• Sonuç bulunamadı

Devren Hak Kazanımının Söz Konusu Olduğu Haller

Devren hak kazanımı halinde hak, doğrudan lehdarın malvarlığında doğmaz, önce vaadettirenin malvarlığında doğar ve sonrasında lehdarın malvarlığına devrolunur,

Palandt/Grüneberg, BGB § 328, N. 5; Parapatits, s. 61; Raab, s. 458; Ruppert, s. 22; Serozan,

Sağlararası ĠĢlem, s. 118; Soergel/Hadding, BGB § 328, N. 36; Stammler, s. 169;

Staudinger/Klumpp, BGB § 328, N. 63; Vagnauer, BGB § 328, N. 76; von Tuhr/Escher, s. 247.

241 Heilmann, SJZ 1971, s. 173. 242

Tesisen iktisabın söz konusu olmadığı yönünde bkz. Hassold, s. 252, 253

243 Oğuzman, K./Barlas, N.: Medeni Hukuk, GiriĢ, Kaynaklar, Temel Kavramlar, 24. Bası, Ġstanbul

2018, s. 239; Serozan, R.: Medeni Hukuk Genel Bölüm, KiĢiler Hukuku, 8. Bası, Ġstanbul 2018, s. 253.

130

yani bir cüz‟î halefiyet hali söz konusudur244. Öğretide aĢağıda incelenen bazı istisnai hallerde, lehdarın alacak hakkını aslen değil, devren kazandığı ileri sürülmektedir.

Lehdarın alacak hakkını devren kazandığı hallerin en tipik örneği, tarafların sıradan bir sözleĢmeyi sonradan yetkilendirme kaydı koyarak tam üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeye dönüĢtürdükleri durumdur. Evvelce de belirttiğimiz gibi, sonradan kararlaĢtırılan üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeler öğretide genel olarak Borçlar Hukukuna ait bir tasarruf iĢlemi olarak yorumlanmıĢtır245. Zira taraflardan birine ait alacak hakkı sonradan yapılan bu kararlaĢtırma ile lehdara devrolunmakta,

dolayısıyla devren kazanım söz konusu olmaktadır246

.

Öğretide sonradan kararlaĢtırılan üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede hak kazanımının aslen gerçekleĢtiğini ileri süren ve azınlıkta kalan görüĢler de mevcuttur. Alman öğretisinde Gernhuber, sonradan kararlaĢtırılan üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede alacağın devrinin, yani cüz‟î halefiyetin söz konusu olmadığını, zira tarafların sözleĢmeyi üçüncü kiĢi yararına “dönüştürmeleri” nedeniyle lehdarın kazanımının aslen gerçekleĢtiğini ileri sürmüĢtür247. Gernhuber‟in aslen kazanım görüĢü, lehdarın alacak hakkını sonradan yapılan bir belirleme ile kazandığı durumda “yenileme

benzeri bir durum” ortaya çıktığı görüĢüne çok yakındır. Yenileme görüĢüne göre,

sözleĢmeye üçüncü kiĢiyi yetkilendirme kaydı konulduğu anda vaadettiren lehine kurulan alacak hakkı sona erer, aynı anda lehdar lehine yeni bir alacak hakkı kurulur.

244

Eren, s. 1179; Oğuzman/Barlas, s. 237, 238.

245 Bayer, s. 277; Berger, s. 803; Berner Kommentar/Weber, OR 112, N. 21.

246 Bayer, s. 278; Berger, s. 803; Bucher, s. 475; Heilmann, SJZ 1971, s. 174; Hellwig, s. 46, 47;

Hoffmann, AcP 1968, s. 209; Hörstmann, J.: Der echte Vertrag zugunsten Dritter als Rechtsgeschäft

zur Übertragung einer Forderung, Münster 1983 s. 52; Larenz, AT, s. 218; Soergel/Hadding, BGB § 328, N. 32; Staudinger/Klumpp, Vor BGB 328, N. 30. Hassold ise bu durumda kazanımın tesisen iktisaba benzer Ģekilde gerçekleĢtiğini ileri sürmüĢtür: Hassold, s. 253.

