• Sonuç bulunamadı

Kuzeydoğu, Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri Üzerine Bir Panel Veri Uygulaması

TEORİ VE LİTERATÜR İNCELEMESİ

Toplumların gelişim sürecinde farklı dönemlerde farklı içerikler kazanan kalkınma kavramı, kısaca kişi başına düşen milli gelirin sürekli ve dengeli bir şekilde artması olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle kalkınma, üretimin ve kişi başına düşen milli gelirin sürekli ve dengeli artması, ekonomik ve sosyokültürel yapının yenilenmesi ve iyileştirilmesi ve bunun sonucunda bütün halkın faydalanabileceği bir ortamın meydana getirilmesidir (Gülseren: 2016, 8). Kalkınma ekonomisine ilişkin kavramlardan bir diğeri olan ekonomik büyüme, bir ekonomide zaman içerisinde ürün veya hizmet üretiminde ve kişi başına düşen milli gelirde meydana gelen artış şeklinde tanımlanmaktadır (Tandoğan ve Özyurt: 2013, 50). Bir ülkedeki çeşitli bölgelerin birbirlerinden sosyal ve ekonomik yönden farklı yapılara sahip olmaları, kalkınmanın bölgesel bazda incelenmesinin daha etkin sonuçlar vereceği düşüncesinin gelişmesine neden olmuştur

.

Bölgesel kalkınma, genel anlamda belirli bir bölgede yaşayan kişilerin yaşam standartlarının artırılmasını hedeflemektedir. Bir bölgede yapılan ürün ve hizmet üretimleri doğrudan veya dolaylı olarak o bölgedeki refah düzeyini ve o bölgede yaşayanların yaşam standartlarını artırıcı etki yaratabilmektedir.

Bölgesel kalkınmanın en önemli etkenlerinden birisi, o bölgede gerçekleştirilen yatırımlardır (Kandır vd.: 2007, 312). Farklı iş alanlarında gerçekleştirilen yatırımlar, istihdam imkânı yaratarak işsizliğin azaltılmasına, ürün veya hizmet üretimine katkı sağlayarak bölgesel bazda Gayrı Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH)’nın artmasına ve bölge halkının ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlamaktadır.

Yatırımlardan elde edilen bu ve benzeri sonuçlar, doğrudan veya dolaylı olarak bölgesel kalkınmaya hizmet eder. Bölgesel kalkınma için hayati önem taşıyan yatırımlar, çeşitli yöntemlerle finanse edilmektedir. Yatırımcılar, kendi sermayelerinin yetmediği durumlarda yatırım yaptıkları alan ile ilgili olarak kalkınma ajansları, kalkınma projeleri ve diğer çeşitli devlet destekli hibe ve desteklerden faydalanabilmektedirler. Devlet destekli kurum veya programlardan sağlanan desteklerle finansman seçeneğinin yanında yatırımcılar, finans kesiminden borçlanarak veya çeşitli finansal teknikleri kullanarak da yatırımlarını finanse edebilmektedirler. Dolayısıyla hem genel hem de bölgesel anlamda gelişmiş bir finansal sistem, bölgesel kalkınmaya önemli katkılar sağlayabilmektedir.

Finansal sistemin bir parçası olan bankalar, sahip oldukları fonksiyonlar itibariyle gerek ülke gerekse bölgesel ekonomik büyüme ve kalkınma süreçlerinde önemli rol oynamaktadır (Tandoğan ve Özyurt:

2013, 53). Finansal sistemin gelişmesinin ekonomik büyümeye ve kalkınmaya etkisinin olup olmadığı veya bu etkinin yönü, büyüme iktisatçıları arasında uzun yıllardır tartışılan bir konu durumundadır.

