• Sonuç bulunamadı

Bundan evvelki fasılada büyük Biritanya’daki hâkim sınıfın ne sûretle arâziyi kendi elinde topladığını ve on sekizinci asrın imtidâdınca bu kavmin hürriyetlerini nasıl tahrîb eylediğini irâ’e eyledik. İnkılâb-ı sanâ’îyi yapanların aç gözlülüğünü ve körlüğünü meydâna çıkardık. Ve nihâyet Biritanya Parlamentosunun ne sûretle büyük mâl sâhiblerinin yer altı hâline geldiğini gösterdik. Bu sonuncularda, saltanat gibi, Amerika’da azîm menâfi’a mâlik idiler. Ne lordlar ne de hükümdârlar müstemlekelerdeki tüccârlara, çiftcilere ve ahâliye İngiltere’deki mütevassıt eya küçük sınıfa mensûb çiftcilerden fazla ehemmiyet vermiyorlardı. Hakîkat hâlde avâmın vaz’iyeti Büyük Biritanya’da, İrlanda’da ve Amerika’da yekdiğerinin aynı idi. Her tarafda aynı teşkîlât onu tazyîk ediyordu. Fakat Büyük Biritanya’da tazyîk eden ve tazyîk edilenler aynı [s. 62] ictimâ’î sisteme dâhil bulundukları hâlde Amerika’da saltanat ve başkalarının say’inden kendi hesâblarına istifâdeyi meslek edinmiş olanlar mazlûmlarından çok uzak bulunuyorlar idi. Mazlûmlar ittihâd ederek müşterek düşmânın kendilerine yapdığı zulmün farkına varabilirler idi.

Bundan başka Amerika’daki müste’mirler Biritanya hükûmetinin tecâvüzâtına karşı kânûni ve müstakil bir mukâvemet vâsıtasına mâlik ve bu i’tibâr ile İngilizlere fâ’ik bulunuyorlardı. Bu vâsıta meclis-i mahalli veya mahalli işlerin idâresi için zarûrî olan her müstemlekedeki teşrî’ devre idi. İngiltere’de ise, avâm kamarasında temsîl edilmek hakkından mahrûm edilmiş olan, avâm tabakası kendi adem-i memnûniyetini ifâde ve vesâ’ik üzerinde tesbîte imkân bahş edecek hîç bir meclise mâlik değil idi.

Eğer kâr-ı müstemlekelerin tabî’atlarındaki tehâlifi nazar-ı dikkate alırsa bütün bu şerâ’itin kavgaları, tecâvüzleri ve mukâbil tecâvüzleri teshîl eylediğini tasdîk eder. Müstemlekeler ile anâvatan arasındaki çarpışmaların târîhi çok karışık olduğu için şu küçük hülâsamızda bundan fazla bahs etmeyeceğiz. Müstemlekelerin nazar-ı i’tibâra alınmasını taleb eyledikleri şikayetlerin üç dereceye ayrıldığını söylemek bizim için kâfidir. Yeni arâzinin istismârından müttehasıl menâfi’in İngiltere hükûmetine veya mâcerâperestlere ‘â’idiyetini te’mîn için yapılan teşebbüsler; müstemlekelerden ancak Büyük Biritanya’ya olan mevâdın istihlâki mecbûriyetine binâen müstemlekelerin ticâret-i hâriciyesini İngilizlere te’mîn ve hasr eden tahdîdât; ve nihâyet Biritanya Parlamentosunun [s. 63] imparatorluğun hey’et-i umûmiyesine vergî tarh etmek husûsunda iddi’â eylediği hak. Amerika’daki müste’mirlerin adem-i memnûniyetini bidâyetinde siyâset etrâfında temerküz eden büyük bir münâkaşa gayreti şeklinde tecelli etdi. Patrik Henri (Patrick Henri) ve Ceyms Otis (James Otis) gibi adâmlar, karamovel devrelerini hâtırlatan bir şekilde hükûmete ve siyâsî cem’iyetlere müte’allik büyük mebde’lerin münâkaşasına başladılar. Kraliyetin ilahî menşe’î ve Biritanya Parlamentosunun tefevvuk ve hâkimiyeti red ve inkâr ediliyor , ve Ceyms Otis (1762) atîdeki tarzda yazılar yazıyordu:

“Cenâb-ı Hak bütün insânları fıtraten müsâvî olarak” halk etmişdir.

