• Sonuç bulunamadı

Manzume ve Şiir Ayrımı

Belgede 9 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI (sayfa 89-92)

Ölçülü, uyaklı dizelerle yazılan metinlere manzume denir. “Şiir biçiminde” anlamına gelen manzu-melerle sanatsal olmayan her konu işlenebilir: Tarihî bir olay veya hikâye anlatılabilir, nasihat edilebilir, yemek tarifi yapılabilir vb. Manzume sözcüğü kimi zaman şiir anlamında kullanılsa da ikisi arasındaki temel fark şiirin sanat değeri taşımasıdır. Manzumede anlatılanlar düzyazıyla ifade edilebilirken şiir-de anlatılanlar düzyazıyla ifaşiir-de edildiğinşiir-de sanat şiir-değeri kaybolur. Manzumeşiir-de sözcükler genellikle gerçek anlamlarıyla kullanılırken şiirde çoğunlukla mecazlı bir söyleyiş, imgeleme ve çok anlamlılık söz konusudur. Şiirin mutlaka ölçülü, kafiyeli olması gerekmediği gibi dizeler hâlinde, ölçülü, kafiyeli yazılmış her metin de şiir değildir.

YALNIZLIK ŞİİRİ

karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım bu gece dağbaşları kadar yalnızım

çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından dudaklarımda eski bir mektep türküsü karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim gözlerim gözlerini arıyor durmadan nerdesin

Attilâ İlhan AHLÂK

Ahlâk yolu pek dardır; Tetik bas, önü yardır. Sakın ‘’hakkım var’’ deme, Hak yok, vazîfe vardır! Hak milletin, şan onun, Gövde senin, can onun, Sen öl ki o yaşasın; Dökülecek kan onun. (...)

Millete ver canını, Ocağını, şânını... Bir âşık olsan bile Feda et cânânını...

Ziya Gökalp

Yalnızlık Şiiri adlı metinde edebî sanatlar, mecazlar, imgeler, anlam kapalılığı, ahenkli söyleyiş, dil

işçiliği... ile sağlanan bir estetik söz konusudur. Bu metin bir şiirdir, düzyazıya çevrildiğinde aynı etkiyi uyandırmaz; sanat gücünden ve değerinden çok şey yitirir.

Ahlâk adlı metinde anlatılanlar düzyazı biçiminde de ifade edilebilir. İmgelere yer vermeyen, çok

anlamlılıktan ve sanatsallıktan uzak, konuşma diliyle oluşturulan bu metin öğreticidir. Ahlâk adlı me-tin; dizeler hâlinde yazılmasına, ölçülü ve kafiyeli olmasına rağmen şiir değil manzumedir.

3. Ünite

Metni Anlama ve Çözümleme

1.Akıncı adlı şiirde çocuklar gibi şen olanlar kimlerdir, bunların mutluluklarının sebebi nedir?

Açık-layınız.

2.Şiirdeki olağanüstü ögeleri belirleyerek bunların anlatıma katkısını belirtiniz.

3.Dördüncü beyitte “dolu dizgin boşanan atlar” ifadesiyle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız. 4.Şiirde nasıl bir savaş ortamı tasvir edilmiştir? Açıklayınız.

5.Akıncı adlı şiirdeki millî ve manevi değerleri belirleyiniz.

6.Akıncı adlı şiiri Kaldırımlar adlı şiirle aşağıdaki tabloda verilen özellikler açısından karşılaştırınız.

Şairin Biyografisi

Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958): Üsküp’te doğan sanatçının

asıl adı Ahmet Agâh’tır. Yurt içindeki eğitiminden sonra gittiği Fransa’da Sorbonne Üniversitesinde öğrenim gördü. Burada ders veren tarihçi Albert Sorel’den (Alber Sorel) etkilenerek Türk tari-hine yöneldi. Yurda döndüğünde tarih ve edebiyat dersleri verdi. Gazete ve dergilerde yazı ve şiirler yayımladı, yazılarıyla Millî Mü-cadele’ye destek verdi. Milletvekilliği, elçilik, büyükelçilik görevle-rinde bulundu. Yahya Kemal, hece ölçüsünün yaygın olarak kulla-nıldığı bir dönemde Ok şiiri dışında bütün şiirlerini aruz ölçüsü ile yazmıştır. Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Divan şiiri gele-neğinden faydalanmış, divan şiirinin ögelerini taklide düşmeksizin yeni şiir anlayışlarıyla birleştirmiştir. Şiirin biçim ve ahenk unsurları açısından kusursuz olmasına önem vermiştir. Genellikle İstanbul, tarih, ölüm, tabiat, aşk, hayal, hatıra temalarını işlemiştir. Düzya-zı türünde de eser veren sanatçı, şiirleriyle tanınmıştır; sanatçının bazı şiirleri bestelenmiştir. Düzyazı türünde yazdığı Aziz İstanbul ve Eğil Dağlar adlı kitaplarıyla şiir türünde yazdığı Kendi Gök

Kub-bemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyle, Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş adlı kitapları tanınmış eserlerindendir.

Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) Akıncı Kaldırımlar Tür Biçim Üslup İçerik

Hazırlık

Aşağıdaki metinlerin konularını belirleyiniz.

Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz; Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz! Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun? Meğerki harbe giren son nefer şehîd olsun.

Mehmet Akif Ersoy, Berlin Hâtıraları

Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor Ehli fukaranın yüzü gülmüyor Ruhsati de dediğini bilmiyor Yazı belli değil hat belli değil Ruhsatî

Yağmur yağar mor sünbüller bitirir Yel estikçe kokuların yetirir

Sarı çiçek sarvan kurmuş oturur Karışmış güllere çimenin dağlar

Karacaoğlan

Bir gün gelir de unuturmuş insan En sevdiği hatıraları bile

Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zaman Beni unutma

Ümit Yaşar Oğuzcan, Beni Unutma

Güzel dil, Türkçe bize, Başka dil, gece bize. İstanbul konuşması En saf, en ince bize.

3. Ünite

Kardaş, senin dediklerin yok,

Halay çekilen toprak bu toprak değil. Çık hele Anadoluya,

Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı, O kadar uzak değil.

Çamı bitmiş, kavağı azalmış, Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil. Yedi ay kıştan sonra,

Yeşeren senin yaşamandır, Yaprak değil.

Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir, Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.

Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan, Mevsimler soğumuş, sular azalmış, Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil. Parça parça yarılmış öküz ardında,

Parmağı üç pare, tırnağı ak değil. Utanır elin ayağın,

Korkarsın yakından görsen, Eli el değil, ayağı ayak değil.

Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar, Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil. Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna, Uyandırmazsan,

Uyanacak değil. Dertle, sefaletle yüklü,

Siyah leşlerle kararmış, berrak değil. Çağlayan ne,

Akan kim, Kızılırmak değil.

Kardaş, görmüyorum ama hâlâ duyabiliyorum, Geçmiş zamanlar geleceklerden parlak değil. Vakte şahadet edercesine yükselmiş,

Akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine, Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.

Belgede 9 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI (sayfa 89-92)