• Sonuç bulunamadı

4.11. XX. Yüzyılın Başlarında Azerbaycanlı Eğitimcilerin Azerbaycan Türkçesinin

4.11.9. Abdulla Şaik’in Eğitim-Öğretime Yönelik Çalışmaları

Öğretmen, şair, yazar, XX. yüzyıl realist Azerbaycan Edebiyatı'nın temsilcilerinden biri olan Abdulla Şaik Talıbzâde, 25 Şubat 1881 tarihinde Tiflis'te doğmuştur. Şaik’in babası altı sınıflı Tiflis kent okulunda öğretmenlik yapmıştır.

Abdulla Şaik, ilk tahsilini babasının öğretmenlik yaptığı, bu okulda almış, burada Farsça ve Ruşça öğrenmiştir.

Abdulla Şaik, 1893 yılında annesi ile İran'ın Meşhed şehrine gitmiş ve yedi yıl Meşhed ve Horasan'da yaşayarak eğitimine devam etmiştir. Meşhed’de yaşadığı dönemde Şaik, aynı zamanda Rus Edebiyatı'nın bazı örneklerini Farsçaya tercüme etmiştir.

Abdulla Şaik, 1900 yılında Horasan'dan Tiflis'e dönmüş ve burada birkaç ay

yaşadıktan sonra Bakü'ye gelmiştir. O, 1901 yılında Bakü’de birinci Aleksandrovski Gimnaziyasında Azerbaycan Türkçesi öğretmeni hakkını kazanmıştır. Böylece, Abdulla Şaik’in hayatının yaklaşık kırk yılını adayacağı öğretmenlik faaliyeti başlamıştır.

Abdulla Şaik, Bakü Duması d hilindeki eğitim şubesi müdürlüğüne dilekçe vererek öğretmenlik yapmak istediğini belirtmiş ve vekil öğretmen olarak atanmıştır.

Şehir okullarında Azerbaycan Türkçesi öğretmenleri hastalandığı zaman Abdulla Şaik, onların yerine derse girmiştir. 1902 yılında ise Abdulla Şaik büyük eğitimci Habip Bey Mahmudbeyov’un müdür olduğu altı sınıflı okulun alt sınıflarına ana dili öğretmeni olarak atanmıştır. 1903 yılında o, Sabunçu’da altı sınıflı okulda ana dili öğretmeni olarak çalışmıştır. Sabunçu’da çalışmak Şaik’i derinden etkilemiş; o burada petrol işinde çalışan işçilerin ağır hayatı ile yakından tanışmıştır. Bütün bu tecrübeler Abdulla Şaik’in gelecek edeb faaliyetlerini de etkilemiştir (Abdullayev, 1966:216).

Abdulla Şaik, 1903 yılında üçüncü gimnaziyaya öğretmen olarak gönderilmiştir.

Aynı zamanda o, Sabunçu’da çalıştığı okula da devam etmiştir. Şaik, “Hatıralarım”

isimli eserinde üçüncü gimnaziyada çalıştığı yıllardaki anısını şöyle anlatmıştır:

“Transkafkasya okullarının baş müşettişi k tip Rudolf, Tiflis’ten Bakü’ye gelmişti. Her okulda olduğu gibi benim çalıştığım üçüncü gimnaziyada da bütün öğretmenler büyük heyecanla onu bekliyorlardı. O, bütün Bakü okullarını teftiş ettikten sonra bizim gimnaziyaya geldi. Büyük teneffüste öğretmenler odasında oturduğumuz zaman müdürümüz Nikolay Stepanoviç Sazonov’la Rudolf içeri girdiler. Öğretmenler ayağa kalkarak selam verdiler ve selamlaşmak için ona yaklaştılar. Rudolf hiçkimseyle tokalaşmayıp, selama cevap olarak yalnız kafasını oynattı ve başköşeye geçerek oturdu.

Onun bu mağrur ve müstebid hareketinden herkes susmuş, gözlerini yere dikerek oturmuştu. Beş on dakika daha geçti. Rudolf ağzını açarak bir kelime bile etmedi. Onun bu hareketi beni çok sinirlendirdi. Masa üzerindeki sürahiden bardağa su dökerek içtim.

Rudolf bunu görünce beni yanına çağırdı. Ayağa kalktım. Sağ elimi masanın kenarına yaslayarak durdum. O, amirane bir ses tonuyla:

-Ellerini indir! dedi.

