• Sonuç bulunamadı

Târîh nokta-ı nazarından, on üç devletin hürriyetlerini istihsâl edişlerinin tarzı, istiklâllerini te’mîn etmeleri hâdisesine nisbetle çok daha az şâyân-ı ehemmiyetdir. Yeni tarzda bir cem’iyet cihâna karşı izhâr-ı mevcûdiyet ediyordu. Avrupa’î bir medeniyet imparatorluğun ve Hıristiyanlığın asâr-ı [s. 68] mütebâkiyesiyle her türlü râbıtayı kat’ karaliyetin bütün metrûkâtını ve devlet dînini red ediyordu. Onun muhîtinde ne dükler, prensler, kontlar ne de herkesin kendilerine hürmet etmesini iddi’â eden ünvânlı

insânlar mevcûdu. Onun vahdeti bile kendi müdâfa’asını ve emniyetini istihdâf ediyor idi. Bu tamâmen yeni bir devrin başlangıcı idi. Mecbûrî bir râbıta-ı dîniyenin mefkûdiyeti bi’l-hâssa şâyân-ı dikkatdi. Halâsını te’mîn eden müstemlekelerde Hıristiyanlığın bî-nihâye şekillerinin cârî olduğu ve ahâlinin umûmiyetle Hıristiyanlık zihniyetinde bulunduğu şübhesizdir. Ancak 1796 târîhli bir devlet vesîkasının beyân ettiği vechile: cemâhir-i müttehide-i Amerika hükûmeti hîç bir vechile Hıristiyan dînine istinâden te’sîs edilmiş değidir.” Yeni cemâ’at yalnız cem’îyet-i beşeriyenin esâsî prensiplerini fi’ilen nazar-ı i’tibâra almış ve bu esâslar üzerine henüz o zamâna kadar ma’lûm olmayan bir nümûneye göre bir cem’iyet te’sîs etmeğe karar vermiş idi. Gâyet vâsi’ bir sâhaya dağılmış, çok batî ve bozuk vesâ’it-i nakliyeye mâlik, henüz fakîr ve fakat tükenmek bilmeyen menâbi’ servete hâkim bulunan bu dört milyon nüfûun, büyük bir mukâyesede, yirmi iki asır evvel Atina Filosoflarının tasavvur ve tahayyül eyledikleri bir rüyâyı hakîkat hâline kalb etmeğe çalışdıklarını göreceğiz.

Beşer, ilk def’a olarak, an’ane ve örfün te’sîrinden nefsini tahlîs ve kendi ihtiyâclarının ve gâyelerini göz önünde tutarak muhîtini binâ eyliyor. Avrupa devletleri ihtivâ eyledikleri mü’essesâtın kâffesi ayrı ayrı ve yekdiğerini müte’âkiben vücûda bulmak ve bidâyetin mevcûd olan şeylerden istifâde edilmek sûretiyle, yavaş yavaş teşekkül [s. 69] etmişdi. Hâlbuki cemâhîr-i müttehide-i Amerika devleti melekât-ı akliyesine sâhib insânların kendi irâdeleriyle halk etdikleri bir eserdir.

Fakat bir noktada yeni millet serbesti-i harekâtına mâlik değil idi. Binâ eylediği sâha her türlü ‘ârızdan temeyyüzletmemişdi. Hatta yeni şehirler binâ etmek ve yeni kânûn-ı esâsîler tanzîm etmek için ana vatandan ayrılan Yunan müstemlekelerinden ba’zılarında müşâhede olunan sarîh mâhiyet-i san’ayiden dahi mahrûm bulunuyordu. On üç müstemleke, daha muhârebenin hitâmı akabinde, kontektikot ile Rud Aylind’de olduğu gibi, kraliyet tarafından tevcîh edilmiş olan fermânlarla (1662) mu’âsır ve fakat, ale’l-ekser, mücâdele esnâsında ta’dîl olunan kânûn-ı esâsîlere mâliki idi. Ma’mâfîh ta’dîl ve intibâk hareketlerini yakîn bir atîde müşâhede olunan teşkîlat gayretine bir mukaddeme olarak telakkî etmekliğimiz doğru olur.

