• Sonuç bulunamadı

2. DENİZ ALANLARININ SINIRLANDIRILMASINDA UYGULANAN

2.1. Hak Kazanım Esası Çerçevesinde Doğal Uzantı ve Mesafe İlkeleri

2.2.4. Sınırlandırma İşleminin İlgili/Özel Koşullar Çerçevesinde Yapılması

2.2.4.1. İlgili Koşul Olarak Coğrafya

Coğrafi unsurların deniz alanlarının sınırlandırılmasında öncelikli bir konuma sahip olduğunu hakkaniyet ilkeleri başlığı altında coğrafyanın önceliği ilkesi olarak açıklamıştık. Coğrafyanın önceliği ilkesinde coğrafi unsurlara yüklenen işlev esasen “kara denize hakimdir” genel prensibinin kıyı coğrafyası üzerinden sınırlandırma işlemine dahil edilmesidir. Burada temel amaç ilgili sınırlandırma alanının belirlenmesinde önem arz eden karasularının dış sınırı, kıyı uzunlukları, esas noktalar gibi hukuki normların coğrafi unsurlar çerçevesinde tespit edilmesidir.

Coğrafyanın ilgili/özel koşul olarak ele alınması ise bu ilkenin sınırlandırma işlemine yol gösterici olarak yansımasıdır. Bu bağlamda kıyıların biçimsel özellikleri ve

263 Nikaragua-Honduras Davası, para 277, 288, 292; Benzer şekilde Maine Körfezi Davası’nda, sınırlandırma alanı üç farklı bölgeye ayrılmış ve üçüncü olarak sınırlandırılacak bölgenin ABD’ye ait kıyıların istikametini daha hakkaniyetli yansıtacağı belirtilerek eşit uzaklık yerine dikey sınırlandırma yönteminin uygulanmasına karar verilmiştir. Bkz. Maine Körfezi Davası, para 171.

sınırlandırma alanı civarındaki adasal yapıların varlığı coğrafi koşullar olarak sınırlandırma işleminde uygulanacak sınırlandırma yönteminin belirlenmesinde rol oynamaktadır.

Tabiatın sunduğu coğrafi koşuların doğal olmayan yöntemlerle yeniden yorumlanması onu yeni bir biçime sokmaya çalışmak anlamına geleceği için sınırlandırma yapılırken ilgili/özel koşulların göz önünde bulundurulması hakça bir çözüme ulaşmak adına elzem bir durumdur. Bu sebeple, sınırlandırma işlemlerinde, hakkaniyet ilkelerinde olduğu gibi ilgili/özel koşullar aranırken öncelikli olarak coğrafi koşullara bağlı kalınması deniz alanlarının sınırlandırılması hukukunda kabul görmüş evrensel bir ilkedir.264 Coğrafi koşulların sınırlandırma yöntemi üzerindeki belirleyiciliği sınırlandırma alanına kıyısı olan üçüncü devletlerin hakları bakımından da önem taşımaktadır. Nitekim coğrafi koşulların genel çerçevesi Libya-Malta Davası ile Gine-Gine/Bissau Tahkiminde, sınırlandırma alanına yakın üçüncü devletlerin haklarına halel gelmemesi bakımından da ele alınmış ve uygulanacak sınırlandırma yönteminin ilgili coğrafyaya uygunluğu gözetilmiştir.265

Uluslararası yargı organlarının sınırlandırma işlemlerindeki yaklaşımına bakıldığında öncelikli olarak, ilgili sınırlandırma alanının coğrafi özelliklerini yansıtan geçici bir hat çizdikleri görülmektedir. Yapılan incelemeler neticesinde kıyı uzunlukları birbirine yakın ve kıyıların biçimsel özellikleri benzer ise genel olarak sınırlandırma işlemine eşit uzaklık (orta hat) yöntemi ile devam edilmektedir. Fakat kıyı uzunluklarının orantısızlığı, kıyı biçimlerinin farklılığı ve belirgin coğrafi oluşumların ilgili sınırlandırma alanında bulunması gibi durumlarda, hakkaniyete uygun bir çözüm için eşit uzaklık dışında başka bir sınırlandırma yöntemi de tercih edilebilmektedir.266

