• Sonuç bulunamadı

Borçların Yeniden Yapılandırılması Borç Sürdürülebilirliği Đlişkisi

1.2. Kamu Borçlarının Sürdürülebilirliği

1.2.3. Borçların Yeniden Yapılandırılması Borç Sürdürülebilirliği Đlişkisi

Borçların yeniden yapılandırılması (Debt Restructuring), özellikle dış borçların aşırı artmasından dolayı ödenememesi riskinin artması durumunda ortaya çıkmaktadır. Borçların ödenmemesi uluslararası finansal piyasalar üzerinde önemli etkilere neden olacaktır. Bu etkileri minimize etmek için borçların yeniden yapılandırılmasının zamanında ve etkili bir yöntemle yapılması gerekmektedir.46 Bu durum ise, uluslararası finansal sistemde son zamanlardaki reform tartışmalarının borçların yeniden yapılandırılması yöntemleri üzerine odaklanmasına neden olmuştur. Bu konuda artan tartışmalar, sürdürülebilir bir borç profili oluşturmak için gerekli olan borç azaltmanın nereye kadar olacağı üzerine borç yeniden yapılandırma yöntemlerini konu almıştır.47 Çünkü borçların ödenememesi konusunda yaşanan güçlüğün giderek yayılacağı endişesi, uluslararası kuruluşların, borç veren devletlerin ve alacaklıların borçlarını ödeyememe riski altında olan ülkelerle durumlarının iyileştirilmesi yönünde bir takım planların yapılması ve borçların yeniden yapılandırılması konusunu gündeme getirmiştir.

45

Demir, 4749 Sayılı Kamu Finansman ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun

Getirdiği Yenilikler, Önceki Mevzuat Đle Karşılaştırılması, s. 106.

46 Kentaro Tamura, “The problem of sovereign debt restructuring: How can we deal with Holdout

problem legally?”, Harvard Law School International Finance Seminar, April, 30, 2002, pp. 1-2,

http://www.law.harvard.edu/programs/pifs/pdfs/kentaro_tamura.pdf, ( 08. 23. 2006)

47 Nouriel Roubini and Brad Setser, “Improving the Soverign Debt Restructuring Process: Problems in

Restructuring, Proposed Solutions, and a Roadmap for Reform”, p. 1.,

Bir ülke borcunu ödeyemediği zaman, genel bir çatı çerçevesinde üç durum ile karşı karşıyadır. Birincisi, ülke politikalarını düzeltmelidir. Politika düzeltmeleri, mali ve cari hesap açıklarının düzeltilmesini içerdiği kadar yardımcı programların ve merkezi ve yerel mali ilişkilerin düzenlenmesini içerir. Đkincisi, acil olarak IMF’den parasal destek sağlamaktır. Ve üçüncüsü, uzun dönemli finansal istikrarı sağlamak için borçların yeniden yapılandırılmasıdır.48 Gerçekten de, fon meydana getirmek üzere yeni finansal araçların devreye sokulması, borçlu ülkelere sermaye girişini hızlandırmak suretiyle borç ödeme kapasitelerinin azaltılmasına katkıda bulunmaktadır.49

Borçların yeniden yapılandırılması konusu, borcun tek taraflı askıya alındığı durumlar açısından önem arz etmektedir. Şöyle ki, borcun tek taraflı olarak askıya alınması süreci başlangıçta uluslararası bir mekanizmayı gerektirmeyebilir. Fakat, borç krizine girmiş olan bir ülkede ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilmesi için ilave sermayeye ihtiyaç duyulacaktır. Ülkelerin kendi kaderlerine terk edilmeleri söz konusu olabilir ki, bu durum krizin daha da derinleşmesine yol açabilmektedir.50 Bu yüzden de tek taraflı olarak borçlarını askıya almış bir ülke için sürdürülemez olan borçlarını sürdürülebilir hale getirecek uluslararası bir mekanizmanın önemi büyüktür. Aksi takdirde hem alacaklılar, hem de borçlu ülke bu durumdan olumsuz etkilenecektir.

Gelişmekte olan ülkelerin borçlarını ödeyemez duruma düşmeleri ile birlikte borçların yeni bir plan çerçevesinde ödenebilir duruma getirilmesi gündeme gelmiştir. Bu duruma örnek olarak 1980’li yıllarda yaşanan uluslararası borç krizleri gösterilebilir. Bu çerçevede Baker Planı ve Brady Planı sunulmuştur. Baker Planı borçlu ülkelerin daha fazla borçlanmaları ve varolan borçların vadelerinin uzatılması ile borçlarının yeniden yapılandırılması açısından bankalara önemli bir rol biçmiştir. Bu durumun altında yatan temel mantık şudur: Borcun yeniden yapılandırılması ve ilave borçlar, borçlu ülkelerde daha fazla ihracata ve yatırıma yol açarsa hem eski hem de yeni banka borçları artmasına rağmen geri ödenebilecektir. Tersine, bu

48 Nouriel Roubini and Brad Setser, “Bailouts or Bail-Ins? Responding to Financial Crises in

Emerging Economies”, Institute for International Economics, Washington, D.C. August 2004, p. 119.