Finansal sistemin gelişmesi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkiyi açıklamak üzere ortaya konulmuş dört temel yaklaşım bulunmaktadır (Kandır vd.: 2007, 312). İlk yaklaşım, finansal gelişmenin ekonomik büyüme ve kalkınmayı desteklediğini ifade eden yaklaşımdır. Bu yaklaşım, finansal kurumların ve dolayısıyla finansal sistemin gelişmiş olmasının tasarrufların ekonomiye kazandırılması ve ekonomik birimler arasındaki hareketlerinin kolaylaştırılmasını sağladığı temeline dayanmaktadır ve arz-öncülü hipotez (suply-leading hypotesis) olarak adlandırılmaktadır. Finansal gelişme ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin ilk defa sorgulandığı çalışmalardan birini gerçekleştiren Schumpeter (1911), finansal aracıların, finansal işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlama, yatırım projelerini destekleme, tasarrufların ekonomik birimler arasındaki hareketini sağlama ve yöneticilerin performanslarını takip etme fonksiyonları sayesinde ekonomik büyüme ve kalkınmayı desteklediğini ifade etmektedir (akt. Kandır vd.: 2007, 313). İkinci yaklaşım, ekonomik büyüme ve kalkınmanın finansal sistemin gelişmesine öncülük ettiği temeline dayanan yaklaşımdır ve talep-takipli hipotez (demand-fallowing hypotesis) olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu yaklaşımı geliştiren araştırmacılardan Rabinson (1952) çalışmasında, finansal sistemin gelişmesi ile ekonomik büyüme arasında bir ilişkinin olduğunu ve bu ilişkinin ekonomik büyüme ve kalkınmadan finansal gelişmişliğe doğru olduğunu ifade etmektedir. Robinson (1952)’a göre, finansal sistem girişimleri takip etmektedir.

Üçüncü yaklaşım, finansal sistemin gelişmesi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasında bir ilişkinin bulunmadığını savunan yaklaşımdır. Lucas (1988), yaptığı çalışmada, ekonomik büyümede finans

53

kesiminin etkisinin önemsenmemesi gerektiğini belirtmiştir. Dördüncü ve son yaklaşım ise, finansal sistemin gelişmesi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasında karşılıklı bir ilişkinin olduğunu savunan yaklaşımdır. Ünalmış (2002) çalışmasında, finansal sistemin gelişmişliği ve ekonomik büyüme ve kalkınma arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisinin olduğunu belirtmiştir.

Literatürde finansal sistem içerisinde yer alan bankalar ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkinin yönü konusunda bir uzlaşma söz konusu olmamakla beraber, konu ile ilgili yapılmış çalışmaların önemli bir kısmında ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde bankacılık sektörünün önemli bir rol oynadığına yönelik sonuçlar elde edilmiştir. Literatürde finansal sistemin gelişmesi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu savunan birçok teorik çalışma mevuttur. Greenwood ve Jovanovic (1990), finansal kurumların yenilikçi projelerden meydana getirilen portföyleri finanse ederek teknolojik gelişimi ve ekonomik karı artırıcı rol oynayabileceklerini ifade etmiştir. Benzer şekilde, Saint-Paul (1992), finansal kurumların tekbir yatırımcı için riskli olabilecek fakat portföy oluşturmak sureti ile karlı olabilecek projelerin gerçekleştirilmesi için gereken fonları sağlayarak GSYİH’nın ve dolayısıyla ekonomik büyüme ve kalkınmanın daha hızlı artmasında önemli bir rol oynayabileceğini teorik olarak göstermiştir. Levine (1991) ise, finans kurumlarının sahip oldukları fonksiyonlar sayesinde likidite şoklarını azaltarak, tasarrufları uzun dönemli projelerde yoğunlaşmasını sağlayacağı ve bu şekilde ekonomik büyüme ve kalkınmayı artıracağını teorik olarak göstermiştir. Teorik çalışmaların yanı sıra finansal sistemin gelişmesi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkiyi ampirik olarak ortaya koymak için de birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalardan bazıları aşağıda özetlenmiştir.

