• Sonuç bulunamadı

1. GEZEGENSEL KENTLEŞME VE HAREKETLİLİK ÜRETEN KENTSEL

1.5. Gezegensel Kentleşme Evresinde Sermaye, Mal ve İnsanların Dolaşımın Anlamı

1.5.2. Gezegensel Kentleşme Evresinde Yeni Hareketlilik Paradigması

1.5.2.1. Zaman ve Mekân Ekseninde Hareketlilik

Hareket ve hareketliliğe ilişkin şu analitik ayrım yapılabilir: Hareket, A’dan B noktasına yapılan bir yer değiştirmedir. Bu haliyle bir anlamdan, tarihsel bir kavrayış ve ideolojik bir manadan muaftır. Diğer yandan hareketlilik ise, toplumsal olarak üretilmiş hareket yani devinimdir (Cresswell, 2006).

Hareketlilik üç ilişkisel uğrakta kavranabilir: İlki en düz haliyle gözlenebilir, harekete yakın olduğu an, ikinci olarak ise hareketlilik temsili stratejiler üzerinden gözlenebilir. Bu temsili oluşlar hareketin anlamının oluştuğu, harekete bir anlam

45

verildiği ideolojik uğraktır. Son olarak ise hareketlilik, şekillendirilmiş bir deneyime indirgenemeyeceği bir oluş, var-oluş haline karşılık gelmektedir (Cresswell, 2006). Bu noktada toplumsal olarak üretilmiş olan hareketliliği kavramada, Lefebvreyen bir anlayış ile toplumsal olarak üretilmiş mekânın uğrakları olan mekânda uygulanışı, mekân temsilleri ve temsil mekânlarının kavranışı yol göstericidir. Lefebvre’in mekânı anlaşılır kılmak için beden/özne üzerinden ilerlenebileceğini vurgusu bir anlamda örtülü biçimde insan hareketliliği ile mekânın ilişkisini sergilemektedir. Bu anlamda, öznenin uğraklarında bedenin işleyişi uzuvlar ve organların yanı sıra çalışma ile çalışma dışı zamanlardaki hareketlere; bedenin temsili, bedenin ve hareketlerinin bilim ve ideolojiyle buluştuğu mecralara karşılık gelirken, yaşanan beden, bedeni aşkın ve içkin süreçlerde ifade bulur. Nihayetinde öznenin hareketinin belirdiği mekânın uğrakları ise şöyle açılabilir: İlk uğrak, mekânsal pratik, diyalektik biçimde mekânı üretir, gündelik yaşamı, “güzergâh ve ağları” içermektedir. Lefevbre banliyöde bir toplu konutta oturan birinin gündelik hayatının olduğu kadar, havacılık politikalarının da mekânsal uygulamaların parçası olduğunu not düşmektedir. İkinci uğrak, mekân temsilleri ise mekânı ufalayan ve tanzim eden kent plancıları, teknokratlar ve onlar gibilerin elinde

“yaşanılanın ve algılananın” tasarlananla özdeş duruma geldiği, Lefebvre’in ifadesiyle

“bir toplumun (bir üretim tarzının) içindeki egemen mekandır”. Temsil mekânları ise

“imgeler ve semboller aracılığıyla yaşanan mekândır” (Lefebvre, 2014: 67-68).

Algılanan, tasarlanan ve yaşanan arasındaki triyalektik (üçlü diyalektik) toplumsal olarak üretilmiş mekân için olduğu gibi, özne üzerinden gerçekleşen hareket içinde işlemektedir (Cresswell, 2006; Manderscheid, 2009b).

Kant’ta (Kant, 1998) ifade bulduğu şekliyle yaşamın etrafından döndüğü temel iki eksen: zaman ve mekândır Mekânın zamansallaştığı, zamanın mekânsallaştığı ana karşılık gelen hareketlilik, çokça mekânsal göndermeler ile izah bulsa da zamansallık üzerinden bir kavrayış olmaksızın asli bağlamlarının birinden yoksun kalacağından

46

kavranamaz olacaktır. Hareketli özne ve nesneler, hareketliliği üretirken, zamanı ve mekânı da üretirler, daha açık bir ifadeyle: hareketlilik, zamanın ve mekânın üretildiği bir toplumsal bir süreçtir (Cresswell, 2006). Zaman ve mekân döngüsel ve doğrusal oluşlarıyla işteşlik sergilerken, biri ancak diğeri ile ölçülme koşuluyla kavranabilirler.