264 Maine Körfezi Davası, para 37,112; Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, para 91.

265 Libya-Malta Davası, para 69; Gine-Gine/Bissau Tahkimi, para 108-109.

266 Divan ve diğer uluslararası mahkemeler coğrafi koşulların sınırlandırma yöntemini belirlerken belirleyici olduğunu belirtmekle birlikte, eşit uzaklık yönteminin sınırlandırma işlemine başlarken genel olarak uygulanabilir, pratik ve hakkaniyete uygun sonuçlar veren bir yöntem olduğunu ayrıca belirtmişleridr. Bu çerçevede eşit uzaklık yönteminin terk edilmesi için aşırı derecede orantısız ve çarpık bir coğrafi yapının varlığının söz konu olması gerekmektedir. Aşırı bozma etkisi yaratmayan coğrafi koşullar ise geçici eşit uzaklık çizgisi üzerindeki kaydırma ve ayarlamalarla hakkaniyete uygun bir duruma getirilmektedir. Geçici eşit uzaklık çizgisinin ilgili/özel koşullar çerçevesinde

İlgili koşulların sınırlandırma yöntemi üzerindeki etkisi 2007 tarihinde karara bağlanan Guyana/Surinam Tahkimi’nde ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Mahkeme Surinam’ın sınırlandırma yöntemi olarak açıortay yöntemi kullanılması yönündeki talebini, sınırlandırma alanında eşit uzaklık yönteminin terk edilmesini gerektirecek coğrafi bozuklukların bulunmaması gerekçesiyle kabul etmemiştir.

Mahkeme coğrafi koşulların etki derecesine vurgu yaparak hakça bir sonuca ulaşmak amacıyla küçük ve etkisiz coğrafi unsurların göremezden gelinebileceğini veya kısmi şekilde sınır hattının kaydırılmasıyla giderilebileceğini vurgulamıştır.267 2007 tarihinde UAD tarafından karara bağlanan Nikaragua-Honduras Davası’nda ise kıyıların önemli bir bölümünün dışbükey bir yapı göstermesinin ciddi orantısızlıklara sebebiyet verebileceği belirtilerek, bu coğrafi koşullar çerçevesinde uygun sınırlandırma yönteminin açıortay yöntemi olduğu sonucuna varılmıştır.268 Bu iki uyuşmazlık davasından da anlaşıldığı üzere coğrafi koşullar etkisi nispetinde göz önünde bulundurulmakta aksi takdirde ise görmezden gelinerek nötr bir işleve tabi tutulmaktadır.

Tunus-Libya Davası’nda Divan, hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sınırlandırılacak alana ait ilgili/özel koşullar meselesine değinirken, gerek anlaşma yoluyla gerekse de yargı yoluyla çözüme kavuşturulacak sınırlandırma uyuşmazlıklarında en önemli ilgili/özel koşulların, Divan’ın Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’ndaki kararından beri uluslararası yargı organlarının üzerinde ittifakla durduğu coğrafi veriler olduğunu belirtmiştir.269 Fransa ile Kanada arasındaki Saint Pierre ve Miquelon Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Tahkimi’nde Mahkeme, tarafların iddialarını göz önünde bulundurarak, Maine Körfezi Davası’nda olduğu gibi ilk olarak coğrafi koşulların dikkate alınması gerektiğini belirtmiş ve hakça bir sonuca ulaşma yolunda uygulanacak sınırlandırma yöntemlerinin coğrafi unsurlarla direkt olarak bağlantılı olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, Manş Denizi Tahkimi’ne de atıfta bulunarak, söz konusu bir uyuşmazlık davasında sınırlandırma yöntemi olarak eşit uzaklık veya başka bir yöntemin kullanılmasını belirleyecek ayarlandığı veya kaydırıldığı uyuşmazlıklar için Bkz. Tunus-Libya Davası, para 126; Grönland-Jan Mayen Davası, para 53-54; Trinidad/Tobago-Barbados Tahkimi, para 271.

267 Guyana-Surinam Tahkimi, para 372, 342.

268 Nikaragua-Honduras Davası, para 277, 292.

269 Tunus-Libya Davası, para 72, 75, 79.

öncelikli faktörlerin coğrafi şartlar olduğunu beyan etmiştir. Mahkeme ayrıca coğrafi koşulların hakkaniyet ilkeleri ışığı altında işlerlik kazanabileceğine vurgu yaparak, coğrafi koşulların ağırlığının belirlenmesinde uluslararası hukuk kurallarının yani hakkaniyet ilkelerinin devreye gireceğini vurgulamıştır.270

İlgili/özel koşullar belirlenirken coğrafi koşulların öncelikli faktörler olduğu UAD’nin önüne gelen farklı davalarda da sıklıkla ifade edilmiştir. Divan, Katar-Bahreyn ve Tunus-Libya Davası’nda sınırlandırma ile ilgili/özel koşullar arasındaki ilişkiyi kara denize hakimdir ilkesi üzerinden kurmuş,271 Grönland-Jan Mayen Davası’nda, sınırlandırma işlemindeki temel unsurların coğrafyadan kaynaklanan koşullar olduğunu belirtmiş,272 Libya-Malta Davası’nda da ilgili/özel koşullar bağlamında, kıyı coğrafyasının sınırlandırma hattının başlangıç noktasını belirlemede dikkate alınacak temel koşul olduğu ifade edilmiştir.273

Coğrafi koşullar sadece kıyıların biçimsel özelliklerinden ibaret değildir.