Ben kendimi tutamayarak ciddi ve keskin bir ses tonuyla ona:

-K tip hazretleri, ben Kafkasya tatarlarının ana dili öğretmeniyim, dedim.

O, bana eğri eğri bakarak kinaye ile cevap verdi:

-Ne büyük adammışsın! Hadi, geç yerine otur! (Şaik, 1961:109-110)”

Abdulla Şaik, 1905 yılında Sabunçu okulundan ve üçüncü gimnaziyadan ayrılarak birinci realni okulun alt sınıflarında ve şehir yedinci okulunda ders vermeye başlamıştır. Bu zaman şehir yedinci okulunun müdürü Süleyman Sani Ahundov olmuştur.

Abdulla Şaik, 1911 yılında ders verdiği diğer okulları bırakarak sadece realni okulda öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Bu yıllarda o, öğretmenliğin yanı sıra çocuklar için eserler de yazmıştır. O, hem eğitim-öğretime yönelik çalışmaları hem de eserleri ile genç nesli yeni ruhta terbiye etmeyi, ona dil ve edebiyatımızı sevdirmeyi amaç olarak gördüğünden yorulmadan çalışmaya devam etmiştir.

1901-1934 yılları arasında Bakü'nün birçok okulunda öğretmenlik yapan, 1922 yılında ise onun adının verildiği "Şaik Numune Mektebi"ni Kur’an yazar, 1935 yılında çok sevdiği işinden emekliye ayrılmış ve hayatını tamamen sanat çalışmalarına adamıştır. Şaik, bu dönemde, sosyal hayata da aktif bir şekilde katılmıştır.

Abdulla Şaik'in de asıl edeb hayatı 1905 yılından sonra başlamıştır. Bu tarihe kadar ekonomik bir canlanma devri yaşayan Bakü, 1905 yılından sonra, Çarlık Rusyasında baş gösteren yeni siyasi ve sosyal durumun etkisi altında kalmış, aynı zamanda yeni Azerbaycan kültürünün merkezine dönüşmüştür. Bu yeni kültürün kurucuları arasında Abdulla Şaik de yer almıştır. Onun 1905 yılından sonra yazdığı şiirleri, hikâyeleri, ders kitapları, yaptığı öğretmenlik, Abdulla Şaik’i yeni millî kültürün ön sıralarına çıkarmıştır.

Abdulla Şaik, sonraki yıllarda eğitim-öğretime yönelik çalışmalaryla edeb kişiliğini birleştirerek çocuklar için eserler yazmaya başlamıştır. Onun eserlerinde eğitim-öğretim meseleleri mühim yer tutmaktadır. Yazar, genç neslin vatanseverlik, mertlik, kahramanlık, emekseverlik, dostluk ve arkadaşlık ruhunda terbiyesine özellikle dikkat etmiştir ve eserlerinde bu konulara sık sık değinmiştir. Abdulla Şaik’e göre, her insan namusuyla yaşamalı, mert olmalıdır. Bu konuda yazar: “Namusla yaşayanların ölümü de namuslu ve şerefli olurmuş.” der (Şaik, 1966:288).

“Mekteb” ve “Rehber” dergilerinde Abdulla Şaik’in çocuklar için yazdığı

eserleri yayımlanmıştır. 1909-1910 yıllarında “Tülkü Hacca Gedir”, “Yahşı Arka”,

“Tıktık Hanım”, “Şele Kuyruk”, “Murad” gibi birkaç manzum ve mensur hik yelerini;

“Ürek Tikmek”, “Çoban Memiş” isimli çocuk piyeslerini yazmıştır.

1911 yılında Abdulla Şaik, “Güzel Bahar” isimli manzum piyesini yazmış ve bu piyes aynı yılda okul tiyatrosunda sahnelenmiştir. Bu eserde yazar, iyi ve kötü güçlerin mücadelesini anlatmıştır. O, hayır kuvvelerin her zaman vatana, millete hizmeti ile dikkat çektiğini vurgulamıştır.

Abdulla Şaik, mesleğe ve aile terbiyesine çok önem vermiştir. O, 1912 yılında yazdığı “Işık Menbeyi” isimli şiirinde sosyal kalkınmanın temelinin eğitimli anneler olduğunu yazmıştır. Onun fikrince, her bir milletin inkişafı kadınlara bağlıdır.

