• Sonuç bulunamadı

1.9. Madencilik Faaliyetleri ve Çevre Hukuku İlişkisi

1.9.3. Katılım İlkesi

Katılım ilkesi, çevre hukukuna hâkim olan temel ilkelerden biridir. Bu ilke uyarınca; kendi hayatlarını etkileyebilecek ve geleceklerini yüküm altına sokabilecek kararlar karşısında, bireyler, çevresel yönetim sürecinin çeşitli aşamalarına farklı biçimlerde katılarak bu süreci yönlendirebilmelidir.150 Her ülke kendi çevre politikası doğrultusunda bireylerin çevresel yönetim sürecine katılma biçimlerini belirlemekte serbesttir. Öte yandan çevre sorunlarının birbirine benzemesi, katılım ilkesi bağlamında hukuk sistemleri tarafından bireylere tanınan usule ilişkin hakların da birbirine benzemesi sonucunu doğurmuştur. Bu kapsamda katılım ilkesinin en temel görünümleri; bilgi ve belge edinme hakkı, çevresel yönetim sürecine katılma hakkı ve yargıya başvurma hakkıdır.151 Bireyler bu haklar aracılığıyla çevresel yönetim sürecine katılarak çevre hakkını kullanabilecek veya korunmasını talep edebileceklerdir.

Katılma ilkesinin esaslı bir şekilde hayata geçirilmesinin sağlanabilmesi için bireylerin ve toplulukların çevresel konularda eğitilmesi gerekmektedir. Zira çevresel yönetim sürecine etkili bir katılımın sağlanması, ancak çevresel konularda bilgili ve çevrenin korunması hususundaki sorumluluklarının farkında olan bireyler aracılığıyla mümkün olacaktır. Taşıdığı bu önem karşısında, çevre hukukuna ilişkin ulusal ve uluslararası pek çok metinde de bireylerin eğitilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.

Stockholm Bildirisi’nin 19. ilkesinde; çevresel konulara ilişkin eğitimin, tamamen insani boyut içerinde kalarak çevreyi koruma ve geliştirme hususunda aydınlatılmış düşüncenin oluşturulması ve bireylerin, girişimcilerin ve toplulukların sorumluluklarının ortaya konulması açısından esaslı bir unsur olduğu vurgulanmıştır. Bu noktada kitle iletişim araçlarının, insanın her açıdan kendini geliştirebilmesini mümkün kılmak için çevrenin korunması ve geliştirilmesine hizmet edecek eğitimin verilmesi amacıyla kullanılması oldukça önemlidir. Stockholm Bildirisi’ne paralel olarak, Rio Bildirisi’nin birçok ilkesinde bireylerin eğitimine verilen önem vurgulanmıştır. Rio Bildirisi’ne göre, her birey çevreye ilişkin bilgilere ulaşma imkânına sahip olmalı ve devletler çevreye ilişkin bilgileri ulaşılabilir kılarak kamu farkındalığının geliştirilmesini teşvik etmelidir. Keza 1988 tarihli Aarhus Sözleşmesi’nde152 de her insanın çevresel konularda bilgiye erişim hakkı olduğu ve taraf

150 Yılmaz Turgut, 2012: 153; Kaboğlu, 1996: 103.

151 Katılım ilkesi doğrultusunda bireylerin çevresel yönetim sürecine dâhil olması ile idare ve yatırımcı

arasındaki ikili ilişki yerini üçlü bir ilişkiye bırakmıştır. Turgut’a göre, bu durum, geleneksel kamu yönetimi anlayışının sorgulanması sonucunu doğurmuştur, Turgut, 2011: 25; Kaboğlu’na göre katılım biçimleri; tepki gösterme, birlikte hazırlık çalışması, danışma, kararlara katılma ve çevrenin yönetimine katılma olmak üzere beş başlık altında toplanabilir, Kaboğlu,1996:106-111.