Sınırlandırma alanında bulunan coğrafi oluşumlar da coğrafi çerçeve içerisinde değerlendirilmektedir. Özellikle sınırlandırma hattına yakın konumda bulunan adalar statülerine ve konumlarına göre sınırlandırma hattının kaydırılmasına neden olabilmektedir.274 Yine benzer şekilde körfez ağızlarının oluşturduğu belirgin girintili çıkıntılı yapılar sınırlandırma hattını etkileyebilecek ilgili/özel koşullardır.

Coğrafi koşullar içerisinde en fazla gündeme gelen adasal yapılar, sınır hattı üzerinde birçok kez etki sahibi olabildiği gibi konum ve statülerine göre etkisiz de kalabilmektedir.275 Adasal yapılar Katar-Bahreyn, Romanya-Ukrayna ve Kosta Rika-Nikaragua Davaları gibi adaların yoğun olarak gündeme geldiği uyuşmazlıklarda statülerine, büyüklüklerine ve de ana karaya olan yakınlıklarına göre dikkate alınmışlardır. Katar-Bahreyn Davası’nda iki ülkenin tam ortasında konumlanmış küçük bir ada olan Qit’at Jaradah Adası Divan tarafından ilgili/özel koşul olarak dikkate alınırken, Romanya-Ukrayna Davası’na konu olan Serpent Adaları ise

270 Kanada-Fransa Tahkimi, para 24.

271 Katar-Bahreyn Davası, para 185; Tunus-Libya Davası, para 73.

272 Grönland-Jan Mayen Davası, para 12.

273 Libya-Malta Davası, para 47.

274 Mustafa Koç, a.g.e., s. 203.

275 P. B. Beazley, “Technical Aspects Of Maritime Boundary Delimitation”, IBRU Maritime Briefing, International Boundaries Research Unit, Vol. 1, No: 2, 1994, s. 10.

kıyılarının çok kısa olması ve Ukrayna’nın bir parçası olmaması gerekçe gösterilerek ilgili koşul olarak kabul edilmemiştir.276 Benzer şekilde Kosta Rika-Nikaragua Davası’nda Corn Adaları’nın durumunu değerlendiren Divan, söz konusu adaların ciddi bir nüfus barındırdığını277 ve kendilerine has bir ekonomik yaşama sahip olduklarını belirtmiştir.278 Divan deniz yetki alanlarına sahip olma şartını sağlayan bu adaların geçici eşit uzaklık hattının çiziminde esas nokta olarak dikkate alınmasına karar vermiştir. Divan, kaya statüsünde olduğunu belrttiği Cayos de Perlas’ı ise esas nokta olarak göz önünde bulundurmamış ve sınırlandırma işleminde bu adasal yapıya herhangi bir etki tanınmayacağına hükmetmiştir.279

Uluslararası hukukta hukukun genel ilkeleri arasında ifade edilen “kara denize hakimdir” düsturundan hareketle, deniz alanlarının sınırlandırılması hukukunda hakça bir sonuca ulaşmak birinci derecede kıyı coğrafyasının dikkate alınmasıyla mümkün olabilmektedir. Uluslararası yargı organlarının önemle üzerinde durduğu, “coğrafya bütün eşitsizlikleri ve düzensizlikleri ile ne ise onu temsil etmektedir ifadesi” doğanın sunduğu coğrafi koşullara bağlı kalınarak bir sınırlandırma yapılması gerektiğinin altını çizmektedir. Bu açıklamalar ışığında, denizler üzerindeki hak ve yetkilerin kaynağının coğrafya olduğunu ve buna bağlı olarak, hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde yapılacak deniz alanı sınırlandırmalarında asıl yol gösterici unsurlar olarak da coğrafi koşulların göz önünde bulundurulduğunu belirtmek sınırlandırma hukukunun anlaşılması bakımından önem arz etmektedir.