• Sonuç bulunamadı

4.6. Azerbaycan’daki Okullarda Azerbaycan Türkçesinin Öğretiminin Gelişim

4.6.5. Azerbaycan’da İlk “Cemiyet-i Hayriye” Kurumlarının Azerbaycan Türkçesiyle

Burjuva-demokratik inkılâbından sonraki yıllarda, 1905-1907 yıllarında, Azerbaycan’ın medeni hayatında büyük gelişme olmuştur. Başka alanlarda olduğu gibi halk eğitimi alanında da daha keskin talepler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu zamanlarda Bakü’de “Nicat”, “Neşr-i Maarif”, “Saadet”, “Ümit” gibi hayır kurumları kurulmaya başlamıştır. Bu kurumların asıl amacı, eğitim-öğretimden mahrum kalmış Müslüman halkını cahillikten kurtarmak olmuştur.

Bakü’de Müslümanlar arasında ilme olan ilgiyi artırmak için 1906 yılında

“Neşr-i Maarif” kurumu kurulmuştur. Bu kurumun tüzüğü 1 Ağustos’ta onaylanmıştır.

Kurumun başkanı Hacı Zeynalabdin Tagiyev ve M. G. Hacınski; kâtibi ise A. İ. Caferov olmuştur. Bu kurumun asıl amacı, Bakü’deki Müslümanlar arasında bilgiyi yaygınlaştırmak, var olan okullara yardım etmek, yeni okul, kütüphane açmak ve öğretmenler yetiştirmek olmuştur. Bu amaçlar, tüzüğün birinci maddesinde şu şekilde dile getirilmiştir:

“Cemiyetin ümde kasdı Bakü şehrinde Müslüman cemaatinin (Azerbaycan Türkleri kasdedilir) arasında ilim ve maarifi yaygınlaştırmak, özellikle temel bilgileri, ana dilimiz olan Azerbaycan lisanını ve Rusçayı öğretmek ve bir kısım maarifin intişarına yardım etmektir (Abdullayev, 1966:295’ten, Bakü Müslüman Neşr-i Maarif Cemiyetinin Nizamnamesi, Bakı, 1906).”

Tüzüğün ikinci maddesinde bu amaca ulaşmak için kurumun yapması gereken çalışmalar şu şekilde sıralanmıştır:

a) Mevcut olan okullara maddi yardım etmek, b) Yeni açılan okulları teşvik etmek,

c) Halk için genel okuma meclisi tertip etmek ve genel okuma yerleri açmak, d) Genel okuma yerleri için kitaplar yayımlamak (Abdullayev, 1966:295’ten Bakü

Müslüman “Neşr-i Maarif” Cemiyetinin Nizamnamesi, Bakü, 1906).

Hasan Bey Zerdabî, “Neşr-i Maarif” kurumunun çalışmalarını çok beğenmiş ve bu çalışmalara büyük umutla bakmıştır. O, bu kurumun halk için çok yararlı ve gerekli bir teşkilat olduğunu sık sık vurgulamıştır. Zerdabî’nin bu kuruma verdiği değer

“Kaspi” gazetesinde yayımlanan şu sözlerinden de anlaşılmaktadır:

“Sizden ricam ben öldüğümde benim için tantanalı bir defin merasimi düzenlemeyin.

Beni sade bir şekilde sadece defnedin. Defin merasimim için nazarda tutulan bütün meblağı Müslümanlar arasında bilgiyi yayan cemiyete verin. Bu daha faydalı olur (“Kaspi” gazetesi, 29 Kasım 1907, Nu. 264).”

22 Ağustos 1906 tarihinde “Neşr-i Maarif” kurumu “Nicat” kurumu adını almıştır.

Hasan Bey Zerdabî bu cemiyetin faal üyesi olmuştur. Daha sonraki yıllarda ise Mahmud Bey Mahmudbeyov gibi eğitimciler bu kurumun en iyi üyeleri arasında olmuşlardır. Bu kurumun başkanı M. Muhtarov, İsa Bey Aşurbeyov, kâtibi ise M. B. Hacıbababeyov olmuştur. Kurumun tiyatro, edebiyat ve pedagoji bölümleri de faaliyet göstermiştir.

