• Sonuç bulunamadı

3.2 Bir Güvenlik Sektörü Olarak Koruculuk

3.2.3. Korucu Olmalarında Aşiret Yapısının Etkisi

Aşiretlerle devlet arasındaki ilişkiler, dönemlere göre değişiklik göstermektedir. Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, bazı aşiretler, zaman zaman devlet politikaları nedeniyle isyanlarda bulunurken, bazı aşiretler ise içinde bulundukları koşullar gereği, devlet yetkilileri ile iyi geçinme ve hatta birlikte hareket etme davranışlarını sergilemişlerdir. Bu durum, Kürt sorunu ve bölgenin güvenlik politikaları bağlamında da aynı şekilde tezahür etmiştir.

Devlet yetkilileri, bölgede PKK’nın etkisini kırmak ve bölge halkının PKK’ya meyletmesini engellemek için bir güvenlik birimi oluşturmak amacıyla aşiretlerden yararlanma yoluna gitmişlerdir. Yetkililerin aşiretlere yönelmesi ve aşiretlerin de olumlu yanıt vermesinin en önemli nedeni, PKK’nın aşiret sistemine karşı olması ve aşiret yapılarını bölgede yok etme çabasına girmesidir. PKK, temelde Marksist bir ideolojiye sahiptir. Marksist yaklaşımlarda, aşiretler, feodal sistemin bir unsuru olarak kabul edilir. Bu yaklaşımlara göre, aşiretlerin reisleri ve ağaları, üretim araçlarını ellerinde tutmakta, köylüleri ve emekçileri sömürmektedir. Bu çerçevede PKK’lılar, sadece güvenlik güçlerine değil, aşiretlere de saldırılarda bulunmuştur. Mayıs 1979’da Şanlıurfa linin Hilvan ilçesinde Süleyman Ağa Aşireti’ne, Temmuz 1979’da da yine Şanlıurfa ilinin Siverek ilçesinde Bucak Aşireti’ne saldırılar gerçekleştirmişlerdir. 1979 ve 1980’lerde Batman ilindeki Raman Aşireti’ne, 1985 yılında ise Tatar Aşireti’ne saldırılarda bulunmuşlardır (Ersever, 2013; Birand, 1993: 93; İmset, 1993: 70; Kundakçı, 2007: 157). Bu saldırılar sonucunda aşiretler, PKK’ya karşı devletin yanında yer almıştır. Ancak aşiretlerde devlete yönelişin tek nedeni, PKK’nın saldırıları değildir. Bazı devlet yetkililerinin kendilerine destek olması hususunda aşiretlere baskı yapması, aşiretlerin devlet yanlısı bir tutum geliştirmesinde etkili olmuştur.

Kundakçı (2007: 68-69), devletin aşiretlerle ilgili politikasına değinirken, devlet ile PKK arasında kalan aşiretlerin ‘devletin kararlılığını ve gücünü gördükten sonra, devletin yanında yer’ aldıklarını belirtmiştir. Kundakçı, devletin yanında yer alan aşiretlerin devlet tarafından korunduğunu ve bazı olanaklardan yararlandırıldığını söylemektedir. Gençtürk’ün, 'Bölgenin iki büyük aşireti PKK'ya savaş açmaya hazırlanıyor(…)Böylesine bir dayanışmayla terörü bölgeden uzaklaştırabiliriz’ (Sabah, 2012), açıklamasında yer alan ‘dayanışma’dan kasıt aşiret-devlet işbirliğidir. Üst düzey

kamu görevlileri olan Kundakçı’nın ve Gençtürk’ün bu ifadeleri, devletin aşiret politikalarının anlaşılması açısından önemli ipuçları vermektedir.

Koruculuk sistemi ile aşiretler arasındaki ilişkinin tespit edilebilmesi açısından GKK’lara, aşiret üyesi olup-olmadıkları sorulmuştur. Alınan yanıtlara aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.

Tablo 31: Korucuların Aşiret Üyesi Olma Durumu

Aşiret üyeliği durumu Frekans Yüzde

Herhangi bir aşiret üyesi olanlar 133 54,3

Hiçbir aşiretin üyesi olmayanlar 112 45,7

Toplam 245 100,0

GKK’ların, % 54,3’ü aşiret üyesi olduklarını, % 45,7’si ise herhangi bir aşirete mensup olmadıklarını belirtmişlerdir. Köy koruculuğu sisteminin oluşturulması sürecinin başında, devlet yetkilileri, aşiretler üzerinde yoğunlaşıp aşiretleri sisteme dahil etmeye çalışsa da, sürecin devamında, sisteme bireysel katılımları da teşvik etmiştir. Köylülerin, koruculuk sistemine katılımlarının, bireysel olarak mı, aşiret kararı alarak mı gerçekleştiğine yönelik veriler, aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Tablo 32: Koruculuğu Kabul Etme Şekilleri