“Ba’zı zevâtın tefevvuk ve rechani hakkındaki fikirlerimiz terbiyenin mahsûlüdür; fıtrî değildir.”

“Halk krallar için değil, fakat krallar halk için teşekkül etmişdir.” “Hîç bir hükûmet teb’asını köle yapmak hakkında mâlik değildir”

“Her ne kadar hükûmetlerin ekserîsi fi’len mutlak bir mâhiyet irâ’e eylemekde ve bi’n-netîce tab’ ve neşr için bir afet ve rezâlet teşkîl eylemekde ise de, onların hîç birisi hukûken mutlak değildir.”

Bu esâslardan ba’zıları çok ileri götürebilirdi. Amerika efkâr-ı siyâsiyesindeki bu feverân bir İngiliz muharririn eseri idi. Çok nüfûzlu bir İngiliz muharririnin, Con Luk’un (John Locke) (1632-1704) hükûmet-i mülkiye hakkındaki iki tedkîki asrî ve demokratik fikirlerin nokta-ı hareketi olarak telakkî edilebilir. Luk Kromovel’in askerlerinden birinin oğlu idi: cumhûriyet ceryânlarının galebe eylediği bir devrede, Oksford’da Krist Çorç (Christ Churh) mü’essesinde tahsîl etmiş ve bir kâç sene kadar menfî olarak Hollanda’da kalmış olan bu zâtın yazıları [s. 64] İngiliz cumhûriyetinin

cesûrâne siyâsî mebde’leri ile Amerika ve Fransa’nın ihtilâl hareketi arâsında bir köprü vazîfesini görmüştür.

Fakat insânlar hareketlerini nazariyelere istinâd etdiremezler. Yalnız tehlike veya her hangi bir anı zarûret bu hareketei ihdâs eder; ancak bi’l-ahere, tarz-ı kadî tahrîb edildikden sonra, nazariye kendini gösterir. Muhtelif müstemlekeler arâsındaki menfa’at ve fikir ihtilâfı ancak 1763 sulhünden sonra Büyük Biritanya Parlamentosu Amerika müstemlekelerine vergi tarh etmek için ısrar edildiği zamân tahaffuf etdi. Büyük Biritanya hâl-ı sulhde ve muvaffakiyetlerden sermest bir hâlde bulunuyor idi; kendisine karşı serkeşlik eden Amerika’daki müste’mirler ile hesâbâtını tasfiye etmek için bundan daha iyi fırsat olamayacağını tahmîn etdi. İngiliz mâl sâhibleri, runkunu kısmen istirdâd etmiş olan saltanatın himâyesini ve ittifâkını te’mîne muvaffak oldular. 1760 târîhinde hükümdâr olan kral Üçüncü Corc kendi salâhiyetlerini iki Alman selefinden daha ziyâde azimkârâne bir sûretde isti’mâle karâr vermiş idi. İngilizce konuşmasını öğrenmişdi; “İngiliz olmakla iftihâr ediyor idi.” Dâmârlarında bir katre bile İngiliz kânı bulunmanyan bir adâmın böyle bir iddi’âda bulunması çok garîbdi. Çok mühim fermânlarla vaz’iyetleri tesbît edilmiş olan Amerika müstemlekelerinin ve mâverâ-yı ebhârdaki diğer müste’mirelerin saltanatına kendi memleketindeki koyu ve kıskanç asîlzâde sınıfının müstemiren red eylediği, izzet-i nefsi tatmîn edecek mâhiyetde, memnûniyetler ve servet menba’ları te’mîn eyleyeceğini tahmîn ediyor idi. Bu vaz’iyet ahrâr fırkasına mensûb asîlzâdeler arâsında müste’mirler lehine başka sûretle tecellisine kat’iyen imkân mevcûd olmayan bir [s. 65] teveccühün izhâr edilmesine sebebiyet verdi. Onlar müstemlekelerin ifrâd tarafında istismâr edilmesini istiyor, ve istismârın kraliyeti takviye ve kendi murâkabelerinden tahlîs eylemesine rızâ gösteremiyorlardı.