King ve Levine (1993) çalışmalarında, 80 ülkenin 1960-1989 dönemi verilerini kullanarak ortalama büyümeyi temsil eden reel GSYİH oranı ile finansal gelişmişliği temsil eden dört gösterge arasındaki ilişkiyi kesit seri analizi ile incelemişlerdir. Çalışmada finansal gelişmişliği temsil eden göstergeler, finans kesimi likit yükümlülüklerinin GSYH’ye oranı, finans kesimi dışında kalan özel firmalara kullandırılan kredilerin toplam kredilere oranı, mevduat bankaları toplam aktiflerinin merkez bankası toplam aktiflerine oranı ve finans kesimi dışında kalan özel firmalara kullandırılan kredilerin GSYH’ye oranıdır. Çalışma sonucunda, ülkelerin finansal sistemlerinin gelişmişliği ile ülkelerin GSYH’leri arasında pozitif anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.

Levine ve Zervos (1998) çalışmalarında, bankacılık sektörünün gelişimi ile büyüme arasındaki ilişkiyi 47 ülkenin 1976-1993 dönemi verilerini kullanarak incelemişlerdir. Çalışma her ülke için yıllık verilerin ortalaması alınması suretiyle yatay kesit analizi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada bankacılık sektörünün gelişimi her yıl için banka kredilerinin GSYH’ye oranı ile temsil edilmiştir. Çalışma sonucunda, bankacılık sektörünün gelişimi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasında güçlü bir pozitif anlamlı ilişki tespit edilmiştir.

Beck vd. (2000) yaptıkları çalışmalarında, bankacılık sektörünün gelişimi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkiyi 63 ülkenin 1995 dönemi için yatay kesit analizi ve 77 ülkenin 1960-1995 dönemi için panel veri analizi ile incelemişlerdir. Çalışma sonucunda, banka kredileri ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasında uzun dönemli önemli bir ilişki tespit edilmiştir. Çalışmada ayrıca, bankacılık sektörünün gelişimi ile verimlilik artışı, özel tasarruf oranı ve fiziksel sermaye birikimi değişkenleri arasında da pozitif yönlü ilişki tespit edilmiştir.

Ünalmış (2002) çalışmasında, finansal istemin gelişmişliği ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkiyi Türkiye için 1970-2001 dönemi yıllık verilerini kullanarak zaman serisi analizi ile incelemiştir. Uygulanan zaman serisi analizi sonucunda, Türkiye’de finansal sistemin gelişmişliği ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasında hem kısa hem de uzun dönemli ve çift yönlü bir nedensellik ilişkisinin olduğu tespit edilmiştir.

54

Beck ve Levine (2004) yaptıkları çalışmada, bankacılık sektörünün gelişimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 40 ülke için 1976-1998 dönemi beşer yıllık verilerini kullanarak panel veri analizi ile incelemişlerdir. Yapılan panel veri analizi sonucunda, bankacılık sektörünün gelişimi ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.

Hondroyiannis vd. (2005) yaptıkları çalışmada, bankacılık sektörünün gelişimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Yunanistan için 1986-1999 dönemi aylık verilerini kullanarak incelemişlerdir.

Yapılan nedensellik analizi sonucunda değişkenler arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.

Aslan ve Küçükaksoy (2006), finansal sistemin gelişmişliği ile ekonomik büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkiyi Türkiye için inceledikleri çalışmada, 1998-2009 dönemi çeyrek dönemlik veriler kullanarak VAR (Vector Auto-Regressive) modeli ile incelemişlerdir. Çalışma sonucunda, ekonomik büyüme ve kalkınmadan finansal sistemin gelişmişliğine doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.