22 Ağustos 1906 tarihinde “Nicat” kurumu tarafından hazırlanan tüzük onaylanmıştır. Tüzüğe göre bu kurumun amacı şunlar olmuştur:

“1.Müslümanlar arasında eğitimi, bilgiyi yaymak ve Müslüman çocuklarına ilkokul, ortaokul ve yüksek okul eğitimi vermek,

2.Ana dili ve edebiyatı öğretimini geliştirmeye yardım etmek,

3.Müslüman tayfasının avamlığının olmasını muhtelif yollarla ve tedbirlerle giriftar olduğu felaketten kurtarılmasına maddi ve manevi yardım etmek (Tagiyev, 1993:41-42).”

“Nicat” kurumu, 15 Şubat 1910 tarihinde 344 sayılı mektup ile Bakü şehir Duması’na müracaat ederek son zamanlarda Müslüman toplumunun eğitime olan ilgisinin arttığını ve onların taleplerini karşılamanın zorlaştığını yazmıştır. Buna sebep olarak şunları göstermiştir:

1. İster Rus-Müslüman Okullarında isterse de Azerbaycan ilkokullarında Azerbaycan Türkçesinin öğretilmesi istendiği gibi değildir. Çünkü eğitim-öğretim süresi kısadır. Bu kısa süre içerisinde çok iş görmek mümkün değildir.

Bu da öğrencilere gerekli bilgileri vermeye olanak tanımıyor.

2. Okulda gerekli olan ders kitapları olmadığından öğrencilere yeterince okuma ödevi verilemiyor. Bu ise çok önemlidir. Çünkü ders kitaplarının, ilave okuma kitaplarını yeterli olmaması öğrencilerin okulu bitirdikten sonra da kendilerini geliştirmelerine olanak tanımıyor.

3. Genellikle, bütün yaşlı Müslümanlar Azerbaycan Türkçesine çok az vakıftırlar.

Onların dergiye, kitaba çok ihtiyaçları vardır. Bu özellikle şehir hesabına eğitim veren akşam ve cuma okullarında çok hissedilmektedir (Tagiyev, 1993:42).

“Nicat” kurumu, bu bilgileri verdikten sonra “Bakü Müslüman” kurumu için yayınevi oluşturulmasını ve orada orijinal ders kitaplarının, okuma kitaplarının, tercüme kitaplarının olmasını rica etmiştir. “Nicat” kurumu, 1907 yılında Müslümanlar için akşam kursları açmıştır. Bu kurslarda Rusçadan “Rodnoy Mir”, Azerbaycan Türkçesinden ise Mahmudeyov’un “Yeni Mektep” ders kitapları kullanılmıştır.

“Nicat” kurumunun faaliyete yeni başladığı dönemlerde Bakü’de Müslüman toplumu tarafından 7 Haziran 1907 tarihinde “Saadet” ruhani kurumu oluşturulmuştur.

Bu kurumun programı, “Nicat” kurumunun programına tamamen ters olmuştur. Burada rehberlik esasen ruhanilerin elinde olmuştur. Bu sebeple, “Saadet” kurumu oluşturulur oluşturulmaz bir ruhani medresesi açma kararı alınmıştır (Abdullayev, 1966:298).

1907 yılında “Saadet” kurumu üç esas şube ve üç hazırlık şubesi açmıştır. Ayrıca 1907 yılının Eylül ayında Bakü’de “Medrese-i Saadet” isimli bir kurum açılmıştır.