Binâen-aleyh başlayan harb İngiltere ile müstemlekeler arâsında bir harb olmakdan ziyâde ahrâr fırkasına mensûb asîlzâdelerin mühim bir cüz’î ve efkâr-ı umûmiyenin vâsi’ bir kısmı tarafından mazhar-ı sahâbet olan aynı müste’mirler ile İngiltere hükûmeti arâsında bir cidâl olmuşdur. 1763 târîhinden sonra ittihâz edilen tedbîrlerden birisi, mâlî bir gâye ile müstemlekelere tahmîl edilen gazeteleri ve her türlü vesîkaları pula tâbi’ tutmak mecbûriyeti idi. Bu mecbûriyetin tevlîd eylediği hiddet ve adem-i memnûniyetin şiddeti karşısında saltanat korkmuş ve pul kânûnları Stamps acts lağv edilmişdi. Bu rucû’ hareketi, Londra’da, müstemlekelerden daha fazla, halkın mesretkârâne ? nümâyişleri ile karşılandı.

Fakat pul kânûnu Amerika’yı harb-ı dâhilîye doğru sürükleyen gürültülü dalganın ancak hafîf bir sarsıntısı idi. Bütün sâhil boyunca, Biritanya hükûmetinin mümessilleri nüfûzlarını takviyeye uğraşıyor ve gayr-ı kâbil tahammül ve vaz’iyet ihdâs ediyorlar idi.

Kıta’ât-ı askeriyenin iskânı mâddesi müste’mir için mütemâdi tazyîklere bir vesîle teşkîl ediyordu. Diğer tarafdan Rud İlind (Rhode Island) serbestî-i ticâret üzerine mevzû’ tahdîdâta karşı isyân ediyordu; bu müstemlekenin ahâlisi “ usûl-ı serbestî” tarafdârı yani kaçakcı idi; hükûmetin Gazpey (Gaspee) ismindeki bir gemisi providans kârşısında kâraya oturmuş müsellah bir sürü insân tarafından basılarak içine girilmiş ve zabt edilerek yakılmışdı. 1775 târîhinde İngiltere Parlamentosu, müste’mirlerin meşgûl oldukları çay ticâretini kat’iyen nazar-ı i’tibâra almayarak, bu maddenin Amerika’ya idhâlî için şarkî Hind Kumpanyası’na imtiyâzât-ı mahsûsa tefvîz etdi. Müste’mirler bu çayı kullanmaya karâr verdiler. Boston şehrine çay idhâl edenler gemilerinin hamûlesini karaya çıkararak istedikleri zamâ yerli Hindli kıyafetinde bir kıt’a-ı askeriye büyük bir galebelik muvâcehesinde gemilere hücûm ederek çayların kâffesini gemiden denize atdı. (16 Kânun-ı Evvel 1775)

Bütün 1774 senesi zarfında her iki taraf karîbü’l-zuhûr görünen ihtilâf için i’âne cem’iyle iştigâl eyledi. Biritanya Parlamentosu bu senenin bahârında Boston şehrini limânını sed etmek sûretiyle cezâlandırmaya karar vermişdi. Bu limân idhâl edilen çayları kabûl eylemediği takdîrde ticâretini gâ’ib edecekdi. Bu tedbîri tatbîk etmek için Generâl Gaj’ın (Gage) kumândâsı altında Boston’da İngiliz askerleri tahşîd olundu. Diğer tarafdan müste’mirlerde harekete geçtiler.

