olacak şekilde değerlendirilebilmektedir. Sağlam bireyler kendileri hakkında, kendi davranış ve becerilerini etkileyen birtakım varsayımlara ve düşüncelere sahiptirler. Bu düşünceler

“sağlam zihin yapısı” olarak ifade edilir. Sağlam zihin yapısı bireylerin stres ve baskının üstesinden gelmelerini, günlük yaşamın zorluklarıyla başa çıkmalarını, hayal kırıklıklarından ve travmadan kurtulmalarını, anlaşılır ve gerçekçi amaçlar belirlemelerini, diğer bireylerle uygun ilişkiler kurmalarını, kendilerine ve başkalarına saygı duymalarını sağlamaktadır.

Kişinin gerek günlük yaşamın zorlukları gerekse olumsuz olaylar karşısındaki başa çıkma eylemlerini içeren psikolojik sağlamlık (Allen ve ark., 2011, s. 2) bu haliyle bireysel bir özellik arz etmektedir. Bununla birlikte bireyin zorluklarla mücadele etmesine yardımcı dışsal kaynaklardan beslenen çevresel sağlamlık faktörlerini de dikkate almak gerekir. Söz konusu dışsal gerçeklik bir yandan sağlamlığa destek sağlarken diğer yandan yaşanması muhtemel sorunların yıkıcı etkilerine karşı koruyucu bir işlev üstlenmektedir.

Psikolojik sağlamlıkla ilgili temel kavramlar sosyal yetkinlik, sorun çözebilme becerileri, özerklik ve amaç eğilimli olma şeklinde tarif edilir. Amaç eğilimli olmak;

parlak bir geleceğe inanmak, hedefe yönelmek, sabır, umut, iyimserlik ve manevi bağlılık gibi yeterlilikleri içermektedir. Journal of Social and Clinical Psychology özel bir sayısında psikolojik sağlamlığı güçlü olma, kendini kontrol edebilme, minnettarlık, bağışlayıcılık, hayal kurma, umut besleme ve tevazu gösterme gibi erdemler üzerinden tanımlamıştır. (Karaırmak & Çetinkaya, 2011, s. 30-43). Bu ise ahlaki gelişme ve erdemlerin insanı zoruklarla mücadele etmede daha dayanıklı bir konuma getirdiği şeklinde değerlendirilebilir.

İnsan gündelik hayatın akışı içinde çok çeşitli olaylar yaşayabilir. Bunlar onun iç düyasında sıkıntı, acı ve üzüntü oluşturabilir. Üzülmek ve ağlamak insani eylemlerdir.

Asıl mesele üzüntü ve yastan sonra toparlanarak yeniden hayat mücadelesine devam edebilmektir. Bu noktada yaşanan oılumsuzluklardan olumlu bir tecrübe edinmek önemlidir. Örneğin, birey yeni duruma uyum sağlayana kadar kaygı ve depresyon gibi olumsuz duyguları yoğun şekilde yaşayabilir ya da olumsuz durumun hayatına yeni bir anlam kattığını ve kendini daha güçlü hissetmesine imkan sağladığını düşünebilir. İşte bu son tutumu benimseyen bireyler psikolojik olarak sağlam addedilirler. Doğan (2014, s. 64), psikolojik dayanıklılığı sabır erdemiyle ilişkilendirmek suretiyle, dindarlık ve psikolojik iyi oluş ile olan ilişkisini incelediği çalışmasında dindarlık-sabır, sabır- psikolojik iyi olma ve dindarlık- psikolojik iyi olma arasında olumlu yönde anlamlı ilişkiler olduğunu; ayrıca, dindarlık ve içsel dinî motivasyonun sabrı, sabır ve dindarlığın psikolojik iyi olmayı anlamlı derecede açıkladığını ortaya koymuştur.

Din, bireye bir amaç çerçevesi sunarak yaşamın şekillenmesinde ona yardımcı ve hayatın getirdiği acıları kabullenerek yaşamı devam ettirmede bir rehberdir (Kula, 2006, s. 92). Yani din bireysel bir psikolojik dayanıklılık boyutu şeklinde kabul edilebilir. Bu anlamda, psikolojik dayanıklılığın genel psikolojinin yanı sıra sabır, tevekkül, hoşgörü ve affedicilik gibi erdemlerle ilişkilendirilmek suretiyle din psikolojisinin temel kavramlarından biri şeklinde değerlendirilmesi mümkündür. Çünkü insanların sahip oldukları olanakları ve gizil güçlerini fark ederek bunları en üst düzeyde kullanmalarını sağlayan dinî inançların psikolojik dayanıklılığı arttırmak suretiyle psikolojik sağlığın öncülleri şeklinde kabul edilen yaşam memnuniyeti ve olumlu duygulanımı güçlendirdiği düşünülebilir (Yapıcı, 2007, s. 40; Ayten, 2009, s. 5;

Köse & Ayten, 2012, s. 108).

Pargament, Koenig ve Perez (2000, s. 520) yaptıkları araştırma sonucunda çoğu insanın stres yaratan pek çok durumda dinî başa çıkma mekanizmalarını daha fazla kullandıklarını; bu durumun özellikle yaşça büyük bireylerin yaşamlarını tehdit eden krizlerle yüzleştiklerinde daha belirgin hale geldiğini tespit etmiştir. Folkman’ın (1997, s. 1207) anlam temelli başa çıkma modelinde belirttiği gibi olumsuz yaşam olaylarıyla yüzleşen bireyler dinî/manevi inançlarını kullanmak suretiyle psikolojik dayanıklılıklarını arttırır ve içerisinde bulundukları durumun yarattığı olumsuz etkileri azaltarak olumlu bir duygulanımsal yaşantıya girerler (Allen ve ark., 2011, s. 7).

Buradan hareketle genelde dindarlığın özelde ise dinî başa çıkma yöntemlerine başvurma eğiliminin psikolojik dayanıklılığın oluşumuna ve gelişimine katkı sağladığı söylenebilir.