• Sonuç bulunamadı

Lehdarın Alacak Hakkını Reddetmesi

A. Lehdarın Kendi Alacak Hakkı Üzerindeki Tasarruf Yetkisi

2. Lehdarın Alacak Hakkını Reddetmesi

TBK, üçüncü kiĢi yararına sözleme ile lehdara sağlanan alacak hakkının, lehdar tarafından reddedilebileceğini açıkça düzenlememiĢtir. Fakat öğretide lehdarın bu hakka sahip olduğu ileri sürülmüĢtür.

Ret hakkının varlığının kabulü, lehdarın alacak hakkını kazanımının niteliğinden ileri gelir. BGB‟nin, lehdarın alacak hakkını reddedebileceğini açıkça düzenleyen § 333 hükmünün Alman öğretisindeki yorumu da, bu hükmün varlığını bu sebebe

dayandırmaktadır. Buna göre lehdar kendi katılımı ve rızası olmaksızın yabancısı olduğu bir sözleĢmeden alacak hakkı kazandığı için, sözleĢme serbestisinin görünümlerinden biri olan negatif sözleĢme serbestisi, ancak ona alacak hakkını

414 Bayer, s. 230.

415 Klumpp‟a göre ölüme bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmelerde, üçüncü kiĢi vaadettirenin

ölümünden sonra alacak hakkı kazandığından, ölüm anına dek o yalnızca güvencesiz bir “hak

kazanma şansına” sahiptir: Staudinger/Klumpp, BGB § 331, N. 6. Aynı yönde Harder‟e göre, ölüme

bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede lehdar ölüm gerçekleĢinceye dek hiçbir hakka sahip olmayıp sadece bir hak kazanma umuduna sahiptir: Harder, s. 125. Dolayısıyla lehdarın hukuken bir değer taĢımayan bu umut üzerinde tasarruf etmesi mümkün değildir.

166

reddetme hakkı verilirse sağlanabilir. Nitekim BGB § 333 bu serbestiyi güvence altına alan bir sistem yaratmıĢtır416. TBK ve OR‟de ret hakkı düzenlenmemiĢ olsa da, irade serbestisi ilkesi göz önüne alındığında bu hakkın varlığını kabul etmek gerekir, zira lehdarın malvarlığında kendi iradesi dıĢında bir alacak hakkı doğmuĢtur417. Ġsviçre öğretisinde von Tuhr, lehdarın alacak hakkını kazanımının onun katılımı ve iradesi dıĢında gerçekleĢmesi nedeniyle onun durumunu vasiyet alacaklısının durumuna benzetmiĢ ve alacağı reddetme hakkının mutlaka lehdara da tanınması gerektiğini ileri sürmüĢtür. Yazar bunu vasiyet alacaklısının vasiyet alacağını reddetmesini düzenleyen TMK md. 616 hükmüne karĢılık gelen ZGB md. 577 hükmünün kıyasen uygulanması ile sağlamaktadır418

. Oysa Türk ve Ġsviçre Hukuku bakımından ret hakkının varlığı böyle bir kıyasa gerek kalmaksızın kabul edilebilir. Zira negatif sözleĢme serbestisine istisna teĢkil eden bu sözleĢmenin geçerli olarak kurulabilmesi, kanunda açıkça düzenlenmiĢ olmasının sonucudur. Bunun yanında öğretide, lehdarın alacağı reddetme hakkının mevcudiyeti de üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin bünyesinde hala nispilik ilkesinin özelliklerini taĢıdığı Ģeklinde yorumlanmıĢtır419

. Dolayısıyla lehdarın ret hakkı, nispilik ilkesinin doğal bir sonucu olan420, ona alacak hakkı kazandıran tam üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin bizatihi

416 Bachmann, s. 28 vd.; Barz, s. 11; Dörner, s. 126, 127; Fikentscher/Heinemann, s. 186; Hellwig,

s. 261; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 1; Raab, s. 458; RGRK/Ballhaus, BGB § 334, N.1; Ruppert, s. 51; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 11; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 2; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 1.

417

KocabaĢ, s. 1797, 1812.

