• Sonuç bulunamadı

3. DENİZ YETKİ ALANLARI VE BU ALANLARA İLİŞKİN YARGI

3.2. Kıta Sahanlığı

3.2.1. Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, 1958 tarihli Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmelerinin ardından UAD’nin önüne gelen ilk sınırlandırma davasıdır. Kıta sahanlığı üzerindeki hak kazanım esasları konusunda mesafe ve doğal uzantı kavramları arasından jeolojik yapıyla bağlantılı olarak doğal uzantıyı ön plana çıkaran ve bu çerçevede hakkaniyet ilkelerinin yorumlanmasına katkıda bulunan bu dava deniz sınırı uyuşmazlıklarında öncü olarak kabul edilmektedir.430 Söz konusu uyuşmazlık Danimarka ve Hollanda’ya karşı Federal Almanya arasındadır.

Uyuşmazlık konusu, bölgenin kıta sahanlığının yan sınırının tespit edilmesinde Federal Almanya’nın, Danimarka ve Hollanda’nın 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesinin 6. Maddesinde yer alan eşit uzaklık ilkesinin uygulanmasını talep etmesine karşı çıkması ile başlamıştır. Devletler arasında bir uzlaşma sağlanamadığı için karşılıklı mutabakat ile uyuşmazlık 2 Şubat 1967 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı’na taşınmıştır.431

Taraflar uyuşmazlığı kendi aralarında imzaladığı özel bir anlaşma doğrultusunda Divan’a sunmuşlardır. Taraflar bu çerçevede sınırlandırmada kullanılacak yöntem ve kuralların uluslararası hukuka uygun bir şekilde belirlenmesini Divan’dan talep etmişlerdir. Taraflar ayrıca Divan’ın vereceği karar doğrultusunda, kendi aralarında yapacakları bir anlaşma ile kıta sahanlığını sınırlandırma konusunda anlaşmışlardır.432 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı sınırlandırmasıyla ilgili taraflar arasında geçen hukuki işlemler 20 Şubat 1967 tarihinde, Divan tarafından sırasıyla kaydedilen Federal Almanya Cumhuriyeti ve Danimarka ile Federal Almanya Cumhuriyeti ve Hollanda arasında yapılan iki tahkimname ile gerçekleşmiştir. Daha sonra her iki dava 26 Nisan 1968’de bir Divan kararıyla birleştirilmiştir.433

430 Mark B. Feldman, “Internatioanal Maritime Boundary Delimination: Law and Practice From The Gulf of Maine to the Aegean Sea”, Aegean Issue Problems-Legal and Political Matrix, Ankara Foreing Policy Institute, 1995, s. 4.

431 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları s. 4.

432 Wolfgang Friedman, “The North Sea Continental Shelf Cases – A Critique”, American Journal of International Law, Vol. 64, 1970, s. 230.

433 Enver Bozkurt-Yasin Poyraz, Devletler Hukuku Pratik Çalışmaları, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara 2017, s. 67-68.

Kuzey Denizi doğu-batı istikametinde Norveç, Danimarka, Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa ve İngiltere’nin kıyıdaş olduğu kapalı bir deniz özelliği taşımaktadır. Bazı bölgeler haricinde derinlik 200 metreyi aşmadığı için 1958 CKSS gereğince tüm bölge kıta sahanlığı olarak kabul edilmektedir. Kuzey Denizi’nin büyük bir bölümü ikili anlaşmalar yoluyla İngiltere-Norveç ve Danimarka- Hollanda arasında orta hat yöntemine göre sınırlandırılmıştır. Fakat ikili anlaşmalara taraf olmayan Federal Almanya kendisine kalan kıta sahanlığı alanına itiraz ederek daha geniş bir alan talep etmiştir.434

Hollanda ve Danimarka, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6.

