Müçtehit imamların ve talebelerinin sözlerinde yer alan haram, mahzur kelimeleri ve aşağıda ele alacağımız mekruh kelimesi dışında şu kelime ve ifadeler de hürmet ifade etmektedir.
1. “Lâ hayra=Hiçbir hayır yoktur” ifadesi: Bu ifade yapılan şeyde hiçbir şekilde hayır olmadığını ifade etmekte olup, mübalağalı bir şekilde cevazın yokluğuna delalet eder.798 Kur’an-ı Kerim’de bir yerde hürmet ifade etmek üzere gelmiştir. Medine’nin yerlilerinden olan Zafer oğullarından Tu’me’nin, komşusunun zırhını çalması ve bunun açığa çıkması üzerine Zafer oğullarının, Hz. Peygamber’den onu beraat ettirmesini istemelerini bildiren ayetlerden sonra Zafer oğullarının Tu’me’nin beraat ettirilmesi için aralarında gizli gizli konuşmaları hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını
düzeltmek isteyen (in fısıldaşması) müstesna.”799 Bu ayette Allah Teâlâ onların
kendi aralarında fısıldaşmalarının makbul bir davranış olmadığını yani haram olduğunu belirtmiştir. Bu ifadenin hadislerde de hürmet ifade etmek üzere kullanıldığını görüyoruz: Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Kadın şarkıcıları satmayınız ve satın almayınız. Onların ticaretini yapmakta hiçbir hayır yoktur.
Onların semenleri haramdır.”800
Şeybânî, el-Muvatta’da şöyle demektedir: “Hz. Peygamber’e pirinç nebizi
sorulunca “Onda hayır yoktur” dedi ve ondan nehiy etti.”801 Bu ifade Said b.
Müseyyeb ve Nehaî başta olmak üzere fakihler tarafından hürmet ifade etmek üzere
797
Buhârî, Edâhî, 16. 798
Bâbertî, el-İnâye, (Fethü'l-kadîr ile birlikte), 1970, VII, 84. 799
en-Nisâ, 4/114. 800
Tirmizî, Büyû, 51. 801
kullanılmıştır.802 Müteahhirînin bu ifadeyi hürmet ifade etmek üzere az da olsa kullandıklarını görüyoruz.803 Bu ifadeyi fakihler daha çok alışveriş meselelerinde kullanmışlardır.804 Fakihler bazen bir şeyin haram olduğunu beyan ettikten sonra aynı yerde aynı şey hakkında “hayır yoktur” ifadesini de kullanmışlardır.805
2. “Lâ yenbeğî=yakışık almaz” ifadesi: “La yenbeğî” ifadesi Kur’an-ı Kerim ve hadislerde iki manada kullanılmıştır:806
a. Şer’an haram manasında: Kur’an-ı Kerim’de “Onlar: Seni tenzih ederiz.
Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz (lâ yenbeğî)”807 ayeti dışında
diğer beş ayette aklen imkânsız manasında kullanılmıştır. Bu ifade “Sadaka almak
Muhammed’in ailesine yakışmaz (lâ yenbeğî)”808; “Allah diyor ki: Bana sövmesi
kendisi için yakışık almadığı (lâ yenbeğî) halde Âdemoğlu bana sövdü, beni
yalanlaması kendisi için yakışık almadığı (lâ yenbeğî) halde beni yalanladı.”809; ve
“Bunu (ipek elbise) giymek müttakilere yakışmaz (lâ yenbeğî).”810 hadislerinde hürmete delalet etmektedir.
b. Aklen imkânsız manasında: “Hâlbuki çocuk edinmek Rahman’ın şanına
yakışmaz.”811; “Kur’an’ı şeytanlar indirmedi. Onların bunu yapması mümkün
değildir (la yenbeğî) zaten güçleri de yetmez.”812 ayetlerinde ve “Bir kimsenin
Allahı görmesi mümkün değildir (lâ yenbeğî).”813, “Herkim beni rüyasında görürse
hakikaten görmüştür. Çünkü şeytan benim kılığıma giremez (lâ yenbeğî).814
hadislerinde bu anlamdadır.
