• Sonuç bulunamadı

Madenlerin Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altında Olması

Madenlerin mülkiyeti konusunda dünya üzerinde iki temel sistem uygulanmaktadır: Arazi mülkiyet sistemi (accession system) ve kamu mülkiyet sistemi (dominal system ve regalian system).

Arazi mülkiyet sistemi, genellikle common law geleneği ile yönetilen ülkelerde karşımıza çıkan bir uygulama olup günümüzde örnekleri oldukça azdır.49 Bu sistemde madenler bulundukları arazinin bütünleyici parçası olarak değerlendirilmektedir. Arazi sahibi, arazinin içinde bulunan madenlerin de sahibidir. Bu durum aslında mülkiyet hakkının doğal bir sonucudur. Zira taşınmaz mülkiyeti hakkının dikey kapsamı, malike, belirli bir oranda arz yüzeyinin altında kalan toprak tabakasından yararlanma imkânı sağlamaktadır.50 Madenler de bu durumun bir sonucu olarak arazi mülkiyeti kime aitse o kişinin malı sayılmaktadır.

Accession sistemi birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir. Zira madenler, yüzyıllardır ülkelerin ekonomik, siyasi ve politik açıdan gelişmelerinde, ekonomik bağımsızlıklarını elde edebilmelerinde, sanayilerini geliştirebilmelerinde ve savunmalarını güçlendirebilmelerinde oldukça önem taşımaktadır. Dünya tarihine yön veren pek çok savaşın arkasında da madenlere sahip olma mücadelesi yer almaktadır. Uluslararası alanda madenlere sahip olma mücadelesinin bu kadar yoğunlaştığı bir dönemde, sınırlı ve tükenebilir olma özellikleri dikkate alındığında madenlerin mülkiyetinin ve işletilme hakkının özel kişilerin takdirine bırakılması oldukça sakıncalı bir durum arz edecektir. Ayrıca bir maden sahası, birden fazla malikin arazisine uzanacak şekilde de bulunabilir. Böyle bir durumda bir girişimcinin söz konusu arazi sahipleriyle tek tek anlaşması ve madenin tamamını işletmesi oldukça güçtür.51 Tüm bu sebeplerle söz konusu sistemin uygulanması ülke ekonomisine ve siyasetine geri dönüşü olmayan zararlar verebilir.

ABD ve Güney Afrika Cumhuriyeti bu sistemin önde gelen temsilcilerindendir. Ancak Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, 1991 tarihli eski Maden Kanunu’nda yer alan arazi sahibinin madenlerin de sahibi olduğuna ilişkin hükme 2004 tarihli Kanun’da yer verilmemiştir. Yeni düzenlemeye göre; maden ve petrol kaynakları, tüm Güney Afrika insanlarının ortak mirasıdır ve devlet, bütün Güney Afrikalıların yararı için bu kaynakların koruyucusudur. Söz konusu yasal reform doğrultusunda, ülkede yürütülen devletleştirme çalışmaları oldukça

49 Warden-Fernandez, 2001: 8.

50 Taşınmaz mülkiyetinin kapsamı yatay kapsam, dikey kapsam ve maddi kapsam olmak üzere üçe

ayrılmaktadır. Malikin, taşınmazın yatay sınırları içerisinde kalan toprak yüzeyinde sahip olduğu yetkiler yatay kapsamı, taşınmazın yüzeyden itibaren yukarıya hava tabakasına ve aşağıya toprak tabakasına doğru sınırları dikey kapsamı, yatay ve dikey sınırlar dâhilinde bulunan eşyalar üzerinde sahip olduğu yetkiler de maddi kapsamı ifade etmektedir, Eren, 2016: 329-342.

hızlanmıştır.52 Bütün bu gelişmelerden hareketle Güney Afrika Cumhuriyeti maden hukukunda, arazi mülkiyet sisteminden kamu mülkiyet sistemine doğru bir geçişin olduğu söylenebilir.

Accession sisteminin izleri klasik Roma döneminde de görülmektedir. Bu dönemde madenlerin mülkiyeti bulunduğu arazinin mülkiyetine tabii kılınmış ve malikin arazisinin altındaki bağımsızlığa müdahale edilemeyeceği benimsenmiştir. Ancak klasik sonrası devirde Iustinianus hukukuyla bu görüş etkisini kaybetmiş ve mineral kaynakların Roma halkının malı olduğu kabul edilmiştir.53 Böylelikle kamu mülkiyeti sisteminin temelleri atılmıştır.

Kamu mülkiyeti sistemine göre madenler içinde bulundukları arazinin mülkiyetinden bağımsız olarak değerlendirilmektedir. Bu sistemde devlet, arazide bulunan madenlerin asıl sahibidir ve madenler üzerinde sınırsız ve özel bir mülkiyet hakkına sahiptir.54 Kamu mülkiyeti sisteminin dominal sistem ve regalian sistem olmak üzere iki farklı uygulaması mevcuttur. Dominal sisteme göre madenler kamu malı olup arama ve işletme hakkı devletindir. Regalian sistemde de madenler kamu malıdır. Ancak çeşitli şekillerde özel kişilere arama ve işletme hakkı verilebilmektedir.55

1982 Anayasası ve 3213 sayılı Maden Kanunu birlikte değerlendirildiğinde, ülkemiz maden hukukunda kamu mülkiyeti sisteminin56 kabul edildiği görülmektedir. Şöyle ki; Anayasanın 168. maddesinde, tabii servetler ve kaynakların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu düzenlenmiştir.57 Maden Kanunu’nun 4. maddesi de “Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir.” hükmü yer almaktadır. İlgili hükümlerle madenlerin, taşınmaz mülkiyet hakkının dikey kapsamında değerlendirilebilmesinin önü kapatılmıştır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi bir kararında Maden Kanunu 4. maddesi hükmünün açık olduğunu, bu doğrultuda taşınmaz malikinin veya maliklerinin taşınmazın dikey mülkiyet kapsamında barındırdığı madenden kaynaklanan bir hakkının bulunmadığını ifade etmiştir.58 Buna paralel olarak Danıştay da davacıların hissedarı

52 Yıldız, 2012: 17.

53 Küçükbıçakçı, 2010: 52-54. 54 Warden-Fernandez, 2001: 7-8. 55 Fındıklıgil, 1966; Telli, 1989: 49.

56 Gülan’a göre, çoğunlukla sahipsiz mallar kategorisine dâhil edilen mallar için kullanılmış olan “devletin

hüküm ve tasarrufu altında” olma ifadesi açık olmamakla birlikte, bu ifadeyle özel hukuk anlamında mülkiyet

hakkının kastedilmediği kesindir, Gülan, 1999: 84-85.

57 Anayasanın “Tabiî servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi” başlıklı 168. maddesi “Tabiî servetler

ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” şeklindedir.

58 “…Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununda taşınmaz mülkiyet kapsamı açıkça belirlenmiş, 718.maddesiyle

oldukları arazi üzerinde madencilik faaliyetine muvafakat etmemiş olmaları hususunun ruhsat verilmesine engel olmadığına ilişkin Samsun İdare Mahkemesi’nin kararını onamıştır.59 Dolayısıyla ülkemizde, madenlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu hususunda doktrinde ve uygulamada görüş birliği olduğu söylenebilir.