Kandır vd. (2007) çalışmalarında 1988-2004 dönemi verilerini kullanarak finansal gelişmişlik ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Türkiye için incelemişlerdir. Çalışmada değişkenler arasındaki ilişkiler Johansen eş bütünleşme testleri, VECM (Vector Error Correction Model) ve nedensellik analizi ile incelenmiştir. Çalışma sonucunda, finansal gelişmişlik ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin talep izleyen bir yapısı olduğu ortaya konmuştur. Analiz sonuçlarına göre, Türkiye’de finansal gelişmişlik ekonomik büyümeyi desteklemezken, ekonomik büyümenin finansal gelişmişliği desteklediği tespit edilmiştir.

Caporale vd. (2009) çalışmalarında, bankacılık sektörünün gelişmişliği ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya için 1994-2007 dönemi yıllık verilerini kullanarak panel nedensellik analizi ile incelemiştir. Yapılan panel nedensellik analizi sonucunda, söz konusu ülkelerde bankacılık sektörünün az gelişmişliğine bağlı olarak, bankacılık sektörünün gelişmişliği ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin sınırlı olduğu tespit edilmiştir.

Önder ve Özyıldırım (2010) çalışmalarında, 1992-2006 döneminde özel bankalar ve kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ekonomik büyümeye olan etkileri il bazında incelenmiştir. Çalışmada yöntem olarak panel veri modellerinden sabit etkiler modeli kullanılmıştır. Çalışma sonucunda, gerek kalkınmada öncelikli gerekse diğer bölgelerde özel bankalarca verilen kredilerin ekonomik büyümeye olan etkisinin kamu bankalarınca verilen kredilere kıyasla istatistiksel olarak daha anlamlı olduğunu tespit etmişlerdir.

Demirhan vd. (2011) yaptıkları çalışmada, finansal sistemin gelişmişliği ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Türkiye için 1987-2006 dönemi üç aylık verilerini kullanarak nedensellik analizi ile incelemişleridir. Çalışma sonucunda, finansal sistemin gelişmişliği ile ekonomik büyüme arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.

Özcan ve Arı (2011) çalışmalarında, Türkiye ekonomisinde finansal gelişmişlik ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 1998-2009 dönemi için VAR modeli ve Granger nedensellik analizi ile incelemişlerdir. Çalışma kapsamında yapılan VAR ve Granger nedensellik analizleri sonucunda, Türkiye’de finansal gelişmişlik ile ekonomik büyüme arasında, ekonomik büyümeden finansal gelişmişliğe doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.

Tandoğan ve Özyurt (2013) çalışmalarında, Türkiye ekonomisi özelinde bankacılık sektörünün gelişimi ile sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkileri 1981-2009 dönemi verilerini kullanarak Toda ve Yamamoto (1995) nedensellik testi kullanılarak incelemişlerdir.

55

Çalışmanın sonucunda, bankacılık sektöründen hem sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya hem de ekonomik büyümeye doğru tek yönlü nedensellik ilişkileri tespit edilmiştir.

Vurur ve Özen (2013) çalışmalarında, Türkiye ekonomisi için banka mevduat ve kredileri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 1998:1-2012:1 dönemi üç aylık verilerini kullanarak Granger nedensellik analizi ile incelemişlerdir. Çalışma kapsamında uygulanan Granger nedensellik analizi sonucunda, banka mevduatlarından ekonomik büyümeye doğru, ekonomik büyümeden ise banka kredilerine doğru tek yönlü nedensellik ilişkileri tespit edilmiştir.

