• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: SOSYAL DURUM

3.2 Konya’da Toplumsal Yapı 1 Zimmîler

3.2.2 Konya’da Mahalle ve Yerleşim

3.2.2.2 Mahallede Mülklere Yol veya Geçiş Hakkı

Mahalle ahalisinin birlikte yaşamalarından doğan hak ve sorumluluklarla ilgili dava ve iddiaları oduğu gibi birbirleri arasında yaşadıkları anlaşmazlıklar da mahkeme kayıtlarında yer almaktadır. Özellikle mahallede komşular arasında mülklerin sınırıyla ilgili ihtilaflar olduğu gibi mülklerden geçiş veya mülküne gitmek için yol talep etme gibi şikayetlerde mevcuttur208. 75-1 numaralı belgede Sudirhemi Nâhiyesi’ne bağlı olan Karadiğin köyünden iki kişi mahkemeye gelerek daha önce geçtikleri yolun üzerine Osman isimli kişinin ev yaparak geçişlerini engellediklerini belirtip yerinde tespit talebiyle şikayetçi olmuştur. Davalı Osman ise ev yaptığı arazinin babasından kalma miras mülkü olduğunu ve harabe dam olduğu için geçildiğini belirterek durumu şahitlerle ispat etmesi üzerine, davacıların geçiş yol hakkı iddiası men edilmiştir. 129-1 numaralı belgede ise Ömer isimli kişi Konya haricideki Ardıç Ağacı mevkisinde kendisine ait bağın su yolunun, komşusu Aynî’nin bağının duvarı dibinden suyun geldiği dereye kadar gittiğini ve buradan sulama amacıyla geçenler için bir kapı mevcut olduğunu belirterek şimdi kendisinin geçmesini engelleyen komşu Aynî’nin men edilmesi için yerinde tespit talep etmiştir.

207 Döndüren, İktisat İlmihali, s. 591. 208 75-1, 129-1.

Aynî’nin iddiaları reddetmesi üzerine şahilerin şehadetleri doğrultusunda su yolu hakınn verilmesi kararlaştırılmıştır. Her iki belgede dikkati çeken husus, davalarda hükmün doğru olarak verilebilmesi için mahallinde tespit yapılması ve mahalledeki komşuların şehadetlerinin belirleyici olmasıdır.

3.2.3 Kölelik

Kölelik, hürriyetine sahip olmayan, başkasının hükmü ve tasarrufu altında bulunan ve para ile alınıp satılabilen kimseler için kullanılan bir tabirdir. İnsanlık tarihinin başından beri mevcut olan köleliğin temelinde güçlü olan insanın güçsüz ve zayıf olanı hükmü altına alıp ona egemen olması yatmaktadır209. Köleliğin bir müessese olarak, savaş esirlerinin öldürülmeleri yerine köle olarak kabul edilip çeşitli işlerde kullanılmaya başlanması ile ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Buna rağmen ilkçağlarda komşu kabile ve kavimlerde kaçırılan insanların köleleştirilmesi, çocukların babaları veya yakınları tarafından köle olarak satılması, bazı kimselerin borçları veya suçları sebebiyle köleleştirilmeleri, köleliğin tarihin başlangıcından beri mevcudiyetinin ve sistematiğinin olduğunu göstermektedir.

Feodal toplumların oluşmasıyla köleler de bu toplumlar içinde bir sınıf teşkil etmiştir. Özellikle Mısır’da ve Yakındoğu’da köleler kalabalık bir nüfusu meydana getirmiştir210. Eski Yunan ve Roma imparatorluğu zamanında ise kölelik, devlet ve aile kurumu gibi temel müesseselerden biri haline dönüşmüştür. Roma hukukuna göre kölelerin hiçbir insani değeri olmaması ve kölelerin ağır işkence ve baskıya maruz kalmalarına rağmen Avrupa’da yayılmakta olan Hristiyanlık dini köleliğe karşı hiçbir itiraz sesi yükseltmemiştir. Hristiyanlık inancı köleliğe karşı hiçbir kural getirmediği gibi köleliğin şiddetini hafifletecek bir esası da ihtiva etmemiştir.