Burada 7-10 yaşındaki çocuklar eğitim görebilmişlerdir. “Saadet” ruhani kurumunun okulları için ders kitapları İstanbul veya Tebriz’den getirilmiştir. “Saadet” kurumunun

“Nicat” kurumundan farkı burada dinî etkilerin daha kuvvetli olması olmuştur. Bu okulun edebiyat ders programında esas yeri Osmanlı şair ve ediplerinin eserleri tutmuştur. Bu kurumun başkanı, başkan yardımcısı, idare heyeti üyelerinin çoğu ruhanilerden oluşmuştur.

“Saadet” kurumunun müfredatında din, İslam tarihi gibi dersler yer almıştır. Buna rağmen bu kurumda Azerbaycan Türkçesinin öğretilme durumu kötü olmamıştır.

Burada Azerbaycan’ın önemli eğitimcilerinden Ferhat Ağazâde, Üzeyir Hacıbeyov ve Mirza Abdülkadir İsmailzâde Vüsagi gibi şahsiyetler öğretmenlik yapmıştır. “Saadet”

kurumunda Azerbaycan Türkçesine ayrılan ders saati de az olmamış; birinci alfabe şubesinde haftada 10 saat, ikinci şubede 4 saat, üçüncü şubede 4 saat, birinci esas şubede ise 3 saat Azerbaycan Türkçesi dersi yer almıştır (Abdullayev, 1966:298).

1910 yılında Bakü’de “Sefa” isimli üçüncü kurum oluşturulmuştur. Bu kurumun o zamanlar Azerbaycan’da geniş şekilde yayılmış mollahenelerin karşısını almak, çocukları yeni usullü okullara yönlendirmek gibi amaçları olmuştur. “Sefa” kurumunun tüzüğünde belirlenen amaçlar şöyle sıralanmaktadır:

a) Bakü’deki mevcut medreseleri Usul-i Cedit Okulu hâline getirmek, b) Okuyucular için okuma yerleri ve kütüphaneler açmak,

c) Halka dağıtmak ve satmak için Azerbaycan Türkçesiyle ve Rusça ucuz kitaplar yayımlatmak,

d) Hükûmetin izni ile tiyatro oyunlarını sahneye koymak, müsamereler teşkil etmek,

e) Fakir Azerbaycanlı çocuklara maddi açıdan yardım etmek, onların eğitim-öğretim almasına yardımcı olmak vb. (Abdullayev, 1966:298).

1911 yılında Nuha’da (şimdiki Şeki şehri) devlet tarafından onaylanmış bir hayır kurumu daha kurulmuştur. Kurumun tüzüğünde asıl amaçlarının Nuha şehrinde ve civarında yaşayan Müslüman halkının arasında eğitim-öğretimi, özellikle de Azerbaycan Türkçesiyle eğitimi yaymak olduğu belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere, Azerbaycan’da kurulan ve faaliyet gösteren birçok hayır kurumu Azerbaycan Türkçesiyle eğitim-öğretim görüşünü savunmuş ve öğrencilerin Azerbaycan Türkçesiyle eğitim alabilecekleri okulların açılmasına zemin hazırlamıştır.

4.6.6. Azerbaycan Türkçesiyle Eğitim Veren Okulların Meydana Gelmesi ve Gelişmesi

XIX. yüzyılın sonlarına doğru Azerbaycan ekonomisinde yaşanan olumlu değişiklikler, topluma da yansımaya başlamıştır. XIX. yüzyılın ilk yarısında eğitim-öğretim, daha çok medreselerde yapılırken 1830’lu yıllara doğru Şuşa, Nuha, Bakü, Gence, Şamahı ve Nahçıvan’da Rus-Tatar okulları açılmaya başlamıştır. Rus-Tatar okullarında genellikle zengin çocukları eğitim almıştır. Bu okullarda Azerbaycan Türkçesi ve Rusçanın yanı sıra coğrafya ve dinî desrler de öğretilmiştir.