802
Şeybânî, el-Muvatta’, III, 113-114; el-Asl, V, 8, 15, 19, 22, 51, 92, 194; II, 645; el-Âsâr, I, 13; Ebû Yusuf, İhtilâfü Ebî Hanîfe ve İbn Ebî Leylâ, IX, 98; Mâlik, el-Muvatta’, Büyû’, 66; Sahnûn, IV, 85, 63, 134, 362; Şafiî, el-Üm, III, 336.
803
İbn Habîb, 200; Mergînânî, III, 1022; Aynî, el-Binâye, VI, 621; Zeynüddîn İbn Nüceym, el-
Bahrü’r-râik, VI, 259.
804
Şeybânî, el-Asl, V, 5-69. 805
Ebû Yusuf, İhtilâf, IX, 98; Sahnûn, IV, 134, 362, 63; Şafiî, el-Üm, III, 336. 806
İbn Kayyim, İ’lâmü’l-muvakkiîn, II, 82. 807 el-Furkân, 25/18. 808 Müslim, Zekât, 167. 809 Buhârî, Bed’ü’l-halk, 1. 810 Buhârî, Salât, 16. 811 Meryem, 19/92. 812 eş-Şuarâ, 26/210-211. 813 İbn Mâce, Zühd, 32. 814 Müslim, Rüyâ, 10.
Fakihler bu lafzı genellikle hakkında sahih bir rivayet bulunmayan şeyler hakkında kullanmakla birlikte hakkında sahih delil olan şeyler hakkında kullandıkları da olmuştur. İmam Muhammed şöyle demektedir: “Bir kimsenin “baban ve babam hakkı için” diyerek yemin etmesi yakışık almaz (lâ yenbeğî). Çünkü Hz. Peygamber’in bundan, Allah’ın hadlerinden birisini söyleyerek yemin etmekten ve tağutlarların adını anarak yemin etmekten nehiy ettiği haberi bize
ulaştı.”815 Mütekaddimîn bu ifadeyi haram ve kerâhetin her iki çeşidînî ifade etmek
üzere kullanmıştır. Müteahhirîn ise az da olsa haram ve tahrîmen mekruh hakkında kullanmakla birlikte daha ziyade tenzîhen mekruh hakkında kullanmıştır.816
3. “Lâ uhibbü, lâ estahibbü=sevmiyorum, hoşlanmıyorum, istemiyorum” ifadeleri: Kur’an-ı Kerim’de bu ifade, hep haram kılınan fiiller hakkında kullanılmıştır. Kur’an’da Allah’ın haddi aşanları, kâfirleri, zalimleri, bozgunculuk çıkaranları sevmediği bildirilmektedir.817 Hadislerde bu lafzın hürmete delalet etmek üzere kullanımları yer almaktadır: Hz. Peygamber’e akika soruluca “ben
ukuku (anne-babaya karşı gelmeyi) sevmem (lâ uhibbü).” demiştir.818 Sahabe başta
olmak üzere fakihlerin bu lafzı bazen hakkında kesin bir delil bulamadıkları meselelerde kullandıklarını görüyoruz. Aşağıda zikredeceğimiz gibi Hz. Osman, kanaati haram yönünde olmasına rağmen cariye olan iki kızkardeş ile aynı anda evli olunması ile alakalı olarak “Bunu bir ayet helal başka bir ayet haram kıldı.