Bu gayret esnâsında ba’zı fikirler hâkim bir sûretde tebârüz etmişdir. Bunlardan birisi, siyâsî ve ictimâ’î müsâvât fikridir. Buda ve nazaretli İsa ile dünyâya ayak basdığı günden i’tibâren insânları şaşırtan bu fikir on sekizinci asrın nihâyetinde, insânların münâsebâtını tanzîme kadar ve tamamen amelî bir mâhiyeti hâ’iz bir mebde’ olarak kesb-i kuvvet edecekdir. “Virjinya” devleti, esâsî bir metinde “ bütün insânların tab’ân

aynı derecede har ve müstakil” olduğunu i’lân ve onların hakları üzerinde ısrâr ederek “hâkimlerin ve vâlîlerin cemâ’at vekîli ve me’mûru olduklarını” tasrîh eder. Bütün insânlar serbestce dînlerini tatbîk edebilir. Kral, asîlzâdegân, “fıtrî” esîr, ilahî kral ve bi’z-zât “Allah” bu siyâsî planın hîç değilse beyânnâmelerde ifâde edilmiş olan aksâmında hîç bir mevki’e mâlik değildir.

Diğer Amerika devletlerinin ekserisi fa’âliyet-i siyâsiyelerini aynı tarzda tanzîm ediyorlar. İstiklâl beyânnâmesi bütün insânların müsâvî olarak doğdukları” esâsını vaz’ eder. Yeni teşkîlâtın itâ’at üzerine değil, fakat irâde üzerine mü’esses bir cemâ’at olduğunun her tarafda tekrâr ve te’yîd olunduğu görülüyor. Fakat bu devrin mütefekkirleri mevhûm mukâvele-i ictimâ’iye nazariyelerini bast ederek işleri karıştırıyorlar; hîç ihtimâl dâhilinde olmayan bir nokta-ı nazar serd ederek insânların bir gün cem’iyet hâlinde yaşamaya karâr vermiş olduğunu dermiyân eyliyolar. Meselâ Masaçosat Beyânnâmesi’nin mukaddimesi devletin ihtiyârî bir cem’iyet olduğunu ve bu cem’iyet vâsıtasıyla milletin her vatandâş ile ve her vatandâşın millet ile bir mukâvele akd eylediğini ve bu mukâvele hükmüne tevfîken efrâdın umûmun menfa’ati için vaz’ edilmiş olan ba’zı kânûnlara ri’âyete mecbûr bulunduğunu te’yîd eder.

Bu esâsî mebde’lerden büyük bir kısmının pek ziyâde kâbil-i münâkaşa olduğu aşikârdır. İnsânlar ne hür, nede müsâvî olarak doğarlar. Onlar bi’z-zât kendisi karışık ve eski ictimâ’î mü’esseselerle muhât bulunan çok mütehâlif bir galebeliğin eczâsındandırlar. Hiçbir ferd ictimâ’î bir mukâvele imzâsına da’vet edilmiş veya bunu red etmesi üzerine yalnızlıklar içinde mahv olmuş değildir. Harfi harfine nazar-ı i’tibâra alındığı takdîrde bu nazariyelerin vâzı’alarının bile kat’iyyen bu kadar mutlak bir şümûl atf etmeği bir an için düşünmüş olmalarına ihtimâl verilemeyecek kadar aşikâr bir sûretde yanlış olduğu görülür. Onların gâyesi sâdece hayâtî bir ehemmiyeti hâ’iz ve fakat nisbeyeti ziyâdesiyle müşekkil ve bir buçum asırlık bir tefekkürden sonr hakîkî şumûlünü daha iyi anlayabildiğimiz bir tâkım fikirleri ifâde etmekdi. Medeniyet, evvelcede irâ’e etdiğimiz vechile, evvela itâ’at üzerine mü’esses bir cemâ’at şeklini almışdı. Fakat papaslar ile idâre mevkî’inde bulunanlar kuvvetlerini sû’-i isti’mâl eylediler. O zamânlardan, çayırlar ve çöllerden irâdesi serbest mütemâdî insân kâfileleri geliyordu. Zihn-i beşer artık müşterek hayâtın kânûnlarına şu’ûrsuz bir itâ’ati [s. 70] kabûl etmiyordu; aynı zamânda irâde iştirâkini ifâde eden daha iyi bir medeniyet yaratmak istiyordu. Bu gâyenin istihsâli için her ferdin kendi şahsına hâkim imiş gibi mu’amele görmesi icâb ediyordu; ferd-i diğer insânların esîri değil, ancak arkadaşı

