• Sonuç bulunamadı

TBK md. 36/1 gereği, sözleĢme tarafları olan vaadeden ve vaadettiren, sözleĢmeyi hile nedeniyle iptal edebilirler. Aynı hükmün ikinci fıkrasına göre ise, üçüncü bir kiĢinin hilesi sonucu bir sözleĢme yapan taraf, sözleĢmenin yapıldığı sırada karĢı tarafın hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleĢmeyle bağlı değildir. Dolayısıyla sözleĢme taraflarından biri lehdarın hilesini biliyor veya bilebilecek durumda ise, diğer taraf sözleĢmeyi iptal edebilir.

Üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede, hileyi bir üçüncü kiĢi olan lehdarın yapmıĢ olması özellik arz eder68

. Eğer lehdarın hilesi taraflardan birince biliniyor veya bilinebilecek durumda ise hileye uğrayan diğer taraf, TBK md. 36/2 hükmü gereği sözleĢmeyi iptal edilebilir. Fakat lehdarın hilesi taraflarca bilinmiyor ise, TBK md. 36/2‟nin lafzına bağlı kalınırsa, sözleĢmenin taraflarca iptal edilemeyeceğini söylemek

66 Buz, V.: Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar, Ankara 2005, s. 453. 67 Kılıçoğlu-Yılmaz, s. 1763.

68

Örneğin vaadettiren üçüncü kiĢi yararına bir hayat sigortası sözleĢmesi yapmıĢtır. Fakat vaadeden sigortacıya sunulan sağlık raporu doktor tarafından hileli olarak hazırlanmıĢtır. Bu hileyi vaadettiren ve vaadeden bilmemektedir, ancak lehdar bilmekte ve susmaktadır. Örnek için bkz. von Tuhr/Escher, s. 249.

86

gerekir69. Oysa üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede lehdarın, TBK md. 36/2 anlamında üçüncü kiĢi sayılsa bile, sözleĢmede belirlenmiĢ edim ona ifa edileceğinden özel bir konumu vardır. Bu nedenle, vaadettirenin hileyi bilip bilmemesinden bağımsız olarak, vaadeden yine de sözleĢme ile bağlı kalmak zorunda olmamalı, dolayısıyla hile yapmıĢ olan lehdara ifada bulunmamak için irade sakatlıklarına dayalı iptal hakkını kullanabilmelidir. Zira lehdar sözleĢmeye tamamen yabancı değildir.

Vaadeden bakımından sözleĢmenin karĢı tarafı olan vaadettiren kadar önemli olmasa da, sözleĢmenin “katılanıdır”70

. Ġlk olarak belirtmek gerekir ki, bu durumda TBK md. 129/2 gereği lehdarın alacak hakkı geri alınabilir durumda ise, geri alma yetkisi kullanılarak lehdara tanınan alacak hakkı sona erdirilebilir. Fakat geri alma yasağı baĢlamıĢ veya alacak hakkını geri alma yetkisi kendisine tanınan taraf bu hakkı kullanmıyor olabilir. Bir diğer çözüm yolu ise, hilenin aynı zamanda saikte hata teĢkil etmesi nedeniyle, hata hükümlerine dayanarak sözleĢmeyi iptal etmektir71

. Ancak hata esaslı değil ise bu çözüm yolu da iĢe yaramaz hale gelecektir. Öğretide von Tuhr hakkaniyete aykırı bu durumun çözümü için, üçüncü kiĢinin tehdidini düzenleyen TBK md. 37/2 (OR md. 28/2) hükmünün kıyasen uygulanması çözümüne yönelmiĢtir. Bu hükme göre: “Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer

taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat ödemekle

69 Fakat sözleĢmede üçüncü kiĢinin hilesinin söz konusu olabilmesi için, hileli davranıĢta bulunan

üçüncü kiĢinin fiillerinin sözleĢme taraflarında birine atfedilemiyor olması gerekir. Aksi halde, hile artık üçüncü kiĢinin hilesi değil, sözleĢme taraflarından birinin hilesi sayılır: KocayusufpaĢaoğlu, s. 462, 463. Ġfa yardımcısının hilesi de sözleĢme taraflarına atfedilen fiillerden sayılmalıdır. Üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede lehdarın vaadettirenin bir hakkı kullanmak üzere yetkilendirdiği kiĢi olduğu için ifa yardımcısı olduğunu ileri süren görüĢ kabul edilecek olursa, lehdarın hilesi zaten vaadettirenin hilesi sayılacağından, kıyasen uygulama çözümüne hiç gerek kalmayacaktır. Fakat bize göre ifa yardımcısı görüĢü yerinde değildir. Zira lehdar ifayı talep ederken vaadettirenin değil, kendi bağımsız alacak hakkına dayanmaktadır. Bu görüĢ ve eleĢtirisi için bkz. Ġkinci Bölüm, V, C, 1.

