• Sonuç bulunamadı

3.3 Korucular ve Kürt Sorunu

3.3.1. Korucuların Kürt Sorununa Yaklaşımı

Korucular bu sorunun birebir içinde olan ve her iki tarafı da anlayabilme yeteneğine sahip olan bir gruptur. Bu nedenle alan araştırması sırasında, halen koruculuk yapanlara ve eski koruculara, Kürt sorunu hakkındaki algılarını anlayabilme adına, “sizce bir Kürt sorunu var mıdır? Varsa bu sorun nedir? Varsa bu sorun nasıl

çözülebilir? Kürt sorunundan ne anlıyorsunuz?” gibi soruların yanı sıra anadilde eğitim, özerklik ve hükümetin Kürt sorununa yaklaşımı ile ilgili görüşleri sorulmuştur. Bazı korucular, Kürtlerin bazı haklarından yoksun bırakıldıklarını ifade ederken, bazı korucular ise, Kürt sorunun varlığını kabul etmemişlerdir.

3.3.1.1 Kürtler Bazı Haklardan Yoksun Bırakıldıklarına Yönelik Tezler Kürt sorunu, bu sorunun çözümü ve bu konudaki algıları konusunda, diğer konularda olduğu gibi, farklı görüşler ortaya çıkmıştır. GKK’ların önemli bir bölümü, bir Kürt sorunu olduğunu belirtmişlerdir. Bölge halkının korucular hakkındaki ön yargılarının aksine, Kürt sorunu hakkındaki görüşleri, bölge halkının ve Kürt milliyetçilerinin bu sorun hakkındaki görüşlerden çok uzak değildir. Bazı korucular, Kürt sorununun, Cumhuriyet döneminden beri yaşandığını ve Kürtlerin bazı haklarından yoksun bırakılmasından kaynaklandığını görüşünü savunmaktadırlar. Ancak bazı korucular son dönemlerde, hükümet tarafından sorunun çözümüne yönelik bazı adımların atıldığı konusunda fikir birliği içerisindedirler. Fakat, bazı korucular, hükümetin çabalarının yetersiz olduğunu yönünde görüş bildirirken, bazıları da, hükümetin çabalarının bazı rant odakları tarafından engellendiğini ileri sürmüşlerdir. Korucuların, kendilerine yöneltilen, “size göre bir Kürt sorunu var mı, varsa bu sorun nedir, ne anlıyorsunuz?” sorusuna verdikleri yanıtlar şu şekildedir:

GKK 1 : “Evet, elbette bir Kürt sorunu var. Kürtler bazı haklarından yoksun bırakıldılar ve bu durum Cumhuriyet’ten beri devam ediyor. Bütün bu yaşananlar da bu durumdan kaynaklanıyor. Kürtlerin hakları konusunda bazı iyileştirmeler yapıldı. Eğer bu iyileştirmeler devam ederse ve bölgenin ekonomik gelişimi için bir seferberlik başlatılırsa bu sorun çözülür sanıyorum. Hükümetin bu konuda birtakım çabaları var ve bunlar olumlu şeyler, ama yetersiz. Hükümetin biraz daha kararlı olması gerekmektedir.”

GKK 2: “Evet, Kürt sorunu diye bir sorun vardır. Kürtler kendi haklarından yoksun yaşayan bir halktır ve şuan haklarını talep etmekten kaynaklanan bir sorun yaşamaktadırlar. Bu sorun, ancak, devletin Kürtlere bazı hakları tanıması ile çözülebilir. Hükümet, gösterdiği çaba ve yaptığı

birtakım işlerle bu sorunu çözme girişiminde bulunuyor. Ancak ne kadarını gerçekleştirebilir bilemiyorum.”

GKK 3: “Cumhuriyet’ten 1980 ihtilalına kadar, Kürtler, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlardı. Ancak şimdi böyle bir sıkıntı yok. Sorun olmadığı için çözüme de ihtiyaç yoktur. Hükümetin yaklaşımlarını olumlu buluyoruz ve tüm çabalarını destekliyoruz.”