Bu minvalde, Lefebvre “zaman, mekân ve enerji” sarf edilen yerde ritimin açığa çıktığını söylemektedir (Lefebvre, 2013b: XV). 1884 yılında, Greenwich’in başlangıç meridyeni olarak belirlenip, dünyanın yirmi dört saatlik zaman birimlerine ayrılmasında, zamanı rasyonelleştiren, mekanikleştirip, çizelgeleştiren demiryolu ulaşımı ile telgrafın gelişip yaygınlaşmasının belirleyiciliği düşünüldüğünde, insan, mal ve bilgi hareketliliğinin, zamanı nasıl ürettiği görülmektedir37(Cresswell, 2006).

Demiryolu ulaşımı düşünüldüğünde, tren soyut ve mutlak bir zaman ve mekânda hareket ederken, tren ile üretilen hareketlilik toplumsal zaman ve mekânı üretmektedir.

Hareketliliğin zamanı ürettiği arka planında Bergmen’nın, zamanın toplumsal yaşamı eşgüdümlemeler yoluyla şekillendirdiği ve emsali olmayan bir örgütleyici ilke olarak işlediği görüşü bahsetmeye değerdir (Bergmann, 1992). Hareketliliklerce üretilen zaman, sosyo-zamansal normların ve toplumsal yapıların belirlenmesinde rol oynarken, diğer yandan zamansal olan toplumsal olanın şartlarınca şekillenmektedir. Örneğin, endüstriyel toplumlarda zamanın, verimliliği etkileyen bir unsur olarak benimsenişi, ekonomik alandan toplumsal yaşamın tüm alanlarına doğru taşmıştır. Bu taşma, bir anlamdaulaşımda geçen sürenin ölü zaman olduğu ve hızlı ulaşımın herkes tarafından arzu edilir olduğunun ortak kabulüne de kaynaklık etmektedir (Kesselring, 2006;

Manderscheid, 2009a). Bu bağlamda, seyahatte harcanan zamanının toplumsal dağılımı,

37 Bu çok sık verilen örneğin yanı sıra iletişim ile ilgili boyutunda çağrı merkezlerinin iş süreçlerinde dış kaynak kullanımı ile Hindistan’a kaydırılması ile 7/24 hizmet anlayışına geçen uluslararası firmalar düşünülebilir. İletişim teknolojileri marifetiyle, bilginin hareketliliği, iş görme usullerinin zamansallığını dönüştürmektedir.

47

seyahatte geçen sürenin maliyeti ve bu sürenin güç ve para gibi diğer kaynaklara bağlı oluşu da zamanın anlamına ilişkindir (Bergmann, 1992).

Bauman iktidarın hareketliliğin ya da hareketsizliğin yalnız mekânını değil hızını da tayin ettiğini, hızlandırma, yavaşlatma yahut tamamen durdurma gibi zamansal müdahaleleri, hükmetmek için tatbik ettiğini not düşmektedir (Bauman, 2000). İktidarın hareketlilik üzerinden zamana müdahalelerine, piyasa için en hayati zaman sorunlarından biri olarak görülen üretim ile satış arasındaki fasılaya yönelmiş önlemler örnek oluşturmaktadır (Bergmann, 1992). Planlamalar, kredi mekanizmaları gibi araçların yanı sıra, kentsel altyapılar da fasılaya ilişkin zamansal bir düzenlemedir.

Daha açık bir ifadeyle, insan ve malların hareketliliğini ileten kapların değişimi, yani altyapısal değişim, zamanın ve mekânın toplumsal anlamda yeniden tanımlanmasına yol açmaktadır. Bu durum, altyapısal olarak farklı gelişim safhasında olan toplumların mekâna ve zamana ilişkin değişen kavrayışlara sahip oluşlarında gözlenmektedir (Bowker, 1995).