70 Lange, s. 659 ve özellikle dn. 23.

87

yükümlüdür”. Yani lehdarın hilesi söz konusu olduğunda, vaadettiren hileyi bilmiyor

olsa bile, vaadeden hakkaniyet gerektiriyorsa vaadettirene bir tazminat ödeyerek sözleĢmeyi iptal edebilir72

. Kıyasen uygulama çözümünden söz ederken von Tuhr, hileye uğrayanın vaadeden, hileyi bilmeyenin ise vaadettiren olması ihtimali

üzerinde durmuĢtur. Oysa vaadettiren hileye uğradığı vakit, vaadeden hileyi bilmiyor ise yine aynı sorunla karĢılaĢılacaktır. Esasında kıyasen uygulama görüĢü, lehdara borçlu olanın vaadeden olduğu düĢüncesinden yola çıkmaktadır. Fakat vaadettiren, vaadedenin lehdara karĢı bir borç üstlenmesi için, hemen her zaman karĢılık iliĢkisinde vaadedene karĢı bir borç altına girer. Hile ile yaptığı bu sözleĢme onun vaadedenden olan bir alacağını lehdara yönlendirmesi veya karĢılık iliĢkisinde bir borç altına girmesine neden olur. Dolayısıyla, lehdarın hilesi sadece fiilen lehdara edimde bulunacak olan vaadedeni etkilemez, vaadettiren de bu hileden etkilenir. Kanımızca vaadettiren de lehdarın hilesinden korunmayı en az vaadeden kadar hak etmektedir. Daha da açıkçası, bu durumda vaadedeni koruyup vaadettireni bu korumanın dıĢında bırakmanın menfaat dengesi bakımından açıklanabilir bir tarafı yoktur. Bu nedenle TBK md. 37/2‟nin kıyasen uygulanması görüĢü, vaadettirenin uğradığı hile bakımından da kabul edilmelidir.

Üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede hileye uğrayan tarafın lehdar olma ihtimali de vardır. Lehdar alacağı kabul veya ret açıklamalarını hile sonucunda yapmıĢ olabilir. Lehdarın alacağı kabul veya ret açıklaması yenilik doğuran hakların kullanılması

72 von Tuhr/Escher, s, 249; kıyasen uygulama bakımından aynı yönde çözüm için bkz. Akyol, s. 215.

Öz‟e göre ise bu durumda hile dürüstlük kuralı gereği tarafların hilesi gibi göz önünde bulundurulmalıdır: Oğuzman/Öz, N. 1329.

88

niteliği taĢır73

. Yenilik doğuran hakların kullanılması irade sakatlığı sonucunda gerçekleĢmiĢ ise, bu hakların kullanılması iptal edilebilir74

. Ġlk ihtimal lehdarın ret açıklamasında bulunması için ona hile yapılmasıdır. Vaadeden ifayı talep edebilecek iki alacaklının bulunmasını ve lehdarın borca aykırılık halinde kendisine karĢı bağımsız talepler ileri sürmesini istememiĢ olabilir. Bu nedenle lehdarın alacak hakkını reddetmesini ve sözleĢmeyi eksik üçüncü kiĢi yararına sözleĢme olarak ifa etmeyi amaçlamıĢtır75

. Bunun yanında vaadeden lehdara alacağı kabul açıklamasında bulunması için hile yapmıĢ olabilir. Katıldığımız görüĢe göre, vaadeden lehdardan olan bir alacağı ile lehdara karĢı olan bir borcunu, lehdar kabul açıklamasında

bulunmadan takas edemez76. Vaadeden takas hakkını kullanabilmek amacıyla hile ile lehdarın kabul beyanında bulunmasını sağlamıĢ olabilir. Bunun yanında vaadettiren lehdarın kabul açıklamasında bulunmasını sağlamak için hileye baĢvurmuĢ olabilir. Kendisine değer iliĢkisindeki alacağının ifa edilmesi üzerine bir üçüncü kiĢi yararına sözleĢme yapıldığı bildirilen lehdar, ifa modalitelerinin de değer iliĢkisinde

kararlaĢtırıldığı gibi olacağı yönünde haklı bir güvene sahip olur. Bu durumda vaadettiren, lehdara karĢı, dürüstlük kuralından kaynaklanan bir açıklama yapma yükümlülüğü içindedir. ĠĢte bu açıklamayı yapmaz ve lehdarın farklı ifa modaliteleri

73 Kabul beyanı için bu yönde bkz. Akyol, s. 195; Barz, H. G.: Das Zurückweisungsrecht des Dritten

beim Vertrage zugunsten Dritten, Kirchhain 1932, s. 14; ret beyanı için bu yönde bkz. Akyol, s 186;

Eren, s. 1180.

74 Buz, s. 453.

75 Eksik üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede lehdarın borca aykırılık dolayısıyla uğradığı zararı doğrudan

vaadedenden talep edemeyeceği yönünde bkz. Huguenin, s. 332; Tandoğan, s. 68; von

Tuhr/Escher, s. 237. Ayrıca alacak hakkının reddedilmesi halinde tam üçüncü kiĢi yararına

sözleĢmenin eksik üçüncü kiĢi yararına sözleĢme olarak da ifa edilebileceği yönünde bkz. Bayer, s. 351.

89

ile kararlaĢtırılmıĢ bir alacak hakkını kabul etmesine sebep olursa, bu vaadettirenin pasif bir davranıĢı ile hile yaptığı anlamına gelir77

.

Son olarak değer iliĢkisinin hile sonucunda kurulmuĢ olmasının, üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeye bir etkisinin olup olmayacağı incelenmelidir. Kural olarak iki iliĢki geçerlilikleri bakımından birbirinden tamamen bağımsızdır. Dolayısıyla değer iliĢkisinin hile nedeniyle iptal edilebiliyor olması üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin de iptal edilebileceği sonucunu doğurmaz. Fakat değer iliĢkisini kuran hileli davranıĢ ile üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin kurulması arasında bir nedensellik iliĢkisi olabilir. Bu durumda değer iliĢkisi iptal edildikten sonra üçüncü kiĢi yararına sözleĢmenin de bu davranıĢ nedeniyle iptal edilmesi, TBK md. 36/2 hükmü gereği vaadedenin hileyi bilip bilmemesine bağlıdır78.