GKK 4: “Evet, bana göre bir Kürt sorunu vardır ve bu sorun Cumhuriyet tarihi ile başlayan bir sorundur. O dönemde Kürtlerin hakları ellerinden alındı ve sürekli baskı altında tutuldu. Bu sorun, örgütle, silahla çözülebilecek bir sorun değildir. Bu işe ancak siyasiler ve aydınlar bir çözüm bulabilir. Hükümeti bu konuda destekliyorum. Bu yönde önemli çabaları söz konusudur. Ancak onların da önlerine geçen ve çözüme engel olmak isteyen bazı çevreler var. Bunlar, rantları ve çıkarları için çaba gösteriyorlar.”

GKK 5: “Evet, elbette bir Kürt sorunu var. Kürtler dilsel, kültürel ve eğitimsel bazı haklarından yoksundur. Bu sorun da, bu haklarından yoksun olmasından kaynaklanmaktadır. Hakların verilmesi hususunda tarafların İslami bir yaklaşım içinde olması çözüme katkı sağlayacaktır. Hükümet, Kürt sorunu için bir çaba sarf ediyor gibi görünüyor. Ama bu çabasında samimi midir, bilmiyorum. Ancak henüz bir çözüm getirebilmiş değil.”

GKK 8: “Bir Kürt sorunu olduğuna inanıyorum. Bu sorun, bazı milliyetçilerin asimilasyon yapmak istemesiyle olmuştur ve herkesin özgürce dilini, dinini yaşamasıyla çözülebilir. Zaman zaman bazı hükümetler bu sorunu çözmek istemişler ancak bazı güçler, onların önünde engel olmuşlarıdır. Bu hükümetin sorunu çözmek istediğini düşünüyorum.”

GKK 13: “Evet, elbette bir Kürt sorunu vardır. Dilimiz ve kültürümüz yasaklanmış. Dilimiz kaybolmaya yüz tutmuş, çocuklarımız ne Kürtçeyi ne de Türkçeyi tam konuşabiliyor. Diğer ülkelerdeki Kürtler de hesap edilerek bu soruna çözüm aranmalıdır. Sadece Türkiye’deki Kürtler açısından bakılmamalıdır. Hükümet Kürt meselesini, temel sorunlarına

değil de daha hafif sorunlara yönelik tavizler vererek sakinleştirme yoluna gidiyor. Ama bu durum ileride daha büyük sorunlara neden olacaktır.”

Korucuların yukarıdaki anlatımlarına genel olarak bakıldığında; etnik kimliğe ilişkin bir Kürt sorunu olduğu, cumhuriyetten beri bu durumun devam ettiği yönünde ifadelerde bulunduğu görülmektedir. Kürt sorunun nedeni olarak, Kürtlerin ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesi, Kürtlerin eğitimsel, dilsel ve kültürel birtakım haklarından yoksun bırakılması ve Kürtlere yönelik bir asimilasyon çabası içersinde olunması gösterilmektedir. Korucuların vurguladıkları temel nokta Kürt sorununun şiddet eylemleri ile çözülemeyeceğidir. Görüşülen korucular, sorunun çözümü açısından benzer yaklaşımlarda bulunmuşlardır. Genel olarak hükümetin çözüme yönelik girişimlerini artırması, Kürtlerin dillerini geliştirmesine olanak tanınması, bazı kültürel hakların verilmesi, eğitimle ilgili çalışmaları genişletilmesi yönündeki çabaların artırılması gerektiğine vurgu yapmışlardır. Bunların yanı sıra Kürt sorununa İslami bir perspektiften yaklaşılması, ırkçı yaklaşımların terk edilmesi ve Kürt sorunun çözümüne yönelik adımlar atılırken bölge ülkelerdeki Kürtlerin de göz önünde bulundurulması hususunda görüş bildirenler olmuştur.