Azerbaycan’da ilk kaza okulu 1830 yılında Şuşa’da, daha sonra 1831 yılında Nuha’da, 1832 yılında Bakü’de ve 1833 yılında Gence’de açılmıştır. Bu okullarda dinî derslerin yanında Rusça, coğrafya, tarih, matematik, resim ve Azerbaycan Türkçesi dersleri de okutulmuştur (Yeşilot, 2004:27).

XIX. yüzyılın 60’lı yıllarında Rusya’da başlayan eğitime yönelik hareket, Azerbaycan’da da eğitim-öğretimin Azerbaycan Türkçesiyle yapılması düşüncesini daha da tetiklemiştir. Mirza Fetheli Ahundov, Hasan Bey Zerdabî, daha sonraki yıllarda ise M. Şahtahtlı Azerbaycan Türkçesiyle eğitim-öğretim veren okulların açılması için mücadele vermişlerdir. Gori Öğretmen Okulunun mezunları da bu işte çok önemli yer tutmuştur. Ana dili öğretimi düşüncesinin gerçekleştirilmesinde M. İ. Gasir, S. A.

Şirvanî, M. T. Sıtkı, S. M. Ganizâde, H. Mahmudbeyov, F. Köçerli, M. Mahmudbeyov, S. Velibeyov, R. Efendiyev, C. Mehmetkuluzâde, N. Nerimanov gibi eğitimcilerin önemli hizmetleri olmuştur. Onlar yeni okullar açmış, Azerbaycan Türkçesiyle program ve ders kitapları hazırlamış, Azerbaycan Türkçesinin öğretilmesini yaygınlaştırmaya çalışmıştır.

XIX. yüzyılda Azerbaycan Türkçesiyle eğitim veren ilkokullardan biri Mirza İsmail Gasir tarafından Talış bölgesinde açılmıştır. Gasir’in okulunda Azerbaycan Türkçesinin yanı sıra Rusça, Farsça ve edebiyat da öğretilmiştir. Gasir, kullandığı

materyalleri toplayarak 1894 yılında “Kanuni-Mirza İsmail Gasir” isimli bir ders materyali hazırlamıştır. O, yaklaşık 18 yıl Lenkeran’da iki sınıflı devlet ilkokulunda Azerbaycan Türkçesi ve din öğretmeni olarak çalışmıştır. O dönem Lenkeran aydınlarının çoğu ilköğrenimini Gasir’in öğretmenlik yaptığı okulda almıştır.

XIX. yüzyılda Azerbaycan Türkçesiyle eğitim veren okullar arasında Seyit Azim Şirvanî’nin okulu önemli yer tutmuştur. Şirvanî’nin eğitim-öğretime yönelik faaliyetleri üç okulla bilinmektedir. Bu okullardan biri özel okuldur. Zaharov, 1887 yılında yazdığı

“Zakafkasya Tatarları Arasında Halk Tahsili” adlı makalesinde bu okulu şöyle tanıtmıştır:

“…Öğrencilerin sayısı otuz altıdır. Onlardan on ikisi haftada 15 kuruş dokuzu 20 kuruş, on ikisi ise 25 kuruş eğitim parası veriyor. Bu molla aynı zamanda yerli şehir okulunda din öğretmenidir (H. Ahmedov, 1985:281).”

Şirvanî’nin adıyla bağlı olan ikinci okul, Bakü vilayeti ruhani meclisinin nezareti altında 1874 yılında Şamahı’da açılan bir okuldur. Bu okul, o zamanlar genel derslerin, özellikle de Azerbaycan Türkçesinin öğretildiği ilk örnek okul olmuştur. Burada din derslerinin dışında Azerbaycan Türkçesi, Rusça, Arapça ve Farsça, güzel yazı öğretilmiş; tarih, coğrafya, matematik ve diğer dersler hakkında temel bilgiler verilmiştir.