Ben ise bunu yapmayı istemem/sevmem (lâ uhibbu).”819 demiştir. Hz. Ömer’e,
cariye olan anne ve kızdan birisi ile birlikte olan bir kimsenin diğeri ile de birlikte olmasının durumu sorulunca “O ikisiyle birlikte olunmasını istemem/sevmem (lâ
uhibbü)” demiş ve bundan nehiy etmiştir.820
815
Şeybânî, el-Asl, III, 158. 816
Katâde b. Diâme, Kitâbü’l-menâsik, 77; Şeybânî, el-Hücce, I, 416; II, 251; 500, 668; a. mlf., el-
Muvatta’, III, 58; Mâlik, el-Muvatta’, Müsâkât, 2; Sahnûn, I, 368; II, 153; Ahmed b. Hanbel, Mesâil, Abdullah rivayeti, 314; Tahâvî, el-Muhtasar, 306; Hâkim es-Semerkandî, Kitâbü’s- sevadi’l-a’zam, 6; Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Uyûnü’l-mesâil, II, 44; Kudûrî, el-Muhtasar, III,
187; Serahsî, el-Mebsût, IV, 96; İbnü’l-Cellâb, I, 308; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, VI, 212. 817
M. F. Abdülbâkî, “hbb” md. 818
Şeybânî, el-Muvatta’, II, 656-661. 819
Mâlik, el-Muvatta’, Nikâh, 34. 820
Ebu Hanife şöyle demektedir: “Bir adamın bir hayvanı borç olarak istemesi istenmez/sevilmez (lâ yüstehabbü). Çünkü bu tartılabilen, ölçülebilen ve bozuk
para, ceviz ve yumurta gibi adedi birbirinden farklı olmayanlar gibi değildir.”821
İmam Şafiî, Hz. Ömer’in Arap Nasranîleri’nin kestiklerini yemenin helal olmadığını söylediğini zikrettikten sonra “onların kestiklerini yemeyi
istemem/sevmem (lâ uhibbü).” demektedir.822
4. “Lâ yu’cibünî=hoşuma gitmiyor” ifadesi: Zührî’nin rivayet ettiğine göre İbn Mesud (ra), Zeyneb es-Sekafiyye’den bir cariye satın almış, alışverişten vazgeçtiği takdirde Zeynep paranın kendisinde kalacağını şart koşmuştu. Bunun üzerine İbn Mesud, Hz. Ömer’e gelip bu durumu sorunca Hz. Ömer şöyle demiştir: “Cariye ile birlikte olması hoşuma gitmiyor, kimsenin onda şart koşmaya hakkı yoktur. Zührî şöyle demiştir: Bunun üzerine İbn Mesud geri döndü ve cariyeyi iade etti.”823
İmam Muhammed şöyle demektedir: “Namaz kılan adamın kendisine selam verildiği zaman karşılık vermesi hoşumuza gitmiyor. Yine bir adamın namaz kılana
selam vermesi hoşumuza gitmiyor.”824 Bu kelimenin özellikle el-Müdevvene’de
“câiz değildir”, “haramdır”, “hiçbir hayır yoktur”, “uygun olmaz (lâ yesluhu)” lafızlarıyla bir arada kullanımları yer almaktadır.825 Ahmed b. Hanbel’in İshak b. Mansur rivayetindeki “Bir adamın malının çoğu haram ise malının yenilmesi
hoşuma gitmiyor.” sözünde bu lafız haram hakkında kullanılmıştır.826
5. Bir şeyin yapılmasına ruhsat verilmemesi: Bir şeyin yapılmasına ruhsat verilmemesi kerâhet yanında hürmet ifade etmek üzere de kullanılmıştır. Katâde’nin namaz ve zekât hakkında söylediği “terk edilmesine ruhsat verilmeyen
iki farz ve iki vacip”827 sözünde geçen “ruhsat verilmeyen” ifadesi bunların terk