Korucuların, anadilde eğitim ve özerklik taleplerine yönelik görüşleri ile Kürt sorununa yaklaşımları arasında, büyük oranda paralellik olduğu görülmektedir.

GKK 1: “ Benim çocuklarımın ve bundan sonra gelecek nesillerin dillerini bilme, öğrenme ve öğretme hakları vardır. Bu, hem dini, hem insani, hem de İslami yönden meşrudur. Özerklikten istenen, federatif bir yönetim ise buna gerek olmayabilir. Ama her şeyin merkezden kontrol edilmesine de gerek yoktur. Bazı konularda merkezi yönetimin kararını beklemek gereksizdir.”

GKK 2: “Kürtlerin anadilde eğitim talebinde bulunmaları normaldir. Çünkü böyle bir hakkı vardır. Özerklik de olumlu bir taleptir. Bu konuda da bu talep dikkate alınmalı ve bu hakları da verilmelidir.”

GKK 3: “Anadilin unutulmasını istemiyoruz. Bu nedenle bu konuda birtakım girişimler yapılmalıdır. Elbette önemli kararlar merkez tarafından alınmalıdır. Ancak bölge de bazı konularda kendisini yönetebilmelidir.”

GKK 4: “Anadilde eğitimin kesinlikle olmasını isterim. Benim çocuğum anadilini bilmeli ve anadilinde eğitim alabilmelidir. Özerkliğe karşıyım. Halkın önemli bir bölümü de bunun ne olduğunu bilmez. Böyle bir durumda böyle bir talep kötü sonuçlar doğuracaktır.”

GKK 5: “Elbette ki, anadilde eğitimin olmasını istiyorum. Çocuklarımız kendi dilleri ile eğitim yapabilmeli, dilimiz yaşayabilmelidir. Özerklikten kasıt nedir, ne getirir, ne götürür tam olarak bilmiyorum. Ancak bana göre şimdiki yapı iyi ve devam etmelidir.”

GKK 8: “Kürtçe köklü bir dildir. Elbette Kürtçeyle de eğitim verilebilir. Hem belki bölgedeki eğitim seviyesi de yükselir. Özerklik ise şart değil. Olsa da olur olmasa da olur.”

GKK 13: “Şimdi değil çoktan bu hak verilmiş olmalıydı. Yabancı dilde eğitim imkânı tanınıyor. Ama anadilde bu imkân tanınmıyor. Bunun mümkün olmadığını, Kürtçenin eğitim dili olmadığını söylüyorlar. Ancak Irak Kürdistan’ında Kürtçe eğitim var. Hem de üniversite eğitimi var. Burada neden olmasın. Ben de ülkenin bölünmesini istemiyorum. Ancak bölünme korkusuyla hareket etmemek lazım. Kürtler içte bağımsız dışta ise bağımlı olmalıdır.”

Yukarıdaki ifadeler Kürt sorunun varlığını kabul eden koruculara aittir. Bu ifadelerin hepsinde anadilde eğitimin Kürtlere verilmesi gereken bir hak olduğuna vurgu yapılması, anadilde eğitimin Kürt sorunun temel problemlerden biri olarak algılandığını göstermektedir. Bu korucuların genel olarak anadillerinin unutulmamasını, çocuklarının anadillerini konuşmaya devam etmesini arzuladığı anlaşılmaktadır. Türkiye’de yabancı dille eğitim verildiği ancak Kürtçe eğitim verilmediğine dair eleştiriler getirilirken, anadilde eğitim taleplerinin karşılanması için geç kalındığı ve bu taleplerin karşılanması konusunda gerekenlerin bir an önce yapılması talebi ön plana çıkmaktır.