131

Yani yenileme yolu ile alacak hakkının tarafı değiĢmiĢtir248. Devren kazanımı reddedip aslen kazanımı kabul etmeye çalıĢan bu görüĢlerin asıl amacı, alacak hakkını vaadettirenin terekesinin dıĢında tutmak ve vaadettirenin alacaklılarının hakka el atmasını önlemektir249. Fakat alacağın lehdara geçiĢinde yenileme etkisini kabul etmek zorlama bir yorum olur. Ġrade serbestisi ilkesi göz önüne alındığında, taraflar üçüncü kiĢiyi yetkilendirme kaydı ile sadece alacak hakkını devrederek sahibini değiĢtirmeyi amaçlamıĢ, alacak hakkını önce sona erdirip sonra yeni bir alacak hakkı kurmayı istememiĢ, dolayısıyla kazanımın devren olması yönünde irade göstermiĢ olabilirler250

. Ayrıca TBK md. 133‟ün de açıkça belirttiği gibi, bir hukukî iĢlemde yenileme ancak tarafların açık iradesi ile söz konusu olabilir, yani yenileme iradesi varsayılamaz. Dolayısıyla tarafların sözleĢmeye üçüncü kiĢiyi yetkilendirme kaydı koyma iradeleri varsayımsal olarak yenileme iradesi sayılamaz251

. Bu nedenle kanımızca yenileme yoluyla aslen iktisap görüĢü kabul edilemez. Dolayısıyla sonradan kararlaĢtırılan üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede, lehdarın alacak hakkını devren iktisap ettiği görüĢü isabetlidir.

Lehdarın alacak hakkını devren kazandığının ileri sürüldüğü bir diğer durum ise, öğretide çok tartıĢmalı olmakla birlikte, lehdarın hak kazanımının vaadettirenin ölümüne bağlandığı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmelerdir. Öncelikle, öğretide

248

Harder, s. 135; Heilmann, H.: Der Vertrag zugunsten Dritter im Insolvenzrecht, KTS 1972, S. 1, s. 15; Heilmann, H.: Zum Lehre vom Vertrage zugunsten Dritter, Eine kritische Besprechung der

10./11. Auflage des Kommentars von Staudinger, MDR 1969, s. 433. 249

von Gierke, O. M.: Der Lebensversicherungsvertrag zugunsten Dritter nach deutschem und ausländischem Recht, Stuttgart 1936, s. 27, 28; Heilmann, KTS 1972, s. 15; Heilmann, MDR 1969, s. 433; Hoffmann, AcP 158, s. 186.

250 Bayer, s. 278; Hörstmann, s. 100. Kanımızca Ģöyle bir sonucun ortaya çıktığı varsayılmalıdır:

Üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin kurulması ile alacak hakkı lehdara devrolunur. Fakat bu sözleĢmenin kurulması ile vaadettirenin malvarlığında lehdara ifayı talep içerikli yeni bir alacak hakkı doğar.

251 Yenileme yönünde açık irade, kanun hükmü veya ona iĢaret eden açık Ģartlar olmadan yenilemenin

132

çoğunlukla üzerinde uzlaĢıldığı üzere, bu sözleĢmelerde lehdar alacak hakkını vaadettirenin ölümü ile kazanır, yani alacak hakkı kazanımı vaadettirenin ölmesi olgusunu içeren belirsiz bir vadeye bağlanmıĢtır. Onun bir beklenen hakkı bile bulunmamaktadır, sadece güvencesiz, “hukuken değer taşımayan bir umut” sahibidir252. Lehdarın hak kazanımı gerçekleĢmediği için, ölüm anından evvel

vaadettirenin tasarrufları veya onun alacaklılarını el atması nedeniyle bu umut her an ortadan kalkabilir253. Bu durumda lehdarın alacak hakkını kazanması vaadettirenden önce ölmemesi koĢuluna bağlıdır254