edilmesinin haram olduğuna delalet etmektedir. İmam Malik şöyle demektedir: “Bize göre üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimsenin belirli vasıf ve
821
Şeybânî, el-Hücce, II, 726. 822
Şafiî, el-Üm, V, 488. Ayrıca bkz. Sahnûn, III, 406, IV, 230; Hallâl, 92. 823
Ebû Yusuf, Kitâbü’l-âsâr, 186. 824
Şeybânî, el-Âsâr, I, 474. Ayrıca bkz. a. mlf., el-Muvatta’, II, 282, 463. 825
Sahnûn, II, 241; III, 186; IV, 71, 114, 508, 544; Ahmed b. Hanbel, Mesâil, Salih rivayeti, I, 482 826
İbn Kayyim, İ’lâmü’l-muvakkiîn, II, 76. 827
suretlerle bir hayvanı borç almasında hiçbir beis yoktur. Onun gibi bir hayvan ödemesi gerekir. Ancak borç alınmak isteyen cariye olursa, bu hususta helal olmayan bir şeyi helal saymaya sebep olmasından korkulur, bu uygun olmaz. Bu hususta mekruh olan şeyin açıklaması, bir kimsenin bir cariyeyi borç alıp onunla cima ettikten sonra aynı sahibine iade etmesidir. Bunu yapması uygun ve helal değildir. İlim adamları bunu nehyediyorlar ve bu hususta kimseye ruhsat
vermiyorlar.”828
6. Bir şeyin yapılmasında sıkıntı ve darlık olması: İfk hadisesinin meydana geldiği esnada Hz. Ali’nin, “Ey Allah’ın resûlü! Allah sana bir sıkıntı ve darlık çıkarmaz (ﻚْﯿَﻠَﻋ ﮫﱠﻠﻟا ﻖﱢﯿَﻀُﯾ ْﻢ ). Aişe’den başka kadın çoktur.”َﻟ 829 sözünde yer alan “sıkıntı ve darlık çıkarmaz” ifadesinde hürmet ifade etnektedir. Evzâî’nin, harp yurdundan İslâm yurduna dönen müslüman askerlerin ganimetten olan silah, binek ve elbiselerin askerler tarafından kullanılmasını nehiy etmesine karşın ganimetten olan yem ve yiyeceklerin müslüman askerler tarafından kullanılmasına ve birbirlerine hediye olarak verilmesine ruhsat vermesine itiraz eden Ebu Yusuf’un, “…Nasıl oluyor da müslümanların ihtiyacı olmasına rağmen birincisinde darlık
oluyor (dâga) da ikincisinde genişlik oluyor (ittisâ)?”830 sözünde darlık hürmete
genişlik ise ibâhaya delalet etmektedir. İmam Şafiî bu sözle alakalı olarak şöyle demektedir: “Ebu Yusuf şöyle demiştir: Ebu Amr silahta tazyik ediyor, yiyecekte ise
tevsi’ ediyor.”831
7. “Mâ kâne leküm kezâ ve kezâ; lem yekün leküm=yapma hakkınız yoktur; yapmanız câiz değildir”832 sözleri: Bu ifadelerin Kur’an-ı Kerim’de hürmet ifade etmek üzere kullanıldığını görüyoruz: “Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, «Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin» diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, «Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz (mâ yekûni lî en ekûle). Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim
828
Mâlik, el-Muvatta’, Büyû, 94. Ayrıca bkz. Ebû Yusuf, Kitâbü’l-harâc, 133; Ahmed b. Hanbel,
Mesâil, Abdullah rivayeti, 350.
829
Buhârî, Megâzî, 34; Tefsîru Sûreti 24; İ’tisâm, 28; Şehâdât, 15; Müslim, Tevbe, 56. 830
Ebu Yusuf, Kitâbü Siyeri’l-Evzâî, IX, 482. Ayrıca bkz. Şafiî, el-Üm, I, 252; İhtilâfü Mâlik ve’ş-
Şafiî, IX, 330.