Kürt sorununun varlığını kabul eden korucuların özerklik konusuna yaklaşımlarında farklılıklar tespit edilmiştir. Yapılan gözlemlerde özerklik kavramının bazı korucular tarafından tam olarak anlaşılamadığı ve bunun kafa karışıklığına neden

olduğu görülmüştür. Bu nedenle özerkliğe ilişkin genel ifadeler kullanmışlardır. Bazı korucuların genel olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin hemen her konuda merkezi yönetime bağlı olmayabileceği, bazı konularda inisiyatifin yerel yöneticiler tarafından alınabileceğini görüşünde oldukları anlaşılmaktadır. Kürt sorununun varlığı kabul eden korucular arasında genel kanı, özerkliğin kabul edilebilir bir talep olduğu yönünde olsa da, özerklik kavramının tam olarak açıklanmamasından, yararlarının ve zararlarının bilinemeyeceği kaygısıyla böyle bir talebe temkinli yaklaşan korucular da olmuştur. Yine de özerklik temasını öne çıkaran korucuların sayısı son derece azdır.

3.3.1.2 Kürt Sorununun Varlığını Reddeden Tezler

Etnik kökenleri gereği Kürt olmayan korucular ile örgütün saldırılarına maruz kaldığı ve ağır kayıplar verdiği için örgüte ve Kürt milliyetçilerine düşmanlık hissi içinde olan bazı korucular, Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığını belirtmişlerdir. Ancak yaşanan olayların neden kaynaklandığına yönelik farklı görüşlerde bulunmuşlardır. Bazı korucular, sorunu tamamen reddederken bazıları sorunu, dış güçlerin müdahalelerine ya da ekonomik gerekçelere bağlamışlardır

GKK 7: “Böyle bir sorun yok, Hükümet bazı kesimlere bazı sözler verdi. Ya bu sözleri yerine getirmeliydi ya da böyle bir sözü hiç vermemeliydi. Dil Türkçe olmalıdır.”

GKK 10 : “Bana göre böyle bir sorun yoktur. Ben ve çevremdeki herkes dilini rahatça konuşabiliyor. Bu konuda herkes özgürdür. Sorun olmadığından çözüme ihtiyaç da yoktur. Hükümet gerçekten de çok iyi bir yaklaşım içinde bulunuyor. Bu konuda onları takdir ediyorum.”

GKK 11: “Bana göre, Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Bu tamamen dış odakların oyunudur. Onların amaçladığı tek şey de ülkeyi bölmektir. Bana göre bu sorunun çözümü için yapılması gereken en önemli şey, dağdakilerin inmesini sağlamaktır. Bunun için müzakere edilmelidir. Hükümetin Kürt sorununa yaklaşımını kesinlikle olumlu buluyorum. Bu şekilde devam etmelidir.”

GKK 14:“Ben bir Kürt sorunu olduğuna inanmıyorum. Bu, İsrail gibi, Ermenistan gibi ülkelerin oyunlarından başka birşey değildir. Bu durum böyle devam eder mi, çözülür mü, çözülürse nasıl çözülür? Bilmiyorum. Zaten PKK de tam olarak ne istediğini bilmiyor. Bir talebi karşılanınca başka birşey istemeye başlıyor. Hükümet Kürt sorununa olumlu yaklaşıyor bir çözüm getirmek istiyor. Ancak, örgüt hep bir sorun çıkartıyor.”

GKK 16: “Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Yatırım ve istihdam sorunu vardır. Eğer yatırım ve istihdam yapılırsa bu sorun çözülür. Bu konuda yorum yapamam. Söyleyebileceğim tek şey, milleti kurtaracak tek şey yatırım ve eğitimdir.”

