• Sonuç bulunamadı

4.4. SSCB Dönemi ve Bağımsızlık Sonrasında Azerbaycan’da Eğitim-Öğretime

4.4.2. Latin Esaslı Yeni Türk Alfabesi ve 1926 I. Bakü Türkoloji Kurultayı

1920’li yıllarının başından itibaren bir Türkoloji Kurultayı’nın yapılmasının gerektiği düşüncesi gündeme gelmiştir. Aleksandr Nikolayeviç Samoyloviç’in de aralarında bulunduğu bir grup Türkolog, Petersburg’da bir toplantı yaparak bu konuyu detaylı bir şekilde görüşmüşlerdir. O zamanlar Türk topluluklarının Latin alfabesine geçmesini isteyen Merkezî Rus hükûmeti de bu kongreyi desteklemiştir. Böylece hem Rus merkezî yönetiminin adamları hem de Çobanzâde, Hocayev, Ağamalıoğlu gibi Latin alfabesini destekleyenler kurultay başlamadan halk arasında Latin alfabesinin kabulü doğrultusunda çalışmalar yapmaya başlamışlardır (Buran, 2010:290).

Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzâde ve Mirza Bala Memmedzâde başta olmak üzere bu kurultayın yapılmasına karşı çıkan aydınlar ve devlet adamları da olmuştur. Ayrıca Moskova’nın pantürkist ve düşman ilan ettiği Enver Paşa da bu kurultayın yapılmasına karşı çıkanlardan olmuştur (Buran, 2010:290).

Bütün bu karşı çıkmalara rağmen 26 Şubat 1926 tarihinde Umumittifak Şarkiyat Cemiyeti ve Azerbaycan Tatkik Cemiyeti’nin teşebbüsü ile Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Samet Ağamalı oğlunun başkanlığında Türk Medeniyet Sarayı’nda I. Türkoloji Kurultayı yapılmış ve 6 Mart’a kadar devam etmiştir. Bu kurultayda Azerbaycan edebî dilinin, alfabenin ve yazımın iyileştirilmesi; ilköğretim, ortaöğretim ve üniversitelerde bütün derslerle ilgili değişiklikler yapılması gerektiği gibi meseleler tartışılmıştır (Abdullayev, 1966:305).

Alman Menzel, kurultayın Wilhelm Radloff’un şerefine geçirilmesini teklif etmiş ve bu teklif Samet Ağamalığlu tarafından kabul edilmiştir. Bunun üzerine Türk heyetleri de kurultayın Gaspıralı İsmail Bey’e ithaf edilmesini teklif etmişlerdir.

Böylece kurultay, Alman ve Türk heyetlerinin önerileriyle Radloff ve Gaspıralı’ya ithaf edilmiştir. Kurultay “Tarih”, “Etnografya”, “Dillerin Akrabalığı”, “Türk Dilleri”,

“İmlâ”, “Terminoloji”, “Alfabe”, “Edebî Dil”, “Öğretim Yöntemleri”, “Memleket Tanıtımı”, “Edebiyat Tarih” ve “Kültürel Kazanım” gibi 12 bölümde 17 oturum hâlinde yapılmış ve burada 38 bildiri sunulmuştur (Nerimanoğlu, 2005:5).

Türkoloji Kurultayı’na 93’ü Türk, 38’i diğer halklardan olmak üzere 131 delege katlımıştır. Ali Bey Hüseyinzâde, Marr ve Lunaçarski kurultaya onur üyesi olarak davet edilmiş ve başkanlık divanı üyeliğine seçilmişlerdir. Ayrıca Fuat Köprülü, Krımski, Poppe, Ligeti, Aşmarin gibi Türkolog bilim adamları da bu kurultaya katılmışlardır.