Azerbaycan Türkçesiyle eğitim veren ilkokullardan biri de dönemin meşhur öğretmeni “Sıtkı” mahlası ile tanınan Mehmettağı Seferov’un açtığı okul olmuştur. O, 1892 yılında Ordubad şehrinde Azerbaycan Türkçesiyle eğitim veren “Ahter” (Yıldız) isimli bir okul açmıştır. Bu okul, dinî okullardan tamamen farklı olmuştur. Burada yeni eğitim-öğretim yöntemleri uygulanmıştır. Okul müfredatında Azerbaycan Türkçesi, matematik, coğrafya, Farsça ve Arapça yer almıştır. Mehmettağı Sıtkı, 1894 yılında Nahçıvan’da da yeni usul bir okul açmış ve adını “Mekteb-i Terbiye” koymuştur.

XIX. yüzyılın 80’li yıllarından başlayarak Azerbaycan aydınlarının Azerbaycan Türkçesiyle eğitim veren okul açmak çabaları gittikçe artmıştır. Bakü, Şuşa, Nahçıvan, Nuha, Şamahı vs. şehirlerde eğitimciler Azerbaycan Türkçesiyle eğitim veren ilkokullar açmaya devam etmişlerdir. Bu okullardan biri de Şuşa’da Sefereli Velibeyov tarafından

açılmıştır. Yaz tatili zamanında Şuşa’ya gelip tatil yapan Gori Öğretmen Okulu Azerbaycan Şubesinin ilkokul öğretmeni olan Velibeyov, geçici de olsa burada bir okul açmış ve çocuklara eğitim vermiştir. Onun okulunda farklı seviyelerden olan 25 öğrenci eğitim-öğretim almıştır. Velibeyov, derslerinde sesli yöntem kullanmıştır. O, öğrencilere sadece ders vermemiş, aynı zamanda yerli öğretmenlere sesli yöntemin üstünlüğünü anlatmış ve bu yöntemle ders anlatmanın önemini göstermiştir (Ahmedov, 1985:288).

Azerbaycan Türkçesiyle eğitim veren okullardan biri de Şuşa’daki Rus okullarının tecrübesi ile 70’li yıllardan sonra meydana gelen yeni öğretim yöntemleri ile tanışan, meşhur öğretmen Mir Möhsün Nevvab tarafından Şuşa’da açılmıştır. Bu okulda Azerbaycan Türkçesi, edebiyat, Farsça ve diğer dersler öğretilmiş, dünyevi ilimler hakkında temel bilgiler verilmiştir. Mir Möhsün Nevvab’ın çok önemli hizmetlerinde biri de kendi okulunda kullanmak için ders kitabı ve diğer ders materyalleri hazırlaması olmuştur. Onun “Keşf-ül Hakike”, “Kifayet-ül Etfal”, “Vüzuh-ül Ergam” ve

“Nesihatname” isimli dört ders kitabı vardır.

Böylece, Azerbaycan’ın Rusya’nın hâkimiyetine dâhil olması Azerbaycan Türkçesinin öğretimi düşüncesinin oluşup gelişmesine ortam hazırlamıştır. Azerbaycan Türkçesinin devlet okullarının müfredatlarına dâhil edilmesi, bu dilde ders kitabı ve diğer ders materyallerinin, programların tertip edilmesi ana dilinde eğitim-öğretim düşüncesinin daha da güçlenmesini sağlamıştır.

4.6.7. Azerbaycan’da “Usul-i Cedit”(Yeni Usul) Okulları ve Bu Okullarda Azerbaycan Türkçesinin Öğretiminde Kullanılan Yöntemler

XIX. yüzyılın sonlarına doğru Azerbaycan’ın bazı şehirlerinde yeni usullü okullarda alfabe öğretimi artık Azerbaycan Türkçesi kelimeleri üzerinde öğretilmeye başlamıştır. Bu yeni okullar daha önceki devlet okulları gibi oluşturulmuştur. Devlet okullarından tek farkı Usul-i Cedit okullarında bütün derslerin Azerbaycan Türkçesiyle verilmesi olmuştur. Rusça ayrıca bir ders olarak verilmiştir. Oluşturulan bu yeni okullar, eski medrese ve mollahanelere ağır darbe vurmuştur (Abdullayev, 1966:115).