Kürt sorununun varlığını kabul etmeyen korucular arasında üç yaklaşım ön plana çıkmaktadır. Birincisi Kürt sorununu tamamen reddeden yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre herhangi bir sorun olmadığı için herhangi bir çözüme de ihtiyaç yoktur. Bu yaklaşıma göre herkes özgürdür ve dilini de rahatça kullanabilmektedir. Ancak bu yaklaşımı savununlar yaşanan çatışmalara yönelik net bir açıklama getirememektedir. Onlara göre, yaşanan çatışmalar, amaçsız bazı insanların terörist faaliyetlerde bulunmasından kaynaklanmaktadır. İkinci yaklaşımı savunanlar ise sorunun, bazı düş güçlerin Türkiye üzerinde oynadığı oyunlardan kaynaklandığını görüşündedir. Türkiye’ye müdahale eden ülkeler konusunda ise daha çok Ermenistan ve İsrail’in isimleri ön plana çıkmaktadır. Üçüncü yaklaşıma göre de, sorun, yatırım ve istihdam sorunudur. Yani ekonomik temellidir. Sorunun çözümü için bölgeye yatırımların artırılması, istihdam olanaklarının sağlanması gerekmektedir. Ancak her üç yaklaşımı benimseyenlerin Ak Parti hükümetinin girişimlerini olumlu değerlendirdiği ve bu yönlü çabaların artırılması gerektiğine vurgu yaptığı görülmektedir.

‘Kürt sorununun olmadığı konusunda görüş ifade eden korucuların, anadilde eğitim ve özerkliğe yaklaşımları arasında ciddi farklılıklar gözlenmiştir. Bazı korucuların ifadeleri, anadilde eğitimin ve özerklik taleplerinin kabul edilmez olduğu ve bu taleplerin ülkenin bütünlüğüne zarar verebileceği yönünde olmuştur. Görüşülenler arasında, dikkat çekici ifadelerde bulunan korucular da mevcuttur. Kürt sorununun varlığını kabul etmedikleri halde demokratik özerkliğin tartışılabileceğini, bunun

çatışmaların durmasında faydalı olabileceğini, başkanlık sistemi ile oluşturulacak federatif yapının adil olabileceğini belirtmişlerdir.

GKK 10: “Kürtçe eğitim talebini tamamen saçma buluyorum. Böyle birşey olamaz. Kürtçe eğitim, toplumda kimseye fayda getirmez. Özerklik için de açıkça söylüyorum. Böyle bir şeye ihtiyaç yoktur.”

GKK 12: “Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Köyümüzde etnik çeşitliliğe rağmen herkes dilini kullanabiliyor. Kürtlerin kullanmasına engel olan şey nedir yani. Ayrıca anadilde eğitim diye tutturmuşlar. Benim dilimde (Tatarca) eğitim verilse de ben, çocuğumu eğitim dili Türkçe olan bir okula gönderirim. Çünkü öyle olmazsa iyi bir eğitim alamaz ve eğitimini ilerletme imkânı da bulamaz. Demokratik özerklik konusunda haksızlar. Eğer öyle bir yapı oluşturulursa ülke bölünebilir. Hem bu yapı içerisinde kim kendini ifade edemiyor ki? Herkes ifade edebiliyor! O zaman buna ne gerek var?”

GKK 11: “Çocuğumun Kürtçe öğrenip öğrenmemesi sıkıntı değildir. Öğrenmese de olur. Kürtçeyi biz köyümüzde zaten kullanıyoruz. Ayrıca Kürtçe dünyada çok kullanılan bir dil de değildir. Demokratik özerklik tartışılabilir. Bana göre sorunun çözümünde bir etken olabilir. Olayların yatıştırılması konusunda fayda sağlayabilir.”

GKK 14: “Evimizde kendi dilimizi konuşuyoruz. Okulda tek dilde eğitim verilmeli çünkü daha sağlıklı bir sistem olur. Türkiye’de başkanlık sistemi oluşursa başka bir sisteme ihtiyaç kalmaz, daha adil bir siyasi yapı olur. Çünkü böyle bir durumda, eyalet sistemi oluşturulur. Bana göre bu sistem daha adil olacaktır.”