olmalı idi. Binâen-aleyh hakîkî mevki’ ve ehemmiyeti ferdi kıymetine merbût idi. Bu arada iştirâki tahakkuk etdirmek için Amerika siyâsetinin mü’esseseleri tarafından mürâca’at edilen usûl çok basît ve sâfiyâne idi. Ahâliye o devredeki efkâra nazaran çok vâsi’ olan intihâb hakları bahş eylediler. Vaz’iyet devletlere mahal vergî veren bütün erkek genclerin re’ye iştirak eylediği Pansilvanya idi; ma’mâfîh on sekizinci asrın nihâyetinde Amerika’nın İngiltere’den ziyâde re’y-i âmm tarz-ı hükûmetine takarrüb eylediğini tasdîk etmek lâzımdır. Amerika’yı te’sîs edenler memleketi vâsi’ bir ma’ârifden müstefîd etmek için, bugün bize pek çok mütevâzi’ görünmesine rağmen çok şâyân-ı takdîr olan, bir gayret sarf eylediler. Ma’mâfîh onların, dâhilî vekâyi’den vatandâşları haberdâr etmek vazîfesini menâfi’ husûsiyenin zîr-i tahakkümünde bulunan matbû’âta ve umûmî ictimâ’ilerdeki hatîblere terk etmeye nasıl muvâfakat eyledikleri cây-ı su’âldir.

Cemâhîr-i müttehide-i Amerika ile bu ittihâda dâhil bulunan hükûmetlerin kânûn-i esâsîlerinin târîhi pek ziyâde karışık olduğu için burada onlardan muhtasaran bile bahs etmeyeceğiz. Yalnız bu kânû-ı esâsîlerin vatandâş sıfatıyla, kâdınlara hîç bir mevki’ tefrîk etmediğini kayd edelim. Amerika cemâ’atinin tarz-ı teşekkülü çok basît ve ekseriyet-i azîme i’tibârıyla zirâ’î olub kâdınlarında ekserîsi müte’ehhil idi; bu i’tibârla kâdınların zevcleri tarafından temsîl edilmemesi gâyet tabî’î görünmemiştir (son satır çıkmamış) …… hükûmeti onlar arasında [s. 71] ba’zı zümrelere hakk-ı re’y verdi. Çok câlib-i dikkat olan ikinci bir cihet hemen her tarafda, İngiltere’deki avâm kâmârâsı ve lordlar meclisi müeddil ? ittihâz edilerek, yekdiğerini murâkabe eden iki hâkim meclisin ihdâs edilmesidir. Yalnız Pansilvanya’da bir tek millet meclisi kabûl edilmiş ve bu vaz’iyet ü zamân çok tehlikeli ve fazla avâmpervâne bir hareket olarak telakkî edilmişti. Ma’mâfîh teşri’ emrinin batî ve emîn bir yürüyüş ta’kîb etmesi şeklinde ifâde olunan sebebden mâ’adâ iki meclis tarzı lehinde serd edilebilecek başka bir delîl gösteriliyor. On sekizinci asır kânûn-ı esâsîleri mü’elliflerinin mücbir sebeblerden ziyâde modaya itâ’ât etmiş olmaları muhtemeldir. İngiliz tarzı çok köhne idi; Parlamentonun esâsını teşkîl eden lordlar meclisi erkândan, kraliyetin ru’esâsından mürekkeb bir meclisdi; yeni bir unsur olan avâm kamarası burjuvazi ile küçük emvâl gayr-ı menkûle mutasarrıflarını temsîl ediyordu. On sekizinci asırda, cemâ’atin müfret hissiyâta itbâ’ edeceğine ve bu i’tibârla onu hâl-i i’tidâle ircâ’ etemeğe ihtiyâc olduğuna biraz acele bir sûretde hüküm edildi; efkâr-ı umûmiye demokrasi lehinde olmakla beraber-yükseliş ve inişler için- onun kuvvetli firenlerle techîzini istiyordu. Binâen-aleyh ikinci meclisler için az çok

tahdîdî bir mâhiyetde bulunan ittihâb usûlleri vaz’ olundu. Zâten zamânımızda bile iki meclis tarzının müdâfa’ları vardır.

Bu zevât bir cem’iyetin siyâsetini iki zâviyeden tedkîk etmesini her cihetle fâ’ideli buluyor; bir tarafdan, hırfeti, sanâyi’, serbest meslekleri, hidemât-ı umûmiyeyi hülâsa bir kelime ile mesleği temsîl eden bir meclis; diğer tarafdan ahâli zümreleri tarafından intihâb edilen ve cemâ’âti temsîl eyleyen bir meclis; bir vatandaş birinci meclis için kendi san’at ve mesleği i’tibârıyla ikinci için mahal-i ikâmeti i’tibârıyla re’y verecekdir. Fakat bütün bunlar bizim mevzû’muzun hâricindedir.