. Öğretinin bu sözleĢmeler bakımından ayrıldığı nokta ise, lehdarın kazanımının devren mi yoksa aslen mi olduğudur. Devren kazanım görüĢüne göre vaadettiren öldüğü vakit, lehdar yaĢıyor ise, alacak hakkını onun terekesinden devren kazanır255. Bu durumda alacak hakkının önce vaadettiren, sonra ise lehdar tarafından kazanıldığı bir ara kazanım (Zwischenerwerb) söz konusudur256. Türk Hukukunda Serozan‟ın da katıldığı bir diğer görüĢe göre ise, lehdar, taraflar aksini kararlaĢtırmamıĢ ise, sözleĢmeden doğan alacak hakkını vaadettirenin terekesinden devren değil, aslen kazanır257. Serozan aslen iktisaba

252

Finger, s. 47; Hoffmann, AcP 158, s. 186; Köhler, s. 5; Medicus/Lorenz, s. 388; Scherer S.: Die

Glaubigeranfechtung der Bezugsberechtigung und der Prämienzahlung beim

Lebensversicherungsvertrag zu Rechten Dritter, Mainz 1991, s. 15; Serozan, Karma ĠĢlem, s. 1016;

Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 117; Soergel/Hadding, 331, N. 7; Staudinger/Klumpp, BGB § 331,

N. 6. BGB § 331/1 hükmü kazanımın en erken vaadettirenin ölümü ile gerçekleĢeceğini açıkça düzenlemiĢtir.

253 Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 117. Ölüme bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmelerin özel bir türü

olan üçüncü kiĢi yararına hayat sigortası sözleĢmelerinde ise, TTK‟nın lehdarın dönülebilir veya dönülemez Ģekilde tayin edilmesine bağlı olarak hak kazanımı anının değiĢeceği yönünde bkz.

ġenocak, s. 138 vd.

254 Hoffmann, AcP 158, s. 211.

255 Bayer, s. 230, 280; Erman/Westermann, BGB § 331, N. 2; Hellwig, s. 360; Hoffmann, AcP 158,

s. 191; Krauskopf, s. 78; Soergel/Hadding, BGB § 331, N. 8; Wall, s. 535.

256

Bayer, s. 230.

257 Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 119. Harder‟e göre ölüme bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede

lehdar vaadettirenin ölümü gerçekleĢinceye dek hiçbir hakka sahip olmayıp sadece bir hak kazanma umuduna sahiptir: Harder, s. 125. Fakat vaadettiren öldüğü vakit onun lehine kurulan hak sona erip lehdar adına yeni bir hak aslen kurulur (yenileme etkisi): Harder, s. 134, 135. Kendiliğinden kazandığı yönünde ayrıca bkz. Harder, FamRZ 1976, s. 418. Kühlmorgen‟e göre ise, sözleĢme kurulduğu anda lehdar belirlenmiĢ ise, alacak hakkı o an lehdar tarafından aslen kazanılır. Fakat lehdarın belirlemesi sonra yapılır ise, öznesiz hak olamayacağından, alacak hakkı önce vaadettiren

133

yönelik bu direniĢin, sözleĢmeyi Miras Hukuku temelinde ele alan yazarların bakıĢ açısı farkından kaynaklandığını ileri sürmektedir258

. Böylelikle lehdar alacak hakkını vasiyet alacaklılarından öncelikli olarak kazanacak, üstelik alacak hakkını borca batık terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinden kurtarabilecektir. Hatta kendisi ölenin mirasçısı veya vasiyet alacaklısı ise, mirası reddetmiĢ olsa da, kendisi lehine kararlaĢtırılmıĢ alacak hakkını elinde tutacaktır259

. Serozan‟a göre lehdarın diğer ölüme bağlı tasarruf alacaklılarından ayrılan bu ayrıcalıklı durumu, aile üyelerini destekleme amacı taĢıyan hayat sigortası sözleĢmelerine iliĢkin dogmatiğin, tüm ölüme bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeler bakımından uygulanması düĢüncesi sonucunda geliĢmiĢtir260

. Lehdarın aslen veya devren hak kazanımı arasındaki fark, lehdarın, vaadettirenin alacaklılarından ve mirasçılarından korunmasına hizmet eder261. Zira alacak hakkının ölüm anında terekeden devren kazanılıyor olması, bu alacağın vaadettirenin iflâsı halinde iflâs masasına girmesi anlamına gelir262

. Ayrıca aslen kazanım görüĢü kabul edilecek olursa, Serozan‟ın da vurguladığı üzere, lehdarın durumu mirasbırakanın diğer tüm alacaklılarından ayrıcalıklı hale gelir263.

