• Sonuç bulunamadı

4.11. XX. Yüzyılın Başlarında Azerbaycanlı Eğitimcilerin Azerbaycan Türkçesinin

4.11.5. Celil Mehmetkuluzâde’nin Eğitim-Öğretime Yönelik Çalışmaları

Celil Mehmetkuluzâde, 1866 yılında Nahçıvan’da doğmuştur. İlköğrenimini Nahçıvan’da almıştır. Çernyayevski 1882 yılında Gori Öğretmen Okulunun Azerbaycan

Şubesine öğrenci toplamak için Nahçıvan’a gittiğinde buradaki öğrencilerden üçünün bilgisi onun dikkatini çekmiştir. Bunlardan biri de Celil Mehmetkuluzâde olmuştur. O, 1882 yılında Gori Öğretmen Okulunun Azerbaycan şubesine kabul edilmiş ve 1887 yılında bu okulu bitirerek köyde öğretmenliğe başlamıştır. O, tam on yıl köy öğretmenliği yapmıştır (Abdullayev, 1966:158).

Celil Mehmetkuluzâde, 10 yıllık öğretmenlik faaliyetinde eski yöntemlerle eğitim veren okulların bütün eksikliklerini, Azerbaycan Türkçesinin öğretimindeki engelleri, Arap alfabesinin eğitim-öğretimde ortaya çıkardığı zorlukları görmüş ve sonralar bu noksanları edebî eserlerinde ve “Molla Nasreddin” dergisinde yazdığı makalelerde eleştirmiştir.

Celil Mehmetkuluzâde, Arap alfabesinin Azerbaycan Türkçesinin öğretilmesinde yetersiz kaldığını tecrübe etmiş ve bu konuda “…bu işaretleri mahvedip onu Latin alfabesiyle değiştirmek lazımdır….” demiştir. Arapçanın Latin alfabesi ile değiştirilmesi konusunda tavsiye almak için Celil Mehmetkuluzâde, 1895 yılında Petersburg’a “Novoe Vremya” (Yeni Zaman) gazetesinin redaktörü olan Suvorin’in yanına gitmiş fakat Suvorin şu anda bu meseleyi ortaya atmanın zamanı olmadığını söyleyerek onu bu teşebbüsten vazgeçirmeye çalışmıştır (Abdullayev, 1966:159).

Celil Mehmetkuluzâde, alfabe meselesi ile ilgili hatıralarında şunları söylemiştir:

“Bunu buraya yazmakla ben şunu söylemek istiyorum ki Arap alfabesine nefret, yeni bir kolay alfabeye heves bende çoktan beri vardır. Sonra da malum olduğu üzere ben her zaman Türk alfabesini arzu edenlerden ve köhne alfabenin zıddına olanlardan olmuşum (Mehmetkuluzâde, 1958:703).

Celil Mehmetkuluzâde, “Molla Nasreddin” dergisinin ilk sayısında ana dili olan Azerbaycan Türkçesini Arap ve Fars kelimelerini zorlaştıranlara, onu halk için anlaşılmaz bir duruma düşürenlere karşı şöyle yazmıştır:

“... Beni bağışlamanız lazım, ey benim Türk kardeşlerim ki, ben sizle Türk’ün açık ana dilinde konuşuyorum. Ben onu biliyorum ki, Türk dili konuşmak ayıptır, kişinin bilim düzeyinin azlığına delalet eder. Ama bazen eski günleri hatırlamak gerekir. O günleri hatırlayınız ki ananız sizi beşikte sallayarak size Türkçe ninni söylemiştir... Arada bir ana

dilinde konuşmak ile eski güzel günleri hatırlamak neden ayıp olsun ki? (Abdullayev, 1966:168’den “Molla Nasreddin” dergisi, 1906, Nu:1).”

Büyük yazar, eğitim-öğretimin ana dilinde yapılması meselesi üzerinde çok durmuştur. O, bu meseleyi “Elifba”, “Gelecek”, “Tercüme-i Halim”, “Dili Tutulup” gibi eserlerinde ifade etmiştir. Celil Mehmetkuluzâde, ana dilinde ders kitaplarının yazılmasının önemli olduğunu da bilmiş ve bunu talep etmiştir (Talıbov, 2000:350).