Kurultaya katılan Türkologların sunduğu bildirilerin bir kısmı şöyle sıralanabilir:

V. V.Barthold,

“Türk Halklarının Tarihinin Çağdaş Durumu”

S. F. Oldenburg,

“Türk Halkları Arasında Yurtseverlik Çalışmalarının Yöntemleri”

A. A. Müler,

“Türk Halklarının Tasviri Sanatı”

F. Köprülüzâde,

“Türk Halklarının Edebî Dillerinin Gelişimi”

A. N. Samoyloviç,

“Türk Dilinin Öğrenilmesinin Bugünkü Durumu”

B. S. Çobanzâde,

“Türk Lehçelerinin Yakın Akrabalığı”

B. S. Çobanzâde,

“Bilimsel Terminoloji Sistemi”

H. Zeynallı,

“Türk Dillerinde BilimselTerminoloji Sistemi”

A. R. Zilfeld-Simumyagi,

“Türk Dillerinde Bilimsel Terminolojinin Oluşma Prensipleri Meselesi”

S. Y. Malov,

“Kadim Türk Dillerinin Öğrenilmesinin Çağdaş Durumu ve Perspektifleri”

F. Ağazâde,

“Türk Dillerinde Doğru Yazma”

N. F. Yakovlev,

“Türk Halklarının Sosyal ve Medeni Şartlarına Göre Alfabe Sisteminin Kurulması Problemleri”

C. Mehmetzâde,

“Türk Halklarının Alfabe Sistemleri”

Kemanov,

“Türk Dillerinin Öğretim Yöntemlerinin Esasları”

N. N. Poppe,

“Türk Dilleri ile Altay Dillerinin Akrabalığının Tarihî ve Çağdaş Durumu”

T. Menzel,

“Balkan Türk Edebiyatı Araştırmaları ve Sonrası”

L. V. Şerban,

“İmlânın Temel Prensipleri ve Bunların Sosyal Değeri”

L. V. Şerban,

“Ana Dili Öğretiminde Yeni Yöntemler”

R. Y. Açaryan,

“Türk ve Ermeni Dillerinin Karşılıklı İlişkileri” (Nerimanoğlu, 2005:5).

I. Türkoloji Kurultayı’nda Türk dillerinin yedi önemli problemi tartışılmıştır:

1. Alfabe sorunu,  2. Yazım sorunu,  3. Terim sorunları,  4. Öğretim yöntemleri, 

5. Akraba ve komşu dillerin karşılıklı ilişkileri,  6. Edebî dil ve ortak edebî dil sorunu, 

7. Kök dil teorisi ve Türk dilinin tarihî sorunları (Nerimanoğlu, 2005:6). 

Türkoloji Kurultayı’nda tartışılan en önemli meselelerden biri de alfabe meselesi olmuştur. Kurultayda iki farklı düşünce yer almıştır. Bazı üyeler yeni Latin alfabesinin kabul edilmesini, bazıları ise Arap alfabesi üzerinde değişiklikler yapılarak kullanılmasını savunmuşlardır. 7’ye karşı 101 oyla Latincilerin teklifi kabul edilmiş ve aşağıdaki kararname kabul edilmiştir:

“Yeni Latin alfabesinin, Arap alfabesi ve ıslah edilmiş Arap alfabesi üzerindeki üstünlüğünü ve teknik açıdan kolaylığını, keza Arap alfabesine oranla yeni alfabenin medeni-tarihî açıdan ve terakki itibariyle son derece büyük ehemiyyetini dikkate alarak, Kurultay bütün Türk-Tatar halklarına ve diğer halklara bu ıslahatı kendi aralarında yapabilmek için Azerbaycan’ın ve Sovyetler İttifakı’nın başka mahallar ve cumhuriyetlerinin tecrübe ve metodunu öğrenmeyi tavsiye ediyor (Abdullayev, 1966:305).”

Bu zamanlar Samet Ağamalı oğlu “Ekim İnkılâbı ve Yeni Alfabe” adlı makalesinde şöyle yazmıştır:

“...Azerbaycan halkının haddi hesabı olmayan hastalıkları, çözülmesi zorunlu olan önemli sorunları vardı. Bu mesleleler içerisinde en mühim olanı halkın medeni yükselişi meslesiydi. Bu cephede de en başta dikkati ceken Arap alfabesinin işe yaramazlığı, onun medeni yükselişimize mani olmasıydı....Alfabe meselesinde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti başka ülkelerden önde gitmiş ve bu alfabe meselesi “Şarkta İnkılâp” adını almıştır. Bu medeni inkılap Azerbaycan’da sağlamlaştırıldıktan sonra giderek uyanmakta olan İslam milletlerinin de bütün muvaffakiyet ve galibiyeti temin olunmuş sayılacaktır....(Abdullayev, 1966:306).”