831
Ebu Yusuf, Kitâbü Siyeri’l-Evzâî, IX, 482. 832
İbn Kayyim, Bedâiü’l-fevâid, Mektebetü'l-Kahire, 1972, IV, 4-6; Bedrüddîn ez-Zerkeşî, el-
içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz
bilen yalnızca sensin.”833
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin, bir yurtta veya hurmalıkta ortağı varsa o kimsenin ortağına bildirmedikçe satış yapma hakkı yoktur (feleyse
lehû en yebîa).”834
Hz. Ayşe şöyle demektedir: “Allah resûlü, Safa ve Merve arasında sa’y etmeyi sünnet kılmıştır. Binâen aleyh onlar arasında say’i terk etmek kimsenin
hakkı değildir (feleyse li-ehadin en yetrukehâ).”835
İmam Muhammed şöyle demektedir: “Kuyusu olan bir kimsenin kendileri, develeri ve koyunlarını sulamaları için insanların ondan su ihtiyacını gidermelerini
men etme hakkı yoktur (feleyse lehû en yemnea).”836
8. “La erâ=uygun görmüyorum” ifadesi: İmam Muhammed şöyle demektedir: “Teyemmümlü olan bir kimsenin hiçbir şekilde abdestli olanlara imamlık yapmasını uygun görmüyorum (le erâ). Bunu yaparlarsa namazları geçerli
değildir.”837
9. Mahcûr kelimesi: Sözlükte “men etmek” anlamına gelen “hicr, hacr, hucr” kökünden türemiş olup “men edilmiş, yasaklanmış”838 anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de “hicr” ve “mahcûr” şekillerinde haram, yasak ve engel anlamlarında kullanılmıştır.839 Meselâ, Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: Bu (tanrılar için ayrılan) hayvanlarla ekinler
haramdır (hicr). Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez.”840 Hicr ve
türevleri hadislerde de men etmek, kısıtlamak anlamlarında kullanılmıştır.841
833 el-Mâide, 5/116. 834 Müslim, Müsâkât, 133. 835
Buhârî, Hacc, 79; Müslim, Hacc, 262. 836
Şeybânî, el-Muvatta’, III, 319-320. 837
Şeybânî, el-Asl, I, 130. Ayrıca bkz. Merdâvî, el-İnsâf, XII, 247. 838 İbn Manzûr, “hcr” md. 839 M. F. Abdülbâkî, “hcr” md. 840 el-En’âm, 6/138. 841 Wensinck, “hcr” md.
10. Mezcûr kelimesi: Mezcûr sözlükte “men etmek, nehiy etmek, seslenerek kovmak, sert bir dille tehdit ederek men etmek” anlamlarına gelen “zecr” kökünden türemiştir.842
11. Memnû ve menhî kelimeleri: Harama yapılmasının men edilmesi nedeniyle memnû da denilmektedir.843 Mutlak nehyin tahrîm için olduğunu söyleyenlere göre de menhî haram manasına gelir.844
12. Bir şeyin kabih olarak nitelendirilmesi: Kabîh kelimesi genelde haram ile eş anlamda kullanılır. Bir hadiste cahiliye döneminde yapılan ameller kabîh olarak nitelendirilmektedir.845 Fakihler “kabih”846 ve “estakbihuhû=kabîh görüyorum”847 lafızlarını haram hakkında kullanmışlardır.
13. Bir şeyin habîs olduğunun ya da tayyip olmadığının belirtilmesi: Habîs (hubs) sözlükte tayyibin zıddı olarak “çirkin, iğrenç, pis olmak; kötü karakterli ve şerli olmak”848 anlamlarına gelir. Habîs itikatta batılı, sözde yalanı, fiilde ise kabîhi kapsar.849 “Yetimlere mallarını verin, temizi (tayyip) pis (habîs)
olanla değişmeyin.”850 ayetinde tayyip helal, habîs ise haram manasındadır.851 Hz.
Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Köpeğin semeni habîstir, fahişenin mihri
habîstir, hacamat yapanın kazancı da habîstir.”852 Fakihler de “habîs” ve “tayyip
olmaz” lafızlarını haramı ifade etmek üzere kullanmışlardır.853
14. Bir fiilin sû’ veya seyyie olması: Ahmed b. Hanbel’in oğlu Abdullah bir dinardan bir dirhem eksik parayla elbise alan adamın durumunu sorunca Ahmed b. Hanbel şöyle demiştir: “Bunu mekruh görüyorum. Onu bir dinara sattı bir dirhem
