• Sonuç bulunamadı

2. DENİZ ALANLARININ SINIRLANDIRILMASINDA UYGULANAN

2.1. Hak Kazanım Esası Çerçevesinde Doğal Uzantı ve Mesafe İlkeleri

2.2.4. Sınırlandırma İşleminin İlgili/Özel Koşullar Çerçevesinde Yapılması

2.2.4.3. İlgili Koşul Olarak Adalar

Adalar, deniz alanlarının sınırlandırılması uyuşmazlıklarında kıyı coğrafyasından sonra dikkate alınan en önemli ilgili/özel koşullar arasında sayılmaktadır. Adaların sınırlandırma hattı üzerindeki etkisini belirleyen faktörler;

adanın konumu, nüfusu, büyüklüğü, siyasal statüsü ve ekonomik durumu gibi farklı kriterlerden oluşmaktadır.300

Adalar, coğrafi oluşum bakımından ilgili/özel koşul olarak dikkate alınmakla birlikte, 1982 BMDHS’nin 121. Maddesinde belirtilen şartları taşıdıkları takdirde tam yetkili ada statüsü de kazanabilmektedir. Böyle bir durumda bu şartları taşıyan adalar tıpkı ana kara ülkeleri gibi karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi deniz yetki alanlarına sahip olabilmektedir. Bu nedenlerden dolayı ada statüsünü karşılayan coğrafi oluşumlar sınırlandırma hattına olan etkileri kadar deniz yetki alanlarına sahip olmaları bakımından da sınırlandırma süreciyle yakın ilişki içerisindedirler. Adaların deniz yetki alanlarına sahip olabilme durumu

299 Sertaç H. Başeren, “Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı”, Stratejik Araştırmalar, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi, Cilt. 8, S. 14, 2010, s. 166.

300 Caribbean Comminty Secretariat, Beckraund Paper For Report, Delimitation of Maritime

Boundaries Within Caricom, http://www.coricom

fisheries.com/website_content/publications/documentes/Delimitation_of_Maritime_Boundaries_withi n_CARICOM.pdf (10.07.2019).

ve dolayısıyla denizler üzerinde daha fazla alana sahip olma imkanının bulunması sınırlandırma uyuşmazlıklarında ciddi ihtilaflara neden olmuştur.301 Adaların deniz yetki alanlarına sahip olma bakımından sınırlandırma süreciyle olan ilişkisine ilerideki bölümlerde yargı kararlarını ele aldığımız başlıklarda detaylı olarak değineceğiz. Bu bölümde adaların ilgili/özel koşul olarak sınırlandırma hattına olan etkisini ele alacağız.

Adalar yukarıda açıkladığımız özellikleri bakımından ana karalar ile benzer haklara sahip olsa da bu durum hak kazanım esası bakımından geçerlidir.

1958 CKSS’nin 1. Maddesi ve 1982 BMDHS 121/2. Maddesinde adalar ile ana karaların hak kazanım esasına göre benzer haklara sahip olduğu ifade edilse de sınırlandırma hukukunda ana karalar ile adalar sınırlandırma işlemine etki etme bakımından aynı önem derecesiyle ele alınmazlar. Dolayısıyla sınırlandırma hükümlerinde ana karalar ile adaların ayrı tutulması, adaları daha çok sınırlandırma sürecinde dikkate alınması gereken bir ilgili koşul olarak karşımıza çıkarmaktadır.302 Bu durum sınırlandırma doktrinine de büyük ölçüde yansımıştır. Adaların durumu, kıyıları bitişik veya karşı karşıya olan devletler arasındaki kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlandırmalarında ilgili/özel koşul bağlamında değerlendirilmektedir.303

Deniz alanlarının sınırlandırılmasında, adaların varlığına ilişkin devletler arasında kabul gören temel anlayış, adaların varlığında veya yokluğunda sınırlandırma işleminde ortaya çıkacak sonucun etkisine dayanmaktadır. Söz konusu bir sınırlandırma işleminde tarafların ana karaları arasında bir veya birden çok ada mevcutsa, bu adalar eşit uzaklık hattı üzerinde yapacakları bozma etkisinin derecesi nispetinde ve diğer özellikleri de göz önünde bulundurularak, hakça bir sonuca ulaşmak amacıyla değerlendirmeye tabi tutulmaktadırlar.304 Bu değerlendirme

301 Sami Doğru, Uluslararası Hukukta Kıta Sahanlığı ve Ege Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 2003, s. 49.

