• Sonuç bulunamadı

3.8. Mûsikî/Lahin/Gınâ:

3.8.10. Lahin güfte/şiir uyumu:

Ali el-Kâtib güfte ve lahinleri, birbirlerini tamamlayan iki önemli unsur olarak görmektedir. Ona göre güftelerin insan zihni ve hayal gücünü harekete geçirmesi hususunda mûsikîden yararlanılabilir. İshak el-Mevsılî, insanı hüzünlendiren, ağlatan, kalpleri yumuşatan, vatan hasretini dindiren, ölümü hatırlatan, sevgilinin ve sevginin hallerini anlatan kısaca hayatın her alanını konu edinen gınâlardan bahsetmektedir. Zikredilen duygular sadece melodi ile değil aynı zamanda ona uygun güftelerin varlığıyla oluşur. Dolayısıyla müellife göre hakiki mûsikîşinas, bulunduğu toplumun hissiyatını, ruh halini iyice analiz edip öğrendikten sonra toplumun beklentilerine uygun güfteleri ele alarak sanatını icra eden kişidir.

Müelife göre şiirin bir anlamı olabileceği gibi lahnin de kendine ait bir anlamı olabilir. Bazen şiirler lahinlerin anlamını bozduğu gibi bazen de lahinler, şiirlerin anlamına zarar verir. Önemli olan şiirin ve lahnin anlamlarının birbiriyle uyum halinde bulunmasıdır. Bu uyum hem lahnin hem de şiirin parlaklığına ve güzelliğine artı bir değer katar. Bu sebeple müellif, iyi bir mûsikîşinasın muhakkak surette şiiri iyi bilmesi gerektiğini önemle vurgular. Çünkü o, Araplar’ın eski haberlerini, geçmiş günlerini, güzel hikâyelerini, hayatlarını ve huylarını içinde barındıran meşhur şairlere ait şiirler bilinmeden, onlara ait mûsikînin tam olarak ortaya konulmasının mümkün olamayacağını söyler. Özellikle lahnin îkâı bu konuda mühimdir. Kindî'ye göre belirli şiirlerin belirli ritim kalıplarıyla uygunlanması gerekir. Örneğin ferahlatıcı şiirlerin, hezec, remel ve hafîf îkâlarla; hüzünlendirici şiirlerin sakîl-i evvel ve sakîl-i sânî ile; acelecilik, meydan okuma ve sürat ifade eden şiirlerin mâhûrî ve ona benzer îkâlarla beraber kullanılması gibi.487

114

Müellifin lahin şiir ilişkisi içinde ele almış olduğu bir diğer konu ise vezinler bahsidir. “Vezinler” başlıklı bu bölümde müellif tafsilata girmeden o dönemin mûsikîsinde kullanılan bazı tef’ileleri örnek göstererek açıklamaya çalışmıştır. Bu bölümün daha iyi anlaşılması için öncelikle arûzun tanımı, sebeb, veted, fâsıla, bahir terimlerinin bilinmesi gerekir. Nihad Çetin arûzu şu şekilde tanımlar: “Nazımda uzun

veya kısa, kapalı veya açık hecelerin ahenkli dizilerine dayanan bir vezin sistemi olup Arap edebiyatında doğmuş, dil yapısına, edebî ananeye ve zevke göre değişikliklere uğrayarak, başta Fars ve Türk edebiyatları olmak üzere, İslam medeniyeti çevresine giren diğer milletlerin kendi dillerindeki edebiyatlarına da geçmiştir. Arûz aynı zamanda, tarif edilen vezin sistemiyle nazmedilmiş Arapça manzumelerde beytin ilk

yarısının son tef’ilesine de denir.”488

Arûzun kurucusu kabul edilen Halil b. Ahmed el- Ferâhîdî (ö.791) bu ilmi beytin ilk yarısının son cüz’ü (şatr) ve vezin olmak üzere iki temel öğeye bağlamıştır.489

Bu vezinler hecelerden meydana gelir. Arap dilinde heceler

sebep, veted ve fâsıla olmak üzere üçe ayrılır:

a. Sebep iki harfli olup kendi arasında ikiye ayrılır. 1. Sebep hafîf: Bir harekeli ve bir harekesiz harften oluşur. “hel” ( لَه), “men” ( نَم) gibi. 2. Sebep sakîl: İki harekeli harften meydana gelir. “leke” ( َكَل), “bike” ( َك ب) gibi.

