• Sonuç bulunamadı

Hukukî Sonuçları

TBK md. 27/1‟e göre: “Kanunun emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine,

kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” TBK md. 27/2 ise, kısmî hükümsüzlük halini düzenlemektedir. Bu

hükme göre: “Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması,

diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin

50

Cohen-Martens, s. 6; karĢ. Hellwig‟e göre menfî zarar sözleĢmenin geçerliliğine güvenden kaynaklandığı için bu güven ancak sözleĢme tarafına ait ise korunur. Dolayısıyla menfî zararın tazmini talebi lehdara değil yalnızca sözleĢme taraflarına ait olmalıdır: Hellwig, s. 261.

79

yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.”

Kanunda üçüncü kiĢi yararına sözleĢme bakımından ayrık bir düzenleme olmadığına, sözleĢme katılanlarının menfaati de ayrı bir amaçsal yorumu gerektirmediğine göre, bu düzenlemedeki kesin ve kısmî hükümsüzlük yaptırımı, üçüncü kiĢi yararına sözleĢme bakımından da geçerli olmalıdır52

.

SözleĢme baĢtan itibaren kesin hükümsüz olduğundan, bunun sonucu lehdarın alacak hakkını kazanmamıĢ olmasıdır. Lehdar hükümsüzlüğe rağmen vaadedene ifa

talebinde bulunursa, vaadeden sözleĢmenin hükümsüz olması dolayısıyla onun lehine bir alacak hakkı doğmadığı itirazında bulunabilir53

.

Üçüncü kiĢi yararına sözleĢmede kısmî hükümsüzlük bakımından özellik arz edebilecek olan husus, sözleĢmede sadece yetkilendirme kaydının veya bu kayda dayanarak yapılan lehdar belirlemesinin hükümsüz olması halidir. Uygulamada sözleĢmeler çoğu zaman karĢılıklı iki tarafa borç yükleyen sıradan sözleĢmeler olarak düzenlenmekte, bu sözleĢmeye bir yetkilendirme kaydı konularak tam üçüncü kiĢi yararına sözleĢme elde edilmektedir54. Böyle durumlarda hükümsüzlüğün yalnızca yetkilendirme kaydını etkilemesi, vaadeden ve vaadettirenin karĢılıklı edim

yükümlülüklerine sirayet etmemesi mümkündür. Eğer durum bu ise, geriye geçerli bir sözleĢme olarak ayakta tutulabilecek anlamlı bir bütün kalmaktadır. Fakat sadece yetkilendirme kaydı veya bu kayda dayanarak yapılan belirlemenin hükümsüz olması halinde, sözleĢmenin geri kalanının akıbetinin ne olacağı tartıĢmalıdır. Öğretide

52 Ġstanbul ġerhi/Öz, TBK 129, N. 4. 53

Hellwig, s. 292. Hellwig‟e göre bu durumda vaadedenin sözleĢmenin geçersizliği ve borcunun bulunmadığı yönünde bir menfî tespit talebinde bulunmaya yönelik hukukî yararı vardır.

54 SözleĢmenin böylesine yapısal bir ikilik içerdiği, bunun ana-yan sözleĢme (haupt- nebenvertrag)

80

isabetli olarak, hükümsüzlüğün tam olarak hangi aĢamada meydana geldiği tespit edilerek bir ayrım yapılmıĢ ve buna göre çözüm üretilmiĢtir. Burada ilk olarak Ģu ayrımı yapmak gerekir: SözleĢmedeki hükümsüzlük, bizatihi yetkilendirme kaydının geçersiz olmasından mı, yoksa buna bağlı olarak yapılan lehdar belirlemesinin hükümsüz olmasından mı kaynaklanmaktadır?

Eğer lehdarın belirlenmesi hükümsüz ise, ancak yetkilendirme kaydının bizatihi kendisinde bir hükümsüzlük sebebi bulunmuyor ise, sözleĢme tam üçüncü kiĢi yararına sözleĢme olarak kalmaya devam eder. Örneğin, A ve B bir eser sözleĢmesi yaparlar. B, A‟dan olan alacağının bir kısmıyla kendi borçlarını ödemek amacıyla bu sözleĢmeye üçüncü kiĢiyi yetkilendirme kaydı koyar ve lehdarı belirleme yetkisini kendi elinde tutar. B daha sonra borçlu olduğu C‟yi lehdar olarak atar. Fakat belirlemeyi yaptığı sırada ayırt etme gücünü haiz bulunmadığını ispat eder ve belirleme hükümsüzdür. Yetkilendirme kaydında ise hükümsüzlük mevcut değildir. Fakat lehdar sıfatına sahip bir kimse bulunmadığı için, vaadettiren yeni bir lehdar atamalıdır55

. Bize göre, bu ihtimalde vaadettirene yeni bir lehdar atama yetkisi verilmesi yanında, lehdarın alacağı reddettiği hallerde ortaya çıkabilecek diğer sonuçlar da hesaba katılmalıdır. Zira ret halinde de, hükümsüzlük halinde de lehdar alacak hakkını elde edememektedir. Dolayısıyla vaadettiren ile vaadedenin durumu benzer Ģekilde değerlendirilebilir. Bu nedenle, yeni bir lehdar belirleme yanında, tarafların iradesi bu yönde ise, edimin vaadettirene ifa edilebileceği de kabul edilmelidir56.

