• Sonuç bulunamadı

1.3. Kamu Borçlarının Sürdürülebilirliğini Etkileyen Faktörler

1.3.4. Mali Açıkların Düzeyi ve Yüksek Borç Stoku

Mali açıkların, makro ekonomik istikrarsızlığa yol açtığı sıklıkla üzerinde durulan konulardan biridir. Genel olarak yüksek borç stokuna sahip olan ve yüklü finansman ihtiyacı ile karşı karşıya olan ülkeler açıklarını (iç veya dış) yurtiçi ya da yurtdışı piyasalardan borçlanmak suretiyle finanse etmektedirler. Özellikle borç stokunun yüksek olduğu ülkeler için borç stokunun büyüklüğü ve borcun finansman biçimi, borçların sürdürülebilir bir patikada hareket etmesi açısından oldukça önemlidir. Yüksek borç stokuna sahip olan ülkelerde borç dinamikleri istikrarsız bir yapıya büründüğünde borcun sürdürülebilirliğinin gündeme gelmesi dahi istikrarı

116 Ahmet Özen, “Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Bütçe Açığının Gelişimi”, Maliye Dergisi,

Sayı: 141, Eylül-Aralık 2002, s. 34.

117

Bala Batavia and Nicholas Nash, “Publis Sector Deficits and Inflation: The Casae of Turkey”, The

Journal of Economics, March 3-5, p. 182’den aktaran Günaydın, “Türkiye’de Kamu Kesimi Açıkları

ve Enflasyon”, s. 68.

118 Günaydın, “Türkiye’de Kamu Kesimi Açıkları ve Enflasyon”, s. 68. 119

bozan bir unsur haline gelmektedir.120 Zira, borç stokunun düzeyi ve yapısı, birim zamana düşen kamu borç servisini belirlemek suretiyle borç ödeme kapasitesini ve buna bağlı olarak borç stokunun sürdürülebilirliğine ilişkin bekleyişlerin şekillenmesinde rol oynamaktadır.121 Mali açıkların kümalatif etkisi, kamu borçlarının ve kamu borcu GSYĐH oranının artmasına neden olmaktadır. Bu durum ise, mali disiplinin bozulmasının en önemli nedenlerinden biri olmaktadır. Nitekim mali açıkların büyüklüğü ve reel faiz oranlarının yüksekliği kamu borcundaki artışların temel belirleyicisidir.122 Dolayısıyla ekonomik krizlere yol açan faktörlerin başında kamusal borçların yüksekliği gelmektedir.123

Yine, borç yönetimi faktörlerinin en önemlilerinden biri olan başlangıçtaki borç miktarı ne kadar büyükse, ekonomik yapıda meydana getireceği etkide o kadar büyük olacaktır. Öyle ki, ülkeler arasında borç yükü açısından yapılan karşılaştırmalarda ilk dikkati çeken unsur, devlet borçlarının büyüklüğüdür.124 Borç stokunda meydana gelen bir artış, ortalama borçlanma vadesinin ve reel ekonomide planlama ufkunun kısalmasına neden olmaktadır.125 Nitekim kamunun borçlanma olgusu, uygulandığı süreç açısından istikrar şartlarına bağlı olarak konjonktürel etkiler meydana getirebilecek mali bir yaptırıma dönüşebilmektedir.126

Mali açık söz konusu ise, borç büyüdükçe toplam bütçe açığı artmaya devam edecek ve borç stokundaki artışa bağlı olarak, faiz ödemeleri yükselecektir. Bu durum şu şekilde ifade edilebilir: Harcamaları gelirinden fazla olan ve açığı kapatmak için sürekli borçlanan bir kişi, eski borçlarının faizi artmaya devam ettiği için her yıl giderek daha fazla borç almaya gerek duyacaktır.127 Gerçekten de kamu borçları ve faiz oranlarının artmasına paralel olarak kamu harcamalarında –özellikle

120 Kamu Borç Yönetim Raporu, Nisan 2003, ss. 6-92.

121 Burcu Gürcihan ve Erdal Yılmaz, “Türkiye’de Kamu Borç Stokunun Yapısı: Orijinal Günah

Göstergeleri ve Risk-Dahil Kamu Borç Yükü”, Araştırma ve Para Politası Genel Müdürlüğü, TCMB Çalışma Tebliği No: 07/02, , Şubat 2007, s. 4.

122 Mustafa Sakal, Türkiye’de Mali Disiplin Sorunu: Kamu Açıkları ve Borçlanmanın Sürdürülebilirliği Sorunu (1988-2000 Dönem Analizi), Ankara: Gazi Kitapevi, 2003, s. 8.

123 Mevlüt Karabıçak, “IMF’nin Gelişim Süreci, Türkiye’de Ekonomik Kriz Dönemlerinde Uygulanan

IMF Politikaları ve Uygulama Sonuçları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Đktisadi ve Đdari

Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 2, Yıl: 2006, s. 238. 124 Saatçi, a.g.m., s. 61.