Abdulla Şaik, öğretmene çok büyük değer vermiş, onu savaş meydanındaki bir askere benzetmiştir:

“Asker savaş meydanında ancak elindeki silahla zafer kazanabilir. Öğretmen bir askerdir. Onun silahı ise kitaplardır. Kitapsız eğitim veren bir öğretmen silahsız bir askere benzer (Şaik, 1977:129).”

Abdulla Şaik, 1943 yılında yazdığı “Muallim” isimli makalesinde bütün insanlığın geleceğinin aile ve okula bağlı olduğunu söyleyerek aile ve okul birliğine ne kadar çok önem veridiğini göstermiştir. Onun fikrince bu iki terbiye ve bilgi ocağı sağlam temeller üzerine kurulursa genç nesil aldığı sağlam gıdalarla gün geçtikçe etrafı daha iyi ışıklandırmaya başlayacaktır.

“Aile ve mektep bir şeydir. Bu iki terbiye ocağı birbirine her zaman sağlam ve kırılmaz rabitelerle bağlanmalı ve her ikisi seviyece birbirine müsavi olmalıdır. Ancak böyle olursa bilgi, ahlak ve terbiyece sağlam ve kuvvetli nesil yetiştirebiliriz (Şaik, 1977:390).”

Abdulla Şaik’in Azerbaycan’ın halk eğitimi ve okul tarihinde en önemli hizmetlerinden biri de ana dilinde ders kitapları yazması olmuştur. 1910 yılında o, ilkokulların birinci sınıfları için sesli yöntemle yazdığı “Uşak Gözlüyü” adlı ders kitabını Bakü’de bastırmıştır. 56 sayfadan oluşan bu kitap üç bölüme ayrılmıştır. Birinci

bölümde yazar öğrencileri Arap alfabesiyle yazıya hazırlamak amacıyla farklı farklı çizgiler vermiştir. Daha sonra ise Arap harflerinin başta, ortada ve sonda yazılan şekillerine örnekler vermiştir. İkinci bölümde Abdulla Şaik, alfabeyi öğretmeye çalışmıştır. Her harfi öğretmek için o, farklı resimler kullanmıştır. Bu şekilde yazar, çocukları ayrı ayrı Arap harfleriyle tanıştırdıktan sonra Arap alfabesinin tamamını vermiştir.

Abdulla Şaik, alfabe öğretiminde sonra kitabın 28. sayfasında okuma alışkanlıklarını pekiştirmek için yaklaşık 67 adet küçük metin (cümleler, hik yeler ve şiirler) vermiştir. Bunların içinde çocuklar için çok ilginç ve eğitici hik yeler, şiirler de yer almıştır. Bu parçaların bir kısmı çocukları kuşlar ve hayvanlar dünyası ile bir kısmı ise doğa olayları ile tanıştırmak amacı gütmüştür. Daha sonra birinci sınıf öğrencileri haftanın, günlerin, ayların, mevsimlerin isimleri ile tanıştırılmıştır. “Uşak Gözlüyü”

kitabında yer alan bütün metinler ve şiirler Abdulla Şaik’in eserlerinden alınmıştır.

“Uşak Gözlüyü” uzun süre Azerbaycan’ın ilkokullarının birinci sınıflarında alfabe kitabı olarak kullanılmış ve binlerce Azerbaycanlı Türk öğrenci bu kitap sayesinde ana dilinde yazıp okumayı öğrenmiştir.

1910 yılında Abdulla Şaik Azerbaycan okulları için “Gülşen-i Edebiyat” isimli Fars dili ders kitabını yazmıştır. Bakü’de bastırılan bu kitap aynı zamanda o dönemde okulda öğretilen Fars dili dersi için de güzel bir okuma kitabı olmuştur. Yazar bu ders kitabında Sadi, Hakanî gibi şairlerin Farsça yazılmış küçük hik ye ve şiirlerinden örnekler vermiştir. Bunların yanı sıra yazar, bu kitaba Rus yazarı İ.A.Krılov’dan Farsçaya tercüme ettiği birkaç fabl da d hil etmiştir.

Abdulla Şaik, “Gülşen-i Edebiyat” isimli ders kitabında eğitim-öğretimi kolaylaştırmak ve öğrencilerin derslerde daha da aktif olmalarını sağlamak amacıyla her metnin sonuna sorular ve alıştırmalar eklemiştir.