Azerbaycan Türkçesinin temizliği, saflığı ve sadeliği meseleleri Celil Mehmetkuluzâde’yi her zaman düşündürmüştür. O, ana dilini Osmanlı, Arapça, Farsça ve Rusça kelimelerle dolduranlara karşı yazılarıyla mücadele etmiştir. Bu konuda

“Molla Nasreddin” dergisinde 1908 yılında yayımlanmış yazı dikkat çekicidir:

“Bizim güya ana dilimizde gazeteleri okuduğum zaman cahil olduğumu düşünüyorum.

Ama birden on iki yıl Müslüman okulunda okuduğumu hatırlıyorum. Gazeteyi elime alıp okumak istiyorum. Görüyorum ki baştan “şimdi” yazılmış, ortalıkta da birkaç kelime dizilmiş, sonunda da Mesela “dır” yazıyor. “şimdi” ve “dır”ın ana dilimizin özellikleri olduğuna lafım yoktur. Bunları ben de anlıyorum. Ama “şimdi” yerine “indi” yazamazlar mı? Baştaki “şimdi” ile sondaki “dır”ı anladım ama ortadaki kelimeleri vallahi anlamıyorum (Abdullayev, 1966:169’dan, “Molla Nasreddin” dergisi, 1908, Nu:2).”

Mehmetkuluzâde’nin eğitim-öğretim alanındaki önemli hizmetlerinden biri de mollahanelere karşı yaptığı mücadele, yalancı öğretmenleri, onların işe yaramaz ders yöntemlerini acımasızca eleştirmesi olmuştur. O, eski okullarda hüküm süren başıboşlukları, mollaların rüşvetçiliğini eleştirmiş ve bütün bu olayların öğrencileri olumsuz etkilediğini “Molla Nasreddin”in sayfalarında ifade etmiştir. Mollahanelerin ağır rejimine, kaba ve bozucu terbiye yöntemlerine, fiziksel cezalara dayanamayan öğrencilerin okuldan kaçmalarıyla ilgili “Molla Nasreddin” dergisinde sık sık yazılar yazılmış, mollaların muhtelif bahanelerle velileri soymaları, bunun sonucunda ise öğrencilere hiçbir bilgi kazandırmamaları eleştirilmiştir.

Celil Mehmetkuluzâde, “Müslüman Dersi” başlıklı yazısında Azerbaycan Türkçesi derslerine yeterince önem verilmediğini ve okulların müfredatında bu dersin

saatinin diğer ders saatlerine göre çok az olduğunu ifade ederek bunu mizahî şekilde şöyle dile getirmiştir:

“A Molla Nasreddin Emmi, bana bir çare kıl, tamamen yoruldum. İşte kaç zamandır ata-analarımız bizi okumaya gönderiyorlar. İyice yoruldum Müslüman derslere gitmekten. Şunu bil ki haftada bir saat bize Müslüman dersi oluyor, yirmi dokuz saat ise gayri dersler. Müslüman derslerine gitmekten ayaklarımın damarları ağrıyor ve okumaktan gözlerimin nuru çekildi (Abdullayev, 1966:170’ten, “Molla Nasreddin”

dergisi, 1907, Nu.44).”

Azerbaycan Türkçesi ders saatlerinin az olması meselesini Celil Mehmetkuluzâde,

“İmtihan” başlıklı yazısında da ele almaktadır:

“Cenap Molla Emmi. Başka şehirler ve başka okullar gibi bu yıl bizim okulda da imtihan vardı. Başka milletlerin mekteplerine ibret olmaktan ötürü bu okulun öğrencilerinin notlarını yazıyorum:

Elvah-i Arabî………5 Elvah-i Farsî ……...5 Minacat-i Arabî……….5 Minacat-i Farsî………..5 Lisan-i Rusî………yarım Lisan-i Türkî ………yarım Coğrafya ……… yarım

Hendese ………yarım (Abdullayev, 1966:171’den, Molla Nasreddin dergisi, 1910, Nu:27).”

Celil Mehmetkuluzâde, o zamanki okullarda kullanılan ders kitaplarının dil itibarıyla çok zor, içerik itibarıyla çürük ve faydasız olduğunu görmüş ve bu türlü ders kitaplarını keskin kalemiyle eleştirmiştir.

