• Sonuç bulunamadı

Kur’an-ı Kerim’de, Sünnette ve Sahabenin Sözlerinde Vacip

Kur’an-ı Kerim ve sünnette vacibe delalet eden lafızları ele almadan önce Kur’an-ı Kerim ve sünnetin hükümleri beyan ederken nasıl bir üslup kullandığını ele almamız faydalı olacaktır. Kur’an-ı Kerim hükümleri beyan ederken beşerî kanunlarda ve fıkıh kitaplarında olduğu gibi tek bir üslup kullanmamış aksine insanlar içindekileri benimsesinler ve gereğini yerine getirsinler diye hükümleri sevkederken farklı üsluplar kullanmıştır. Çünkü Kur’an-ı Kerim sadece bir teşrî kitabı değil aynı zamanda insanları karanlıklardan aydınlıklara çıkaran122 bir hidayet kitabı, itaat edenleri müjdeleyen inkâr edenleri korkutan123 bir ibret kitabı, insanları benzerini getirmekten aciz bırakan (i’câz) ve bu üslubunun bir gereği

117

Cüveynî, el-Burhân, Doha: Câmiatü Katar, 1978, I, 310. 118

Âmidî, I, 91-92. 119

Urmevî, el-Hâsıl mine’l-Mahsûl, Bingazi: Câmiatu Karyunus, 1994, I, 237. 120 Beyzâvî, 87-88. 121 İbnü’n-Neccâr, I, 347-349. 122 el-Mülk, 67/16 123

olarak da insanların okumaktan bıkıp usanmayacağı bir kitaptır. Eğer Kur’an-ı Kerim tek bir üslupla gelseydi doğru yolu gösterme, ibret alınmasını sağlama ve tilaveti ile taabbüt etme hususundaki en önemli ayrıcalığını kaybederdi. İşte Kur’an-ı Kerim bu nedenlerle fıkıh ve kanun kitaplarında olduğu gibi mutlaka yapılması istenenleri sadece vücûb, mutlaka terk edilmesi istenenleri sadece tahrîm, yapılıp yapılmaması muhayyer bırakılanları sadece tahyîr lafzı gibi tekrar tekrar kullanıldığı zaman insanların bıkıp usanacağı, kulağa ağır gelecek ibareler kullanmamış, aksine insanlar hemen kabul etsin ve ibret alsın diye bunların yanında çeşitli kelime ve ifadeler kullanmıştır. Ayrıca dinin hükümleri meydana gelen olaylara ve hadiselere göre farklı vakitlerde ortaya konulduğu için olaylar ve hadiseler farklı üsluplar kullanmayı gerektirmiştir. Çünkü her olay ve münasebetin kendine has bir üslubu bulunmaktadır. Bazen bir şeyin vücûb veya tahrîmi olaya ve şartlara göre vaat ya da ceza tehdidi ile ifade edilebilir. Bazen de vücûb ve tahrîm lafzını kullanmayı gerektirebilir.124 Hz. Peygamber de hadislerinde Kur’an’ın bu metodunu takip etmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in ve hadislerin hükümlere delaleti üç şekilde olmuştur: 1. Bir şeyin emredildiğini, nehiy edildiğini veya mubah kılındığını belirten sîgalar kullanarak:125 Meselâ “Mescide her girişinizde ziynetlerinizi alınız, yiyiniz,

içiniz, israf etmeyiniz.”126 ayetinde “alınız” emre; “yiyiniz, içiniz” ibâhaya “israf

etmeyiniz” de nehye sîga yoluyla delalet etmektedir.

2. Bir şeyin emredildiğini, nehiy edildiğini veya mubah kılındığını haber vererek:127 “Size kara hayvanlarını avlamak ve yemek helal kılındı.”128 ve “Size

temiz olanlar helal kılındı.”129 ayetlerinde kara hayvanlarının ve temiz olan şeylerin

helal kılındığı haber yoluyla bildirilmektedir.

3. Bir şeyin dünyada ve ahirette hayır, şer veya zarara sebep olacağını bildirerek: Allah bazen bir şeyin yapılmasına, o şeyi veya yapan kimseyi överek ve

124

Şelebî, Usûlü’l-fıkhi’l-İslâmî, Beyrut: Dârü'n-nahdati'l-Arabiyye, 1986, 102-103; Bâcaknî,

Menhecü’l-Kur’ân fî takrîri’l-ahkâm, 187-189.