Abdulla Şaik, 1912 yılında lise öğrencileri için “Gülzar” isimli edebiyat ders kitabı yazmış ve bastırmıştır. Aynı yıl Abdulla Şaik; Mahmud Bey Mahmudbeyov, Süleyman Sani Ahundov, Ferhat Ağazâde gibi yazarlarla birlikte yazdığı “İkinci İl” ders kitabını da Bakü’de bastırmıştır.

“İkinci İl” ders kitabı alfabe öğretiminden sonra ikinci sınıf öğrencilerinin okumaları için yazılmıştır. Bu kitap, ikinci sınıfa en uygun kitap olduğundan eğitim açısından zamanının en yararlı ders kitaplarından biri sayılmıştır. Kitapta okuma parçalarının yanı sıra öğrencilere dilbilgisi kuralları ile ilgili bilgiler ve yazmayla ilgili örnekler de verilmiştir. Ayrıca kitapta öğrencilere yazım kurallarını doğru kullanma alışkanlığı kazandırmak amacıyla alıştırmalar da yer almaktadır.

İsimleri geçen ders kitaplarının yanı sıra Abdulla Şaik, “Türk Edebiyatı”, “Millî Giraet Kitabı” vb. ders kitaplarının da yazarıdır.

Abdulla Şaik’in eğitim alanındaki önemli hizmetlerinden biri de 1906 yılında Bakü’de yapılan Birinci Muallimler Kurultayı’nın katılımcısı olmasıdır. O, bu kurultayda birçok meselenin açıklığa kavuşturulması için çaba harcamıştır. Bu meseleler içinde yeni yöntemlerin kullanıldığı okulların açılması, Azerbaycan Türkçesi ve Edebiyatı öğretimi alanında yapılacak reformlar gibi başlıklar da yer almıştır.

I. Öğrenciler Kurultayı’nın 15 Ağustos 1906 tarihli birinci toplantısında Azerbaycan Türkçesi ders programı hazırlamak meselesi masaya yatırılmıştır. Bu mesele tartışılmış ve sonuçta kurultay Abdulla Şaik, Mahmud Bey Mahmudbeyov, Hasan Bey Melikov Zerdab , Firidun Bey Köçerli, Süleyman Sani Ahundov vb.

öğretmenlerden oluşan komisyon oluşturulmuş ve Azerbaycan Türkçesi ders programı hazırlama işi bu komisyona havale edilmiştir.

Kurultayın 17 Ağustos tarihli toplantısında Abdulla Şaik, hazırlanmış Azerbaycan Türkçesi ders programını komisyon adına üyelerin müzakeresine sunmuştur. O, programın hazırlanma prensipleri ve içeriği hakkında kurultay üyelerine bilgi vermiştir. Bu programla ilgili uzun müzakereler yapılmış ve şöyle bir karar kabul edilmiştir:

“Lisan meselesi ayrı bir toplantıya ertelensin ve orada mufassalan müzakere edilsin ve hallolunsun (Abdullayev, 1966:221).”

Abdulla Şaik, 28 Kasım 1959 tarihinde Bakü'de vefat etmiş ve burada defnolunmuştur. O, yaptığı çalışmalarla Azerbaycan’ın hem okul tarihinde hem de

edeb hayatında çok derin izler bırakmıştır. Genç neslin terbiyesine çok önem veren yazar “Güneşli Günler” isimli makalesinde hayatının sonuna kadar yaptığı çalışmalarını şöyle özetlemiştir:

“Ben yeni sağlam neslin yetişmesini her zaman mühim bir mesele olarak gördüm ve kendi faaliyetlerimde buna özellikle dikkat ettim (Şaik, 1977:425).”

4.11.10.Ferhat Ağazâde Şarklı’nin Eğitim-Öğretime Yönelik Çalışmaları

Ferhat Ağazâde Şarklı, 19 Ağustos 1882 tarihinde doğmuştur. O, ilköğrenimini 1895 yılında Azerbaycan’ın Şuşa şehrinde öğretmen Cemal Bey Fetelibeyov’un açtığı bir sınıflı Rus-Müslüman okulunda almış, birkaç yıl sonra Gori Oğretmen Seminariyasına dâhil olmuş ve 1900 yılında oradan mezun olmuştur. O, Gori Seminariyasından mezun olduktan sonra 1900-1905 yıllarında önce Haçmaz’da, sonra da Gorus’ta köy okullarında, 1905 yılında ise Bakü’deki Rus-Azerbaycan okullarında öğretmenlik yapmıştır.