METODOLOJİ

Araştırmanın Amacı ve Kapsamı

Bu çalışmanın temel amacı, banka kredileri ve banka mevduatları ile bölgesel kalkınma arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda, bölgesel kalkınmada önemli finansman kaynaklarından olan banka kredileri ve banka mevduatları ile bölgesel kalkınmanın en temel göstergesi olarak kabul edilen bölgesel Gayrı Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYİH) arasındaki uzun dönemli eş bütünleşme ve nedensellik ilişkisi, Kuzeydoğu Anadolu (TRA), Ortadoğu Anadolu (TRB) ve Güneydoğu Anadolu (TRC) istatistiki bölgeleri için panel veri analiz yöntemi ile ayrı ayrı incelenmiştir. Bilindiği gibi gelişmiş ülkelerde finans kesimi, bölgesel kalkınma ve büyümenin finansmanında oldukça önemli role sahiptir. Yatırımcılar bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacak yatırımlarının finansmanını devlet teşvikleri, kalkınma ajansları destekleri ve çeşitli kalkınma projeleri kapsamında verilen desteklerin yanı sıra finans kuruluşlarından da sağlamaktadırlar. Yapılan ürün veya hizmet üretimine ilişkin tüm yatırımlar, bölgenin GSYH’sine yansır. Bu bağlamda çalışmada, bankacılık kredi ve mevduatlarının bölgesel kalkınma bölgesel kalkınmaya etkisi incelenirken bağımlı değişken olarak il bazında GSYİH kullanılmıştır.

Çalışmada TRA, TRB ve TRC istatistiki bölgelerinde yer alan toplam 24 ilin 2005-2014 dönemi il bazında banka kredileri, banka mevduatları ve GSYH’leri kullanılmıştır. TRA, TRB ve TRC istatistiki bölgelerinde yer alan ve çalışmaya dâhil edilen iller istatistiki bölge kodları ile beraber Tablo 1’de gösterilmiştir.

Tablo 1. Çalışmaya Dâhil Edilen İller

TR TRA Bölgesi TR TRB Bölgesi TR TRC Bölgesi

TRA11 Erzurum TRB11 Malatya TRC11 Gaziantep

TRA12 Erzincan TRB12 Elazığ TRC12 Adıyaman

TRA13 Bayburt TRB13 Bingöl TRC13 Kilis

TRA21 Ağrı TRB14 Tunceli TRC21 Şanlıurfa

TRA22 Kars TRB21 Van TRC22 Diyarbakır

TRA23 Iğdır TRB22 Muş TRC31 Mardin

TRA24 Ardahan TRB23 Bitlis TRC32 Batman

TRB24 Hakkari TRC33 Şırnak

TRC34 Siirt

Araştırmanın Veri Seti ve Yöntemi

Araştırmanın veri seti, Kuzeydoğu Anadolu (TRA), Ortadoğu Anadolu (TRB) ve Güneydoğu Anadolu (TRC) istatistiki bölgelerinde yer alan toplam 24 ilin 2005-2014 dönemi yıllık il bazında banka kredileri, banka mevduatları ve GSYH’leri kullanılarak oluşturulmuştur. TRA, TRB ve TRC istatistiki bölgelerinde yer alan illere ilişkin il bazında banka kredileri ve banka mevduatları Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu (BDDK)’nun resmi web adresinden (www.bddk.org.tr), il bazında GSYH’ler ise Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun resmi web adresinden (www.tüik.gov.tr), elde edilmiştir.

56

Çalışmada her üç istatistiki bölge içinde farklı veri setleri hazırlanmıştır. TRA istatistiki bölgesine ilişkin veri setinde, bölgede yer alan 7 ile ilişkin 2005-2014 dönemi banka kredileri, banka mevduatları ve GSYİH’larını içeren 210 adet verinin yer aldığı bir veri seti hazırlanmıştır. Bu sayı TRB istatistiki bölgesinde yer alan 8 il için hazırlanan veri setinde 240 ve TRC istatistiki bölgesinde yer alan 9 il için hazırlanan veri setinde 270 olarak gerçekleşmiştir. Oluşturulan veri setleri birçok birim ve birçok döneme ilişkin verileri içermesi itibariyle panel veri setleridir. Bu nedenle çalışmada, TRA, TRB ve TRC istatistiki bölgelerinde yer alan illere ilişkin banka kredileri ve banka mevduatları ile GSYH’ler arasındaki eş bütünleşme ve nedensellik ilişkisi panel veri analiz yöntemi ile incelenmiştir.

