• Sonuç bulunamadı

Fransızlar ile İngilizler yalnız Amerika’da çarpışmadılar. Hindistan, bu devrede, Avrupalı mâcerâperestler üzerine hakîkî bir câzibe te’sîri yapıyordu. Babür’ün, Ekber’in ve Evrenk-Zib Büyük Moğol İmparatorluğu hâl-i inhitâtda idi. Delhi’de ikâmet eden

Moğol şâhı henüz, Almanya’nın Mukaddes Roma İmparatoru gibi, kânûnen bütün memlekete hâkim idi; fakat Evrenk Zib’in vefâtından sonra payitahtın civârında bulunan yerlerin hâricindeki menâtık üzerinde tamâmen zâhirî bir nüfûzu kalmışdı. Cenûb-ı şarkî havâlisinde sâkin bulunan Hindli bir kavim, Maharatlar, İslâmiyet’e karşı isyân ve Brahman dînini i’âdeten te’sîs etmiş, ve bir müddet için Hindistan’ın cenûbî müsellesi üzerinde hükm-i nüfûzunu te’sîse muvaffak olmuşdu. Raçpotana’da (Rojputana) dahi Brahma dîni İslâmiyete galebe ediyor ve Bortbor (Burtpur) ile Ceypor’da kuvvetli Racpot (Rajput) prensleri hükümrân oluyordu. Ud’da (Oudh) pâyitahtı Lokonov olan bir şî’î devleti ve Bengal’de hâl-i tecerrüde düşmüş bir İslâm hükûmeti mevcûd idi. Şimâlde Pencap’da Brenk hâlikın ‘âlemşumûl kânûnu i’lân ve Hinduların vedâsına, müslümânların Kur’an’ına tecâvüz eden bir cemâ’at vardı. Çok şâyân-ı dikkat bir ‘ulemâ-yı dîn cem’iyeti, Sihler (Sikhs) yerleşmişdi. Bidâyeten sulhperver olan bu tarîkat bi’l-ahere İslâmiyetin eserine ıktıfâen kılıç kuvvetiyle bir hükûmet-i dîniye te’sîsine teşebbüs etdi. Bu kargaşalık esnasında (1738) Hayber Geçidi’ni zorlayarak ileri hareketine mâni’ olmak isteyen bütün orduları mağlûb eden ve ‘azîm ganâ’im elde ederek Delhi şehrini (1736-47) zabt ve yağmâ eyleyen Türkmen ‘ırkına mensûb bir İran hükmüdârının, Nadir Şâh’ın, şimâlden zuhûr ettiği görüldü. Hindistan’ın şimâl havâlisi o kadâr bîtâb bir hâlde idi ki müte’âkib yirmi sene zarfında, Nadir Şâh’ın vefâtından sonra müstakil bir devlet hâlinde teşekkül etmiş olan Afganistan’dan hareket eden ordular altı def’a bu havâliye istîlâ etdi. Şimâli Hindistan hâkimiyetini Afganlılardan almak için Maharatlar bir kaç zamân uğraşdılar, ba’dehû Maharat Hükûmeti bir tâkım [s. 41] prensliklere inkisâm etdi; İndor (Indor), Gavanor (Gwalior), Baroda (Baroda) ilah

İşte İngilizler ile Fransızların bütün on sekizinci ‘asrın imtidâdınca çarpışdıkları Hindistan bu vaz’iyetde idi. Fakat diğer bir tâkım Avrupa devletleri dahi Vasko dö Gama’nın (Vasco de Gama) kâpdan geçerek Kalküta (Calicut) kadâr gitmek sûretiyle yapdığı meşhûr seyâhatden sonra Hindistan’da ve bütün şarkda siyâseten ve iktisâden yerleşmeğe teşebbüs etmişlerdi. Hindistan ticâret-i bahriyesi vaktiyle Arabların elinde idi; bir tâkım bahrî muhârebelerden sonra Portekizliler bu ticâreti Arablardan almışlardı. Portekiz gemileri hasımlarınkilerine nisbetle daha büyük ve daha iyi mücehhezdi. Bu devirden i’tibâren Lizbon şarkî bahârâtının pâzârı olmuş, ve Venedik’i gölgede bırakmışdı.

Fakat on yedinci asırda Hollandalılar da bu işe karışdı. (Bon Esperans) burununda müste’mireler ihdâs ve Moris adasını işgâl, Hindistan’ta iki ve Seylan’da altı ticâret merkezi ihdâs ve şarkî Hind’de müstahkem muvaffakiyetlerden mürekkeb bir hatt teşkîl eylediler. Fakat inhisârcı siyâsetleri dolayısıyla İsveçliler, Danimarkalılar, Fransızlar ve İngilizler aleyhlerine dönmüş ve onlar için müdhiş birer rakîb olmuşdu. İngiliz cumhûriyetinin büyük amirali olan Blayek’in (Blake) zaferleri onların inhisârına Avrupa’da mahsûs bir darbe indirdi; ve on sekizinci ‘asrın bidâyetinden i’tibâren [s. 42] Fransızlar ile İngilizler Hindistan’ın bir ucundan öbür ucuna kadâr Hollanda ticâretini tehdîd etmeğe başladı. İngilizler Madras, Bombay ve Kalküta’da karârgâhlarını kurdu, ve Fransızlar Pondişari ile Şandernagor’da yerleşdi.