Ferhat Ağazâde, Arap alfabesinin eğitim-öğretimde yarattığı zorlukların bizzat şahidi olmuş ve böylece Arap alfabesinin Latin alfabesiyle değiştirilmesi gerektiği kanaatine gelmiştir. Ferhat Ağazâde, Azerbaycan’ın eğitim tarihinde Mirza Fetheli Ahundov’dan sonra çok büyük cesaretle Arap alfabesini savunanlarla yorulmadan mücadele etmiştir.

Ferhat Ağazâde, 1910’lu yıllarda Azerbaycan Türkçesi ve Edebiyatının gelişimi ile ilgilenmeye başlamış ve bu alanda hayli çalışmalar yapmıştır. O, 1912 yılında

"Edebiyat Mecmuası" adlı kitap yayımlamıştır.

Ferhat Ağazâde’nin Arap alfabesinin yerine Latin alfabesinin getirilmesinde büyük hizmeti olmuştur. O, 1906 yılında yeni alfabe tasarısının hazırlanmasıyla ilgili çok çalışmalar yapmıştır. Lakin Azerbaycan’dakı mevcut vaziyet Çarlık Rusyasının müstemlekesi Ferhat Bey’in arzularının gerçekleşmesine imkân vermemiştir.

28 Nisan işgalinden sonra Azerbaycan’da İttifak hükûmeti Umumittifak Komitesi oluşturmuştur. Ferhat Ağazade, bu komitenin ve yeni Türk alfabesi Azerbaycan

Komitesinin üyesi seçilmiştir. O, Türk alfabe komitesinin işinde hem bilimsel teşkilatta hem de yeni alfabeye ait teorik meselelerin hazırlanmasına katılmıştır. Onun "Arap Elifbası Türk Diline Niye Yaramır?", "Yeni Türk Elifbalarının Unifikasiyası Üzre Materiallar", "Azerbaycanda Yeni Türk Elifbasının İnkişafı ve Hayata Keçirilmesi Tarihi", "Yeni Türk Elifbasının Tarihi" kimi eserleri de önem taşımaktadır. Bunların yanı sıra Ferhat Ağazâde’nin dilbilimine ait "Türk-Tatar Dillerinde Seslerin Nisbi Münasibetini Bilmek Bize Neden Ötrü Lazımdır?", "Yazı Gaydalarında Mümkün İhtisarlar Meselesine Dair" gibi makaleleri de vardır.

Ferhat Ağazâde, 1922 yılında "Arap Elifbası Türk Diline Niye Yaramır?" adlı bilimsel eserini Bakü’de yayımlamıştır. 196 sayfalık bu kitapta Arapçanın yaranması, kusurları ve bu kusurları ortaya çıkaranların eserleri çok geniş, derin ve etraflı şekilde verilmiştir.

Azerbaycan SSC İlimler Akademisi’nin Cumhuriyet El Yazmaları Fondu’nda Ferhat Ağazâde’nin yayımlanmayıp el yazması şeklinde saklanılmış birçok bilimsel-metodik eseri vardır. Bunların içerisinde “Türk Dilinin Vurgu Meselesi” isimli eser dikkate değerdir.

Ferhat Ağazade, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmi organı olan "Azerbaycan"

gazetesinin en faal yazarlarından biri olmuştur. Gazetenin hemen hemen her sayfasında onun imzasına rastlanılmaktadır. "Azerbaycan" gazetesinin 18 Ocak 1918 tarihli 66.

sayısında Ferhat Ağazâde, "Bakı’da Halk Mektebi Müdürlerinin Yığıncağı" adlı makalesinde şöyle yazmaktadır:

"İki gündür ki, Azerbaycan’da cemaat mektep müdürleri maarif nezareti davetiyle Bakü’ye toplanmış, katib meselelerinin müzakeresi ile meşguldür. Bu, bir ağır vazifedir.

Çünkü mektebimizin hali çok perişan olduğu üçün de tedaviye muhtaç birçok derdi vardır. Mahallî müzakere edilecek o kadar mesele var ki toplantının müddeti tamam bir yıl da sürse bunların üstesinden gelemez (Ağazâde, Azerbaycan gazetesi, 1918, Nu:66).”

