• Sonuç bulunamadı

Mahkûm-Mahkûm / Mahkûm-Personel Arasındaki İlişki

3.2. Eski Tutuklu ve Eski Hükümlülerin Suç Hikayeleri ve Cezaevi Dönem

3.2.7. Mahkûm-Mahkûm / Mahkûm-Personel Arasındaki İlişki

Cezaevlerinde yaşayan tutuklu ve hükümlülerin dışarıdaki hayat ile kurdukları ilişkilerin yanı sıra, içerideki yaşamda kapatılmış diğer kişiler ve personelle kurduğu ilişkiler de cezaevindeki gündelik hayatı anlamamız açısından önemli bir yere sahiptir. Araştırmanın bu kısmında mahkûm ile mahkûm arasında nasıl bir ilişkinin olduğu, genellikle sohbet esnalarında nelerden konuştukları ve iletişime geçtikleri zaman birbirleri ile neye göre yakınlık kurmaya çalıştıkları anlamaya çalışılmıştır. Ayrıca cezaevinde kurulan ilişkilerin bir diğerini mahkûm ve personel arasında gözlemlemek de mümkündür. Bu nedenle ayrıca bu kısımda mahkûm ve personel arasındaki ilişkinin neye göre kurulduğu anlaşılmaya çalışılacaktır.

Katılımcılara göre, mahkûm ile mahkûm veya mahkûm ile personel arasındaki ilişkinin neye göre kurulduğu kişiden kişiye göre farklılıklar göstermektedir. Cezaevinde mahkûm ile mahkûm arasındaki ilişkinin kurulmasında etkili olan faktörlerden bazılarının kişilik ve karaktere göre şekillendiği görülmektedir. Katılımcıların cezaevine giren herkesin bir suç işlemeleri sonucunda içeride olduklarını bilmesi, kişilerin suçlarını göz önünde bulundurmaktan ziyade karakter ve kişiliklerine odaklanmalarına neden olmuştur. Bu nedenle katılımcılar ilişki kurarken öncelikli olarak kişilerin karakterlerinin nasıl olduğuna, içeride ahlaklı ve iyi bir izlenim bırakıp bırakmadıklarına odaklanmaktadırlar. Aynı zamanda kişilerin koğuşta toplu bir hayatı paylaşmaları kişilerin bir arada yaşamasını zorunlu kıldığı için kişiler ilişki kurarken karşıdaki kişilerin suçlarından ziyade davranışlarına yönelmişlerdir. Kapatılmış diğer kişiler ile ilişki kuran kişilerin birbirine güven duymaları sonucunda dertlerini paylaştıkları, yalan veya doğru bir şekilde de olsa yaşanılan anları paylaştıkları görülmektedir. Ayrıca katılımcıların genelinin içeride özgürlük konuştuğu, dışarıdaki hayata yönelik düzenlemeler yaptıkları anlaşılmıştır. Katılımcıların görüşleri şu şekildedir;

“Genel olarak benim mahkûmlarla aram iyiydi. Bizi abi olarak görürlerdi. Söylediklerimizi yapmasalar da dinlerlerdi. Söylediklerimizi uygulamasalar da çıkınca unutsalar da en azından orada doğru olduğuma ikna olurlardı… Genelde dışarıdaki anılar hatıralar konuşulur orada. Bunun acı tatlısı var. Herkes kendine göre hikâye uydurur. Ya da doğru anılar vardır. Onu anlatır.

Bazıları uydurur, kafasından yazar. Orada bu vardır. Yakınlık kurarken zaten bir koğuşta otuz -otuz beş kişisiniz onun suçunu göz önünde bulundurup ayıramıyorsunuz. Oradaki davranışları önemli sizin için. Suçu işlemişse işlemiş. Onunla o havayı teneffüs etmek zorundasınız. Başka bir alternatif yok. Dört duvarın arasındasınız o kişi her ne suç işlediyse kim olursa olsun onunla yaşamak zorundasınız. Onu dışarı atma gibi sevdiğim beğendiğim insanları seçeyim emmi koğuşa gibi böyle bir şansınız yok” ( E7, 58, Taksirli adam öldürme, Hükümlü)

“Bizim koğuşta ah bir özgürlüğüme kavuşsam diye konuşurlardı. Orayı hep sıkıcı bir hayat olarak görüyorlardı. Çıksam şu şekilde iş yaparım, buraya düşmemek için şu şekilde davranırım diye düşünüyorduk. Çünkü oranın sıkıntılı bir yer olduğunu görüyorsun. Bundan dolayı hayatını değiştirme kararları da verebiliyorsun. Ben insanın kişilik karakterine göre yakınlık kurardım. Misal ben kısa süreli mahkûm olduğum halde yirmi beş yıl yatan kişilerle sıkı bağlar kurduğum oldu benim. Bakıyorsun o suçu işlemiş ama kişilik, karakter olarak kötü bir insan değil. Orada yatanların hepsi kötü diye bir gaye de yok. Kader mahkûmu olanlarda var. İstemeyerek de olsa işlemiş suçu, onunda kanunen bir cezası var. Mecburen onu çekmek zorunda. Ben böyle kişiliklerine göre yaklaşırdım ama cezalarına göre yaklaşanlar da vardı” ( E5, 45, İcra, Hükümlü)