418

von Tuhr/Escher, s. 249, 250. Aynı yönde bir kanun boĢluğu olduğu yorumu ile kıyas sonucu için bkz. Berner Kommentar/Weber, OR 112, N. 116; KocabaĢ, s. 1813; Krauskopf, s. 295. Alman öğretisinde de, BGB § 333 hükmünde açıkça düzenlenen ret hakkının, alacak hakkını sona erdirmek bakımından BGB § 2180 hükmünde yer alan vasiyetin reddi imkânından farklı olmadığını vurgulanmıĢtır. Bu yönde bkz. Bachmann, s. 35; Barz, s. 11 vd., Hellwig, s. 262; Leonhard, s. 363;

Planck/Siber, BGB § 333, N. 1.

419 Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 328, N. 1. 420 Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 130.

167

kendisinden doğan, âdeta onun bütünleyicisi olan bir haktır421

. Ret hakkının

varlığının kabulü için kıyasen uygulamaya gerek kalmaz, zira kanunun amacı zaten bu hakkı ihtiva eder422

.

Lehdar kendine tanınan ret hakkını, tek taraflı ve varması gerekli bir irade beyanı ile Ģekle bağlı olmadan, vaadedene karĢı kullanır423

. Ret beyanının vaadettirene karĢı kullanılması sonuç doğurmaz424

. Bu hakkın vaadedene karĢı kullanıldığının vaadettirene bildirilmesi de gerekli değildir425. Tek taraflı bir irade beyanı olması sonucunda, bu beyanın vaadedenin hâkimiyet alanına ulaĢması yeterlidir, ayrıca vaadedenin kabulü aranmaz426. Varması gerekli bu beyan, vaadedenin hâkimiyet alanına girdiği anda sonuç doğurur, yani alacak hakkı o anda sona ermiĢ sayılır427

. Bunun yanında beyanın açık ret iradesi taĢıması gerekmez, hakkın kabul edilmediği anlamına gelen her türlü zımni davranıĢla da gerçekleĢtirilebilir428

. Fakat alacak hakkının reddi ile ifa teklifinin reddi birbirinden farklı iki kavramdır. Dolayısıyla alacak hakkının reddinin zımni davranıĢlarla da gerçekleĢebiliyor olması, ifanın lehdar tarafından kabul edilmediği her halin alacak hakkının da reddi olarak

değerlendirilebileceği anlamına gelmez. Zira lehdar kendisine tanınan alacak hakkını

421 Akyol, s. 193, 194; Fikentscher/Heinemann, s. 186; Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 130. 422

Ancak ret hakkını açıkça düzenleyen BGB § 333 olduğundan, bizim çalıĢmamızda BGB § 333 hükmünün nitelikleri yorum yoluyla Türk Hukukundaki ret hakkına uygulanmaya çalıĢılacaktır.

423 Bachmann, s. 35; Bartz, s. 24, 25; Gernhuber, s. 493; Hellwig, s. 262; Münchener

Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 2; Oertmann, BGB § 333, N. 1; Planck/Siber, BGB § 333,

N. 2; RGRK/Ballhaus, BGB § 333, N. 3; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 6; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 5; karĢ. Parapatits, s. 66.

424 KocabaĢ, s. 1813. 425

Barz, s. 24; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 1; Oertmann, BGB § 333, N. 1;

Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 6; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 6. Bu durumda vaadettiren

edimi kendisine talep edebileceği için ret hakkının kullanıldığını bilmekte ekonomik bir çıkarı olsa da, bunu bildirmek lehdarın sorumluluğunda değildir ve bu menfaat ret hakkının yöneltileceği tarafı değiĢtiremez. Bu yönde bkz. Bachmann, s. 37.

426

Barz, s. 14.

427 Bachmann, s. 38. Ayrıca ret açıklamasından vazgeçilirse buna iliĢkin beyanın etkili olup olmadığı

bakımından TBK md. 10‟un kıyasen uygulanması gerektiği yönünde bkz. Akyol, s. 196.