Ferhat Ağazâde, akait derslerine ait kitapların olmaması, 80’li yıllarda Ahund Molla Ebdülselam ve Kadir Efendi tarafından yazılmış akaid kitablarının 7-8 yaşlı çocuklar için değil, 15-20 yaşlılar için olduğunu, lakin bunun az yaşlı çocuklara ders aracı gibi

verildiği, dilinin çok ağır olduğunu yine “Azerbaycan” gazetesinin bir başka sayısında şöyle dile getirmiştir:

"...Ana dili ile değil ecnebi ve bigâne bir dilde yazılmış bu Arap duaları hiç bilmezsiniz masum balaların yenice neşv-ü nüma eden zihinlerini ne derecede körleştirir... (Ağazâde, Azerbaycan gazetesi, 1918, Nu:72).”

Ana dilinin öğretilmesine önemli katkıları olan Ferhat Ağazâde, 4 Ocak 1931 tarihinde Bakü’de vefat etmiştir.

4.11.11.Abdulla Tofik Sur’un Eğitim-Öğretime Yönelik Çalışmaları

Abdulla Sur Ağa Muhammet oğlu (Abdulla Tofik) 23 Haziran 1883 tarihinde Gence’de doğmuştur. İlköğrenimini Hayriye Okulunda almış, Farsça ve Arapça öğrenmiştir. Abdulla Tofik Sur, 1898 yılında mezun olduğu okulda öğretmenlik yapmaya başlamıştır.

Abdulla Sur, derin bilgisi, edebî zevki ve geniş muhakemesiyle çok kısa zamanda tüm Gence aydınları arasında tanınmıştır. Abdulla Sur’un ilk makaleleri, 1903 yılında

"Şerg-i Rus" gazetesinde yayımlanmıştır. Böylece, Abdulla Sur'un 1903 yılından başlayan basın hayatı, gazetecilik faaliyeti onun kısa ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Kafkasya’nın farklı basın organlarındaki yazılarını, “A. Sur”,

“Muhammetzâde”, “Gafgasiyalı”, “A. Tofig”, “Genceli”, “Abdulla Muhammetzâde”,

“Bir Adam” gibi takma adlarla yayımlatmıştır.

"Şerg-i Rus" kapandıktan sonra yeniden Gence'ye dönen Abdulla Sur burada öğretmenlik faaliyetini devam ettirmiş, aynı zamanda "Hayat" ve "İrşad" gazetelerine edebiyat ve kültür konularında makaleler yazmıştır. 1906 yılında Abdulla Sur İstanbul'a giderek iki buçuk sene burada yaşamış, İstanbul Darülfûnun'un edebiyat derslerine devam etmiştir. O, burada Türk gazetelerinde makaleler yayımlatmış, hayatının İstanbul döneminde büyük eseri olan "Türk Edebiyatına Bir Bakış" kitabını yazmaya başlamıştır.

Abdulla Sur, bin sayfadan fazla olan bu kitabı bitirse de yayımlatamamış, el yazması hâlindeki kitabın çok bölümü kaybolmuş, yalnız ayrı ayrı parçaları kalmıştır.

1908 yılının Kasım ayına kadar İstanbul'da yaşayan Abdulla Sur, burada Osmanlı

Edebiyatı üzerine araştırmalar yapmış, İbrahim Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" eserini Azerbaycan Türkçesine aktarmıştır. O, aynı zamanda Rus dilinde yazılmış bir coğrafya ders kitabını da Türkçeye tercüme etmiş ve üç ciltten oluşan bir antaloji hazırlamaya başlamıştır. Azerbaycan'a döndükten sonra Abdulla Sur, vatanının kültür hayatına daha büyük katkıda bulunarak 1910 yılında Gence'de "Edebiyat ve Sanat" kurumunu kurmuştur. Bu kurumun asıl amacı genç yetenekleri bulmak ve onların okumalarına yardım etmek olmuştur.

Klâsik ve çağdaş Azerbaycan ve Osmanlı-Türk Edebiyatının problemleri ile devamlı şekilde ilgilenen Abdulla Sur, dilin ve üslûbun sadeliği, anlaşılır olması meselesine oldukça büyük önem vermiştir.