125 Đsmail Engin, “Kamu Borçlanmasında Tehlikeli Tırmanış”, Türk-Đş Yıllığı 1, Türk-Đş Araştırma

Merkezi, Yıl: 1999, s. 131.

126 A. Niyazi Özker, “Kamusal Borç Modelleri Analitiği ve Bütçe Açıkları Otomatizminde Dönemsel

Optimizasyon”, Yönetim ve Ekonomi, Cilt: 7, Sayı: 1, Yıl: 2001, s. 1.

127 Muammer Şimşek, “Bütçe Açıklarının Finansmanı ve Ekonomik Etkileri”, Erciyes Üniversitesi

transfer harcamaları kaleminde- artış meydana gelmiştir. Bu durumun doğal sonucu ise, ciddi düzeyde kamu açığıdır.

Büyüyen kamu borçları ve yükselen faiz oranları bir çok sanayileşmiş ülkede kamu harcamalarının hızla artmasına neden olmuştur. Diğer bir ifadeyle, yüksek borç rasyosuna sahip olan ülkelerin finansman dengelerinde de yüksek oranlı açıklar meydana gelmektedir. Mali açıkların düzeyi ve yüksek borç stoku ilişkisini ele almak amacıyla Özen (2002), 1961-1995 dönemi için bazı gelişmiş ülkeleri ele almıştır. Bu çalışmanın sonuçları şu şekilde ifade edilebilir: Belçika’nın ele alınan dönemde genel hükümet dengesi sürekli açık verdiği için borç rasyosu dönem başına göre iki kat artmıştır. Genel hükümet dengesinde harcamalar lehine fark gittikçe artan oranda borçlanma ile karşılanma yoluna gidilmiştir. Almanya’nın genel bütçe dengesi de ele alınan dönem için sürekli açık vermiş ve borç rasyosu dönem başına göre 3.12 kat artmıştır. Danimarka ise, ele alınan dönemde 1991-1995 alt dönemi hariç bütçe fazlası vermiştir. Borçların GSYĐH’ya oranı ise, dönem başına göre 8.35 kat artmıştır. Finlandiya da 1961-1990 dönemi için bütçe fazlası vermiştir. 1991-1995 döneminde ise, bütçe harcamaları hızlı bir biçimde artış göstererek bütçenin açık vermesine neden olmuştur. Bu artışla birlikte borçlanma rasyosunda hızlı bir artış meydana gelmiş ve borçların GSYĐH’ya oranı 7.23 kat artmıştır. Yunanistan’ın borç rasyosu ise, ele alınan dönemde 5.6 kat artmıştır. Đtalya için de benzer bir durum söz konusudur. Ele alınan dönemde bütçe gelirleri sürekli olarak bütçe harcamalarının gerisinde kalmış ve aradaki fark borçlanma ile kapanmıştır. Dönem sonunda, dönem başına göre borç rasyosu 2.4 kat artış göstermiştir.128 Dolayısıyla bu oranlar dikkate alındığında 1960-1990 döneminde ele alınan ülkelerde açıkların artması beraberinde kamu borçlarında artışı da getirmiştir. Kamu borçlarında meydana gelen artış ise, faiz ödemelerini arttırmıştır. Faiz ödemelerinde meydana gelen artış ise, bütçe harcamalarının artmasına yol açarak hem bütçe esnekliğinin azalmasına, hem de “bütçe açığı-borç-faiz” kısır döngüsüne neden olmaktadır. Nitekim, Türkiye örneği de bu durumu desteklemektedir.129 Çakman ve Çakmak (2007), bu durumu şu şekilde ifade etmektedir: Yüksek KKBG/GSMH oranları, bir taraftan enflasyonist baskıları beslemekte, diğer taraftan ekonominin orta vadeli geleceği için kuşku ve belirsizlik

128 Ahmet Özen, “Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Bütçe Açığının Gelişimi”, Maliye Dergisi,

Sayı: 141, Eylül-Aralık 2002, ss. 23-26.

129

meydana getirmektedir. Belirsizlik ise, yüksek risk primi oluşumuna neden olmaktadır. Hiper enflasyona yol açmamak için Merkez Bankası kaynaklarına yüklenmeyen Hazine, böyle bir ortamda hem vadeyi kısaltmak, hem de talep edilen yüksek risk primini karşılamak amacıyla yüksek nominal faiz ödemek zorunda kalmaktadır. Bu durumun sonunda ise, hem Đç Borç Stoku/GSMH oranı, hem de Đç Borç Servisi/GSMH oranı yükselmektedir.130 Bu oranların yükselmesi ise, finansal piyasalar üzerindeki baskıyı arttırarak “yüksek faiz-kısa vade-yüksek borç stoku” şeklindeki sarmalın devam etmesine yol açarak borçların sürdürülebilirliğini olumsuz etkilemektedir.