168

muhafaza etmek isterken, vaadedenin ifa teklifini bir sebepten dolayı (örneğin ifanın sözleĢmede belirlenen ifa modalitelerine uygun olmaması) reddedebilir429

.

Ret hakkının kullanılması bir yenilik doğuran hakkın kullanılması niteliği taĢır430

. Dolayısıyla zamanaĢımına tâbi değildir431

. Öğretide bir görüĢ, yenilik doğuran bir hakkın kullanılması anlamına gelen ret hakkının, taraflar sözleĢmede saklı

tutmadıkça herhangi bir Ģarta bağlı olarak kullanılamayacağını ileri sürmüĢtür432

. Bu görüĢe göre ayrıca vaadeden ve vaadettiren sözleĢmede kararlaĢtırmadıkça, ret hakkı bir kez kullanılmakla sona erer ve geri alınamaz433

. Bunun sonucu olarak da bir kez ret beyanında bulunulduğu vakit, bundan vazgeçip yeniden kabul beyanında

bulunmak mümkün olmaz. Bunun sebebi ise, alacak hakkının ret beyanı ile sona ermiĢ olmasıdır. KiĢi, malvarlığında bulunmayan bir hak üzerinde tasarruf edemeyeceğinden, onu kabul edemez434. Oysa modern öğretide yenilik doğuran hakların, karĢı tarafın bu hakkın kullanımından sonra oluĢan duruma duyduğu güven ihlal edilmedikçe geri alınabileceği435

ve hukukî belirsizlik yaratmadığı sürece Ģarta bağlanabileceği kabul edilmiĢtir436

. Bu nedenle, alacak hakkını ret beyanının Ģarta bağlanması hukukî belirsizliğe neden olmuyor437

, geri alınması da karĢı taraflar bakımından bir menfaat ihlali yaratmıyorsa438

, mümkün kabul edilmelidir. Bu

429 Bayer, s. 351; Hellwig, s. 262, dn. 510; bu yönde bkz. Staudinger, BGB § 333, N. 7.

430Akyol, s. 195; Barz, s. 14; KocabaĢ, s. 1808; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N.

2; Parapatits, s. 66;

431 Barz, s. 27.

432Hellwig, s. 263; Planck/Siber, BGB § 333, N. 3; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 7; Wolf, s.

345. Barz‟a göre kendisi de bir bozucu Ģart olan ret hakkını tekrar bir Ģarta bağlamak eĢyanın doğasına aykırıdır: Barz, s. 34.

433 Bachmann, s. 31; Planck/Siber, BGB § 333, N. 3; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 7. 434 Hellwig, s. 263, 264; aynı yönde bkz. Dörner, s. 127.

435 Buz, s. 258. 436

Buz, s. 259.

437 Gernhuber, s. 493; Krauskopf, s. 297; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 2;

Staudinger/Klumpp, s. 333, N. 6.

169

durumda eğer ret beyanı geri alınırsa alacak hakkı yeniden lehdarın malvarlığında doğacağından, lehdarın kabul açıklamasında bulunabileceğinin kabulü gerekir. Ayrıca yenilik doğuran bu hakkın kullanılmasında irade sakatlığı mevcutsa, söz konusu hakkın kullanımı için ileri sürülen irade beyanı kural olarak iptal edilebilir439

. Son olarak öğretide bir görüĢ, ret hakkının, lehdarın alacak hakkı bakımından kanun tarafından öngörülmüĢ bir bozucu Ģart olduğu kabul etmektedir440

.

Ret hakkının kullanılması, lehdarın sahip olduğu bir alacak hakkını geçmiĢe etkili olarak ortadan kaldırdığı, yani aktifini azalttığı için, lehdar ancak tam ehliyetli ise alacak hakkını reddedebilir. Aksi halde lehdarın yasal temsilcisinin rızası aranır441

. Ret hakkının lehdarın haleflerine geçip geçmeyeceği ise bir ayrıma tâbidir. Buna göre, lehdarın alacak hakkını temlik ederek cüz‟î haleflere devretmesi, yani üzerinde tasarrufta bulunması zımni kabul açıklaması sayıldığından, ret hakkı cüz‟î haleflere geçmez442

. Zira kabul edilmiĢ bir alacak hakkı kural olarak sonradan

reddedilemez443. Ayrıca alacağın temlikinin ardından eski alacaklı durumundaki lehdar da ret hakkını kaybeder, zira artık üzerinde ret hakkını kullanabileceği bir alacak hakkı mevcut değildir444

. Fakat lehdara tanınan alacak hakkı onun terekesine girebilen cinsten bir hak ise, bu alacağa bağlı yenilik doğuran bir hak olan ret hakkı da mirasçılara geçer445.