Goffman, toplum tarafından herhangi bir nedenle damgalanmış bireylerin birbirleri ile olan ilişkisini “halden anlayan ötekiler” olarak tanımlar. Halden anlayan ötekiler çoğu zaman birbirleri ile aynı kaderi paylaştıkları için birbirlerine deneyimledikleri konuların püf noktalarını öğretirler (Goffman, 2014, 49-50). Goffman’ın düşüncesinden yola çıkarak cezaevine aynı sebepten içeri giren kişileri halden anlayan ötekiler şeklinde ele almak mümkündür. Cezaevine aynı sebepten içeri giren kişiler birbirleri ile aynı kaderi paylaştıkları için içeride kader birliği yaparlar. Bu nedenle birbirlerine hayatlarında yaşadıkları suç anını anlatarak bir bakıma deneyimledikleri hayat hakkında birbirlerine püf noktalar verirler. Bu püf noktalar ise çoğu zaman katılımcıların ifadelerinden de anlaşılacağı üzere işlenen suçların aynı olmasından veya içeri düşmüşlüğü benzer olmalarından dolayı aktarılmaktadır. Bu özelliklere

sahip bireylerin dert ortaklığının diğerlerine nazaran daha kuvvetli olduğu görülmekte ve de insanların birbirlerine daha fazla güvendiği bir ilişki zemininin ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.

Katılımcıların görüşleri şu şekildedir;

“Suçların aynı olmasına göre de yakınlık kuruyon. Fikir birliği yapıyon. Benim öldürmeye teşebbüstü mesela adamda geliyor öldürmeye teşebbüs seksen altı birden yargılanıyom diyor. O seksen altı birin ayrıntılarını yani kendi ne kadar ceza almış neyden vermiş ben ne kadar almışım neyden vermişim ona niye eksik verdi bana niye fazla verdi bunları araştırırdık böyle. TCK kitabı vardı mesela getirtirdik dışarıdan hâkim savcı gibiydik ya. Geliyor mesela bir arkadaş birini bıçaklamış açıveriyorduk hemen kitaptan tıp şu diyelim ki beş seneynen on sene arası diyor. Nefsi müdafaaya girerse beş sene, tasarlayarak olursa on sene yani o tip şeyleri araştırıyorduk böyle. Hem zaman geçiyordu hemi de bilgimiz gelişiyordu böyle” ( E 8, 35, Adam yaralama, Hükümlü)

“Aslında yaşam standardı sana uyan kişilerle yakınlık kuruyorsun. Bir de içeriye düşmüşlüğü benzer olan kişilerle benzerlik olduğunda yakınlık kuruyorsun. Diyelim ki senin suç işleme esnan ile onun ki uymuyorsa da onunla ters düşüyorsun. Çünkü o zaman da bir farklılık çıkıyor ortaya. Sohbetlerin içeriğinde de dertler paylaşılıyordu. O insanın dışarıdaki hayat hikâyesini, nasıl yaşadığını sohbet esnasında dinliyorduk. Benim arkadaşlarımın hepsi sporcu insanlardı. Hep sporu seven, hep aynı takımı tutan, hep aynı suçu işleyen kişilerdik. Aşağı yukarı da aynı yaşam standardına sahip kişilerdik”(E1, 51, Cinayet, Hükümlü)

Goffman kapatılmış kişinin dünyasında kurulan ilişkilerden birini “soğukkanlılığını korumak” için geliştirildiğini açıklar. Goffman’a göre, soğukkanlılığını korumaya çalışan kapatılmış kişiler, kurumda bulunan diğer kapatılmış kişiler ile ters düşmemek için veya belaya bulaşmamak için kendilerini geriye çekerler. Bu ilişkiyi benimseyen kişilerin kuruma yerleşmeyi olabildiğince azami tutmak için çabaladıkları ve hiçbir durumda gönüllü gözükmemeyi tercih ettikleri anlaşılmaktadır (Goffman, 2016, 75). Cezaevinde soğukkanlılığını özellikle korumaya çalışan kişilerin içerideki hayatta ilişki kurarken kendilerini geri çektikleri

görülmektedir. Bu düşünceleri benimseyen kişilerin ilişkilerinde genellikle olumsuz durumlara odaklandığı görülmektedir. Bu sebeple genelde bu katılımcıların içerideki kişilere güven duymada problemi yaşadığı görülmektedir. Bir katılımcının bu konu hakkındaki görüşleri şu şekildedir;