302 Hiran W. Jayewardene, The Regime of Islands… s. 365-489; İbrahim Gökalp, a.g.e., s. 80-81.

303 Ian Brownlie, Principles of Public International Law, 6. Sixth Ed., Oxford University Press, 2003, s. 220.

304 Yücel Acer, “Deniz Alanlarının Sınırlandırılmasında Adaların Rolü ve Devletlerarası Uygulama”, Uluslararası Hukuk ve Politika, C. 4, No: 16, 2008, s. 12-13.

sonucunda ada veya adalara tam etki veya kısmi etki verildiği gibi hiç etki de verilmeyebilir.305

Adaların sınırlandırma sürecindeki etkisine uluslararası yargı kararları ışığında bakıldığında, adaların konumunun ve statüsünün sınırlandırma sürecinde belirleyici olduğu anlaşılmaktadır.306 Adalar kıyılara yakın olduğu zaman genel olarak ana kara kütlesinin bir parçası olarak ele alınıp “düz esas hatların”

belirlenmesinde esas noktaları teşkil ederek sınırlandırma işleminde belirleyici bir etkiye sahipken,307 kıyılardan uzaklaştıkları zaman ise bozucu bir etki yarattıkları için sınırlandırmadaki etkilerinin azaldığı görülmektedir.308

UAD Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları ile Maine Körfezi Davası’nda, ada, adacık ve kayalık gibi coğrafi oluşumların varlığına değinerek, sınırlandırma alanı içinde bulunan bu oluşumlara tanınacak etkinin hakkaniyeti zedelemeyecek ölçüde olması gerektiğini belirtmiştir.309 Divan, Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’nda adacık, kayalık ve benzer küçük orantısız oluşumların bozucu ve çarpık etkilerinin giderilmesi adına bu oluşumların görmezden gelinip ihmal edilmesi gerektiğini belirtirken, Maine Körfezi Davası’nda ise Seal Adası’nın Kanada sahili ile Körfez ağzına yakın konumda olmasını gerekçe göstererek bu adaya kısmi etki tanımıştır.310 Benzer şekilde Tahkim Mahkemesi adaların ilgili/özel koşul olarak bahse konu olduğu başka bir dava olan Eritre-Yemen uyuşmazlığında, Eritre ana karasının bir parçasını oluşturan Dahlak Adaları’nın, sınırlandırma işleminde esas

305 Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’ndeki uyuşmazlığa bakıldığında temel anlaşmazlık noktasının adalara verilecek etki olduğu kesindir. 3000’den fazla adacık ve kayalığın bulunduğu Ege Denizi’nde bu adacık ve kayalıkların ilgili/özel koşul oluşturma potansiyelleri yüksektir. Birçoğu Yunanistan tarafında bulunan bu bu coğrafi oluşumların bir kısmının Türk karasularına çok yakın konumda olmaları olası bir sınırlandırma durumunda ilgili/özel koşul bağlamında Türkiye’nin elini güçlendirmektedir. Bkz. Sami Doğru, a.g.e., s. 113-114.

306 Nugzar Dundua, a.g.m., s. 61.

307 Yücel Acer, “Deniz Yetki Alanlarının…” s. 5.

308 Shi Juiyong, “Maritime Delimitation in the Jurisprudence of the International Court of Justice”, Chinese Journal of International Law, 2010, para 36.

309 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 91; Maine Körfezi Davası, para 196.

310 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 57; Maine Körfezi Davası, para 222.

noktalar belirlenirken dış sınır olarak göz önünde bulundurulmasını uygun bulmuştur.311

Adaların statülerinin tartışıldığı Libya-Malta Davası’nda, Malta’nın ileri sürdüğü, yerleşik bir yaşama sahip olmayan Filfila Adası’nın eşit uzaklık çizgisi tespit edilirken “esas nokta” olarak değerlendirilmesi talebi Divan tarafından kabul görmemiştir. Divan, yerleşik bir yaşamın bulunmadığı Filfila Adası’nı tamamen göz ardı ederek bu adaya sınırlandırmada hiçbir etki tanımamıştır.312 Divan, Nikaragua ile Honduras arasındaki sınırlandırma davasında ise sınırlandırma alanında bulunan adalardan karasuları ile çakışan konumda olanlar haricindekilere 12 millik karasuları hakkı vermekle birlikte bu adalara deniz yetki alanı tanımamıştır.313

Adaları deniz alanlarının sınırlandırmasında ön plana çıkaran diğer bir faktör de sahip oldukları siyasal statüleridir. Uluslararası hukukta hukukun genel ilkeleri arasında sayılan “devletlerin egemen eşitliği ilkesi” gereği, tek başına bağımsız bir devlet özelliği gösteren adaların, sınırlandırma yapılırken ana kara devletleriyle aynı şekilde hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan eşit kriterle göre değerlendirilecekleri ifade edilmektedir. Bu çerçevede, bir ada ülkesi ile bir ana kara ülkesi arasında yapılacak sınırlandırma işlemi, söz konusu adanın herhangi bir özelliğine bakılmaksızın tıpkı iki ana kara ülkesi arasında bir sınırlandırma yapılıyormuş gibi ele alınmaktadır.314 Bağımsız bir devlet olma statüsüne sahip olan Malta Adası’nın durumu adaların bu özelliğine iyi bir emsal teşkil etmektedir. Divan, Libya ile Malta arasındaki sınırlandırma davasında, ada devletlerinin ana karaya bağımlı diğer adalara göre farklı statüde olduklarına vurgu yapmış ve bağımsız bir devlet olarak Malta ülkesinin kıyılarının komşu devlet kıyılarıyla olan ilişkilerinin, eğer ana karaya bağlı bir ada olsaydı farklı olacağını ifade etmiştir. Divan, Malta Adası’nın ana karadan bağımsız bir ada devleti olarak sınırlandırma işleminde diğer ana karalarla aynı haklara sahip olduğunu belirtmiştir.315

