• Sonuç bulunamadı

Bir müttehit Hıristiyanlık fikrinin zevâli Avrupa’nın hiçbir tarafında Almanya’da olduğu kadar felaketli neticeler tevlîd etmemiştir. İmparatorun tedricen Cermen lisanıyla mütekellim müttehid bir devletin millî hükümdarı olması edilebilirdi. Fakat bir su-i tesadüf imparatorluğun hakiki Alman bir sülale tarafından idare edilmesini istedi. Hohanstufen’lerin sonuncusu olan İkinci Frederik evvelce gördüğümüz vecihle yarı yarıya şarklılaşmış bir Sicilya idi. Habsburglar izdivaçlarını müteʻâkip Şarlken ile Burgunyalı ve baʻdehû kalben İspanyol oldular. Şarlken’in vefatında biraderi Ferdinand imparatorluk ile Avusturya’ya oğlu ikinci Filip İspanya, Hollanda ve Cenubî İtalya’ya tevarus ettiler. Lakin şiddetli bir surette Katolikliğe merbut bulunan Avusturya hanedanı memleketlerinin kısm-ı aʻzâmı Şark hudûdları üzerinde bulunduğu için, mutemadiyen Macaristan işleriyle meşgul oluyor ve hatta Türklere cizye veriyordu; yani Türk tehlikesine karşı tamamen bîgane kalan, garba ve Baltık’a doğru nasb-ı intizâr eyleyen ve Protestanlığa teveccüh gösteren Şimal Almanlar üzerinde hiçbir nüfûz ve tesire mâlik değildi.

Taht-ı idarelerinde bulunan devletlerle kûrûn-ı vustâ Almanya’sına garib bir mozaik manzarası vermiş olan prensler, [s. 18] dükler, elektörler ruhanî prensler ile Fransa ve İngiltere kralları arasında vaziyet itibariyle hiçbir vecihle müşâbehet mevcut değildi.

Onlar daha ziyade bu iki memleketin düklerini, Lordlarını ve büyük arazi sahiplerini hatırlatıyorlardı. İçlerinden yalnız birisi 1701 tarihinden evvel kral ünvanını hâʼiz bulunuyordu. Alman devletlerinden birçoğu İngiliz asilzâdelerinin, malikânelerine nispetle daha az zengin ve vâsiʻ idi. Cermanya Diyet Meclisi Etats Generaux meclisine veya gayr-i müntehâb azalardan mürekkep bir Parlamentoya müşâbihdi. O kadar ki, Almanya’da zuhur eden bu büyük harb-i dâhilî, Otuz Sene Harbi (1618-1648) İngiltere’deki Puriten İhtilali (1643-49) ve Fransa’da asilzâde derebeylerinin kraliyete karşı ittifakını ifade eden Fronde isyanı (1648-53) ile birçok müşabehet noktaları iraʼe eder. Her iki tarafda da saltanat katolik dinine sâlik ve Katolikliğe taraftar olduğu halde gayr-i memnun asilzâdeler protestanlık usul ve kavâʻaidini kendi ferdiyetçi temayüllerine daha muvaffak buldular. Fakat İngiltere ile Hollanda Protestan asilzâdeler ile zengin tacirler sarih bir surette teveffuklarını teʼmin ve Fransa’da kraliyet tam bir muvaffâkiyet ihrâz eylediği halde Almanya’da ne imparator ne de Protestan prensler katʻi bir zafer kazanamadı ve bundan dolayı Almanya harpten parçalanmış ve bîtab bir halde çıktı.

Bohamyalılar ve İsveçliler (Bu soyguncular şimdi Gustave Vasa isminde Protestan bir kral tarafından idare ediliyordu) gibi Alman olmayan muhtelif akvâmın işbu ihtilâfâta müdahale etmeleri üzerine vaziyet büsbütün karıştı. Nihayet asi asilzâdelere galebe eden Fransa kraliyeti Habsburg hanedanının mevkiʻina kaʼim olmak maksadıyla Protestanların tarafını iltizam etti.

