• Sonuç bulunamadı

Kurslardaki sorunların temelinde de yönetim anlayıĢı var’

Görüşmelerde, destekleme ve yetiştirme kurslarında en yaygın olarak yaşanan sorunun öğrenci devamsızlığı olduğu ifade edilmektedir. Öğretmenler, devamsızlıkların yöneticilerin denetim ve planlama eksikliğinden kaynaklandığını düşünmektedir. Kurslara katılan öğrencilerin devamsızlığının her geçen gün arttığını öğretmenler şu şekilde açıklıyorlar:

Devam sorunumuz var. Başlarda hepsi istekliydi. Sayı gittikçe azaldı. İsteyen öğrenci gelmeye başladı. İlk başta devamsızlık dikkate alınacak demiştik. Mesela ilk beş derse gelmeyen sonra gelemeyecek demiştik ama bunu takip etmedik. (Ö2Matematik)

Burada genellikle akademik anlamda herhangi bir sorunla karşılaşmıyoruz. İdari boyutuyla ilgili bazı sorunlarla karşılaşılabiliyor. Öğrenci devam devamsızlığı, planlama eksikliği karşılaşılan bazı sorunlar. (Ö3-Matematik)

En büyük sıkıntımız bence devam konusu. Yani bunun en başından çok ciddi biçimde ele alınması gerekir bence idare bakımından. Bence ciddi yaptırımların olması lazım ki başarı bir bütün olarak ortaya çıksın. Sorun bence disiplin ve düzen konusunda. (Y4-Edebiyat)

Destekleme ve yetiştirme kurslarında karşılaşılan başka bir sorunun da öğrencileri üniversite sınavlarına hazırlamak üzere kullanılacak kaynak ve materyal eksikliği olduğu belirtilmektedir. Özellikle sosyoekonomik açıdan gelir düzeyi düşük öğrencilerin devam ettiği meslek lisesinde kurslarda kullanılacak kaynak ve malzeme

sıkıntısını öğretmenlerin kendi özverileri ile karşıladıklarını öğretmenler şu şekilde ifade etmektedir:

Bizim okulumuzda özellikle çocuklara kaynak edindirme sorunu var. Zaten maddi durumu kötü olan çocuklar var. Kaynak almaları maddi açıdan sıkıntı olabiliyor. Fotokopi sorunları yaşanabiliyor. (Ö6Matematik)

Bu kurslarda çok ciddi sorunlarla karşılaştığımızı söyleyebilirim. Yönetmelik gereği kurslarda kırtasiye masrafları Bakanlık tarafından karşılanacak denmesine rağmen, okul idaresi ile de bu noktada konuşmamıza rağmen kurs giderleri ve kırtasiye masrafları tarafımızca karşılandı ve ciddi bir meblağ tuttu. Bakan Bey açıklamalarında hiçbir ücret talep edilmeyeceğini söylemesine rağmen bizler hem sarf malzemeleri, kırtasiye masrafı, toner masrafı ile baş başa kaldık. Bu da ciddi bir sıkıntı oluşturdu. Kişisel fedakârlıklarla götürdük diyelim. (Ö6Edebiyat)

Sonuç olarak, bu yıl dershanelerin kapatılması, okullarda destekleme ve yetiştirme kurslarının açılmasıyla başlayan üniversiteye hazırlık anlamında yeni sürece uyum sağlamak için okullarda paylaşımcı bir yönetim anlayışı benimsendiği, planlama aşamasında öğretmenlerle ve öğrencilerle iş birliği yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, destekleme ve yetiştirme kurslarında en büyük sorun olarak ortaya çıkan öğrenci devamsızlığı ve kaynak eksikliğinin sorumlusu olarak benimsenen yönetim anlayışı görülmektedir. Bu anlamda yöneticilerin desteğini alamayan öğretmenler destekleme ve yetiştirme kurslarında karşılaştıkları sorunlarla başa çıkmak için bireysel olarak mücadele verdiklerini vurgulamışlardır.

4.2.3. Merkezi Sınavların Temel Varsayımlar Düzeyinde

Örgüt Ġçi Bireyler Arası ĠliĢkilere Yansımaları

Bu bölümde, merkezi sınavlarla ilgili varsayımların okul içinde öğrenci ve öğretmenlerin arasındaki ilişkilere yansımalarına yer verilmiştir.