Kölelik, İslamiyet’ten öncede Arabistan’da yaygın olarak bulunmaktadır. Arapların kullandıkları köleler genellikle Afrika’dan ve Kuzey memleketlerinden getirilmiş beyaz veya siyahi insanlar olduğu gibi kendi ırklarından insanları da köleleştirdikleri oluyordu. İşte böyle bir ortamda ortaya çıkan İslam dini, köleliğin kaynağını sadece savaş esirleri ile sınırlandırmış ve köleliğin yavaş yavaş kaldırılmasının alt yapısını hazırlamıştır. İslam hukukuna göre köleler dini özgürlüğe

209 Pakalın, Sözlük, C.II, s. 300.

210 İzzet Sak, 16. ve 17. Yüzyıllarda Konya’da Kölelik Müessesesi, Selçuk Üniversitesi Sosyal

sahip olup, onlara kötü muamelede yasaklanmıştır. Hz. Muhammed bir hadisinde ‘esirlere yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz ve onlara kuvvetleri üzerinde bir şey emretmeyiniz’ sözü ile kölelerinde insan olmaları sebebi ile belli haklara ve insaniyet onuruna sahip olduklarını vurgulamıştır. Esas itibariyle İslam dünyası ve hristiyan dünyasının köleliğe farklı bakışı, tarihsel süreçte de farklı uygulamaları beraberinde getirmiştir. Hristiyan Avrupa için köle hiçbir insani hakka sahip olmayan milyonları bulan sayıları ile tarım başta olmak üzere her türlü işte herhangi bir kural yada kısıtlama olmaksızın ölümüne çalıştırılan bir iş gücü konumundadır. Ayrıca sadece Afrika ve diğer sömürge kıtalarından ticari amaçlı olarak getirilenler değil, Avrupa’da halkın azımsanmayacak bir kısmı da senyörler tarafından köle olarak kullanılmıştır. İslam toplumlarında ise savaş esirliği vesair sebeplerle köle olanlar sahiplerinin hizmetçisi veya yardımcısı olmak üzere belli kurallar dâhilinde istihdam edilmiş gözükmektedir. Onun içindir ki Avrupa’nın aksine İslam toplumlarında devlet ve ekonomi mekanizmasının işlemesinde büyük bir köle sınıfının mevcudiyeti ve etkisi yoktur.

Osmanlı Devleti’nde kölelik İslam hukukuna göre düzenlenmiştir ve en önemli köle kaynağı olarak savaş esirleri gözükmektedir. Savaş ganimetinin beşte biri devlete ait olduğu için kuruluş devrinde savaş esirlerinden oluşan askeri ocaklar kurulmuştur. Asker olarak yetiştirilen esirlerin haricinde kalanlar ise İstanbul, Bursa gibi büyük şehirlerde kurulan köle pazarlarında belli kurallara uygun şekilde satılmaktadır. Ancak Yeniçağ’da Osmanlı’nın savaşlardaki yenilgisinin artmasıyla birlikte asıl köle kaynağı olan savaş esirlerinde de ciddi bir azalma olmuştur. Bu sebeple köle temini için Afrika’ya yönelen Osmanlı, Sudan ve Habeşistan’dan çıkarıp Mısır’a getirilen oradan da Osmanlı ülkesine sevk edilen esirleri kullanarak kendisine ikinci bir köle kaynağı oluşturmuştur. Buna rağmen Osmanlı’nın Afrika kökenli köle ticareti asla Avrupa’daki gibi devlet kontrolü ve himayesinde milyonları bulan sayılarda olmamıştır.

Osmanlı’da kölelik müessesinin işleyişi ve varlığı bariz olarak tespit edilmektedir. Buna rağmen Anadolu’nun en büyük merkezlerinden biri olan

Konya’da ne 16. ve 17. yüzyılda nede Lale devrinde211 kölelerin alınıp satıldığı bir pazarla ilgili belgeye rastlanmamaktadır. Konya şehrinde hususi bir köle pazarı olmasa da aktif bir köle ticaretinin olması212 alım-satım işlerinin değişik malların satıldığı bilinen Sipahi pazarında yapılmış olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir213.

İncelediğimiz 22 numaralı Konya sicilinde kölelerle ilgili yirmi iki adet belgenin varlığı tespit edilmiştir. Bunlardan yirmi tanesi köle ve cariye azadı ile ilgili olmakla birlikte kalan iki taneside köleliği ilgilendiren davalardır. 22 numaralı sicilde yer alan belgelerin çoğunluğu Türkçe yazılmış olmasına rağmen kölelikle ilgili belgelerin yarıya yakını Arapça olarak kaleme alınmıştır214. İncelediğimiz 1629-1631 yılları arasında kayıtlarda yer alan kölelerin etnik kökeni çoğunlukla Rus asıllıdır. Bununla birlikte Gürcü, Abaza veya siyahi kölelerinde Konya’da mevcut olduğu gözükmektedir215. Köle ve cariyelerin kim oldukları tespit edilebilmesi için isimleri ve asıllarının yanında görünüşleri ve fiziksel özellikleri de ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Türkçe belgelerde kölelerin tasvirinde ‘Orta boylu sarı saçlı köse sakallı gök elâ gözlü’ gibi ifadeler kullanılırken Arapça belgelerde ise ‘El-evsatü’l-akrân el- eşhûrü’l-kösec el-esfar ve fi cenbi re’sihi’l-yemîn eserü cerhun’ benzeri kelimelerle köller tasvir edilmiştir.