Bu ihtilaf, uzun müddet devam eylediği ve muhâsemât mahdûd bir sahada değil fakat Katolik Protestanlar ile meskûn muhtelif aksâm ve eczâdan mürekkeb olan Almanya imparatorluğunun kâffe-i nekâtı üzerinde vukuʻ bulduğu için barbarların istilası devrinden beri Avrupa’nın şahit olduğu mücadelelerin en feciʻî olmuştur. Zaten bütün tahribat asıl harbden ziyade onunla müterafık bir surette zuhur etmiş olan diğer birtakım vakʻanın mahsulüdür. O zaman ki tabiʻi vaziyetine göre henüz silah altına celb edilmiş olan askerlerin meslekten yetişme piyade kıtaʻatına mukavemet edebilmesi imkânsızdı. Zırhlarla mestûr şövalyelerin gögüs [s. 19] göğse mücadeleleri yerine elli metreden tüfenk ateşi kâʼim olmuştu; fakat zabt ve rabt altında bulunan süvariler intizam ve metanetten mahrum piyade kıtaʻâtını dağıtabiliyordu. Tüfenkler ağızdan dolma olduğu için azimkâr süvarilerin hücumunu defʻ edebilecek kadar devamlı bir ateş temini kabil değildi. Süvari hücumuna mukavemet edebilmek için piyadelerin diz çökmesi ve düşmana karşı kargılar yahut süngülerden müteşekkil bir sed vücuda

getirmesi icab ediyordu. Ancak talimli ve tecrübeli kıtaʻât ile bu tarz müdafaʻanın tatbiki kabildi.

Demirden ma’mul ve ufak hacimde olan ve nadiren kullanılan topun muharebeler üzerinde katʻî bir tesiri yoktu. Vâkıʻa piyade saflarında “geçitler açabilirdi”, fakat muntazam ve metin piyade kıtâʻâtini o zamanın toplarıyla dağıtmak kabil olmuyordu. Bu şerait altında ancak sanatı askerlik olan efrâd ile harb edilebildiği gibi bu kabil kıʻâtât-ı muhasasâtının teʼdiyesi meselesi de ordu kumandanları için mühimmat ve erzak keyfiyeti kadar hâiz-i ehemmiyeti mücadele uzun müddet devam eylediği ve devletlerin istitâʻât-ı maliyeleri mahdûd bulunduğu için muhârib orduların kumandanları şühûr ve kasabâtı yağma etmeye mecbur oluyorlardı. Böylece askerler, yavaş yavaş memleketin menâbi-i servetiyle geçinen hakiki eşkiyalara benzemiş ve otuz sene harbi askerler tarafından bir imtiyâz-ı mahsûs gibi telakki eyleyen ve 1914 cihan harbine kadar devam ederek Almanya’nın namını lekelemiş olan tazyik ve müsadere anaʻnesine mebdeʼini teşkil eylemiştir. De Foe’nin “Bir Süvarinin Hatıratı” ünvanıyla eserinin ilk fasılları bu zamanın harp usullerini bu devri yazmış olan bütün tarihçilerden daha iyi tasvir eder. Zarar o kadar büyüdü ki artık köylüler tarlalarına ekin ekmekten imtinaʻ ediyor, aç kalmış binlerce kadın ve çocuk ordugâhların arkasından koşuyor ve onlara nazaran daha mahdûd bir nisbet dâhilinde hırsızlık ediyorlardı.

Harbin nihayetinde bütün Almanya’da perişanlık ve harabeden başka bir şey görülmüyordu; merkezî Avrupa’nın bu harpten mütevelllid cârihaları tedavi edebilmesi için yüz seneden fazla bir zaman geçmiştir.

Bu devir ile münasebetdâr olmak Habsburgların taht-ı emrindeki yağmagîrlerin başlıca rüesâsından Tilly ile Wallanstain ve Baltık denizini (Brasuc gölü) haline kalbetmeyi tahayyül eden Protestanların kahraman müdafiʻi Şimal aslanı ünvanıyla mülakkab İsveç kralı Gustave Adolphe isimlerini zikir ile iktifa edelim. Gustave Adolphe Lutzen’de Wallanstain’e karşı kazandığı katʻi zafer esnasında maktul düştüğü (1632) gibi, Wollanstain’de 1624 tarihinde öldürüldü.

1638 tarihinde prensler ile diplomatlar merkezî Avrupa vaziyetini mühimmâ- emken tanzim etmek maksadıyla harabeler arasında toplandılar ve Vastefaliya Muʻâhedesi. İmparatora tamamen zahiri bir kudret verildi. Nihayet bir Alman prensi, Hohanzoleren ailesinden olan Brond Burg Elektürü memleketinin kendisini imparatordan sonra Almanya’nın en zî-nüfûz hükümdarı payesine iʻlâ edecek derecede büyüdüğünü gördü ve biraz sonra (1701) bu arazi üzerinde Prusya devleti teşkil etti.

Bundan maʻdâ çok evvel vukuʻ bulan iki hadise, Hollanda ile İsviçre’nin Almanya’dan iftirâkı ve bu iki memleketin istiklâl-i tâmları dahi muahedeye derc olunmuştu.