Üst Sovyet siyasi dairelerinin Latin alfabesinin kabul edilmesini istemelerinin asıl sebebi, o zaman Arap alfabesinin kullanan Türkiye’yle ilişkiyi kestirebilmek ve böylece Türk halklarını birbirinden ayırmak olmuştur (Nerimanoğlu, 2005:6).

Azerbaycan’da alfabe reformu kadim zamanlara kadar uzanan tarihî bir problem olmuştur. Çağdaş dönemde bu meseleyi ilk kez gündeme getiren ve gerçekleştirmeyi başaran Mirza Fetheli Ahundov olmuştur. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Döneminde (1918-1920) alfabe tartışmaları tekrar gündeme getirilmiştir. Arap alfabesinin tashihi, geliştirilmesi veya yeni Latin esaslı alfabeye geçilmesi

“Azerbaycan” gazetesinde sık sık müzakere edilmiştir. Bu müzakerelerin devamı olarak 1920 yılında S. M. Ganizâde, H. Şahtahtlı, Tomeşaveski ve H. Cavit’ten oluşan yeni alfabe komisyonu kurulmuştur. Fransız Türkolog Juze, bu komisyonun başkanı olmuştur. 5 Ocak 1921 tarihinde Azerbaycan Eğitim Komiserliği eski alfabeden yeni alfabeye geçmek hakkında karar vermiştir. 1922 yılının Nisan ayında “Yeni Türk Alfabesi” komitesi oluşturulmuştur. Bu komiteye Azerbaycan Merkezî Yürütme Komitesinin başkanı Samet Ağamalıoğlu başkanlık etmiştir.

20 Ekim 1923 tarihinde Azerbaycan hükûmeti “Yeni Türk Alfabesinin Devlet Alfabesi Olarak Kabul Edilmesi” adlı kararını ilan etmiştir. 16 Mart 1925 tarihinde Azerbaycan’da Sovyetler Kurultayı’nın kararıyla birinci dereceli okullar Latin alfabesine geçmiştir. Yani Latin alfabesine geçmenin tebliği, daha XX. yüzyılın başlarında başlamıştır. Arap alfabesini kaldırmak hedef seçilmiş, Kiril alfabesinin

gelecek yolunu açmak için Latin alfabesi meselesini ön plana çıkarılmıştır (Nerimanoğlu, 2005:7).

Kurultayda yazım konusunda da birçok tartışma yaşanmıştır. Kurultay delegelerinin büyük bir kısmı fonetik yazımı savunmuştur. Kurultay üyelerinin çoğu konuşulduğu gibi yazmak gerektiğini düşünse de ihtiyaç doğrultusunda morfolojik ve tarihî-geleneksel yazım özelliklerinden yararlanılabileceğini belirtmiştir.

Kurultayda terim meseleleri üzerinde de önemle durulmuştur. Bilim adamları terimlerdeki Arapçalaşma, Farsçalaşma, Avrupalaşma, Türkçeleşme ve demokratlaşma yönünde fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Bekir Çobanzâde’nin bu konudaki tespitleri fikir ayrılığına düşen kurultay üyelerini yönlendirmiş ve onlara terim sorununun Türk dili, Arap-Fars dilleri ve Avrupa-Rus dilleri kaynaklı olarak çözülebileceği fikrini benimsetmiştir. İhtiyaç doğrultusunda Batı ve eski Türk dillerinden yararlanma yoluna gidilebileceği ancak esas olarak terimlerin Türkçe olması gerektiği vurgulanmıştır.

Kurultayda ayrıca ana dilinin öğretim yöntemleri konusunda Avrupa standartlarıyla geleneksel yöntemlerin birleştirilmesi fikri kabul görmüştür.

Kurultayda akraba ve komşu dillerin ilişkilerinin durumu, özellikle Altay dilleri arasındaki ilişkiler üzerinde durulmuştur. Edebî dil ve ortak edebî dil sorunu üzerinde duran Türkologlar ortak iletişim dili konusunu da tartışmıştır. Kök dil teorisi ve Türk dilinin tarihî sorunları müzakere edilerek Türk dilinin tarihî ses bilgisi, yapı bilgisi, söz varlığı ve cümle bilgisinin eksiksiz ortaya konulması, karşılaştırmalı gramerinin yazılması, etimolojik sözlüklerin hazırlanması konusunda işbirliği yapılmasına karar verilmiştir.