“Herkes herkesle kavga ediyordu. Bunu herkese de sorsan aynı cevabı verir. Çok iyiydi kimse demez. Dese de inanmam çünkü cezaevinin dostluğu yok. Dost, arkadaş diye bir şey yok. Arakanı dön kuyunu kazarlar bir sigaraya. Sen sigara içiyorsun mesela ama ben birinden nefret ediyorum seni onun üzerinden dolduracam bir sigara veririm yaklaşırım sana. Ama senle o da canciğer, samimi yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor görünürde satar bir bardak çaya satar bir kahveye satar… Ama içeride ne var biliyor musun kötünün iyisi var. İyinin iyisi yok. İçeride sürekli iyi sürekli iyi insanı bulamazsın. Zaten suçlu potansiyeli herkes suçlu zaten. Sen suçlusun ben suçlu değilim yok orada herkes suçlu. Herkes dışarıda bir şeyler yaşamış herkes feleğin çemberinden geçmiş artık milletin ağzı dopdolu. Kişilik ayrı insanın karakteri ayrı kötülüğü ayrı ama genelde de dostluk diye bir şey yok” (K4, 41, Yağma, Hükümlü). Goffman total kurumlarda kapatılmış kişiler ile personel arasındaki ilişkinin saygı kalıplarıyla ilgili olduğuna değinir. Total kurumlarda personelin edindiği saygı dışarıdaki gündelik yaşamda normal bir insanın edindiği saygıdan temelde farklıklar içerir. Çünkü total kurumlarda personele duyulan saygının arkasında saygının resmi bir dayanaktan doğması yer alır (Goffman, 2016, 127-128). Personelin mahkûma iyi davranması ve ona imtiyazlar tanıması ise mahkûmun cezaevi içerisinde sergilediği davranışların iyi olmasına bağlıdır. İyi tutum ve davranışları sergilediğine inanan personel yasak olmayan bir ayrıcalığı mahkûma ödül olarak verebilir.

Katılımcı personel ve mahkûm arasındaki ilişkiyi şu şekilde değerlendirmiştir;

“Genelde iyi olur. Herkes personele saygı duyar çünkü işi düşer. Çok sevdiğinden değil. Ona işi düşer. Personelden bitecek işi olur. Onun için her mahkûmun yüzde doksan dokuzu personelle iyi geçinmeye çalışır. Hatta yağcılık yapanlar olur ona dolaylı rüşvet demeyelim de hediyeler vermeye çalışanlar olur. Personel de mahkûmun beyefendiliğine göre ayırt ederler.

Ufak tefek küçük imtiyazlarda gösterebilirler. Suç sayılmayacak imtiyazlardır mesela bu giysi olmaz der diğeri ben geçiririm der koltuğunun altında götürür verir ama yasak olmayan bir şeyi verir” ( E7, 58, Taksirli adam öldürme, Hükümlü)

Goffman total kurumlarda resmi olarak kullanılan kâğıt ve madeni para dışında resmi olmayan araçların da ortaya çıktığını belirtir. Resmi olmayan araçlar meta gibi değişim değeri taşıyarak total kurum içerisinde yeni ilişki şekillerinin oluşmasına imkân tanır. Genellikle seçilen bu araçların total kurum bünyesinde fazlasıyla arzulandığı görülür. Bu nedenle resmi olmayan araçların kurumun geneli tarafından benimsenmesi, resmi araçları kullanmayan kişilerin bile bu değişim değeri üzerinden ilişki kurmasına neden olur. Bunlardan birisi ise sigaradır. Sigara sayesinde kişiler total kurumda kullanacakları herhangi bir ürünü elde etmek için takas yönteminden yararlanırlar. Böylece kuruma kapatılmış kişiler resmi olmayan araçlar sayesinde toplumsal bir değiş-tokuş sistemi başlatarak ilişki kurmaya çalışırlar (Goffman, 2016, 281-287). Goffman’ın bahsettiği bu ilişki biçimini mahkûm ve personel arasındaki ilişkide de görmek mümkündür.

Katılımcının personel ile resmi olmayan araçlar vasıtasıyla kurduğu ilişki şu şekilde aktarmıştır;

“Gardiyanlardan Allah razı olsun. Sigarayı veriyordum. Sigara karşılığında kavurma, bal, reçel bu tür şeyler karşılığında değiştiriyordum. Gardiyanların hepsi de bunu bilir yani. Çünkü orada takas işi oluyor. Orada para yok. Ney sigara para, telefon kartı para, para olaraktan bunlar dönüyor. Yani mesela orada mahkûmlar birbirine kuş satar veya el işçiliği yapar onu satarlar. Hep sigara adına satarlar. Ben de tıraş ettiğimin karşılığında sigara paketi aldığım zaman onun şeyini erzak olarak değişiyordum. Onu da mahkûmlarla beraber yiyorduk” ( E 6, 35, Hürriyetinden yoksun bırakma, Hükümlü)