Devren kazanım teorisinin savunucularına göre ise, aslen kazanım kabul edilecek olursa, alacağı aslen kazanacak olan lehdarın durumu, ölüme bağlı tasarrufların kavramsal yapısından gereksiz derecede sapar. Zira değer iliĢkisinde bir ölüme bağlı tasarruf mevcuttur. Bu durumda ölüme bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢme

üzerinde doğar. Lehdarın belirlenmesi ile alacak hakkı artık lehdar üzerinde yine aslen doğar. Devren kazanım söz konusu olmaz zira lehdarın belirlenmesi anında vaadettiren üzerinde olan alacak hakkı, sözleĢme gereği lehdarın hakkına “dönüşür”. Teknik anlamda bir devir iĢlemi yoktur: Kühlmorgen, s. 78 vd, 81. Aslen kazanım yönünde ayrıca bkz. Kocaman, Üçlü ĠliĢkiler, s. 140; Scherer, s. 77, 78.

258 Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 121. 259 Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 121. 260

Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 123, 124.

261 Wall, s. 291, 292. 262 Hellwig, s. 360.

134

aracılığıyla kazandırma yapılan kimseleri vaadettirenin diğer mirasçıları veya vasiyet alacaklılarından daha korumalı bir durumda tutma çabası anlamsızdır264

. Bize göre de değer iliĢkisindeki ölüme bağlı kazandırma düĢünüldüğünde, lehdarın hukukî durumunu vaadettirenin mirasçılarından ve vasiyet alacaklılarından bu derecede ayırmak isabetli olmaz. Ayrıca Türk Miras Hukukuna hâkim olan devren kazanım anlayıĢı nedeniyle, vaadettirenin ölümüne bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmelerde lehdarın alacak hakkını ölüm anında ve devren kazandığını kabul etmek isabetli olur.

Görülüyor ki bu fikir ayrılığı sonuçta, Borçlar Hukuku ve Miras Hukuku arasında karma bir rejimine tâbi olan265 ölüme bağlı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede lehdarın mirasbırakanın diğer alacaklılarına nazaran ayrıcalıklı durumda olup olmayacağı sorununun farklı biçimde çözümlenmesine neden olmaktadır. Fakat aslen kazanım teorisi kabul edilse bile, kanun koyucu TMK md. 509 ile bu sözleĢmelerin en geniĢ uygulama alanını oluĢturan üçüncü kiĢi yararına hayat sigortası sözleĢmeleri bakımından uzlaĢtırıcı bir tutum izlemiĢ ve tereke alacaklılarını korumuĢtur266

. TMK md. 509 gereği sigorta alacağının ölüm anındaki değeri terekeye dâhil edilecektir.

Son olarak öğretide, hem sonradan kararlaĢtırılan üçüncü kiĢi yararına sözleĢmelerde, hem de lehdarın hak kazanımının vaadettirenin ölümüne bağlandığı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmelerde devren kazanıma Ģüpheyle yaklaĢan Gottwald‟e göre, alacak hakkının lehdara geçiĢi için belli bir vadenin kararlaĢtırıldığı hallerde, özellikle de lehdarın hak kazanımının vaadettirenin ölümüne bağlandığı üçüncü kiĢi yararına sözleĢmelerde, üçüncü kiĢi bakımından devren kazanım olduğu iddia edilse de, bu

264 Wall, s. 530.

265 Serozan, Sağlararası ĠĢlem, s. 137. 266 Serozan, Karma ĠĢlem, s. 1021.

135

görüĢ üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeyi kavramsal olarak alacağın temlikine fazlasıyla yaklaĢtırmakta, ayrıca gereksiz yere kanunun öngördüğü aslen kazanım sistematiğine aykırı düĢmektedir267

. Fakat belirtmek gerekir ki, sonradan kararlaĢtırılan üçüncü kiĢi yararına sözleĢme malvarlığı geçiĢi bakımından temlike çok benzese de, hukukî iĢlemin yapısı bakımından ondan tamamen farklıdır268

. Bu nedenle devren kazanımın üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeyi alacağın temlikine “dönüĢtürmesi” söz konusu olamaz.