‘Bunlar sınavda çıkacak mı?’

Öğrenciler arası rekabetin çok öğrenci kontenjanın az olduğu ülkelerde merkezi sınavların kayırmacılığı önlediği ve fırsat eşitliğini arttırdığı düşünülmektedir. Ancak merkezi sınavlar okul eğitiminin önüne geçmektedir (Günay ve Gür, 2009). TED (2005) sonuç raporunda, üniversite sınavında soru çıkmayan derslerin öğrenciler tarafından gereksiz görülmesine dikkat çekilmektedir. Vogler ve Virtue (2007) eğitim programında yer almasına karşın sınavlarda yer almadığı için öğretmenlerin pek çok konuyu göz ardı ettiğini belirtmektedirler. Aynı şekilde, Ryan ve Brown (2005: 365) öğretmelerin merkezi sınavlarda yer almayan temel konuları atlayacak biçimde derslerini planlamak zorunda bırakıldıklarını, bu nedenle proje, deneyler, kütüphane araştırması, kompozisyon yazma gibi çalışmaları atladıklarını belirtmektedirler (Akt. Dawson, 2012). Araştırma kapsamında yapılan görüşmeler bu durumun devam ettiğini göstermektedir. Görüşmelerden üniversite sınavlarına hazırlık sürecinde öğrencilerin kendi alanları dışında kalan derslerle ilgili olumsuz varsayımlara sahip oldukları ortaya çıkmaktadır. Merkezi sınavlarda soru çıkmayan dersleri öğrencilerin önemsiz ve zaman kaybı olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Bu nedenle, üniversite sınavında soru çıkmayan derslerin öğretmenleri ders işlenişi sırasında öğrencilerle sorun yaşadıklarını dile getirmektedirler. Aynı şekilde, üniversite sınavında soru çıkmayacak konuların işlenmesi açısından öğretmenler öğrencilerin direnci ile karşılaştıklarını belirtmektedirler. Öğretmenlerin bu durum karşısında yaşadıkları ikilemi öğretmenler şu şekilde dile ifade ediyorlar:

Şimdi şöyle bir algı var. İngilizce öğretmeni, tarih öğretmeni, coğrafya öğretmeni, edebiyat öğretmeni olduğun zaman sayısal öğrencilerin gözünde sıfıra yakınsın. Sizi değerli ve önemli görmez. On tane edebiyat sorusuna bir fizik sorusu bedel, üç tane geometri sorusu çözünce otuz Türkçe sorusuna bedel dedikleri zaman çocuklar öğretmenleri önemsemiyorlar. Hafife aldıkları derslerde test çözmeye çalışıyorlar. Dersi dinlemiyorlar. Öğretmeni kötü hissettirecek bir iletişime giriyorlar. Sözel bölüm öğrencilerinde de durum tam tersi. Bu sefer biyoloji, kimya, fizik branşı önemsizleşmeye, aksine coğrafya, tarih, edebiyat dersleri önemli hale gelmeye başlıyor. (Ö1Edebiyat)

12. sınıf öğrencileriyle bazı arkadaşlar sorun yaşayabilir belki. Bazı branşlar, mesela sözellerin sınıf öğretmeniyim, İngilizce öğretmenlerine bazen kızabiliyorlar. Ben ondan (dersten) sınava girmeyeceğim ki neden bizi zorluyor mantığı olabiliyor. (Ö5Edebiyat)

Üniversite sınavına girecek öğrencilere biz üniversite sınavında olmayacak şeyleri anlatmakta zorluk çekiyoruz. Örneğin ben 12. Sayısal sınıfların dersine giriyorum ve müfredat gereği anlatmak zorunda olduğum konular var. Şimdi bana iki seçenek kalıyor: ya çocuklarla çatışa çatışa dersi anlatmak zorundayım, bu konuların gerekliliğine onları ikna etmek zorundayım; ya da boş verip, boş verin çocuklar siz kendi derslerinizle ilgilenin, ben bir şekilde sizi geçiririm demek kalıyor. Birinci seçenekte, çocukların önünde ciddi bir sınav var ve sınavda çıkmayacak derslerle ilgilenmeyi zaman kaybı olarak görüyorlar. Bu yüzden zorla, aslında öğrenmeyip süreci geçiştiriyorlar. İkinci seçenekte de hiç öğrenmeden geçiyorlar. İki seçenek de etik değil ve iki seçenekte de başarı elde edilmez. Bu durumlarda onların psikolojik gerilimleri ve gelgitleri ders ortamına da yansıyor. Disiplin problemi yaşıyoruz ve hepimiz aynı sabrı göstermediğimiz için çatışma yaşıyoruz. (Ö2Edebiyat)