439 Buz, s. 453.

440 Bachmann, s. 40; Barz, s. 19; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 11. 441

Bachmann, s. 38; Barz, s. 21; Berner Kommentar/Weber, OR 112, N. 39; Hellwig, s. 264;

KocabaĢ, s. 1815; Parapatits, s. 63; Planck/Siber, BGB § 333, N. 3; Ruppert, s. 21; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 6; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 5.

442 Krauskopf, s. 276; karĢ. Hellwig, s. 318, dn. 632.

443 Dörner, s. 127; Hellwig, s. 264; Münchener Kommentar/Gottwald; BGB 333, N. 4; Oertmann,

BGB § 333, N. 4; von Tuhr/Escher, s. 250.

444 Hellwig, s. 263.

445 Bachmann, s. 36; Leonhard, s. 363; Planck/Siber, BGB § 333, N. 3; Soergel/Hadding, BGB §

170

Kanun koyucu BGB § 333 hükmünde ret hakkının kullanılması için bir süre sınırı öngörmediği için, Alman öğretisinde ret hakkının her an kullanılabileceği kabul edilmiĢtir446

. Fakat kabul ve ret beyanları karĢılıklı olarak birbirini dıĢladığından, ret beyanı kural olarak ancak kabul beyanı yapılana dek yapılabilir447

. Ayrıca sözleĢme taraflarının anlaĢarak lehdarın kabul beyanı için bir süre belirlemeleri ve bu süre içinde reddedilmeyen alacak hakkının kabul edilmiĢ sayılacağına karar vermeleri geçerli sayılmaz448

. Öğretide bir görüĢe göre, ret hakkının kullanılabilmesi için, alacak hakkının doğmuĢ olması gerekir449

. Diğer bir görüĢe göre ise, lehdar alacak hakkı doğmadan da onu reddedebilir, zira hukuk sistemi artık gelecekte doğacak haklar üzerinde tasarruf edilmesine izin vermektedir450

. Fakat modern öğretide gelecekte doğacak haklar üzerinde tasarruf, örneğin temlik, geçerli görünse de, en azından gelecekte ortaya çıkacak hakkın hangi hukukî iliĢkiden doğacağının belirlenebilir olması aranmaktadır451

. Bu nedenle bize göre somut olayda gelecekteki bir hakkın üzerinde tasarruf edilebilecek kadar belirlilik sağlanıp sağlanmadığı dikkatli incelenmelidir. Örneğin öğretide lehdarın hak kazanımının vaadettirenin ölümüne bağlandığı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede, lehdarın hak kazanımının ölüm ile birlikte ve devren gerçekleĢtiği kabul edilmektedir452. Bu durumda lehdara henüz kendi malvarlığına geçmemiĢ bu alacağı ret hakkı vermek kanımızca isabetlidir. Zira

446 Dörner, s. 127; Gernhuber, s. 493; KocabaĢ, s. 1815; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB

§ 333, N. 4; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 5; Palandt/Grüneberg, BGB § 333, N. 2.

447 Bachmann, s. 30; Barz, s. 31; Dörner, s. 127; Hellwig, s. 264; KocabaĢ, s. 1815; Leonhard, s.

363; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 4; Oertmann, BGB § 333, N. 4;

Planck/Siber, BGB § 333, N. 3; Raab, s. 463; RGRK/Ballhaus, BGB § 333, N. 2

448

Akyol, s. 195; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 7.