152 Kısaca Aarhus Sözleşmesi olarak adlandırılan Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Karar Vermede Halkın

devletlerin, ulusal mevzuat çerçevesinde, halkın bilgiye erişimine yardımcı olma ve yol gösterme yönünde çaba göstermesi gerektiği ifade edilmiştir.153

Mevzuatımızda ise 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesi ile çevrenin korunması ve kamuoyunda çevre bilincinin geliştirilmesi için bireylerin eğitimlerinin her aşamasında öğretim programlarında çevreye ilişkin konulara yer verilmesinin esas olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra radyo ve televizyon aracılığıyla bireylerin çevresel konulara ilişkin bilgilendirilmesine yönelik programlar düzenlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Söz konusu düzenleme kanun koyucunun bireylerin çevresel konularda eğitimine verdiği önemin bir göstergesi olması açısından oldukça önem taşımaktadır.154

Katılım ilkesinin en temel görünümlerinden biri bilgi edinme hakkıdır. Bilgi edinme hakkı uyarınca bireyler, çevreye ilişkin bilgi ve belgelere erişme imkânına sahiptir. Bu yönüyle çevresel konulardan haberdar olma hakkı olarak da nitelendirilebilen bilgi edinme hakkı, katılım ilkesinin gerçekleştirilebilmesi ve katılım ilkesinin bireylere sağladığı diğer hakların kullanılabilmesi açısından ön şart niteliği taşımaktadır.155

Katılım ilkesinin bir diğer görünümü çevresel yönetim sürecine katılma hakkıdır. Buna göre bireyler, çevre ile ilgili plan, program ve politikalara, çevreyi etkileyecek kararların alınması ve bu kararların uygulanması aşamalarına aktif olarak katılma hakkına sahiptir. Bireylerin ve toplulukların bu sürece katılması, gerek yürütülecek faaliyetin çevresel sonuçlarından doğrudan etkilenecek kişilerin kararın alınması aşamasında söz sahibi olmaları gerekse yerel toplulukların bilgileri ve geleneksel uygulamaları ortaya konularak en uygun çevre yönetimi ve çevresel gelişim planının belirlenmesi hususları açısından hayati bir öneme sahiptir.

Katılım ilkesinin bir diğer önemli görünümü ise çevresel zararların önlenmesi, durdurulması veya verilen zararların giderilmesi amacıyla bireylere idari ve yargısal mercilere

Decision-making and Access to Justice in Environmental Matters), 25 Haziran 1958 tarihinde Danimarka’nın

Aarhus şehrinde imzalanmıştır. Ancak Türkiye sözleşmeye henüz taraf değildir. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://ec.europa.eu/environment/aarhus/. (erişim tarihi: 17.04.2017).

153 Güneş, 2010: 306-310. 154 “Çevrenin korunması

Madde 9 – (Değişik: 26/4/2006 – 5491/6 md.)

ı) Çevrenin korunması ve kamuoyunda çevre bilincinin geliştirilmesi amacıyla, okul öncesi eğitimden başlanarak Millî Eğitim Bakanlığına bağlı örgün eğitim kurumlarının öğretim programlarında çevre ile ilgili konulara yer verilmesi esastır.

Yaygın eğitime yönelik olarak, radyo ve televizyon programlarında da çevrenin önemine ve çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik programlara yer verilmesi esastır. Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu ile özel televizyon kanallarına ait televizyon programlarında ayda en az iki saat, özel radyo kanallarının programlarında ise ayda en az yarım saat eğitici yayınların yapılması zorunludur. Bu yayınların % 20’sinin izlenme ve dinlenme oranı en yüksek saatlerde yapılması esastır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, görev alanına giren hususlarda bu maddenin takibi ile yükümlüdür.”

başvuru imkânının tanınmasıdır.156 Bu görünümde bireyler, çevreyi etkileyen faaliyetlerin idari ve yargısal denetimi aşamalarında çevresel yönetim sürecine katılmaktadırlar.

Ülkemiz mevzuatı açısından değerlendirildiğinde; 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ilkelere ilişkin 3/e bendinde, çevreye ilişkin politikalarının oluşturulması aşamasında katılım hakkının esas olduğu ve katılımın sağlanması hususunda Bakanlık ve yerel yönetimlerin görevli olduğu vurgulanmıştır. Bilgi edinme hakkı açısından ise Kanun’un 30. maddesinin ikinci fıkrasında herkesin 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında çevreye ilişkin bilgilere ulaşma hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir.

