• Sonuç bulunamadı

Lehdarın Alacak Hakkını Kabul Ettiğini Bildirmesi

TBK md. 129/2 hükmü “ üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak

istediklerini borçluya bildirdikten sonra” ifadesi ile lehdarın alacak hakkını kabul

açıklamasında bulunabileceğini açıkça ifade etmiĢtir314

. Kabul beyanı tek taraflı, varması gerekli bir irade beyanıdır315

ve kanun aksine bir düzenleme öngörmediği için bu hakkın kullanımı hiçbir Ģekil Ģartına bağlı değildir316

. Lehdarın alacağı kabul açıklamasını düzenleyen TBK md. 129/2, bu açıklamanın borçluya yani vaadedene yapılacağını açıkça belirtmiĢtir, dolayısıyla sadece vaadettirene yöneltilen beyan sonuç doğurmaz317

. Ayrıca bu hakkın kullanımı bir yenilik doğuran hakkın kullanılması niteliği taĢır318

. Bu nedenle klâsik öğretide Ģarta bağlı olarak

kullanılamayacağı kabul edilmiĢse de319, modern öğretide hukukî belirsizlik tehlikesi bulunmayan hallerde yenilik doğuran hakların da Ģarta bağlı kullanılabileceği kabul edildiğinden320, kabul hakkının da Ģarta bağlı kullanılabileceği kabul edilmelidir.

Yenilik doğuran bir hak olarak kabul edilmesinin bir diğer sonucu, kabul beyanında

314 TBK md.129/2‟de düzenlenen kabul beyanı, OR md. 112/3 hükmü ile aynı içeriğe sahiptir. OR md.

112/3 hükmünün alacak hakkının kabulünü düzenlediği yönünde bkz. Bucher, s. 479; von

Tuhr/Escher, s. 247. Alman Hukukunda, BGB‟de, lehdarın alacağı kabul beyanı düzenlenmese de,

nasıl ret beyanı mümkün ise (BGB § 333), eĢyanın tabiatı gereği kabul beyanının da mümkün olduğu, kabul beyanına da ret beyanına uygulanacak esasların kıyasen uygulanması gerektiği yönünde bkz.

Hellwig, s. 261. Alman Hukukunda bu hak için alacağı kabulden ziyade, alacağı ret hakkından feragat

ifadesi kullanılmıĢ, ancak tamamen aynı kavram kastedilmiĢtir. Bkz. Münchener

Kommentar/Gottwald, BGB § 333, N. 4.

315

Hellwig, s. 262.

316 Heilmann, SJZ 1971, s. 174; Hellwig, s. 262.

317 Ġstanbul ġerhi/Öz, TBK 129, N. 42. OR md. 112/3 hükmünün aynı yönde yorumu için bkz.

Bucher, s. 479. Alman Hukukunda aynı yorum için bkz. Dörner, s. 127; Hellwig, s. 263.

318

Akyol, s. 186; Eren, s. 1180; von Tuhr/Escher, s. 247, dn. 10. Gernhuber‟e göre ise alacağı kabul hakkı bir yenilik doğuran hak değil, bizatihi alacak hakkının taĢıdığı bir “imkândır”.: Gernhuber, s. 494.

319 Hellwig, s. 263; Planck/Siber, BGB § 333, N. 3. 320

Buz, s. 259. Buz, bu durumun borçluyu belirsizlik altında bırakmama düĢüncesinden kaynaklandığını belirtmiĢtir. Tam üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin üç köĢeli yapısı gereği, belirsizliğin, hem vaadeden hem de vaadettiren bakımından değerlendirilmesi gerektiği söylenebilir. Zira kabul beyanı ikisinin de lehdar karĢısındaki konumunu etkileyecektir.

146

bulunulmuĢ olmasının tekrar ret beyanında bulunulmasını engellemesidir; zira kabul beyanında bulunma ret hakkından feragat edildiği anlamına gelir321

. Fakat bu hakkın kullanılması bir irade sakatlığı sonucunda gerçekleĢmiĢ ise, iptal edilmesi ve

dolayısıyla sonrasında ret beyanında bulunulması mümkündür322

. Ayrıca öğretide muhatabın yenilik doğuran hak sonucu oluĢan yeni duruma olan menfaati ihlal

edilmediği sürece yenilik doğuran hakların kullanımının geri alınması mümkün kabul edildiğinden323, kabul beyanının geri alınıp onun yerine ret beyanında

bulunulmasının mümkün olduğu haller söz konusu olabilir.