125

İzz b. Abdisselâm, el-İmâm fî beyâni edilleti’l-ahkâm, Beyrut: Dârü'l-beşâiri'l-İslâmiyye, 1987, 79. 126 el-A’râf, 7/31. 127 İzz b. Abdisselâm, 79. 128 el-Mâide, 5/96. 129 el-Mâide, 5/4.

yahut da o şeyin yapılmasının dünyada ve ahirette hayırlı olacağını söyleyerek teşvik eder. Bazen bir şeyin yapılmasından, o şeyi veya o şeyi yapan kimseyi yererek ve yahut da o şeyin yapılmasının dünyada veya ahirette zarara sebep olacağını belirterek sakındırır.130

Aşağıda vücûb ifade eden terimleri ve vücûb ifade eden terimleşmemiş kelime ve ifadeleri zikrederken ele alacağımız kelime ve ifadeler dışında Kur’an-ı Kerim ve hadislerde geçen şu kelime ve ifadeler de vücûba delalet etmektedir:

1. Bir şeyin yapılmasının emredilmesi: “Namazı kılın, orucu tutun.”131 ve “Muhakkak ki, Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin

işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.”132 ayetlerinde olduğu gibi.

2. Haber verme değil emir kastedilen bazı haber cümleleri: “Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün

beklerler.”133 ayetinde olduğu gibi.

3. Vasiyet ve kazâ lafızları: “Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe,

kadının payının iki misli (miras vermenizi) vasiyet eder.”134 ve “Rabbin, sadece

kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde

emretti (kaza).”135 ayetlerinde olduğu gibi.

4. Allah’ın bir fiilin terk edilmesini ve fiili terk edeni kınaması, terk edilmesine karşılık dünyada veya ahirette bir zarar olacağını ifade etmesi ve ceza ile tehdit etmesi:136 “De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz.

Peygamber'e düşen, sadece açık seçik duyurmaktır.”137 ayetindeki gibi.

130 İzz b. Abdisselâm, 79-80. 131 el-Bakara 2/110. 132 en-Nahl, 16/90. 133 el-Bakara, 2/234. 134 en-Nisâ, 4/11. 135 el-İsrâ, 17/23. 136 İzz b. Abdisselâm, 276. 137 en-Nûr, 24/54.

5. Hz. Peygamber’in yaptığı bir şeyin vücûba delalet eden bir ayetin beyanı olması:138 Hz. Peygamberin bir fiili, bir ayeti beyan etmek için olursa o ayetin hükmünü alır. Yani ayet fiilin vücûbunu gerektirirse Hz. Peygamber’in fiili vacip, fiilin nedbini gerektirirse fiili mendup, fiilin ibâhasını gerektirirse fiili mubah olur. Meselâ Hz. Peygamber’in namazların rekât sayılarını belirleyen fiilleri “Namazı kılın.” ayetinin, hırsızın elini bilekten kesmesi ise “Hırsızlık eden erkek ve kadının,

yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin.”139

ayetinin beyanı içindir.

6. Hz. Peygamber’in bir fiili devamlı olarak yapması: Cumhura göre Hz. Peygamber’in bir şeyi devamlı yapması vücûbun olmadığına dair bir delil bulunmadıkça vücûb ifade eder.140 Hanefîler’e göre ise hakkında farz olduğuna dair bir delil bulunmadıkça Hz. Peygamber’in bir şeyi devamlı yapması ve terk edenleri ayıplaması vücûba delalet eder.141

Sahabe-i kirâmın sözlerine baktığımız zaman ise onların Kur’an ve sünnette yapılması istenen fiilleri kesin ve bağlayıcı bir tarzda istenen ve kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istenen şeklinde iki kısma ayırdıklarını ve farzı yapılması kesin ve bağlayıcı bir tarzda istenen fiiller olarak ele aldıkları dikkati çeker. Meselâ Hz. Ali’nin, “Vitir namazı, farz namazınız gibi kesin ve bağlayıcı (hatm) bir şekilde istenmemiştir. Lakin Hz. Peygamber onu sünnet kıldı ve dedi ki: Allah tektir, teki

sever. Ey Kur’an ehli! Vitir namazını kılınız.”142 sözünde bu durum vardır.

Şimdi de ayetler, hadisler, sahabe ve tabiînin sözlerinde ve erken dönem eserlerinde yer alıp daha sonra vücûb kapsamında ele alınan terimler ve terimleşmemiş kelime ve ifadeleri zikredelim: