• Sonuç bulunamadı

2. DENİZ ALANLARININ SINIRLANDIRILMASINDA UYGULANAN

2.3. Eşit Uzaklık Yöntemi

Eşit uzaklık kavramı 1958 CKSS’nin 6. Maddesinde ve aynı zamanda 1982 BMDHS’nin 15. Maddesinde coğrafi koşullar elverdiği takdirde uygulanması öngörülmüş bir sınırlandırma yöntemidir. Buna göre, kıyıları bitişik ya da karşı karşıya olan devletler arasındaki sınırlandırma işlemi, taraflar arasında bir anlaşma olmadığı takdirde eşit uzaklık yöntemi ile belirlenecektir.347 Eşit uzaklık yöntemi kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasının yanında karasularının sınırlandırılmasında da başvurulabilecek bir yöntem olarak kabul edilmiştir.348

Sınırlandırma tekniği açısından eşit uzaklığın ne anlama geldiği 1982 BMDHS.’nin 15. Maddesinde açık bir şekilde belirtilmiştir. Buna göre “kıyıları karşılıklı veya yan yana olan devletlerden hiçbirisinin kendi karasularını, bütün noktaları bu iki devletin her birinin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarından eşit uzaklıkta bulunan orta hattın ötesine uzatmaya hakkı yoktur”349 ifadesi eşit uzaklığın nasıl uygulanması gerektiğini

347 1958 CKSS’nin 6. Maddesi; 1982 BMDHS’nin 15. Maddesi.

348 İbrahim Gökalp, a.g.e., s. 143.

349 1982 BMDHS’nin 15. Maddesi.

açıklamaktadır. Öyleyse eşit uzaklık hattı, her iki devletin esas hatları belirlendikten sonra, bu esas hatlara en yakın mesafede bulunan sınır olarak ifade edilebilir.

Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sürecinde uygulanması mecburi olan bir sınırlandırma yöntemi bulunmamaktadır. Eşit uzaklık yönteminin sınırlandırma hukukunda gündeme gelmesinin en önemli nedeni, sınırlandırılacak alanda coğrafi şartlardan kaynaklanan aşırı orantısızlıklar olmadığı müddetçe genel itibariyle hakkaniyete uygun sonuçlara götüren bir yöntem olmasıdır. Bununla beraber, eşit uzaklık yönteminin bilimsel açıdan tatmin edici olması ve kolay uygulanabilirliğinin uyuşmazlığa taraf olan devletler açısından kabul görmesi eşit uzaklık yönteminin ön plana çıkmasında başlıca nedenler olmuştur.350 Yargı organlarının eşit uzaklık konusundaki genel yaklaşımına bakıldığında ilk olarak geçici eşit uzaklık çizgisinin (orta hat) çizilip daha sonra bu hattın ilgili koşullar çerçevesinde düzeltilip hakkaniyet ilkeleriyle uzlaştırıldığı görülmektedir.351 Dolayısıyla eşit uzaklığın bir yöntem olarak kullanılması ancak hakkaniyet ilkeleri çatısı altında ilgili koşullar elverdiği sürece mümkün olabilmektedir.352

Eşit uzaklık yönteminin gündeme geldiği davalara bakıldığında genel olarak bu yöntemin ilgili/özel şartlar ışığında kullanıldığında olumlu sonuçlar doğurduğuna vurgu yapılmaktadır. Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’nda Divan, eşit uzaklık yönteminin uygulama kolaylığı ve kesin sonuçlara götürmedeki elverişliliğine değindikten sonra özellikle kıyıları karşı karşıya olan devletler arasındaki sınırlandırma işlemlerinde, öncelikli olarak orta hattın belirlenip ardından da bu

350 Nugzar Dundua, a.g.m., s. 32.

351 Dolunay Özbek, a.g.e., s. 74.

352 Hem Uluslararası Hukuk Komisyonu çalışmalarında hem de Deniz Hukuku Konferanslarında özel şartların, eşit uzaklık yönteminin bir tamamlayıcısı veya istisnai bir kural olduğunu belirten bir ifadeyi görmek mümkün değildir. Özel şartalara başvurmak taraflar arasında anlaşma sağlanamaması durumunda istisnai durumları tespit etmek için gereklidir. Aksi takdirde anlaşmanın olmadığı durumlarda eşit uzaklık yönteminin doğrudan uygulanmayacağı ortadayken özel koşulların varlığını görmezden gelerek eşit uzaklık yöntemini uygulamak kuralın istisnalığını kaldırarak kendisinin kural haline dönüşmesine yol açacaktır. Dolyısıyla eşit uzaklık/özel şartlar kuralının birleşik kural olarak ifade edilmesi zaten bu durumun ispatıdır. Bkz. Faraj A. Ahnish, The Internatioanal Law of Maritime Boundaries and the Partice of States in the Mediterranean Sea, Clarendon Press, Oxford 1993. s. 52 ; Mustafa Koç, a.g.e., s. 27.

hattın ilgili/özel koşullar çerçevesinde düzeltilmesini hakkaniyetle örtüşen bir uygulama olarak değerlendirmiştir.353

Tahkim Mahkemesi, Eritre ile Yemen arasındaki sınırlandırma Davası’nda, benzer şekilde karşılıklı kıyılar arasındaki kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlandırmalarında eşit uzaklık yöntemine başvurulmasının sınırlandırma hukukunda genel olarak kabul gören bir görüş olduğunu ifade edip bu durumun 1982 BMDHS hükümleriyle de uyum içinde olduğunu belirtmiştir.354 Yine Tahkim Mahkemesi Manş Denizi Tahkimi’nde, karşılıklı kıyılar arasında yapılacak sınırlandırmada eşit uzaklık yönteminin kullanılmasının büyük ölçüde hakkaniyeti sağlayan sonuçlar doğuracağını vurgulamıştır.355

UAD, eşit uzaklık yönteminin 1982 BMDHS’nin 83. Maddesi çerçevesinde ele alındığı Tunus-Libya Davası’nda, ilgili maddedeki hakça sonuca ulaşmak ifadesine vurgu yaparak, eşit uzaklık yönteminin ancak hakkaniyet ilkeleri ve ilgili/özel koşullar çerçevesinde ele alındığında teamül hukukunun içerdiği normu yansıtacağını belirtmiştir. Divan, bu ifadesiyle eşit uzaklık yönteminin tek başına bir teamül kuaralı haline gelmediğine dikkat çekmiştir.356

Eşit uzaklık konusunun hakkaniyet kavramı ile ilişkisi üzerine yapılan tartışmanın temel çıkış noktası, eşit uzaklık yöntemi tek başına bir kural olarak mı uygulanmalı yoksa ilgili/özel koşullarla birlikte birbirini tamamladığı durumlarda bir birleşik kural olarak mı uygulanmalı sorusu üzerine yoğunlaşmaktadır. 1958 CKSS’nin 6. Maddesinde yer alan eşit uzaklık-ilgili/özel koşullar ile ilgili tanımın teamül kuralı haline gelip gelmediği meselesi Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davası’nda hakkaniyet ilkeleri temelinde ele alınmıştır. Divan’a göre eşit uzaklık yöntemi bir teamül kuralı oluşturmamaktadır çünkü teamül hukukunun açılımı, sınırlandırmanın bütün ilgili koşullar ışığında hakkaniyet ilkelerinin uygulanmasını içerir.357 Divan’ın bu yorumu esasen üstü kapalı bir şekilde, söz konusu 6.

Maddedeki eşit uzaklık ile hakkaniyet ilkeleri ilişkisinin yani eşit uzaklık ile

353 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 22-23, 58.

354 Eritre-Yemen Davası, para 131.

355 Manş Denizi Davası, para 239.

356 Tunus-Libya Davası, para 109.

357 İbrahim Gökalp, a.g.e., s. 143-144.

ilgili/özel koşulların birlikte ele alındığında teamül hukukunun amacını yansıttığına bir işarettir.

Eşit uzaklık ile ilgili/özel koşulların birleşik bir kural oluşturduğu görüşü Maine Körfezi Davası ile Manş Denizi Tahkimi’nde biraz daha belirgin hale gelmiştir. UAD, Maine Körfezi Davası’nda, 1958 CKSS’nin 6. Maddesine atıfta bulunarak eşit uzaklık ile ilgili/özel koşulları birleşik bir kural olarak yorumlayıp sınır hattında bazı düzenlemeler yapmıştır.358 Tahkim Mahkemesi de Manş Denizi uyuşmazlığında aynı şekilde söz konusu 6. Maddenin tek bir kuralı ifade ettiğini zira tarafların anlaşma sağlayamaması takdirde hakkaniyet ilkelerine göre bir sonuca gidilmesi ile eşit uzaklık-ilgili/özel koşullara göre sonuca gidilmesinin aynı anlama geldiğini belirtmiştir.359 Bu tartışmalar ışığında eşit uzaklık kavramının sınırlandırma hukukunda hakkaniyet ilkelerine göre daha geri planda olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

UAD, Kamerun-Nijerya ve Katar-Bahreyn Davaları’nda, eşit uzaklık ile ilgili/özel koşulların birlikte ele alınması meselesini farklı bir açıdan incelemiştir.

Divan, bu davalarda BMDHS’nin 15. Maddesine atıfla söz konusu maddenin teamül hukuku kuralı haline geldiğini ve eşit uzaklık yönteminin ilgili/özel şartlardan bağımsız olarak öncelikli bir yöntem olarak uygulanabileceğini ifade etmiştir. Divan ayrıca, eşit uzaklık yönteminin bu doğrultuda münhasır ekonomik bölge ve karasuları sınırlandırmalarında da uygulanabileceğini belirtmiştir.360

Eşit uzaklık yönteminin, deniz alanlarının sınırlandırılması davalarına taraf olan devletlerce benimsenip uyuşmazlıkların çözümünde referans olarak gösterilmesi bazı durumlarda Divan ve Mahkemeler tarafından kabul edilmemiştir. Bunun temel nedeni sınırlandırma yapılacak alanda öncelikli olarak mevcut bir teamül kuralının varlığının sorgulanmasıdır. Grönland-Jan Mayen Davası’nda uyuşmazlığın tarafları olan Danimarka ve Norveç 1958 CKSS’ye taraf olduklarından dolayı söz konusu sınırlandırma işleminde 6. Maddenin uygulanacağını düşünmelerine rağmen Divan bunu kabul etmemiştir. Divan, bunun gerekçesi olarak sınırlandırma yapılacak

358 Maine Körfezi Davası, para 206, 222.

359 Manş Denizi Tahkimi, para 70,75.

360 Katar-Bahreyn Davası, para 170; Kamerun-Nijerya Davası, para 288.

alandaki balıkçılık faaliyetlerine işaret etmiş ve balıkçılık bölgesiyle ilgili teamül kuralarının öncelikli olarak ele alınmasını hakkaniyetin bir gereği olarak yorumlamıştır.361 Tahkim Mahkemesi, Fransa ile Kanada arasındaki deniz alanlarının sınırlandırılması uyuşmazlığında benzer şekilde, Kanada ve Fransa’nın 1958 CKSS’ye taraf olmalarından dolayı sınırlandırmanın 6. Madde gereğince eşit uzaklık yöntemi uygulanarak sonuçlandırılması taleplerini kabul etmemiştir. Mahkeme, birden fazla alanın sınırlandırılacağı bir uyuşmazlıkta söz konusu 6. Maddenin tek başına bir sınırlandırma metodu olarak kullanılamayacağını belirtmiştir.362

Eşit uzaklık ile ilgili özellikle UAD’nin kararlarına bakıldığında, Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’nda üzerinde durulan hususlara benzer yorumlar dikkati çekmektedir. Sözü edilen bu kararlarda, eşit uzaklık yönteminin teamül hukukunda uygulanması zorunlu bir yöntem olmadığı vurgulanarak eşit uzaklık dışında herhangi bir yönteminde tek başına uygulanması zorunlu bir yöntem olmadığı ifade edilmiştir. Divan bununla birlikte, eşit uzaklık yönteminin özellikle kıyıları karşılıklı olan devletler arasında genel olarak uygulanabilir bir yöntem olduğunu da vurgulamıştır.363

Bu tartışmalar ışığında eşit uzaklığın teamül kuralı oluşturup oluşturmadığı konusunda uluslararası teamül hukukunun iki unsurundan biri olan manevi unsur (opinio juris) karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası teamül hukukuna ayrıntılı olarak değindiğimiz bölümde bir kuralın teamül haline gelebilmesi için söz konusu kuralın uygulanmasının bir zorunluluk olduğu yönünde devletlerin genel bir kabulünün varlığından söz etmek gerekir. Fakat bu durum eşit uzaklık metodu için geçerli değildir.

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davalarında Divan’ın uluslararası hukuk komisyonuna ve 1958 CKSS 6. Maddeye atıfla eşit uzaklığın teamül hukuku kuralına dönüşmediği yorumu Manş Denizi Tahkimi’nde ve Maine Körfezi Davası’nda da bir bakıma teyit edilmiştir. Söz konusu davalarda eşit uzaklığın 6. Madde çerçevesinde

361 Grönland-Jan Mayen Davası, para 32, 40, 58.

362 Fransa-Kanada Tahkimi, para 40-41.

363 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 85.

devletlere bir yükümlülük getirdiği kabul edilse de bunun eşit uzaklık yönteminin teamül kuralı oluşturduğuna kanıt olarak gösterilemeyeceği ifade edilmiştir.364

Eşit uzaklık yönteminin özellikle kıyıları karşı karşıya bulunan devletler arasındaki uyuşmazlıklarda hakça sonuca ulaşmak için elverişli bir yöntem olabileceği bunun haricinde ise diğer sınırlandırma ilkelerinden üstün veya farklı bir niteliğe sahip olmadığını belirtmek gerekir. 1958 CKSS’nin 6. Maddesi çerçevesinde eşit uzaklığın ilgili/özel koşullar ile birlikte birleşik bir kural olarak değerlendirilmesi konusu da yine hakkaniyet ilkelerinin özünü oluşturan temel yaklaşımla ilgilidir. Bu temel yaklaşım ise kullanılan yöntemin sınırlandırma işlemini hakça bir sonuca götürme yolundaki elverişliliğidir.

364 Kuzey Denizi Davaları, para 62; Manş Denizi Tahkimi, para 70; Maine Körfezi Davası, para 122.

3. DENİZ YETKİ ALANLARI VE BU ALANLARA