Klâsik öğretide lehdarın alacak hakkını kabul açıklamasında bulunabilmesi için fiil ehliyeti bakımından tam ehliyetli olması gerekmediği, mümeyyiz olmasının yeterli olduğu ileri sürülmüĢtü324

. Fakat modern öğretide daha isabetli olarak lehdarın kabul beyanında bulunabilmesi için de fiil ehliyetine sahip olması gerektiği ileri

sürülmüĢtür325

. Kanımızca bunun en önemli sebebi, lehdarın kabul beyanı ile sadece kendi malvarlığındaki alacak hakkının durumunu sağlamlaĢtırıyor olmaması, kabul beyanının ona ayrıca yükümlülükler ve sorumluluklar yüklüyor olmasıdır. Zira kabul beyanıyla lehdar ve vaadeden arasındaki doğrudan edim iliĢkisi lehdar aleyhine sözleĢmesel yan yükümlülükler doğurur,326

lehdarın bu yükümlülüklerin ihlalinden kaynaklanan sorumluluğu culpa in contrahendo sorumluluğundan sözleĢmenin

321

Dörner, s. 127; Hellwig, s. 264; Münchener Kommentar/Gottwald; BGB 333, N. 4; Oertmann, BGB § 333, N. 4; von Tuhr/Escher, s. 250.

322 Krauskopf, s. 283; Staudinger/Klumpp, s. 333, N. 10. 323 Buz, s. 258.

324 Hellwig, s. 264. 325

Ruppert, s. 21. Klumpp‟a göre kabul beyanı lehtarın fiil ehliyetini, yoksa yasal temsilcisinin rızasını gerektirir. Zira kabul beyanı alacağı ret hakkından feragat anlamına gelir:

Staudinger/Klumpp, s. 333, N. 10.

147

müspet ihlaline dönüĢür327

, üstelik lehdar kabul beyanında bulunduktan sonra

vaadedene karĢı alacaklı temerrüdü nedeniyle oluĢan masrafları ödeme yükümlülüğü altına girer328

.

TBK md. 129/2 hükmünde, lehdarın haleflerinin de kabul açıklamasında

bulunabileceği belirtilmektedir. Fakat kabul açıklamasında bulunabilecek olanlar yalnızca lehdarın küllî halefleridir. Zira lehdarın alacak hakkı üzerinde tasarrufta bulunması zımni olarak alacak hakkını kabul ettiği anlamına gelir329

. Bu durumda cüz‟î halefler alacak hakkını “kabul edilmiĢ olarak” kazanırlar. Dolayısıyla cüz‟î haleflerin yeniden bir kabul beyanında bulunmaları kavramsal olarak mümkün değildir.

Taraflar aksini kararlaĢtırmamıĢlarsa kabul açıklaması lehdara tanınan hakkın geri alınmasına dek her an yapılabilir330. Fakat lehdar alacak hakkını, en erken bu hakkı kazandığı an kabul edebilir331

. Yani gelecekte doğması muhtemel alacak hakları üzerinde, önceden kabul açıklaması yapamayacağı kabul edilmektedir. Zira aksi halde lehdarın alacak hakkını kazanmadan evvel yaptığı kabul açıklaması ile TBK md. 129/2‟nin vaadettirene tanıdığı hakkı geri alma ve değiĢtirme yetkisini dürüstlük kuralına aykırı Ģekilde tamamen ortadan kaldırabilmesi söz konusu olurdu.

Kabul beyanı, mutlaka lehdarın alacak hakkını kabul ettiğini bildiren açık bir

ifadesinin içeren bir beyan olmak zorunda değildir. Öğretide kabul beyanının zımnen

327 Bayer, s. 349; Lange, s. 660, dn. 36. 328 Krauskopf, s. 337. 329 Krauskopf, s. 276. 330 Krauskopf, s. 285.

148

de yapılabileceği332

, vaadedene karĢı yapılan ve içinde kabul iradesi taĢıyan herhangi bir beyanın kabul beyanı sayılacağı ifade edilmiĢtir333

. Örneğin somut olayda, lehdarın alacağı ret hakkından feragat ettiğini bildirmesinin de kabul beyanı anlamına geldiği savunulmuĢtur334

. Bunun yanında, lehdarın alacak hakkını temlik etmesinin aynı zamanda örtülü bir kabul açıklaması olduğu kabul edilmektedir335

. Esasında bunu yalnızca temlik ile sınırlamadan, lehdarın alacak hakkı üzerindeki her tasarrufunu hakkı kullanmak yönünde bir irade sayıp, alacağı kabul beyanı olarak değerlendirmek gerekir.