449 Akyol, s. 100; Barz, s. 28; Hellwig, s. 263; Kluckhohn, s. 137; Leonhard, s. 363; Oertmann,

BGB § 333, N. 1; Planck/Siber, BGB § 333, N. 1; RGRK/Ballhaus, BGB § 333, N. 2.

450 Gernhuber, s. 493; Krauskopf, s. 300; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 1;

Raab, s. 463; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 3; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 8.

451 Ġstanbul ġerhi/Öz, TBK 183, N. 17.

452 Bayer, s. 230, 280; Erman/Westermann, BGB § 331, N. 2; Hellwig, s. 360; Hoffmann, AcP 158,

171

sözleĢmenin tarafları ve içeriği bellidir, yani alacak bakımından asgari

belirlenebilirlik Ģartları mevcuttur. Üstelik bu ihtimalde lehdarın hak kazanımı gerçekleĢmesi kesin bir olguya, yani ölüm olayına bağlanmıĢtır. Dolayısıyla lehdarın hak kazanımı bir Ģarta değil, yalızca bir sürenin geçmesine bağlanmıĢtır. Fakat lehdarın, asgari belirlenebilirlik ölçütünü taĢımayan gelecekte doğacak bir alacak hakkını reddedememesi gerekir.

b. Ret Hakkının Kullanılmasının Sonuçları

Lehdarın ret hakkını kullanmasının onun lehine tanınmıĢ alacak hakkı bakımından sonucu açık ve basittir. O ret hakkını kullandığı vakit, kendi lehine kararlaĢtırılmıĢ alacak hakkı geçmiĢe etkili olarak sona erer. Dolayısıyla ret beyanı sonucunda alacak hakkı ona hiç kazandırılmamıĢ gibi bir sonuç doğar453

. Fakat lehdarın vaadedenden olan alacak hakkını reddetmesi, onun vaadedene bağıĢlama benzeri bir kazandırma yaptığı anlamına gelmez454

. Ayrıca sözleĢmede birden çok lehdar varsa, bir lehdarın alacak hakkını reddetmesi diğer lehdarların alacak hakkını etkilemez455

.

Lehdarın ret hakkını kullanmasının, üçüncü kiĢi yararına sözleĢme bakımından sonucunun ne olacağı ise tartıĢmalıdır. Ġlk olarak, lehdarın ret hakkını kullanması kural olarak vaadeden ve vaadettiren arasındaki sözleĢmesel iliĢki üzerinde, ondan doğan alacak hakkını sona erdirmek dıĢında bir etki yaratamaz. Bu etki dıĢında

453

Bachmann, s. 41; Bartz, s. 13, 37; Berner Kommentar/Weber, OR 112, N. 116; Brox/Walker, s. 391; Dörner, s. 127; Gernhuber, s. 493; Hadding, FS Zajtay, s. 191. vd.; Hellwig, s. 261;

Hornberger, JA Teil I, s. 8; KocabaĢ, s. 1808; Kress, s. 633; Münchener Kommentar/Gottwald,

BGB § 333, N. 7; Parapatits, s. 61; Planck/Siber, BGB § 333, N. 1; Raab, s. 462; RGRK/Ballhaus, BGB § 333, N. 3; Ruppert, s. 51; Soergel/Hadding, BGB, 333, N. 8; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 13; von Tuhr/Escher, s. 250.

454 Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 8. 455 Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 8.

172

sözleĢmesel iliĢki varlığını olduğu gibi devam ettirir456

. Zira lehdarın alacağı ret hakkı, ona, tarafı olmadığı bu sözleĢmesel iliĢkinin kaderini tayin etme hakkı vermez457. Dolayısıyla bizatihi ret hakkının kullanılmıĢ olması üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeyi sona erdirmez. Fakat tartıĢmalı olan, bu iliĢkiden doğan alacak hakkı sona erdikten sonra, vaadeden ve vaadettiren arasındaki sözleĢmesel iliĢkinin akıbetinin ne olacağı, yani sözleĢmenin içeriğinin neye dönüĢeceğidir. Ġlk olarak belirtmek gerekir ki, eğer vaadettiren lehdara ifayı talep yetkisinden tamamen vazgeçmiĢ ise, yani talebe yetkili tek kiĢi lehdarın kendisi ise, kural olarak vaadeden tamamen borcundan kurtulur. Buna karĢı, o da vaadettirenden karĢı edimi talep yetkisini kaybeder458. Fakat bu söz konusu değilse, somut olayda aĢağıda açıklanacak ihtimallerden hangisinin söz konusu olacağı yönünde önceden ve kesin bir belirleme yapmak doğru olmaz, en isabetli olan sözleĢmenin akıbeti konusunda, kanun aksini öngörmüyorsa, tarafların sözleĢmeye vermek istedikleri yönü esas almak, yani taraf iradelerine göre bir belirleme yapmaktır459.