Bidâyetde bütün bu Avrupa devletleri ticâri gâyeler ta’kîb ve ticâret merkezleri te’sîsini istihdâf ediyorlar idi; fakat memleketdeki karışıklık, rakîblerinin saygısız harekâtı onları bu ticâret merkezlerini teslîh etmeğe mecbûr eyledi. Bilâ-fâsıla yekdiğeriyle harb eden mahalli hükümdârlar derhal onlarla ittifâka teşebbüs etdi. Fransızların bu prenslerden birisine yardım ettiği zamân İngilizlerin bu prensin hasmına mu’âvenetde bulunmaları Avrupa siyâsetinin mülhem olmaya başladığı milliyeperverlik zihniyetine tamâmen muvâfıkdı. İngiliz müste’mirlerinin büyük reisi Rober Klive (Robert Clive) olduğu gibi onun en büyük rakîbide Dupleks (Dupleix) di. On sekizinci ‘asrın ilk nısfında iki millet arasında temâdî eden mücâdelenin târîhi çok uzun ve karışık olduğu için bunu üzerinde fazla tevakkuf etmeyeceğiz. 1760 târîhinde İngilizlerin şibh-i cezîreye tamâmen hâkim olduklarını söylemekliğimiz kâfîdir. İngiliz orduları 1757 de Plasey (Plassey) de ve 1764 de Boksar (Buxar) da Bengal ve Ud (Oudh) kuvvetlerine karşı kat’î zaferler kazanmışdı. Yüksek re’is ‘ünvân-ı zâhiresini muhâfaza etmekde bulunan Moğol şâhı onların elinde bir kukla hâline gelmişdi. Vâsi’ mıntıkalara vergiler tarh ve hakîkî veya hayâlî kabâhatler için yerlilerden ceza-yı nakdiler tahsîl ettiler.

Bu muvaffakıyetler doğrudan doğruya İngiltere Kraliyeti orduları tarafından kazanılmamışdı; onlar, Elizabet devrinde kayd ve tescîl edildiği zamân, mâcerâ peşinde koşan gemicilerden mürekkeb bir cem’iyet hâlinde bulunan Hind Şarkî Ticâret Kumpanyası’nın eseridir. Bu adâmlar tedrîcen asker toplamaya ve gemilerini teslîh etmeğe mecbûr olmuşlardı. An’aneleri tamâmen ticârî olan bu kumpanyanın yalnız bahârât, çay, zî-kıymet taşlar ve mevadd-ı telvîniyye ile dahi meşgûl olacakları zamân gelmişdi. Ahz ve i’tâ için gelmiş olan bu adâmlar şimdi mu’azzam korsanlık işleriyle meşgûl oluyorlardı. Artık onlara hâ’il olacak kimse kalmamışdı. Binâen-aleyh yalnız

zâbıtalar ile me’mûrların değil, fakat kâtibler ile askerlerin dahi İngiltere’ye ganâ’im ile mahmûl bir hâlde ‘avdet etmelerine şayân-ı hayret bir şey yokdur. Ellerine zengîn bir memleket geçirmiş olan bu insânların müsâ’ade veya men’ edilmiş olan şeyler hakkında hîç bir fikri yokdu. Burada ziyâ, ahâli, ma’bedler hülâsa her şey onlara garîb göründüğü gibi Avrupa ahlâkınında böyle bir çerçeve ile hîç bir ‘alâkası yokdu: vatanlarına ‘avdet etdikden sonra kumandanlar ile me’mûrların yekdiğerini müdhiş isnâdât ile ithâm etmeleri İngiliz milletini müşekkil bir vaz’iyete sokmuşdu. Parlamento Kalyo ‘aleyhine verilen bir te’essüf takrîrini kabûl etti. Kalyo 1774 de hayâtına nihâyet verdi. 1888 de Hindistan’ın ikinci derecede mühim bir re’is-i idârîsi olan Varen Hastingis taht-ı muhâkemeye alındı, 1792 de berâ’et etti. Ba târîhde misli görülmemiş ve çok garîb bir hâldi. Parlamento İngiliz tâcına merbût memâlikin mecmû’undan daha büyük bir hata üzerinde hâkim bulunan Hindistan Ticâret Kumpanyası üzerinde murâkabe icrâ etmek iddi’âsında bulundu. İngiliz halk tabakası için Hindistan bir çok senelerden sonra [s. 43] ihtiyâr, hadîdü’l-mizâc, servetle memleketlerine ‘avdet eden mâcerâperest ve fakîr genclerin gittiği garîb, uzak ve gayr-ı kâbil-i takarrüb bir memleketdi. Bu milyonlarca şarklının hayâtı İngilizler için hayâlî ve esrâr-engîz kalmışdı. Bu üzerinde ciddî bir murâkabe te’sîsi gayr-ı kâbil tasavvur olan, bir roman memleketi idi.