Son olarak Ģu ayrım önemlidir: Lehdar zımni davranıĢlarla da alacağı kabul ettiğini gösterebilir, ancak lehdarın alacak hakkını kabul etmesi ile kendisine sunulan fiilî ifa teklifini kabul etmesi her zaman birbiri ile örtüĢmez336. Zira lehdar, TBK md. 83 hükmüne göre, kural olarak borçlunun Ģahsen ifa zorunluluğu bulunmadığı için, vaadettirene karĢı alacaklı temerrüdüne düĢmemek amacıyla, vaadettirenin ifa yardımcısı olan vaadedenin ifa teklifini kabul etmiĢ olabilir337

. Bu durumda lehdarın tek amacı değer iliĢkisindeki alacak hakkının vaadeden aracılığıyla ifa edilmesidir. Oysa alacak hakkının kabulü, salt ifanın kabulünden farklı olarak lehdar aleyhine

332 Heilmann, SJZ 1971, s. 174. Bu yönde bkz. BGE 61 III 74: “Wird die Hinterlegung als Vertrag zu Gunsten Dritter aufgefasst, der unwiderruflich wird, wenn der Dritte dem Verwahrer erklärt, von dem ihm eingeräumten Rechte Gebrauch machen zu wollen, so erheben sich freilich Schwierigkeiten in den Fällen, wo weder eine ausdrückliche noch auch bloss eine stillschweigende Erklärung des Dritten dargetan ist.”

333

Bachmann, R.: Das Recht aus einem Vertrage zu Gunsten eines Dritten und seine zurückweisung seitens des Dritten, Leipzig 1906, s. 32; Dörner, 127; Hellwig, s. 263; Staudinger/Klumpp, s. 333, N. 10.

334

Dörner, s. 127.

335

Krauskopf, s. 276. Hellwig‟e göre bir alacağı devren kazanan, alacağın ilk sahibinden daha fazla hakka sahip olamayacağına göre, alacağı devren kazanın alacak hakkı da geri alınabilir durumda olmalıdır: Hellwig, s. 318, dn. 636. Fakat bu durumda kabul zaten temlik anında, temlik iĢlemi ile gerçekleĢtiğinden, devralanın alacak hakkını kabul edilmiĢ haliyle devraldığını söylemek gerekir.

336

Hellwig, s. 261. Hellwig‟e göre ifanın kabulü ile alacak hakkının kabulü birbirinden tamamen farklı iki kavramdır.

337 Zira lehdarın vaadedenin yaptığı fiilî ifa teklifini reddetmesi, onu değer iliĢkisinde vaadettirene

149

sonuçlar doğurabilir. Örneğin vaadeden ve vaadettiren kendi aralarındaki anlaĢmada lehdar aleyhine, onun için belirlenmiĢ alacak hakkına karĢılık bir borç kararlaĢtırmıĢ iseler, kabul beyanı tümünü kapsayıcı etki doğurur338. Bu nedenle sadece ifa

teklifinin kabulü a priori alacak hakkını kabul açıklaması sayılmamalıdır. Lehdarın iradesinin çoğu zaman alacağı kabul yönünde olması muhtemelse de, somut olayda lehdarın iradesi ayrıca incelenmelidir.

2. Kabul Bildiriminin Sonuçları

Lehdarın alacak hakkının kabul ettiğini bildirmesinin en önemli iĢlevi, vaadettirenin alacağı geri alma ve değiĢtirme yasağının devreye girmesidir339

. Bunun sonucunda vaadettirenin tek baĢına veya vaadeden ile anlaĢarak lehdara ait alacak hakkını ortadan kaldırması veya içeriğini değiĢtirmesi artık mümkün değildir340

. Bu yönüyle kabul açıklamasının lehdarın alacak hakkını güçlendirdiği341 ve koruyucu iĢlev gördüğü342

ileri sürülmüĢtür. Fakat tarafların TBK md. 129/2 hükmünün aksine, geri alınabilirliğin kabul beyanından sonra da devam edeceğini kararlaĢtırmaları

mümkündür. Fakat bu kararlaĢtırma lehdarın durumunu kötüleĢtiren bir sonuç doğuracağından, en geç kabul beyanına dek yapılmalıdır343

.

TBK md. 129/2 kapsamında yapılan alacak hakkını kabul açıklamasının, lehdarın alacak hakkını kazanması bakımından hiçbir iĢlevi yoktur. Zira artık öğretide, Tarihçi Hukuk Okulunda savunulan “kabul teorisi” alacak hakkını kazanılması

338 Krauskopf, s. 52.

339 Bucher, s. 479; Hellwig, s. 265; Ġstanbul ġerhi/Öz, TBK 129, N. 40; von Tuhr Escher, s. 247. 340

Hellwig, s. 265; Koller, s. 1286; Soergel/Hadding, BGB § 328, N. 72.

341 Hellwig, s. 265. 342 Bucher, s. 479.

150

bakımından geçerli kabul edilmemektedir. Lehdar alacak hakkını kendiliğinden kazanır344

. Dolayısıyla kabulün buna hiçbir etkisi yoktur.

Lehdarın alacak hakkını kabul etmesinin bir diğer sonucu ise, yukarıda da belirtildiği gibi, kural olarak alacağı reddetme hakkını kaybetmesidir.

IX. Vaadettirenin Hak Kazanımı