Celil Mehmetkuluzâde, aile terbiyesine büyük önem vermiştir. O, aile terbiyesinin güçlendirilmesi için ilk önce Azerbaycan kadınlarının okumayı, yazmayı öğrenmeleri gerektiğini söylemiştir. Bu konuyla ilgili yazar, “Aile Terbiyesi” isimli makalesinde şunları söylemiştir:

“Şu ecnebi hanımlarından rica edelim öncelikle bir alfabe kitabı açıp koysunlar bizim görkemli hanımlarımızın karşısına ki bizim hanımlar da okumayı, yazmayı öğrensin.

Öğrensinler ki kocaları evde olmadığı zaman iki kilo etin, üç tane ekmeğin hesabını bilsinler. Bu ecnebi kadınlardan rica edelim de bizim kadınlara çocuk terbiye etmeyi, burunlarını börkleri ile silmemeyi, biraz da düzenli olmayı öğretsinler; onlara ders versinler, aklı, kemali öğretsinler (Talıbov, 2000:354).”

Yazar, Tiflis’e taşındıktan sonra gazeteci ve eğitimci Muhammet Ağa Şahtahtinski ile “Şerg-i Rus” gazetesinde çalışmış ve aynı zamanda öğretmenlik mesleğine devam etmiştir. Celil Mehmetkuluzâde, Tiflis’te okul açmış ve bu okula

“Evvelinci Müslüman Pansiyonu ve Hususi Okulu” adını vermiştir. Bu okulun faaliyeti ile ilgili olarak “Şerg-i Rus” gazetesinde yayımlanmış belgede şöyle yazmaktadır:

“…Bu okula dört çeşit öğrenci kabul edilecek. Birinci kısım öğrenciler, 8 yaşından 12 yaşına kadar olan öğrenciler olacak. Bunlar gece gündüz okulda kalacak ve bütün ihtiyaçları okul idaresi tarafından karşılanacak. Bu öğrenciler birkaç öğretmen tarafından gimnaziyalara girmek veya okula devam etmek için eğitilecek. İkinci kısım öğrenciler, gece okulda kalacak, sabahları ise gimnaziya, ticaret, realni vb. okullara devam edeceklerdi. Bu öğrencilerin yemek giderleri okul tarafından karşılanmakla birlikte geceleri de dersleri ile ilgilenilecek, öğleden sonra ise okulda verilecek Fransızca ve Almanca derslerine katılabileceklerdi. Üçüncü kısım öğrenciler, sabah okula gelecek, akşama kadar okulda bulunacak; okulun programındaki dersleri gördükten sonra evlerine gidecekler. Bu öğrencilerin sabah kahvaltısı okul tarafından karşılanacak. Dördüncü kısım öğrenciler ise öğleden sonra gelip akşama kadar Rusça, Fransızca ve Almanca derslerini görüp akşam evlerine gidecekler. Bu sınıfların hepsinde bir öğretmen tarafından Azerbaycan dili, Farsça ve din dersleri öğretilecek. Okulun şu anda üç öğretmeni var.

Bunlardan biri Azerbaycan Türkçesi, ikincisi Rusça, üçüncüsü ise Fransız ve Almanca öğretmenidir. Öğrencilerin sayısı arttıkça harç ve masrafa bakmadan öğretmenlerin sayısı da arttırılacak (Abdullayev, 1966:173-174’ten, Şerg-Rus gazetesi, 4 Aralık 1904, Nu:240).”

Görüldüğü gibi, yazar ve eğitimci olan Celil Mehmetkuluzâde’nin Azerbaycan Türkçesinin öğretilmesi tarihindeki yeri yadsınamaz. O, hemen hemen bütün eserlerinde, “Molla Nasreddin” dergisinde ve diğer gazetelerde yayımladığı makalelerinde Azerbaycan Türkçesinin okullarda tam hukuklu bir ders olarak

öğretilmesi için çaba harcamış, ana dilinin öğretilmesiyle ilgili düşüncelerini anlatmış ve eski dinî okullara karşı hep mücadele etmiştir.

Benzer Belgeler