Uzun müzakereler sonucunda 6 Mart 1926 tarihinde kurultay tamamlanmıştır.

Kurultayın kabul ettiği şu beyannameler onun tarihî önemini bir daha gözler önüne sermiştir:

1) Çeşitli yerlerde Türkoloji merkezleri kurulmalıdır.

2) Bu Türkoloji merkezlerinin görevleri şunlar olmalıdır:

a) Türkolojiyle ilgili her türlü malzemenin toplanması, yayımlanmış olanların mikrofilmlerinin alınması,

b) Bütün yerli el yazmalarının toplanması ve mikrofilmlerinin alınması,

3) Bütün yerli Türkoloji merkezleri birbirleriyle ilişki içinde olmalı, bu konuda yardımlaşmalıdır.

4) Türk bilim adamlarının bilimsel çalışmalara etkin olarak katılımı sağlanmalıdır.

5) Bu protokollerin, kurultay tutanaklarının basımı için Azerbaycan heyetinden Bekir Çobanzâde, Zilfeld ve Cebiyev’den oluşan üç kişilik bir komisyon oluşturulmalıdır.

6) İkinci kurultay iki yıl sonra Semerkant’ta toplanmalıdır (Buran, 2010:298).

İki yıl sonra Semerkant’ta yapılması planlanan ikinci kurultay gerçekleştirilememiştir. I. Bakü Türkoloji Kurultayı’ndan sonra 1927 yılında Kırım’da, 1928 yılında Semerkant’ta ve 1930 yılında Almata’da “İmlâ Konferansları”

düzenlenmiştir. 1932 yılından itibaren düzenlenmeye başlanan “Türk Dili Kongreleri”

1976 yılında Almata’da, 1980 yılında Taşkent’te, 1988 yılında Aşkabat’ta yapılan

“Sovyet Türkoloji Kongreleri” I. Bakü Türkoloji Kurultayı’nın etkisiyle yapılmıştır.

1936 yılında Aşkabat’ta düzenlenen “Türkmenoloji Kongresi”yle Bakü Türkoloji Kurultayı ile başlayan süreç tersine dönmüştür. Bu kongrede “alfabe, yazım ve Marksist-Leninist klasiklerin çevrilmesi ve yaygınlaştırılması” meseleleri görüşülmüş ve Kiril alfabesine geçiş yönünde görüşmeler yapılmıştır. Bu kongreyle beraber Latin alfabesini isteyen Türkçü aydınlar ve Türkologlar tutuklanmaya başlamış ve Türkiye ile Rusya arasında 1920’li yıllarda başlayan Türkoloji alanındaki bilimsel işbirliği 1928 yılında Türkiye’nin Latin alfabesine geçmesiyle 1930’lu yıllarda son bulmuştur (Buran, 2010:300).

Nerimanoğlu I. Bakü Türkoloji Kurultayı’yla ilgili görüşlerini şöyle belirtmiştir:

“1926’cı yıl I. Bakü Türkoloji Kurultayı aslında bir insanlık dramıdır. Bu kurultaya katılan 100’den çok aydının hapsi veya öldürülmesiyle sonuçlanan bu kurultay 30’lu yılların Sovyet-Stalin diktatör rejiminin ne kadar gaddar bir içeriğe sahip olduğunu gösteren en önemli belgedir. 20’li yılların sonu ve 30’lu yılların başlarında repressiyaya uğrayan, hapislerde çürüyen veya kurşuna dizilerek öldürülen Türkologların çoğu 1926 yılı I.

Türkoloji Kurultayı’nın katılımcılarıydı (Nerimanoğlu, 2005:3-4)”.

Bakü Türkoloji Kurultayı’na katılan Türk soylu Sovyet vatandaşlarının büyük bir bölümü repressiya kurbanı olmuş ve 1937-1938 yıllarında kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Hatta bu kıyım o kadar çok ilerlemiştir ki Türk soylu olmayan Samoyloviç, Zilfeld gibi bilim adamlarının yanında kurultaya katılan ancak Türkolog olmayan İ. Barahov, H. Cebiyev gibi aydınlar da öldürülmüştür (Buran, 2010:301:302).

4.4.3. Azerbaycan’da Sovyet Okulu ve Eğitim-Öğretime Yönelik Çalışmalar

Benzer Belgeler