eksik olması nasıl olur? Bu çirkin (sû’) bir satıştır.”854
842
İbn Manzûr, “zcr” md.; İsfahânî, “zcr” md.; Karâfî, Nefâisü’l-usûl, I, 271. 843
Şafiî, el-Üm, III, 208. 844 Hindî, II, 600. 845 Müsned, II, 503. 846 Şeybânî, el-Asl, V, 248. 847
Merdâvî, el-İnsâf, XII, 247. 848 İbn Manzûr, “hbs” md. 849 İsfahânî, “hbs” md. 850 en-Nisâ, 4/2. 851 İsfahânî, “hbs” md. 852 Müslim, Müsâkât, 41. 853
Şafiî, el-Üm, III, 446; Ahmed b. Hanbel, Mesâil, Salih rivayeti, III, 235. 854
15. Bir şeyin masiyet; bir fiili işleyenin asi olarak nitelendirilmesi: Masiyet (isyan) “emre muhalefet etmek, itaat etmemek” anlamlarına gelen bir mastardır.855 Kur’an-ı Kerim’de Allah’a ve peygamberlere itaat etmemek manasında kullanılmıştır.856 Masiyet, örfte bir kimsenin Allah’ın nehiy ettiği şeyi yapması manasına gelir.857 Ancak haram, mahzûr ve memnû lafızları tehdidin şiddetinden dolayı bir şeyin yapılmasından men edilmesi hususunda masiyetten daha şiddetlidir.858 Fakihler haram bir fiil işleyenin asi olduğunu belirtmişlerdir.859
16. Suht kelimesi: Suht (sahat) “ukubete sebep olan şiddetli gazap” manasına gelip Allah’tan olduğu zaman cezalandırması (ukubet) anlamına gelir.860 Kur’an’da dört yerde geçmekte olup üçünde Allah’a nispet edilmekte ve haram fiiller hakkında kullanılmaktadır.861 Hadislerde de bu anlamda kullanılmıştır.862 Haramda bereket olmadığı için suht diye isimlendirilmiştir.863 Haram ile suht arasındaki fark ise suhtun haramlıkta mübalağa için kullanılmasıdır. Bu nedenle “haramün suhtün” denir ama “suhtün haramün” denilmez.864
17. “ﮫﯿﻠﻋ ﺪﻋﻮﺘﻣ=Yapılmasına karşılık ceza tehdidi olan” ifadesi: Harama yapılmasına karşılık ceza tehdidi olan şey de denilir.865
18. Bir şeyin mubah olmadığının belirtilmesi: Bir şeyin mubah olmadığının ifade edilmesi genellikle o şeyin haram ya tahrîmen mekruh olduğuna delalet eder.866 Kâsânî’nin şu sözünde mubahın nefyedilmesi hürmet ifade etmektedir: “Cenabete ilişkin hükümler ise şunlardır: Abdestsiz olan bir kimseye, kılıfı olmadan mushafa dokunması, üzerinde Kur’an yazılı olan dirhemleri dokunması
vb. mubah olmayan şeyler evleviyetle cünüp için de mubah değildir.”867 Bunun
855 İbn Manzûr, “asâ” md. 856 M. F. Abdülbâkî “asâ” md. 857 Râzî, el-Mahsûl, I, 101. 858 Karâfî, Nefâisü’l-usûl, I, 270-271. 859
Şafiî, el-Üm, I, 215; IV, 219; Cessâs, Ahkâmü’l-kur’ân, III, 289. 860
Isfahânî, “sht” md. 861
M. F. Abdülbâkî “sht” md. 862
İbn Mâce, Eşribe, 25; Müslim, Zühd, 16. 863
Cessâs, Ahkâmü’l-kur’ân, IV, 84. 864
Askerî, 227. 865
Ebü’l-Hüseyin el-Basrî, I, 366. 866
İbn Âbidîn, Minhatü’l-Hâlik, II, 51. 867
yanında mubah hakkında kullanılan kelimelerin olumsuz kullanımları da harama delalet eder.868
19. Sadece haramın işlenmesinin günah olduğunu söyleyenlere göre harama günah anlamına gelen “zenb”, “ism”, “cünâh”, “harac”, “tahrîc” de denilir. Sadece haramın işlenmesine karşılık ukûbet olduğunu söyleyenlere göre harama ukûbet de denilir.869
Ahmed b. Hanbel’in, “ehşâ=korkuyorum”; “ehâfu en yekûne=olmasından korkuyorum”, ehâfu en lâ yekûne=olmamasından korkuyorum”; “bu insanlar nezdinde çirkindir (eşna’)” sözleri söz konusu şeyin men edildiğini gösterir. Bunun yanında bu ifadelerin men ettiğini gerektirmediğini söyleyenler de vardır.870