Birinci müstemleke kongresi eylûlde (Filadelfiya) şehrinde ictimâ’ ve isimleri atîde zikr edilen on iki müstemleke bu kongreye iştirâk etdi:

Connecticut, Massachusetts, New york, Rhkode İsand, New Hampshire Mary Sand, Pennsylvania, New Jersey, North and South, Carolina, Virginia, Delawar

Corcia (Georgie) bu ictimâ’a iştirâk etmemişti. Kongre en hâs İngiliz an’anelerine sâdık kalarak, bir “hukûk beyânnâmesi” tanzîmi ile mesâ’isine ibtidâr etdi. Fi’ilen “bir hükûmet-ı âsıye” muvâcehesinde bulunuyor ise de 1775 senesi ilk bahârına kadar hîç bir müsâdeme olmadı. Ancak bu târîhde ilk def’a olarak kân döküldü. İngiltere hükûmeti tarafından verilen bir emr üzerine hıyânet cürmüyle ithâm edilen Amerikalıların ru’esâsından iki zât, Hankok (Hancock) ile Samuel Adams (Samuel Adams) tevkîf olunacakdı; bu adâmların Boston’un garbında tahmînen yirmi kilometre

mesâfede kâ’in bir köyde, Leksington’da (Lexington) [s. 66] bulundukları ma’lûmdu. 1775 senesi nisânının 16. ıncı gecesi Gaj, askerleriyle hareket etdi.

Bu gece târîhinin en mühim gecelerinden biri olmuşdur. Gaj askerlerinin harekâtı kemâl-i dikkatle ta’kîb ediliyordu. Boston’da ki çân kulelerinin birisinden fenerlerle işâret verilmiş, ve Daves (Dawes), Pol River (Paul Revere) isimli iki adâm köylere haber vermek için gizlice Bakbay’dan (Back Bay) mürûr etmişdi. İngilizler de sâllarla suyu geçdiler, fakat Leksington’a doğru yürüyüşlerinde tehlike topu ve çân sesleri onlara takaddüm etmişdi. Fecr zamânı Leksington’a girdikleri zamân asker elbisesi giymiş küçük bir kıt’a-ı askeriye gördüler. İlk def’a olarak İngilizlerin ateş etmiş olmaları muhtemeldir. Bidâyetde bir tek silâh patladı ve bunu bir yaylım ateşi ta’kîb etdi. Ve küçük kıt’a-ı askeriye, ihtimâl hîç mukâbele etmeden, meydân-ı mücâdelede dokuz telef ve dokuz mecrûh bırakarak firâr eyledi.

Bunun üzerine İngilizler, oradan on sekiz kilometre mesâfede bulunan, Konford (Concord) mevki’ine doğru yürüdüler, ve köprünün üzerinde bir kâç nöbetci bırakdılar. Hankok ile Adams tevkîf edilememiş idi; ve İngiliz kumândanı mütereddid bir hâlde ne yapacağının düşünüyordu. Fakat her tarafdan müstemleke askerleri gelmeğe başladı. Biraz sonra köprü üzerinde terk edilmiş olan küçük müfreze ağaçların ve mani’aların arkasından ateş eden ve adedleri gittikçe tezâyid eyleyen muhâcimlerin ateşine ma’rûz kaldı. Boston’a ric’ate karâr verildi. Fakat bu ric’at felâketli oldu. İngilizlerin arkasından bütün memleket ayaklanmışdı. Kalabalık gönüllü askerler kayalar ve binaları siper alarak yolun iki tarafından ateş ediyorlardı. Sarı kordonlu kırmızı elbiseleri, keterleri ve beyâz boyun bâğları ile İngiliz askerleri bu mıntıkada geç başlayan ilkbahârın sert ve barid renkleri içinde kolaylıkla fark ediliyor, ve a’lâ bir nişângah teşkîl eyliyordu; havâ berrâk, sıcâk ve tozlu olduğu gibi İngilizlerde gece yürüyüşlerinden yorgun bir hâlde idi. Her on metrede telef veya mecrûh olarak bir asker düşüyordu. Her hângi bir mukâbil hücûm imkânsızdı. Ma’mâfîh Leksington’da kuvvâ- yı mu’âvene ile iki top bulunduğu için ric’atin daha müsâ’îd şerâ’it altında devâmı te’mîn olundu. Fakat gönüllü askerler nehre kadâr ilerlediler ve İngiliz askerleri Boston’a girdikleri zamân müstemleke askerleri karârgâhlarını Kambiriç’de kurarak şehri muhâsaraya hâzırlandılar.