Azerbaycan’da böyle okulların açılması büyük bir medeni hareketin, yeni düşüncelerin eski, çürük düşünceler üzerinde zaferinin, medreselerin faaliyetinin durdurulmasının, cehaletin yenilmesinin başlangıcı olmuştur (Aziz Şerif, 1957:182-183).

“Debistan” dergisi Usul-i Cedit okullarına halkın beslediği rağbetle ilgili şöyle yazmıştır:

“…Biz iki kişi yedi yaşında çocuk olup başı açık, yalın ayak sokaklarda gezdiğimiz hâlde geçen yıl babalarımız bizi çağırıp dediler ki, Nuha şehrinden Abdülcemil Kazızâde adlı bir öğretmen gelmiş, burada yeni usul ile okul açıp çocukları okutacak. Şimdi, evlatlarımız, yarın okul açılıyor. Biz sizi o okula vermek istiyoruz. Sabah erkenden babalarımız bizi okula götürdüler. Babalarımız okulun kapısını açıp içeri girince sınıfın bir odadan oluştuğunu, oturulabilecek sandalyelerin olduğunu, bu sandalyelerin her birinde bir çocuğun ve karşılarında da bir öğretmenin oturduğunu, öğretmenin karşısında bir yazı masasının olduğunu ve sınıfta bir tane de kara tahta olduğunu gördük.

Babalarımız bizi o öğretmene emanet ettiler ki öğretmen bizi okutsun. Öğretmen derse alfabeden başladı. Şimdi sekiz aydır bizi o öğretmen okutuyor ve artık hepimiz Türkçe okuma yazmayı biliyoruz (“Debistan” dergisi, 1906, Nu. 3).”

Usul-i Cedit okullarında en önemli yeniliklerden biri de öğrencilere alfabeyi öğretirken eski heceleme yönteminden farklı olarak bu yöntemin kolaylaştırılmış şekli olan hece yönteminin, daha sonralar ise sesli yöntemin kullanılması olmuştur. O zamanlar Azerbaycan’da bazı öğretmenler heceleme yöntemiyle (harflerin tek tek adını söylemek, sonra da onları birbirine birleştirip okumak) zorluğunu ve eğitim sürecinde hızlı okumaya engel olduğunu gördüklerinden yeni yöntemler aramaya başlamışlardır.

Onlar alfabenin öğrencilere heceleme yöntemiyle değil de hece yöntemiyle öğretilmesi gerektiği kanaatine varmışlardır.

Hece yönteminde harflerden sonra direkt heceler okutulmuştur. Mesela: ba, ta, ca… Bu yöntem, heceleme yöntemine göre daha kolay uygulanmıştır fakat yine de eksik yanları çok olmuştur. Harflerin adlarından oluşturulmuş çeşitli hecelerin belirli bir sayısı olmadığından da bu yöntem dil öğretiminde tam olarak faydalı olamamıştır. Buna rağmen hece yöntemi Azerbaycan okullarında 15-20 yıl kullanılmıştır ve medreselerde,

mollahanelerde kullanılan heceleme yöntemi ile sesli yöntem arasında geçit rolünü oynamıştır (Abdullayev, 1966:117).

Hece yönteminin eksik kaldığı görüldükçe öğretmenler yeni yöntem arayışına girmiş ve sesli yöntemi kullanmaya başlamışlardır. Sesli yöntem Rus okullarında XIX.

yüzyılın 40’lı yıllarından, Azerbaycan okullarında ise Firidün Bey Köçerli’nin yazdığına göre 1880 yılından itibaren kullanılmaya başlamıştır. Bu yöntemin yaygınlaşmasına Rus eğitimci Uşinski vesile olmuştur. Daha sonra Çernyayevski, Reşid Bey Efendiyev, Mahmud Bey Mahmudbeyov gibi eğitimciler açtıkları okullarda ve Usul-i Cedit okullarında bu yöntemi kullanmışlardır. Çernyayevski’nin “Vatan Dili”

(I.Cilt), Reşid Bey Efendiyev’in “Uşak Bahçesi” gibi ders kitapları Uşinski’nin sesli yöntemle alfabe öğretimi ve ders kitapları hazırlama fikirlerinden yararlanılarak yazılan önemli eserlerdir (Abdullayev, 1966:117).