49 Suat Oktar, “Uluslararası Borç Krizi Aşılabildi mi?”, M.Ü. Đ.Đ.B.F. Dergisi, Cilt: X, Sayı: 1-2, Yıl:

1994, s. 116.

50 Nilgün Erdem, “Dış Borç Çıkmazı: Dış Borç Sorunu Çözülür mü?”, Đktisat Đşletme ve Finans, Yıl:

adımlar atılmazsa, borçlu ülkeler borçlarını ödemeyecek ve bankalar bu durumdan zararlı çıkacaklardır. Bankacılar planın mantığı açısından ikna olmadığı için borçlu ülkelerin borçlarını arttırmayı istemediler ve Baker Planı başarısız olmuştur. Örneğin Meksika’da uzun dönemli borçların miktarı 1983 de 66,8 milyarda dolardı ve bu miktarın 60 milyar doları yani aşağı yukarı yüzde doksanı özel kreditörlerden gelmiştir. 1990 da Meksika’nın borcu 76,2 milyar dolara yükselmiştir. Fakat bu miktarın yüzde yetmişi, yani yaklaşık 53,5 milyar doları özel kreditörlere aittir. Meksika resmi kuruluşlardan 16 milyar dolar yeni borç temin ederken, özel bankalardan 6,5 milyar dolar civarında borç alabilmişlerdir. Bu tablo borçlu ülkelerin borçlarını genişlemede özel kreditörlerin gönülsüz davrandığını göstermektedir.51 Dolayısıyla hassas davranan piyasa alacaklıları, borçların geri ödenmesinde ortaya çıkan bir sıkıntıda daha az müsamaha gösterdiği gibi borç verme konusunda da hassas davranıp geri dönüş riski yüksek olan durumlarda borç verme kapasitelerini azaltmaktadırlar.

Daha sonra ortaya atılan Brady Planı, Baker Planından farklı olarak temel problemin borcun büyüklüğü olduğunu ileri sürmüştür. Ve borç azaltma politikası olmaksızın borçlu ülkelerin borçlarının bir kısmını bile asla ödemeyeceklerini ifade etmiştir. Bankalar için Baker ve Brady Planı arasında can alıcı bir farklılık vardır. Baker Planı borçların geri ödenebilmesi için bankaların daha fazla borç vermesini önerirken, Brady Planı borç geri ödemelerinin tam anlamıyla meydana gelemeyeceğini ileri sürmektedir.52 Dolayısıyla Brady Planı, borçların hafifletilmesinde makul bir mekanizma olarak meydana gelmiştir.53

Gelişmekte olan ülkelerin dış borçlarının çözümünde resmi kreditörlerden oluşan enformel bir grup olarak borçlu ülkelerin ödeme zorluklarında koordineli ve sürdürülebilir çözümler sunmayı amaçlayan Paris Kulübü de rol oynamıştır. Paris Kulübü kurumsallaşmamasına ve yasal bir temele sahip olamamasına rağmen IMF tarafından desteklenen bir uyum programına sahip ülkelere borç vermektedir. Dış borç konusunda izlenen bir diğer strateji ise, 1999 yılında güçlendirilen HIPC girişimidir. HIPC, IMF ve Dünya Bankası tarafından 1996 yılında borç yükünü yönetemeyen yoksul ülkeler için tasarlanmıştır. Bu ülkeler belli bir yardım

51 Ted Walther, The World Economy, New York: John Wiley & Sons, Inc. 1997, pp. 373-383. 52 Walther, a.g.e., pp. 383-388.

53 John D. Shilling, “Borçlanma ve Çevre Üzerine Düşünceler”, (Çev. Kamil Tüğen), Banka ve Ekonomik Yorumlar, Sayı: 11, Yıl: 30, Kasım 1993, s. 50.

mekanizmasının uygulanmasından sonra sürdürülemez borç durumu ile karşılaşan ülkeler olmuştur. HIPC ile önemli bir politik performans sağlayarak borçların sürdürülebilir bir düzeye çekilmesi amaçlanmıştır. HIPC’ten özellikle düşük gelirli Afrika ülkeleri yararlanmaktadır. 1996 yılında HIPC girişimine uygun 41 ülke saptanmıştır. 2000 yılında IMF ve Dünya Bankası tarafından hazırlanan yeni programla 24 ülkede 36 milyar dolar borcun silinmesi öngörülmüştür. Dolayısıyla hazırlanan bu program ile 24 HIPC ülkesinin borç yükü azaltılmaya ve ihracat gelirleri ile borç ödeme yeteneklerinin arttırılması amaçlanmıştır.54

Sonuç olarak, 1980’lerden günümüze Dünya deneyimi, borç krizlerinin sonuçlarına sadece borçlu ülkenin katlanmadığı, alacaklı ülke veya grupların da etkilendiğini; bu yüzden de borç ertelemeleri, silmeleri ve borçların yeniden yapılandırılmasına yönelik değişik uygulamaların gündeme geldiğini göstermiştir. Bu çerçevede borçların yeniden yapılandırılması, halsiz düşen bir ekonomiden alacakların tahsil edilebilmesi için mevcut koşullar gözden geçirilerek tolerans tanınması şeklinde algılanabilir.