Çevresel yönetim sürecine katılma hakkının mevzuatımızdaki yansıması ÇED Yönetmeliği’nde düzenlenen halkın katılım toplantısıdır. Yönetmelik’in 4. maddesi uyarınca halkın katılım toplantısı, “Kapsam ve Özel Format belirlenmesinden önce, halkı proje hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere yapılan toplantıyı” ifade etmektedir. Halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, halkın görüşlerini, önerilerini almak ve itirazlarını dinlemek için yapılacak olan halkın katılım toplantısı, Bakanlıkça belirlenecek tarihte ve valilikçe belirlenecek yer ve saatte düzenlenecektir. Düzenlenecek olan toplantının tarihi, saati, yeri ve konusunun toplantı tarihinden en az on gün önce yerel ve ulusal yayım yapan gazetelerde ilan edilmesi gerekmektedir. Halkın katılım toplantısından önce Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum ve kuruluşlar tarafından halkı bilgilendirmek amacıyla broşür dağıtılması veya anket, seminer gibi çalışmalar yapılması mümkündür.

Çevre ve Şehircilik İl Müdürü’nün veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında düzenlenecek olan toplantıda halkın proje hakkında bilgilendirilmesinin yanı sıra halkın görüş, soru ve önerilerinin sözlü veya yazılı olarak alınması da sağlanacaktır. Yapılacak olan toplantı neticesinde toplantı tutanağı düzenlenecek ve düzenlenen toplantı tutanağı, bir sureti valilikte kalmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderilecektir.

Halkın katılım toplantısı, bölgede yabancı uzmanlar tarafından görülmeyen veya önemsiz sayılan bazı noktaların, yatırım yapılacak bölgede yaşayan ve dolayısıyla bölgeyi yakından tanıyan bireyler tarafından sürece dâhil edilmelerini sağlamakta ve daha sonraki aşamalarda gündeme gelebilecek itirazların önlenmesi noktasında oldukça etkili bir kurum niteliği taşımaktadır.157 Öte yandan halkın katılım toplantısına ilişkin Yönetmelik’te yer alan düzenlemeler, salt halkın bilgilendirilmesine yönelik olduğu, sürece müdahale etmeye ve sonucu belirleyecek karara oy verme yoluyla katılmaya elverişli olmadığı noktalarında eleştirilmektedir.158

156 Kaboğlu, 1996: 115. 157 Turgut, 2012: 223. 158 Akıncı, 1996: 212-213.

Katılım ilkesi kapsamında, çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyet karşısında bireylerin idari mercilere başvurarak gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteme hakkına ilişkin çevre mevzuatımızda özel bir başvuru yolu ve süreci düzenlenmemiştir.159 Buna göre söz konusu faaliyetten zarar gören veya haberdar olan kişiler gerek 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gerekse Anayasa’nın 74. maddesinde düzenlenen dilekçe hakkı uyarınca ilgili idari makamlara başvurma hakkına sahiptir.

İlgililer tarafından idareye yapılacak başvurular üzerine, istemin İYUK 10 veya 11. maddeler uyarınca açık veya zımni olarak reddedilmesi halinde, İYUK’ta belirtilen dava açma süreleri içinde ilgili işlem aleyhine idari yargıya başvurulması mümkündür. Zira Anayasa’nın 125/1 maddesinde de belirtildiği gibi “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”. Dikkat edilmesi gereken nokta ise kişilerin idari yargıda iptal veya tam yargı davaları bakımından aranan özel ehliyet koşullarını taşımaları gerekliliğidir.160 Bu kapsamda çevrenin korunmasına ilişkin faaliyetlerde bulunan sivil toplum örgütlerinin idari yargıda dava açma ehliyetine sahip olduğunun kabul edilmesi çevre hukukunun gelişimi açısından oldukça önem taşımaktadır.161