O zamanlar Azerbaycan’da kullanılan Arap alfabesinin zorluğu, Usul-i Cedit okullarında da eğitim-öğretimi zorlaştırmıştır. Bu konuda “Şerg-i Rus” gazetesi şöyle yazmıştır:

“Doğrudur, mübtediler için Usul-i Cedit talim işini hayli tahfif ediyor. Ama yüzden ziyade şekli olan ve her dakika muhtelif surette düşen hürufata Usul-i Cedit ne yapsın?

(Abdullayev, 1966:117’’den. Şerg-i Rus gazetesi, 1903, Nu. 42).”

Böylece, Usul-i Cedit okullarında reformlar yapılmaya başlamıştır. Bu reformlardan biri de kelimelerin okunmasıyla harflerin de yazısına ait alıştırmalar yapmak olmuştur. Bu yolla geçmişte yalnız görme ve konuşma aracılığıyla öğretilenler şimdi yazıyla da sağlamlaştırılmıştır.

Çarlık Rusyasının ve din adamlarının yeni usul okullarına karşı yaptıkları mücadelelere rağmen XIX. yüzyılın 80-90’lı yıllarında Usul-i Cedit okullarının sayısı gün geçtikçe artmıştır. Azerbaycan Türklerindeki bilime, eğitime olan heves, Rusya’daki üniversitelerde ve Gori Öğretmen Okulunda eğitim görmüş öğretmenlerin sayesinde Usul-i Cedit okulları daha da güçlenmiştir. Böylece artık dinî okulların itibarı sarsılmıştır.

O dönemlerde Azerbaycan’da çağdaş aydınlar genç nesli çağdaş ilimleri öğreten yeni usul okullara çağırsalar da muhafazakâr aydınlar çocukların mollahanelerde, medreselerde okutulması gerektiğini savunmuştur. Bakü’de sayıca çok olan mollalar çocukların yeni usul okullarda okutulmaması için mücadele vermişlerdir (Şaik, 1961:33).

Gori Öğretmen Okulunda öğretim gören öğretmenler vasıtasıyla Azerbaycan’da Rus eğitim düşüncesi yayılmaya başlamıştır. Böylece, dinî okullar da bu gelişemeden nasiplerini almışlardır. Rus okullarındaki öğretim yöntemleriyle tanışan özel okul sahipleri şehirlerde Usul-i Cedit okulları açmaya başlamışlardır. Mesela, Şuşa’da Mir Möhsün Nevvab Garabaği, Lenkeran’da Mirza İsmail Gasir, Yerevan’da Mirza Kâzım Askerzâde Müttale, Şamahı’da Seyit Azim Şirvanî, Ordubad ve Nahçıvan’da Mehmettağı Sıtkı Usul-i Cedit okulu açıp yeni usulle Azerbaycan Türkçesi ve Rusça dersleri vermişlerdir. Bu okullarda aynı zamanda Farsça, tarih, coğrafya gibi dersler de öğretilmiştir.

Usul-i Cedit okullarında Azerbaycan Türkçesi ve Farsçanın yanı sıra öğrencilere dünyevi ilimler de öğretilmiştir. Mir Möhsün Nevvab Garabaği’nin Şuşa’da açtığı okul için 1889 yılında el yazısı olarak tertip ettiği “Kitab-i Kifayet-ül Etfal” adlı ders kitabı buna örnek gösterilebilir. Bu kitap on iki makaleden oluşmaktadır. Kitapta öğrencilere Dünya’nın nasıl oluştuğundan, ay ve günlerin isimlerinden bahsedilmekte ve ayların Rumca, Farsça, Rusça, Türkçe karşılıkları verilmektedir (Abdullayev, 1966:119).