Diğer yandan, Sanayi Devrimiyle, fabrika üretiminin bir bakıma zaman yönetimi olarak örgütlenişi, görev-yönelimli zaman anlayışından saat yönelimli zamana geçiş, zaman algısını tümüyle dönüştürürken, zamanın “lineer, homojen, öngörülebilir, satın alınabilir, bölünebilir” bir oluş edindiği bilinmektedir (Bergmann, 1992: 112). Bu oluşun bir uzantısı olarak düşünülebilecek Linder’in “zamanın metalaştırılması”

kavramsallaştırılması, işi ve boş zamanı kapsamaktadır (Bergmann, 1992). Çünkü Lefebvre’nin not düştüğü gibi bu boş zaman, artık özgür bir zaman değildir. Görüldüğü gibi, hareketliliğin bir meta38 olarak belirişi zamanın ve mekânın bir meta oluşunun uzantısıdır ve zaman ve mekân ile ilişkiseldir. Bugün, fabrika üretiminin bir zamanlar yaptığı gibi kentsel üretim ilişkileri ile kentsel toplumsal ilişkiler, bir kronos gibi,

38 Meta, en yalın anlamıyla “ticaretin konusu olan nesnedir”. Marx’ın Kapital’in Birinci Cildinde meta üzerine sunduğu açıklama, metanın kurucu unsurlarının emeğin ürünü olması, kullanım değerinin olması ve mübadeleye konu ediliyor olması olduğunu ortaya koymaktadır (Çoban, 2018: 209-210).

48

zamanı oluşturup biçimlendirirken, kentsel altyapılar bu süreçte esas roldedirler (Cresswell, 2006; Lefebvre, 2013a, 2013b, 2014).

Hareketliliğin zamansal ve parasal maliyeti, rekabeti bu maliyetlerin sıkıştırılması ve azaltılması üzerinden tanımlamaktadır. Borçlanma yoluyla “geleceğe kaçış” zamanın ustalıkla idare edilmesini, borçlanmanın el verdiği kentsel altyapıların varlığı ise mekânın alt edilişi ve böylelikle zamanın yok edilişini amaç edinmektedir (Akçay, 2017a; Harvey, 2016). Ortaçağ tüccarından bu yana bu güdü bakidir (Harvey, 2016). Bu güdü, Marx’ın ”Ekonomik etkinlik ortak üretimin son yasasını oluşturan zamanın ekonomisinden başka bir şey değildir” (Marx, 2008) vurgusunda açıktır.

Sermayenin mekânsal yayılışı ve derinleşmesinin, kar arayışını tatmin etmediği anlarda, zamanın sıkıştırılması güdüsü, zamanın “dikine” derinleştirilmesini amaçlayan müdahaleleri kapsamaktadır. Vakitin nakit oluşuna denk, nakit de vakittir. Ekonomik alanın zamansallaşması, hem olağan ticari devinimlerin (üretim ve tüketimi kapsar biçimde) zamansallığını, hem finansın spekülatif ve kurmaca zamansallığını kapsarken,

‘zaman dışı’ bir izlenim bırakmaktadır (Chesneaux, 2006). Bu zamansallıkların tümü hareketliliklere çökmekte ve yansımaktadır.

Le Corbusier’in 20. Yy. başında, kentler için “hıza erişen, başarıya erişir” (Le Corbusier, 1987: 343; 2000) bugün derinleşerek geçerliliğini korumaktadır. Zaman ekonomisinin sermaye süreçlerine merkeziliği vurgusu, finans kapitalin “özerkleşmeye”

başlamasının yanı sıra, rekabetin toplumsal olarak gerekli emek zamanı ile toplumsal olarak gerekli sermaye devir zamanı üzerine yaptığı baskıdan ileri gelmektedir (Jessop, 2004). Bu sebeple, mekânsal-zamansal sabitler (hareketlilik sağlayıcı bir kentsel altyapı, barındırdığı mekânsallık ve zamansallık ile bu tür sabitler arasındadır) ekonomik ve ekonomi dışı süreçlere işletilirken, bu sabitler marifetiyle geçici ve kısmi de olsa sermaye süreçlerine içkin krizlere çareler üretmektedir. Ancak Jessop, bu “yapısal uyum” girişimlerinin, krizin sadece mekânsal ve zamansal olarak kaydırılması anlamına

49

geldiğini39 (Jessop, 2004) not düşmektedir. Hareketliliğin mekânsal ve zamansal boyutu düşünüldüğünde, eşitsiz coğrafi/mekânsal gelişim tartışmalarına, zamansallığında dâhil edilmesi gerekliliği, kentsel altyapılar gibi mekânsal-zamansal müdahalelerin stratejik tercihler oluşuyla eş zamanlıdır. Bu müdahalelerin stratejik tercihler oluşu, toplumun tüm kesimleri için aynı sonuçları üretmedikleri gibi, kimi mekânsal zamansal müdahalelerin zor kullanmaya, ötekileştirmeye, dışlamaya dahi varıyor olmasında gözlemlenmektedir (Jessop, 2006).