GKK 16: “Anadilde eğitim talebini olumlu karşılıyorum. Zaten kimsenin çocuğunu Kürtçe okullara göndereceğine de inanmıyorum. Bu talepte bulunanlar, acaba çocuklarıyla Kürtçe konuşuyorlar mı? Zannetmiyorum. Eminim Türkçe konuşuyorlardır. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olabilir. Ancak sağlıklı olacağını sanmıyorum. Yine de denemekte fayda var.”

Yukarıdaki ifadelerde anadilde eğitim gereksiz bir talep olarak değerlendirilmektedir. Anadilde eğitim talebinin gereksizliği iki nedene bağlanmaktadır. Birincisi köylerinde çocuklarının anadillerini konuşabilmesi ve öğrenebilmesidir. Bu nedenle dilin öğretilmesi açısından eğitim dilinin değiştirilmesine ihtiyaç yoktur. İkincisi ise, anadilde eğitimin çocukların öğrenim hayatlarında olumsuz etki yaratacağı gerekçesidir. Türkçenin evrensel bir eğitim dili olduğu, dünya standartlarını yakaladığı, Kürtçenin eğitim için yetersiz olduğu bu nedenden dolayı çocukların öğrenimlerinin eksik kalacağı görüşü savunulmaktadır.

Özerklik konusunda Kürt sorununun varlığını kabul etmeyen korucularda da bir kafa karışıklığının olduğu gözlenmiştir. Bu korucuların her biri tarafından farklı görüşler belirtilmiştir. Bu görüşler;

1- Üniter yapının korunması

2- Demokratik özerkliğin tartışılması

3- Başkanlık ve eyalet sisteminin getirilmesi 4- Yerel yönetimler güçlendirilmelisidir.

Genel olarak bakıldığında devletin üniter yapısında bir değişikliğin olabileceğine yönelik görüşlerin yoğunluklu olduğunu söylemek mümkündür.

3.3.2 Korucular Açısından Kürt Sorununda Yaşanan Değişimler

Cumhuriyet’in kuruluşundan, PKK’nın ilk silahlı eylem yaptığı 1984 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürt politikasındaki inkarcı yaklaşımında herhangi bir değişme ya da sapma olmamıştır. Ulus devlet anlayışı içerisinde, farklı unsurların tek bir potada eritilmesi ve yeni bir ulus yaratılması düşüncesi hep hâkim olduğu söylenebilir. 1984 yılından, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalandığı 1999 yılına kadar, ‘Kürt sorunu’, terörizm ve güvenlik çerçevesinde yorumlanmıştır. 1999 yılında, liderlerinin yakalanmasından 2004 yılına kadarki süre içerisinde, örgüt, toparlanma ve yeni bir strateji oluşturma amacıyla tek taraflı ateşkes ilan ederek Türkiye sınırlarının dışına çekilmiş, bu süre zarfında devlet yetkilileri sorunu görmezden gelmişlerdir. PKK’nın tekrar silahlı eylemlere başladığı 2005 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürt politikası değişmiş, güvenlik politikaları tamamen bir kenara itilmese de sorunun temel odağı olmaktan çıkarılmıştır. Güvenlik

politikalarına paralel olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yaptığı ‘Kürt Açılımı’yla, insan hakları ve kültürel haklar konusunda çalışmalar yürütülmüştür.

Türkiye’de, 2005 yılından sonra Kürt sorunu açısından yaşanan politika değişimi, kamuoyundan farklı tepkiler almıştır. Bazıları, bu durumu olumlu karşılamış ve büyük bir gelişme olarak değerlendirmişlerdir. Bazıları ise herhangi bir gelişmenin olmadığını ifade etmiş ya da başlangıç için olumlu olduğu yönünde görüş bildirerek daha büyük adımların atılmasını istemişlerdir.