311 Barbara Kwiatkowska, “The Eritrea-Yemen Arbitration: Land Mark Progress in the Acquistion of Territorial Sovereignty and Equitable Maritime Boundary Delimitation”, Ocean Development&International Law, Vol. 32, 2001, s. 9.

312 Libya-Malta Davası, para 64.

313 Nikaragua-Honduras Davası, para 302.

314 Nugzar Dundua, a.g.m., s. 60.

315 Libya-Malta Davası, para 42.

Adaların siyasal statülerinin gündeme geldiği başka bir dava olan Manş Denizi Tahkimi’nde ise Mahkeme, İngiliz Kanal Adaları ile Birleşik Krallık arasındaki siyasi ilişkiye değinerek, gerçekleştirilecek sınırlandırma işleminde, bu siyasi ilişkinin adalarla ilgili diğer faktörlerle birlikte ele alındığında sınırlandırma yöntemine etki yapabileceğini belirtmiştir.316 Mahkeme yaptığı değerlendirmeler neticesinde Birleşik Krallık ile Fransa arasındaki sınırlandırmada İngiliz Kanal Adalarının yarı bağımsız adalar değil Birleşik Krallığa ait adalar olduğuna hükmetmiştir.317 Mahkeme bu hükmün gereği olarak sınırlandırma işleminde bu adalara tam etki verilmesinin Fransa’nın aleyhine olacağını ve dolayısıyla hakça bir çözüm sunmayacağını ifade etmiştir.318 Mahkeme, sınırlandırma bölgesinde bulunan Kanal Adaları’nın sınırlandırma işlemine olan etkisinin büyüklük, coğrafi konum ve nüfusları gibi özellikleri çerçevesinde ele alınacağını belirterek, hakkaniyetli bir çözüme ulaşmak için coğrafi koşullar çerçevesinde bütün koşulların göz önünde bulundurulması gerektiğini beyan etmiştir.319

Adaların sınırlandırma işlemini karmaşık hale getirdiği durumların başında ters tarafta bulunan adalar ile diğer bir devletin kıyılarına yakın durumda konumlanmış adalar gelmektedir. Ana karalar arasında bu şekilde konumlanmış olan adasal yapılar sınırlandırma hattı üzerinde önemli ölçüde bozucu etkiye neden olmaktadır. Böyle bir durumda, söz konusu adalar sınır hattında ya kısmi bir etkiye sahip olmakta ya da tamamen görmezden gelinip etkisizleştirilmektedir. Aynı şekilde, iki ana kara kıyılarına yakın konumda bulunmayan fakat eşit uzaklık hattı çekildiğinde bir ülkeye yakın duruma gelen adalar da yeterli derecede soysal ve ekonomik bir yaşama sahip olmadıkça göz önünde bulundurulmamaktadırlar.320

Adalara verilecek etkinin yukarıda sayılan kriterler çerçevesinde somutlaştığı düşünülürse, her bir adanın sınırlandırma sürecine yapacağı etki adaların konumu, coğrafi özellikleri ve statüsüne göre faklılık gösterecektir. Bu çerçevede, sınırlandırma sürecine hakim olması gereken temel anlayış, var olan coğrafi duruma

316 Manş Denizi Tahkimi, para 183;

317 Manş Denizi Tahkimi, para 186.

318 Manş Denizi Tahkimi, para 248.

319 Manş Denizi Tahkimi, para 75, 97, 188.

320 Manş Denizi Tahkimi, para 203; Katar-Bahreyn Davası, para 219.

sadık kalınarak hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde bir sınırlandırmanın gerçekleştirilmesidir. Güncel deniz yetki alanları uyuşmazlıklarına bakıldığında en karmaşık uyuşmazlıkların, ters tarafta konumlanan adalar ile diğer bir devletin ana karasına yakın olan adaların sınırlandırmayı etkilediği uyuşmazlıklar olduğu görülmektedir. Türkiye ile Yunanistan arasında hem Ege Denizi’nde hem de Doğu Akdeniz’deki uyuşmazlıklarda temel anlaşmazlık esas noktalar belirlenirken adaların ana karalar karşısındaki durumudur. Türkiye bu çerçevede hakkaniyet ilkeleri gereği adaların genel coğrafya çerçevesine sadece bir ilgili/özel koşul olarak değerlendirilmesini savunmakta ve adaların coğrafyayı yeniden şekillendirecek biçimde etki sahibi olmasına karşı çıkmaktadır.