Ġlk olarak irade serbestisi gereği, taraf iradelerinin baĢka bir lehdara ifa yönünde olması, dolayısıyla vaadettirenin yeni bir lehdar belirleme hakkına sahip olması mümkündür. Ayrıca vaadettirenin edimin kendisine ifası konusunda bir menfaati varsa, edimin kendisine ifasını talep edebileceği kabul edilmektedir460. Öğretide

456 Bachmann, s. 45; Bartz, s. 13; Ruppert, s. 52. 457 Bartz, s. 13.

458

Bachmann, s. 59; Oertmann, BGB § 335, N. 2a; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 13.

459

Bayer, s. 225; Gernhuber, s. 493; KocabaĢ, s. 1816; Kress, s. 633. Taraf iradeleri açık değilse karĢılık iliĢkisi ve amacının yorumlanması gerektiği yönünde bkz. Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 8; Oertmann, BGB § 333, N. 5; Ruppert, s. 51; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 14.

460

Bayer, s. 225; Bachmann, s. 47; Gernhuber, s. 494; KocabaĢ, s. 1817; Kress, s. 633;

Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 8; RGRK/Ballhaus, BGB § 333, N. 4; Palandt/Grüneberg BGB 333, N. 3; Ruppert, s. 52; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 9; Staudinger/Klumpp, BGB § 333, N. 14.

173

isabetle belirtildiği üzere, eğer vaadedenin menfaati bakımından bir özellik teĢkil etmiyorsa, yeni bir lehdar belirlenmesi veya vaadettirenin kendisine ifayı talep etmesi tamamen vaadettirenin iradesine bağlıdır461. Akyol da, borçlunun menfaati veya sözleĢmenin amacı aksini gerektirmiyorsa vaadettirenin ifanın kendisine yapılmasını isteyebileceğini ileri sürmüĢtür. Fakat ifanın lehdar yerine vaadettirene yapılması vaadeden için ek masraf doğuruyorsa, vaadettiren bunu tazmin

etmelidir462. Bize göre aynı esas vaadettiren yeni bir lehdar belirlemek istediği vakit de uygulanmalıdır. Vaadettiren, vaadeden için eski lehdara ifadan daha fazla yüke sebep olacak bir belirleme yapıyorsa, vaadedenin bu yükü vaadettirene yüklemek kaydıyla ifayı yeni lehdara yapabileceği kabul edilmelidir. Bu iki ihtimal dıĢında, taraf iradelerinin yönelmesi en muhtemel yön, tam üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin alacak hakkının reddinden sonra eksik üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeye dönüĢerek ifa edilmesidir463. Zira üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin en yaygın kullanım amacı ifa yollarını kısaltmak, yani vaadettirenin değer iliĢkisindeki borcunu doğrudan edim iliĢkisi aracılığıyla yerine getirmektir. Dolayısıyla lehdar alacak hakkını reddetse de, tarafların iradesi hemen her zaman ifayı lehdara yapmak yönünde olur. Bu durumda lehdarın alacak hakkı ortadan kalkmakta, ancak karĢılık iliĢkisindeki lehdara ifa yükümlülüğü ortadan kalkmamaktadır. Zaten TBK md. 83 gereği vaadettirenin Ģahsen ifa ile yükümlü olmadığı düĢünüldüğünde, lehdarın alacak hakkını

reddetmesi, vaadedenin ifa yardımcısı olarak kullanılması ve ifanın onun aracılığıyla gerçekleĢmesini engellemez.