Maddesinde435 yer alan eşit uzaklık prensibinin kıta sahanlığının sınırlandırılmasında başvurulacak bir yöntem olduğunu ve aynı zamanda hukuki açıdan da uygulanması gerektiğini iddia etmişlerdir. Bu iki ülke ayrıca eşit uzaklık prensibinin, taraflar arasında sınırlandırma konusunda bir mutabakata varılamadığı takdirde başvurulabilecek bir uluslararası hukuk kuralı olduğunu belirtmekle birlikte, eşit uzaklık yönteminin bir teamül kuralı haline geldiğini savunmuşlardır. Hollanda ve Danimarka, Federal Almanya’nın Kuzey Denizi’ne olan kıyısının ilgili/özel koşul oluşturmadığını belirttikten sonra, taraflara kıta sahanlığının sınırlandırılmasında kıyılara yakın olan kısmın verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.436

Federal Almanya ise, Danimarka ve Hollanda’nın eşit uzaklık iddialarına karşı olarak, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesine taraf olmadığı ifade ederek 6. Maddenin kendisine uygulanamayacağını ve eşit uzaklık yönteminin de bir uluslararası teamül hukuku kuralına dönüşmediğini belirtmiştir. Federal Almanya, eşit uzaklığı reddeden görüşlerini Kuzey Denizi kıyılarının girintili çıkıntılı olmasıyla ilişkilendirerek bu durumun ilgili/özel koşul oluşturduğunu böyle olmasa

434 Sevin Toluner, “AET’nin Gümrük Sınırları ve Ege Sorunu, Prof. Sevin Toluner Tarafından Hazırlanan Rapor ve Tartışmalar”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Münasebetler Enstitüsü, İstanbul 1982, No 15, s. 206.

435Aynı Kıta Sahanlığının, kıyıları karşı karşıya olan iki ya da daha fazla Devletin ülkesine bitişik olduğu yerlerde, bu Devletlere ait kıta sahanlığının sınırı bu Devletler arasında anlaşma ile tespit edilecektir. Anlaşma yoksa ve özel şartlar başka bir sınır hattını haklı kılmıyorsa, sınır, her noktası her bir Devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarına eşit uzaklıkta olan orta hattır. Bkz. 1958 CKSS’nin 6. Maddesi.

436 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 13-14.

dahi tarafların ileri sürdüğü 6. Maddede söz konusu ilgili/özel koşulların zaten mevcut olduğunu savunmuştur.437

Divan, tarafların ortaya koyduğu iddialar karşısında, 1958 Sözleşmesinde imzası bulunmayan Federal Almanya’nın eşit uzaklık prensibine karşı çıkmakta haklı olduğunu ve yine Federal Almanya’nın belirttiği gibi kıyılarının girintili ve çıkıntı olmasından dolayı ilgili/özel koşullar bağlamında kıyı biçimlerinin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Divan ayrıca, eşit uzaklık yönteminin kıta sahanlığının sınırlandırılması konusunda mutlak bir çözüm yolu olarak görülmemesi gerektiğini belirterek bu yöntemin uluslararası teamül hukuku kuralına dönüşmediğini beyan etmiştir.438 Divan, eşit uzaklık yönteminin bir teamül hukuku kuralı olarak kabul edilmemesinin nedenin, kıta sahanlığı rejiminin hukuki gelişiminin tarihinde aranması gerektiğini belirtmiştir. Divan’a göre eğer eşit uzaklık yöntemi her bir uyuşmazlıkta uygulansaydı bu durum bazı hukuki kavramlarla çelişki oluştururdu.

Divan burada teamülün manevi unsuruna (opinio juris) vurgu yaparak, sınırlandırma işleminde uygulanması zorunlu ilke ve yöntemlerin olmadığını belirtmiştir.439

Eşit uzaklık konusundaki tartışmaları açıklığa kavuşturan Divan, hakkaniyet ilkeleri temelinde yapılacak sınırlandırma işleminde göz önünde bulundurulacak kriterleri sıralamıştır. Buna göre, sınırlandırma işlemi diğer devletlerin benzer özellikteki haklarına halel getirmeden, imkanlar ölçüsünde kara ülkesinin deniz altındaki doğal uzantısının verilmesini sağlayacak şekilde yapılmalıdır. Divan ayrıca hakça bir çözüme ulaşmak için uyuşmazlığın anlaşma yoluyla çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu şekilde bir sınırlandırmanın taraflara çakışan sahalar oluşturması halinde, bu sahalar karşılıklı anlaşmaya göre belirli oranlarda, aksi takdirde ise eşit bir şekilde bölüşülecek veya sahaların tamamında ya da bir kısmında ortak işletmeye karar verilecektir.440