Cemâhîr-i müttehide-i Amerika hükûmet-i merkeziyesi bidâyetde çok za’îf bir uzviyet, aralarında konfederasyonun birkaç maddesinden başka hiçbir râbıta mevcûd olmayan on üç müstemlekenin mümessillerinden mürekkeb basît bir kongre idi. Bu kongre, müstakil murahhaslardan terekküb eden bir konferansdı; hükûmetlerin ticâret-i hâriciyesini hiçbir vechile murâkabe edemiyor, sikke darb ve vergi vaz’ eyleyemiyordu. Cemâhîr-i müttehide-i Amerika’nın İngiltere’ye gönderdiği ilk sefîr Con Adams (John Adams) bir ticâret mu’âhedesini müzâkere etmek için Biritanya hâriciye nâzırı nezdine gitdiği zamân ittihâda dâhil devletlerden her biri için bir tane olmak üzere on üç murahhasın mevcûdiyeti zarûrî bulunduğu cevâbını aldı. Bi’l-ahere İngiltere kongreyi bir tarafa bırakarak devletlerle doğrudan doğruya müzâkerâta girişdi; hatta kongrenin kendi sultasını te’sîs edemediği menâtıkda, büyük göller mıntıkasında bir tâkım mevâki’-i askeriye muhâfaza eyledi. Müsta’cil bir mâhiyetde bulunan diğer bir tâkım mesâ’ilde dahi kongrenin serbesti-i hareketi tahdîd olunmuşdu. On üç devletin garbında içerisindeki müste’mirlerin mikdârı gitdikçe ziyadeleşen vâsi’ sâhalar mevcûddu. Devletlerden her birisi böylece zımnen garbe doğru tevessü’ etmek hakkına mâlik idi; ancak hükûmet-i merkeziye tarafından bir hudûd ta’yîn edilemediği takdîrde bu hakların yekdiğeriyle tesâdüm ederek serî’an harbe müncir olacağı aşikârdı. Tehlike pek mühim ve hükûmet-i merkeziye çok za’îf olduğu için, bir müddet, hafî bir sûretde saltanat-ı ferdiyenin i’âdesi mevzû’ bahs edilmişdi. Kongrenin re’isi bulunan Masacoset mümessili Natalyal Gorham (Nathaniel Gorham) bu bâbda Büyük Frederik’in birâderi Prens Henri dö Pros’un fikrini istimzâc etmişdi. Nihayet Amerika konvansiyon meclisi 1787 târîhinde Filadelfiya’da toplandı ve müttehide-i Amerika’nın bugünkü kânûn-ı esâsîsinin kâlıbı bu meclisde ihzâr olundu. Bu meclisin ictimâ’ına kadar güzerân olan zamân zarfında âmmenin [s. 72] zihninde büyük bir tahavvül vukû’a gelmiş ve herkes ittihâd ihtiyâcını hiss etmeğe başlamışdı.

Konfederasyonun mâddeleri yazıldığı zamân Amerika’da ancak Virjini, Masacoset, Rodaylind ve ilh. Ahâlisi mevcûddu, fakat bir müddet sonra yeni bir telakki tarzı, cemâhîr-i müttehide-i Amerika ahâlisi fikri, tezâhür etdi. Ve yeni hükûmet, re’is, a’yân a’zâları, kongre a’zâları ve mahkeme-i âliyesiyle müttehide-i Amerika kavminin hükûmeti idi. Basît tecemmü’ muntazam bir terekküb olacakdı. Amerika basît bir konfederasyon hâlinden kurtularak bir devlet-i müttehide mâhiyetini iktisâba başlamışdı.

Yeni kânûn-ı esâsî devletler tarafından tasdîk edildi; ve 1888 senesi bahârında, istiklâl harbi esnâsında millî ordunun başkumândânlığında bulunmuşu olan, Corc Vaşington’un altında yeni tarzda bir kongre toplandı; o vakit kânûn-ı esâsî esâslı bir sûretde ta’dîl edildi. Ve potomak üzerinde bulunan Washington şehri müttehide-i Amerika devleti için merkez-i hükûmet intihâb olundu.