Panel veriler yatay kesit veriler ile zaman serisi verilerinin bir arada ele alınması ile oluşturulmakta ve sadece yatay kesit veya sadece zaman serisinde gözlemlenemeyen etkileri teşhis edebilme imkânı sağlamaktadır (Tatoğlu: 2013a, 2). Panel veriler, daha fazla veri ile çalışabilme, daha fazla gözlem sayısı sunma, daha yüksek bir serbestlik derecesi ile çalışma, birimler arasındaki heterojenliği dikkate alma ve hem birim hem de zaman etkilerin birlikte gözlemlenebilmesini sağlama gibi birçok avantaja sahiptirler (Baltagi: 2012, 6).

Panel serilerde analizler yapılmadan önce, serilerin durağan olup olmadıklarının incelenmesi gerekmektedir. Durağan olmayan seriler arasında yapılan analizler sahte regresyona sebep olmaktadır.

Diğer bir ifade ile analize ilişkin t, F ve R2 gibi değerler sapmalı olabilmektedir (Sakarya ve Yıldırım, 2016, 80). Dolayısıyla panel veri analizine geçmeden önce serlerin durağanlığının sınanması gerekmektedir. Bu çalışmada, serilerin durağanlığı Levin, Lin ve Chu (2002), Im, Pesaran ve Shin (2003) ve Fisher ADF (Madalla ve Wu, 1999) panel birim kök testleri ile test edilmiştir.

Sistemi etkileyen kalıcı şoklara rağmen, uzun dönemde değişkenler arasında bir denge ilişkisi var olabilmektedir (Tatoğlu: 2013b, 233). Panel veri serileri arasındaki uzun dönemli ilişkileri incelemek amacıyla geliştirilen yaklaşım eş bütünleşme yaklaşımı olarak adlandırılmaktadır (Şak: 20151, 269). Bu çalışmada, turizm firmalarının finansal performans değerleri ile pay getirileri arasındaki eş bütünleşme ilişkisi Pedroni (1999) ve Kao (1999) eş bütünleşme testleri ile incelenmiştir.

Pedroni (1999), panel veri serileri arasında eşbütüneşmenin olmadığı boş hipotezi üzerine temellenen yedi adet panel eş bütünleşme testi (dördü panel ve üçü grup test istatistiği) önermiştir ve alternatif hipotez altında heterojenliğe izin verilmektedir (Şak: 2015, 269; Tatoğlu: 2013b, 235). Pedroni (1999) eş bütünleşme testi için incelenecek model, trendin ve ortalamanın olup olmamasına göre düzenlenir.

Ortalama ve trendin olduğu bir eş bütünleşme denklem 1’deki gibi formüle edilebilir.

𝑌𝑖𝑡 = 𝑎𝑖𝑡+ 𝛿𝑡𝑡 + 𝛽1𝑋1𝑖,𝑡+ ⋯ + 𝛽𝑘𝑖𝑋𝑘𝑖,𝑡+ 𝑢𝑖𝑡 (1) Kao (1999) eş bütünleşme testi, Dickey Fuller (1979) ve ADF tipi test yapısından yararlanarak panel seriler arasındaki uzun dönem ilişkiyi inceler (Şak: 2015, 273). Kao (1999) eş bütünleşme testinde de boş hipotez eş bütünleşmenin olmadığı üzerine kurulur. Kao (1999) eş bütünleşme testi formüle edilirken kullanılan genel panel regresyon modeli denklem 2’deki gibi ifade edilebilir.