Grant (2004), öğretmenlerin merkezi sınavların sonuçları ile ilgili endişeleri arttıkça eğitim kalitesinin bozulduğunu belirtmektedir çünkü öğretmenler rutin bir öğretim metodu belirleyerek testi nasıl çözeceklerini öğretmeye odaklandıklarından toplumsal ve kültürel konulara zaman ayıramadıklarını belirtmektedir. Görüşmelerde öğretmenler öğrencileri hayata hazırlama açısından okulda yaptıkları işin önemine inandıklarını, davranışlarıyla, tutumlarıyla onlara rol model olmaya çalıştıklarını, kendi tecrübelerinden örnekler vererek onlara yol göstermeye çalıştıklarını fakat merkezi sınavların eğitim sistemimizin odak noktası haline gelmesi sonucunda öğrencileri hayata hazırlama açısından eğitimden çok öğretime zaman ayırmak zorunda kaldıklarını dile getirmektedirler. Ö2Matematik ve Ö5Tarih yaşadıkları durumu şu şekilde ifade ediyorlar:

Her gelen nesil biraz daha farklı. Eğitimden çok öğretim daha önem kazandı sanki ama biz ısrarla dersleri öğretmek için zorluyoruz. O yüzden yaptığımız iş tabi ki

önemli ama onları hayata hazırlama açısından bunu derslerle yapmak çok zor oluyor. (Ö2Matematik)

Hayata öğrenci hazırladığımızı düşünmüyorum. Bilgi yüklemesi yapıyoruz ve test çözmeyi öğretiyoruz. Üniversite öğrencileri olmalarını sağlıyoruz, o kadar. (Ö5Tarih)

Sonuç olarak, üniversite sınavının öğrencilerin derslere bakış açısını etkilediği, bazı dersleri gerekli bazı dersleri ise gereksiz olarak algılamalarına yol açtığı anlaşılmaktadır. Bu durumun, ders öğretmenleri ile öğrencilerin arasındaki ilişkileri de kaçınılmaz bir biçimde etkilediği belirtilmektedir. Öğretmenler öğrencilerine rol model olduklarına ve onları hayata hazırlama açısından yaptıkları işin önemine inanmaktadırlar fakat merkezi sınavlara hazırlık sürecinde eğitime gereken önemi veremediklerinden duydukları rahatsızlığı dile getirmektedirler.

4.3. Merkezi Sınavların Kültürel Biçimler, Değerler ve Temel

Varsayımlar Düzeyinde Örgüt-Çevre ĠliĢkilerine Yansımaları

Bu bölümde, Türkiye‟de üniversiteye geçişte uygulanan merkezi sınavların okul ve çevre arasındaki ilişkilere kültürel biçimler, değerler ve temel varsayımlar düzeylerinde yansımalarına yer verilmiş, araştırmanın „merkezi sınavların varlığı ve bu sınavlara hazırlık sürecinin okul-çevre ilişkilerine etkileri‟ sorusuna yanıt aranmıştır.

4.3.1. Merkezi Sınavların Kültürel Biçimler Düzeyinde Örgüt-

Çevre ĠliĢkilerine Yansımaları

Bu bölümde okulların merkezi sınavlar bağlamında velilerle ilişkileri ele alınmıştır. Merkezi sınavlarla ilgili velilerle iletişime geçme biçimi olan veli toplantıları „veli toplantılarına ilgi(sizlik)‟ alt başlığı altında, okulların kendilerini

çevreye tanıtmada yaşadıkları sorunlar „devlet okulusun, hareket imkânın belli‟ alt başlığı altında verilmiştir.