Divan, yukarıda sayılan kriterler ele alınırken hesaba katılması gereken faktörlere de açıklık getirmiştir. Divan bu faktörleri taraf devletlerin kıyılarının genel istikameti, bu kıyıların kendilerine has biçim ve özellikleri, ilgili kıta sahanlığının

437 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 14-17.

438 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 83.

439 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 85.

440 Sami Doğru, a.g.e., s. 22.

fiziksel ve jeolojik yapısı ve her bir devlete verilen kıta sahanlığında makul dereceye kadar bir orantılılığın bulunması olarak sıralamıştır. Divan ayrıca sınırlandırma alanına yakın üçüncü devletlere ait sınırlandırmaların da göz önünde bulundurulması gerektiğini belirterek söz konusu sınırlandırma işleminin genel kıyı istikameti yönünde yapılması gerektiğini vurgulamıştır.441

Divan, bölgenin genel coğrafyasına atıfta bulunarak uyuşmazlığın çözümündeki temel meselenin, kıyı biçimlerinin içbükey ve dışbükey özelliklerinden kaynaklanan coğrafik ve jeolojik koşullar olduğuna hükmederek, eşit uzaklık yönteminin hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağına hükmetmiştir.442 Divan, eşit uzaklık yöntemini bu dava için terk etmiş olsa da bu yöntemin genel itibariyle makul sonuçlar doğuran ve pratik kolaylık sağlayan bir yöntem olduğunu da ayrıca vurgulamıştır.443

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, eşit uzaklık yönteminin her somut olayda uygulanamayacağının ortaya konulması açısından önem arz etmektedir.

Divan, yaptığı değerlendirmeler sonucunda, Kuzey Denizi gibi girintili çıkıntılı bölgelerde eşit uzaklık yöntemine başvurulmasının, sınırlandırmayı daha karmaşık hale getirdiğini tespit etmiştir. Bu bakımdan Divan’ın Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’nda aldığı karar, kuralların hangi durumlarda nasıl uygulanacağı konusunda hem bir kırılma noktası oluşturmakta hem de yol gösterici olmaktadır.

Divan, Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’nda, kıta sahanlığının sınırlandırılmasında anlaşma ve özel durumlar yoksa başvurulacak çözümün hakkaniyet ilkeleri olduğunu açıklamıştır. Divan bu sebeple ne Federal Almanya’ya karşı ileri sürülmesi mümkün olmayan 1958 CKSS’yi ne de teamül kuralı olma özelliği taşımayan eşit uzaklık yöntemini uygulama yükümlülüğünde olmadığını belirtmiştir.444 Divan, sınırlandırma işleminde kıta sahanlığı ile doğal uzantı arasındaki ilişkiyi göz önünde bulundurulması gereken önemli bir koşul olarak değerlendirip, jeolojik faktörlerin ilgili/özel koşul olarak ele alınabileceğini ortaya koymuştur. Divan’ın sınırlandırma hukukuna katkı sağladığı diğer bir husus da

441 Enver Bozkurt-Yasin Poyraz, a.g.e., s. 76.

442 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 91.

443 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 85.

444 Yusuf Aksar, Temel Metinler… s. 433.

yukarıda değindiğimiz eşit uzaklık yönteminin teamül hukuku kuralı olmadığını belirtmesidir. Divan’ın eşit uzaklık yönteminin önemine atıfta bulunmasına rağmen bu yöntemin teamül kuralı haline gelmediğinin altını çizmesi, sınırlandırmanın amacının hakça bir sonuca ulaşmak olduğunu göstermek açısından sonraki davalara yol göstermiştir.