Kürt sorunu açısından yaşanan değişimlere yönelik, hem devletin güvenlik birimi, hem de birer Kürt olarak köy korucularının değerlendirmeleri önem taşımaktadır. Korucuların değerlendirmelerinde de toplumdaki gibi bir bölünmüşlük söz konusudur. GKK’ların çoğunluğu, gelişmelerin olumlu olduğunu belirtirken, bir kısmı ise herhangi olumlu bir gelişmenin olmadığı görüşünü savunmuşlardır. Duruma ilişkin bazı korucuların görüşleri aşağıda yer almaktadır.

GKK 1: “Şahsi kanaatime göre, bazı konularda gelişmeler yaşandı. Avrupa Birliği adaylığından sonra bazı şeyler değişti. İnsanlara karşı daha saygılı ve nazik davranılıyor, ayrıca birtakım kültürel haklar da verildi. Yani olumlu sayılabilecek birtakım gelişmeler oldu.“

GKK 4: “Eskiden bazı şeyleri söylemek ya da istemek zordu. Geçmişe göre şimdi, kültürel haklar konusunda birtakım gelişmeler oldu. Kendimi daha rahat ifade edebiliyorum ve bu da kimse için bir sorun yaratmıyor.”

GKK 6: “Bana göre birtakım gelişmeler oldu. O dönemlerde, kimse Kürt olduğunu ifade edemiyordu. Hatta Kürt kelimesini bile kullanmaya korkuyordu. Ancak şimdi bazı konularda serbestlik var.”

GKK 8: “Daha önce bölge insanı üzerinde ciddi baskılar vardı. Kendilerini rahat ifade edemiyorlardı. Ama şimdi istenilen seviyeye gelinmemişse bile, insanlar kendilerini daha rahat ifade edebiliyorlar.”

GKK 9: “Kürtlerin haklarında birtakım gelişmeler oldu. Bu yönlü iyi çalışmalar halen var. Ancak, birileri bu işe çomak sokmaya çalışıyor. Çünkü bu durum bazılarının işine gelmiyor. Eğer bazı gelişmeler olacaksa da bu biraz zor olacak.”

GKK 15: “Daha önce bazı kültürel haklar konusunda ciddi sıkıntılar vardı. Ancak şimdi durum daha iyi…”

GKK 16: “Geçen yıllara göre daha iyi oldu gibi görünse de, aslında elle tutulur çok ciddi birşey oldu. Daha önce asker ve polisin baskılarına maruz kalan halk artık herhangi bir baskı görmüyor. Tek fark bu…”

GKK 18: “O dönem ile bu dönem arasında büyük fark var. Askeriyede operasyonlar eskinden olduğu gibi değil. Askerin insanlara bakışı ve davranışı değişti. Eskiden binbaşı konuşurken karşısındakine ‘ulan’ derdi, şimdi ‘ağabey’ diyorlar. Biz halkın yanına gittiğimizde, bunlar PKK’lı gitmeyin diyordu. Şimdi onları kazanmak için, bizi onlarla iletişime geçmeye teşvik ediyorlar. Eskiden korkutuyorduk, şimdi ise koruyoruz.”

Korucuların yukarıdaki ifadelerinden, Kürt sorunu konusunda bazı gelişmelerin yaşandığına yönelik genel bir sonuç çıkarılabilmektedir. Ancak bu gelişmeler daha çok, başta güvenlik görevlileri olmak üzere devlet yetkililerinin bölge halkına karşı insani yaklaşımları ve bazı kültürel haklar yönünde değerlendirilmiştir. Dönemin hükümeti tarafından kültürel haklar konusunda bazı gelişmeler sağlanmıştır. İlk kez devletin yayın organı olan TRT’de Kürtçe yayınlar yapılmıştır. İlk yayın TRT3’te 9 Haziran 2004 tarihinde gerçekleşmiştir. Yayın günde 45 dakika ile sınırlandırılmıştır. 1 Ocak 2009’da ise TRT6 tam gün Kürtçe yayına başlamıştır. Devletin Kürtçe yayına başlaması Kürt sorunu açısından büyük önem taşımaktadır. Bu yayınlar, devletin Kürt politikasında