Abdulla Sur, birçok yazarın edebî hayatına yön vermiştir. Mesela, XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının tanınmış şairlerinden biri olan Ahmet Cevat, Gence'de Abdulla Sur'dan edebiyat dersleri almış ve onun etkisinde kalmıştır. Abdulla Sur ise Firidun Bey Köçerli'yi öğretmeni saymış ve Köçerli’nin "Azerbaycan Edebiyatı"

eserinin yazılmasına yardımlarda bulunmuştur.

Abdulla Sur, 8 Mayıs 1912 tarihinde ağır bir hastalıktan sonra Tiflis hastanesinde ölmüş ve doğum yeri Gence'de defnolunmuştur. Hüseyin Cavit, Abdulla Sur’un ölümü ile ilgili şunları söylemiştir:

“Abdulla Sur, çok çalışkan, çok sahib-meslek, çok himmetli öğretmen idi. Kafkasya toprağı bir daha böyle güçlü gençler yetiştiremez. Abdulla Tofik ölmedi, ölmez. O, yaşar;

tarihin ağuş cemiyetinde, milletin kalbinde yaşar (Talıbov, 2000:309).

4.11.12.Üzeyir Hacıbeyov’un Eğitim-Öğretime Yönelik Çalışmaları

Azerbaycan’ın önemli isimlerinden biri olan Üzeyir Hacıbeyov, 1885 yılında Şuşa’da doğmuştur. O, ana dilinin halkın gelişmesi için vazgeçilmez araç olduğunu söylemiş ve halkın kendi dilini mükemmel şekilde öğrenmesini, kendi dilinde konuşmasını, kendi dilinde düşünmesini, evlatlarına da kendi dillerinde eğitim vermesini talep etmiştir. O, bu konuda şöyle demiştir:

“…Dilimizi öğrenmeliyiz, kendi refah ve saadetimiz için öğrenmeliyiz. Kendi medeniyetimiz ve marifetimiz için öğrenmeliyiz ki ihtiyaçlarımızı karşılamaya kadir olalım (Tagiyev, 1993:39).”

1905-1907 inkılâbından sonra halkın kazandığı haklardan biri de ana dilinde okul açmak hakkı olmuştur. Üzeyir Hacıbeyov, Azerbaycan halkının en sonunda ana dilinde okul açmak hakkını kazandığını büyük sevinçle karşılamış, ana dilinde okul açıp ilimleri ana dilinde vermenin günün en önemli meselesi olduğunu vurgulamıştır.

“Okul açıp bütün ilimleri kendi ana dilimizde öğretmek şimdi bizim amellerimizin en önemlisidir. Bu arzumuzun husule gelmesi için var gücümüzle çalışmalıyız (Tagiyev, 1993:40).”

Hacıbeyov, kendi düşüncelerini geliştirerek bir dilin varlığı, yaşaması ve gelişmesi için en önemli şartın, bu dilin siyasi hakka sahip olması, yani resmi devlet dili olması gerektiğini savunmuştur. Eğitimin ana dilinde yapılması gerektiğini talep eden Hacıbeyov, Azerbaycan okullarında çocuklara Rusçanın öğretilmesi gerektiğinin önemini de vurgulamıştır. O, bu konuda şöyle demiştir:

“Okullarda Rusça mecburi okutulmalıdır….İlkokullarda Rusçaya gerek yok demek anlamsız bir taassuptur (Terakki, 1909, Nu:50).”

Üzeyir Hacıbeyov, “Hansı Yollarla Dilimizi Öyrenib Kesb-i Maarif Etmeliyik”

isimli makalesinde Azerbaycan Türkçesinin fakirliğinden şikâyet eden sözde aydınlara cevap olarak şöyle yazmıştır:

“…Bizim Türk lisanımız Avrupa âlim ve filozoflarının reyine esasen kâmil bir dildir ki onun vasıtasıyla insan en âli fikirlerini ve dakik hislerini beyan etmeye kadirdir. Böyle bir zengin lisanın sahibi olup da ondan istifade etmemenin kendisi büyük bedbahtlıktır (İrşad

“…Bizim Türk lisanımız Avrupa âlim ve filozoflarının reyine esasen kâmil bir dildir ki onun vasıtasıyla insan en âli fikirlerini ve dakik hislerini beyan etmeye kadirdir. Böyle bir zengin lisanın sahibi olup da ondan istifade etmemenin kendisi büyük bedbahtlıktır (İrşad

Benzer Belgeler