55 Hellwig, s. 292.

56 Alacak hakkının reddi halinde edimin vaadettirene ifasının talep edilebileceği yönünde bkz. Bayer,

81

Eğer hükümsüzlük lehdarın belirlenmesinden değil, bizatihi yetkilendirme kaydının kendisinden kaynaklanıyorsa, artık üçüncü kiĢiyi yetkilendirme kaydı hükümsüz sayılır ve bu kaydı ihtiva etmeyen sözleĢme sıradan bir borç iliĢkisine dönüĢür. Örneğin A ve B bir hizmet sözleĢmesi yaparlar. C‟ye borçlu olan B borcunu ödemek için A ile yaptığı sözleĢmeye bir kayıt koyarak, gelecek 2 yıl boyunca doğacak tüm ücret alacaklarının C‟ye ödenmesi konusunda bir üçüncü kiĢi yararına sözleĢme yapar. TBK md. 410/2 gereği hizmet akdinden doğan gelecekteki ücret alacaklarının devredilmesi geçersizdir. Kanundan doğan temlik yasakları normun koruma amacı gereği sonradan kararlaĢtırılan üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeye de

uygulanacağından57, yetkilendirme kaydının bizatihi kendisi geçersizdir. Bu durumda

da ilk ve en olası ihtimal sözleĢmenin alacaklısı olan vaadettirenin ifanın kendisine yapılmasını talep etmesidir. Yukarıdaki örnek için bu ihtimal geçerlidir. Fakat bir diğer ihtimal, TBK md. 27/2 gereği üçüncü kiĢiyi yetkilendirme kaydının geçersizliği halinde tarafların bu sözleĢmeyi hiç yapmayacak olmaları nedeniyle sözleĢmenin tamamen hükümsüz hale gelmesidir58. Dolayısıyla bu ihtimalde de önemli olan taraf iradeleridir. Zira tarafların sözleĢmeyi yeni ve geçerli bir yetkilendirme kaydı oluĢturarak yeniden tam üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeye dönüĢtürmeleri de mümkündür.

IV. Tam Üçüncü KiĢi Yararına SözleĢmede Ġrade Sakatlıkları

Yararlananın Edimi Ret Hakkı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk AraĢtırmaları Dergisi

2016 (Cevdet Yavuz‟ a Armağan Özel Sayısı), C. 22, S. 3, s. 1817.

57

Dörner, s. 175.

58 TBK md. 27/2 ile benzer içerikli BGB § 139 hükmünden yola çıkan bu açıklamalar için bkz.

Hellwig, s. 292. Hellwig üçüncü kiĢi yararına sözleĢmeyi “hauptvertrag” ve “nebenvertrag”, yani ana

sözleĢme ve yan sözleĢme olarak ikiye ayırmıĢ ve üçüncü kiĢiyi yetkilendirme kaydını yan sözleĢme olarak adlandırıp, sözleĢmeden doğan geri kalan tüm yükümlülükleri ana sözleĢmenin içinde saymıĢtır. Dolayısıyla o bu ayrımı yaparken yetkilendirme kaydının kendisinin geçersiz olmasını yan sözleĢmenin geçersizliği, lehdarın kiĢiliği dolayısıyla ortaya çıkmıĢ geçersizliği ise onun belirlenmesindeki geçersizlik olarak ifade etmiĢtir: Hellwig, s. 292.

82 A. Genel Olarak

TBK‟da düzenlenmiĢ olan irade sakatlıkları hükümleri, üçüncü kiĢi yararına sözleĢme bakımından da sıradan borç iliĢkilerinde olduğu gibi uygulama alanı bulur59. Fakat TBK‟daki irade sakatlığı hükümleri iki katılanlı sözleĢme iliĢkilerini model almıĢtır. Lehdarın da alacaklı olarak sözleĢmeye dâhil olması, irade

sakatlıkları bakımından özellik arz eden durumlar ortaya çıkmasına neden olabilir. AĢağıda irade sakatlıklarının türleri incelenirken, bunların yalnızca üçüncü kiĢi yararına sözleĢme bakımından özellik arz eden unsurlarına değinilecektir.