4.7. Gori Öğretmen Okulunun Bünyesinde Azerbaycan Şubesinin Açılması

XIX. yüzyılın başlarında Azerbaycan’da çocuk ve gençlerin eğitimiyle özel eğitim dersleri almayan din adamları ilgilenmiştir. XIX. yüzyılın 30’lu yıllarından itibaren Azerbaycan’da meydana gelen ve eğitim-öğretimin Rus dilinde yapıldığı devlet okullarında ders veren ders öğretmenleri Rusya’dan gönderilmiştir. Azerbaycan Türkçesi öğretmenleri ise Tiflis Gimnaziyasında bazı denemelerden geçtikten, eğitim bilgilerinin yeterli olup olmadığı öğrenildikten sonra okullara atanmışlardır. Rusya’nın dâhili vilayetlerinde öğretmenlerin birçoğu yerli ahalinin gelenek göreneklerine, yaşam tarzına tam olarak aşina olmadıkları için hükûmetin beklediğini karşılayamamış, yani halkın saygı ve itibarını kazanamamıştır (Ahmedov, 1981:13-14).

Devlet okullarının öğretmen ihtiyaçlarını Tiflis Gimnaziyası az çok karşılayabilmiştir. Okul öncesi hazırlık sınıflarına ve birinci sınıflara öğretmenlik yapmak için tayin edilen öğretmenler, Tiflis Gimnaziyasını bitirenler ya da orada eğitim görenler içinden seçilmiştir. Bu öğretmenler hem teorik hem de pratik açıdan eğitim-öğretim işinde yeterli olamadığından o zamanlar Azerbaycan’da öğretmen yetiştirme problemi en önemli sorunlardan biri olarak kalmıştır. Bu mesele hükûmet organlarını da düşündürmüş, Kafkasya Komitesinin Başkanı Çernışev, 1847 yılının Şubat ayında Rusya Halk Eğitimi Bakanı Uvarov’a hazırlanan 1848 tarihli tüzük tasarısını gerçekleştirmeden önce Transkafkasya ülkeleri için kaliteli öğretmen yetiştirmek gerektiğini şöyle belirtmiştir:

“Kaliteli öğretmen olmadan tertip edilen tasarı beklenilen neticeyi vermeyecektir. Bu yüzden Kafkasya ülkesine, özellikle de yerel dillere iyi derecede vakıf olan öğretmenlerin olması mutlaktır (Ahmedov, 1981:14).”

XIX. yüzyılın ortalarında Transkafkasya ülkeleri için öğretmen yetiştirme meselesiyle ilgili çeşitli düşünceler olmuş, Transkafkasya Okullar Müdürlüğü öğretmenlik için yerli halktan olanları almayı yararlı bulmuştur. Yalnız bu zamanlar yerli halk içinden yetişen öğretmenler olmadığından yerel dillerin, aynı zamanda Azerbaycan Türkçesinin öğretildiği Tiflis Gimnaziyasını bitiren öğretmenler tek çözüm olarak görülmüştür. Onların içinde ise Azerbaycan Türkleri çok az olmuş ve bu kişiler

XIX. yüzyılın ortalarında Transkafkasya ülkeleri için öğretmen yetiştirme meselesiyle ilgili çeşitli düşünceler olmuş, Transkafkasya Okullar Müdürlüğü öğretmenlik için yerli halktan olanları almayı yararlı bulmuştur. Yalnız bu zamanlar yerli halk içinden yetişen öğretmenler olmadığından yerel dillerin, aynı zamanda Azerbaycan Türkçesinin öğretildiği Tiflis Gimnaziyasını bitiren öğretmenler tek çözüm olarak görülmüştür. Onların içinde ise Azerbaycan Türkleri çok az olmuş ve bu kişiler

Benzer Belgeler