b. Veted üç harfli olup kendi arasında ikiye ayrılır. 1.Veted mecmu‘: iki harekeli harften sonra sakin bir harfin gelmesi ile oluşur. “neam” ( مَعَن), “bikem” ( مَك ب) gibi. 2. Veted mefrûk: iki harekeli harfin arasında sakin bir harfin bulunması ile oluşur. “hâti” ( تاه), “emsi” ( س مأ) gibi.

c. Fâsıla dört veya beş harften meydana gelir. Bu da iki çeşittir. 1. Fâsıla

suğra: Üç harekeli bir sakin harften oluşur. “cebelün” ( لَبَج), “emelün” ( َأ لَم )

gibi. Burada “lün” hecesi “lü” ve “n” olmak üzere bir harekeli bir de harekesiz harften oluşur. 2. Fâsıla kübra: Dört harekeli bir sakin harften oluşur. “amelüküm” ( مُكُلَمَع), “semeketün” ( تَكَمَس) gibi.490

488

Nihad Çetin, “Arûz”,DİA, III, 1991, s. 424.

489 Ayşe Başak İlhan Harmancı, Klasik Türk Mûsikisi’nde Îka Kavramı, M.Ü.S.B.E. Basılmamış

doktora tezi, İstanbul-2011, s. 2.

115

Arûzun tef’ileleri yukarıda zikrettiğimiz sebep, veted ve fâsılaların birleşmelerinden meydana gelir. Bu tef’ileler kendi aralarında oluşturdukları kalıplara göre on altı vezin oluştururlar. Araplar bu vezinleri ilk başlarda “nev‘” daha sonra ise “bahr” olarak isimlendirmişlerdir.491

Ali el-Kâtib’in bu bölümde kullanmış olduğu tef’ileleri Ğattâs şu şekilde sıralar:492

1. Feûlün feûlün feûlün feûlün * feûlün feûlün feûlün feûlün493

Yahut bütün beyitte müfteilun müfteilun veya mefâilün mefâilun şeklindedir. 2. Feûlün mefâîlun feûlün mefâîlun feûlün mefâîlun feûlün mefâîlun 494

3. Müstef‘ilun fâ‘ilun müstef‘ilun fa’lun * müstef‘ilun fâ‘ilun müstef‘ilun fâ‘ilun495

4. [Müstef‘ilun fâ‘ilun] Mefâilun feûlun * [Müstef‘ilun fâ‘ilun] mefâîlun feûlun496 5. Fâilâtun fâilun fâilâtun * fâilâtun fâilun fâilâtun497

6. Fâilâtun fâilun fâilun * fâilâtun fâilun fâilân / fa‘lun498

7. Müstef‘ilun müstef‘ilun fâilun * müstef‘ilun müstef‘ilun fâilân / fa‘lün

Ali el-Kâtib’e göre şiirin bir bölümünde veya beytin bir mısraında nağmeler çok, diğerinde az olabilir. Arzu edilense ikisinin eşit olma halidir. Ayrıca bir nağme, fâsıla veya maktalarda birden fazla tekrarlanabilir. Müellif özellikle îkaların şiir vezinleriyle birebir uyum halinde olması taraftarı değildir. Ona göre vezin ve îkâ‘ tam uyum içinde olursa lahin etkisiz ve lezzetsiz olur. Sadece bu konuda yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayanlar tarafından tam uyumun daha güzel olduğu zannedilir.499

Müellif lahinlerde eskinin daha üstün olduğunu belirttiği gibi şiirlerde de eski olanın daha güzel ve estetik olduğunu ifade etmektedir. Ona göre bu tip şiirleri anlamanın yolu ancak üzerinde uzunca durup çalışmayla elde edilebilir.500

Et-Tahhân da eski şiirlerin

491

Harmancı, Klasik Türk Mûsikîsi’nde Îka Kavramı, s. 9.

492 Ğattâs, Kemâlü Edebi’l-Gınâ, s.67-68. 493 Tam mütekârib bahri.

494 Tam tavil bahri kısımları. Vezni sadece “mefailun”den oluşan bir çeşidi de vardır. 495 Basit mahbun bahrinin parçalarıdır. Aslında dört defa “müstef’ilun feilun” şeklindedir. 496

Mahzuf hezec bahrinin kısımlarıdır.

497Bahri medyinin kısımlarıdır.

498 Bu da aruzu hazifli ve vuruşları kesik ve kısa medyin bahrinin kısımlarındandır. 499 Ğattas, Kemâlü Edebi’l-Ğınâ, 46-47.

116

yeni şiirlerden üstün, akıcı ve güzel olduğu kanaatindedir. Ancak bu şiirleri hakkıyla anlamanın yolu nahiv ve lügat bilgisinin iyi olunmasıyla sağlanabileceğini belirtir.501