461 Lange, s. 659, dn. 17; Raab, s. 476; aynı yönde Ruppert, s. 52. 462 Akyol, s. 107.

174

Lehdarın kendisine tanınan alacak hakkını reddetmesi kural olarak sözleĢmede borca aykırı bir davranıĢı meydana getirmez464

. Ayrıca lehdarın ret hakkını kullanması onu vaadedene karĢı alacaklı temerrüdüne düĢürmez465. Zira ret hakkının kullanılması ile alacak hakkı geçmiĢe etkili olarak ortadan kalkacağı için, mevcut olmayan bir alacak hakkı nedeniyle alacaklı temerrüdünün meydana gelmesi kavramsal olarak mümkün değildir.

Lehdar yararına belirlenen edim lehdarın Ģahsi özellikleri göz önünde bulundurularak ve sadece ona ifa edilebilecek Ģekilde belirlenmiĢ ise, lehdarın alacak hakkını

reddinin üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede sonradan ortaya çıkan ifa imkânsızlığına sebep olabileceği ileri sürülmüĢtür466

. Bu görüĢe göre vaadeden borcundan kurtulur ve karĢı edimi talep yetkisini de kaybeder467

. Öğretide Gernhuber bu durumda kavramsal olarak imkânsızlığın söz konusu olamayacağını ileri sürmüĢtür. Zira lehdarın ret hakkını kullanması ile alacak hakkı geriye etkili olarak ortadan kalkar. Mevcut olmayan bir alacak hakkının imkânsızlaĢması kavramsal olarak mümkün değildir468

. Gernhuber‟in görüĢü isabetli olmakla birlikte, lehdarın alacak hakkı sona ermiĢ olsa bile, vaadettirenin vaadedenden olan ve lehdara ifayı talep içerikli alacak hakkının akıbeti imkânsızlığa sebep olabilir mi? Bize göre vaadettirenin alacak hakkı bakımından da imkânsızlık söz konusu olamaz. Zira sözleĢme hala eksik üçüncü kiĢi yararına sözleĢme olarak ifa edilebilir469

. Vaadeden bu durumda vaadettirenin ifa yardımcısıdır. Alacak hakkını reddeden lehdar, vaadedenin kendisine yaptığı ifa

464

Bayer, s. 351; KocabaĢ, s. 1816.

465 Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 8.

466 Kisch, s. 255; KocabaĢ, s. 1817; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 8;

Oertmann BGB 333, N. 5; Planck/Siber, BGB § 335, 2a; RGRK/Ballhaus, BGB, 333 N. 3; Ruppert, s. 54; Soergel/Hadding, BGB § 333, N. 9.

467 KocabaĢ, s. 1817; Planck/Siber, BGB § 335, 2a; Ruppert, s. 55. 468 Gernhuber, s. 493.

175

teklifini de reddederse, bu durum vaadettireni vaadedene karĢı alacaklı temerrüdüne düĢürür470

. Vaadedenin ise TBK md. 110 gereği borçlu temerrüdü hükümlerine göre sözleĢmeden dönme hakkını kullanarak borcundan kurtulması mümkündür471

. Dolayısıyla alacağın veya yalnızca ifa teklifinin reddi nedeniyle imkânsızlık ortaya çıkması kavramsal olarak mümkün gözükmemektedir.

Lehdarın alacak hakkını reddetmesi, yukarıda da belirtildiği gibi, kural olarak sözleĢmesel iliĢkinin akıbetini etkilemez. Fakat öğretide, belirli bir kimsenin lehdar olarak alacak hakkına sahip olması halinin üçüncü kiĢi yararına sözleĢme

bakımından olmazsa olmaz Ģart görüldüğü, yani iĢlem temeli olarak ele alındığı hallerde, lehdarın alacak hakkını reddinin sözleĢme tarafları açısından iĢlem

temelinin çökmesi sonucunu doğurabileceği ve bu durumda vaadeden ve vaadettiren arasındaki edim yükümlülüklerinin son bulacağı kabul edilmektedir472

.