𝑌𝑖𝑡 = 𝑋′𝑖𝑡𝛽 + 𝑍′𝑖𝑡ϒ + 𝑢𝑖𝑡 (2)

Zaman serileri analizlerinde değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisinin test edilmesi ilk defa Granger tarafından ortaya atılmıştır (Güriş: 2015, 295). Daha sonra Engle ve Granger (1987) yaptıkları çalışma ile bu testi geliştirmiştir. Granger nedensellik analizinde iki değişken arasında belirlenen ilişkinin yönü incelenmektedir. Mevcut bir Y değişkeninin değeri, diğer bir değişkenin (X) şimdiki değerinden çok, geçmiş dönem değerlerinden daha iyi tahmin ediliyor ise X değişkeninden Y değişkenine doğru bir nedensellik ilişkisinin varlığından söz edilebilir ve bu durum Y değişkeninin X değişkeninin Granger nedeni olduğu şeklinde ifade edilir (Yılmaz vd.: 2006, 7; Güriş: 2015, 295).

57

Granger nedensellik analizinde değişkenler arasındaki ilişkinin yönünün belirlenebilmesi için değişkenler sırayla bağımlı ve bağımsız değişken olarak modele dâhil edilirler. Granger nedensellik analizinde kullanılan modelin yapısı denklem 3’teki gibidir.

𝑌𝑡 = ∑𝑚𝑖=1𝑎𝑖𝑋𝑡−𝑖+ ∑𝑚𝑗=1𝛽𝑗𝑋𝑡−𝑗+ 𝑢1𝑡 𝑋𝑡 = ∑𝑚𝑖=1𝜆𝑖𝑋𝑡−𝑖+ ∑𝑚𝑗=1𝛿𝑗𝑌𝑡−𝑗+ 𝑢2𝑡 (3)

ARAŞTIRMANIN BULGULARI

Çalışmada, Kuzeydoğu Anadolu (TRA), Ortadoğu Anadolu (TRB) ve Güneydoğu Anadolu (TRC) istatistiki bölgelerinde yer alan illerin banka kredileri ve banka mevduatları ile GSYH’leri arasındaki uzun dönemli eş bütünleşme ilişkisi Pedroni (1999) ve Kao (1999) panel eş bütünleşme testleri, nedensellik ilişkisi ise Granger panel nedensellik testi kullanılarak incelenmiştir. Panel eş bütünleşme ve panel nedensellik testleri uygulanmadan önce değişkenlerin durağanlığı Levin, Lin ve Chu (2002), Im, Pesaran ve Shin (2003) ve Fisher ADF (Madalla ve Wu, 1999) panel birim kök testleri ile test edilmiştir.

Çalışmada kullanılan değişkenlere ilişkin birim kök testi ve sonuçları Tablo 2’deki gibidir.

Tablo 2. Çalışmada Kullanılan Değişkenlere İlişkin Birim Kök Testleri Sonuçları Bölge Değişkenler İstatistik

LGSYİH İstatistik -7.05500 -4.13811 43.8094

Olasılık 0.0000*** 0.0001*** 0.0000***

LKREDİ İstatistik -7.69704 -4.19129 46.0429

Olasılık 0.0000*** 0.0000*** 0.0000***

LMEVDUAT İstatistik -12.2635 -6.42188 62.0837

Olasılık 0.0000*** 0.0015*** 0.0045***

TRB

LGSYİH İstatistik -5.48187 -3.19563 38.5906

Olasılık 0.0000*** 0.0007*** 0.0012***

LKREDİ İstatistik -17.4333 -6.68185 57.8717

Olasılık 0.0000*** 0.0000*** 0.0000***

LMEVDUAT İstatistik -6.43242 -4.26294 49.3490

Olasılık 0.0000*** 0.0000*** 0.0000***

TRC

LGSYİH İstatistik -6.28475 -3.42235 44.8950

Olasılık 0.0000*** 0.0003*** 0.0004***

LKREDİ İstatistik -12.0804 -6.56797 74.1634

Olasılık 0.0000*** 0.0000*** 0.0000***

LMEVDUAT İstatistik -14.6071 -7.03596 78.0865

Olasılık 0.0000*** 0.0000*** 0.0000***

Olasılık 0.0000*** 0.0000*** 0.0000***