Kabul etme şekli Frekans Yüzde

Bireysel 162 66,1

Aşiret olarak 83 33,9

Toplam 245 100,0

Geçici köy korucularının % 66,1’i koruculuğu bireysel olarak seçerken, % 33,9’ü ise aşiret kararı alarak korucu olmuşlardır. Araştırma bulgularına göre, şimdiki korucuların 1/3’ü aşiret kararı alarak korucu olmuşlardır. Örneklemimizde yer alan korucuların, Tablo 32’de de görüldüğü gibi, yarısından fazlası aşiret üyesidir. Yani korucuların bir bölümü aşiret üyesi oldukları halde, bireysel olarak koruculuğu kabul etmiştir.

Aşiret bağlarının ne denli güçlü olduğunu tespit etme adına, herhangi bir aşiretin üyesi olduğunu beyan eden koruculara ‘Siz veya aileniz kişisel nedenlerden dolayı saldırıya uğrarsanız, aşiretiniz sizi korur mu ya da intikamınızı alır mı?’ şeklinde bir

soru yöneltilmiştir. Bu soruya verilen cevaplara ilişkin oranlar aşıda yer almaktadır.

Tablo 33: Korucuların Aşiretsel Bağları

Aşireti kendisini korur mu? Frekans Yüzde

Evet 102 76,7

Hayır 31 23,3

Toplam 133 100,0

Aşiret üyesi olan korucuların % 76,7’si kendilerine veya ailelerine yönelik herhangi bir saldırı durumunda aşiretinin kendilerini koruyacağını söylemiştir. Bu rakamlar aşiret üyeleri arasındaki bağın halen güçlü bir şekilde sürdüğünü göstermektedir. Korucuların % 23,3’ü ise aşiretin böyle bir durumda taraf olmayacağını ifade etmiştir.

Geçici köy koruculuğu ile aşiretler arasında bir bağ olup olmadığını daha detaylı bir şekilde sorgulamak için enformel görüşme yapılan koruculara ‘aşiretler ile koruculuk arasında bir bağ var mıdır, varsa neden koruculuk belirli aşiretlerde yoğunlaşmıştır?’ şeklinde soru yöneltilmiştir. Görüşme yapılanlar, Türkiye’deki genel aşiret yapılarını ve koruculuk ile olan ilişkilerini bilmedikleri için, genel değerlendirmeler yapmaktan kaçınmış, kendi bölgelerine ve içinde bulundukları duruma göre cevap vermişlerdir. Aslında, sorumuzun amacı koruculardan genel değerlendirme almak değil, kendi bölgeleri ile ilgili olarak görüşlerini beyan etmelerini sağlamaktır. Sorunun bu şekilde yöneltilmesinin nedeni ise, kendilerine doğrudan aşiretleri ya da bölgeleriyle ilgili soru sorulması halinde, açık ve net cevap verme konusunda duyabilecekleri kaygının önene geçmektir. Herhangi bir aşiret mensubu olmayan korucuların cevabı, genel olarak ‘bizim aşiretimiz yok, bölgede de aşiret olmadığı için birşey diyemem’ şeklinde olmuştur.

Kürt aşiretleri, kendi içine kapanık sosyo-politik bir topluluktur. Bu topluluğun amacı, kendi yaşamsal çıkarlarını dış saldırılara karşı korumaktır. Aşiretlerde, akrabalık duygusunun kan bağından daha güçlü bir unsur olarak kendisini gösterdiği (Abdulla, 2009: 77) dikkate alındığında GKK’ların ifadeleri anlam kazanmaktadır.

Aşiret üyesi olan ya da aşiretlerin bulunduğu bölgede koruculuk yapanlar, koruculuk ile kendi aşiretleri arasındaki bağı açıklamış, ayrıca aşiret olarak korucu olma

kararı almalarının nedenlerine yönelik bazı ipuçlarını vermişlerdir.

Aşiretlerin ayakta kalabilmeleri ve varlıklarını sürdürebilmeleri için, aşiret üyelerinin birbirileriyle olan bağlarını güçlü tutmaları ve birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Yapılan görüşmelerde bazı korucuların, üyesi oldukları aşiretlerin, bunun bilincinde olduğunu ve bu bilinçle korucu olma kararı aldıkları anlaşılmaktadır.

GKK 1:"Biz aşiret olarak bir birimize bağlıyız. Eğer bir karar alınacaksa hep birlikte karar alıyor ve ona göre hareket ediyoruz. Kendimizi ancak bu şekilde koruyabilir ve varlığımızı bu şekilde sürdürebiliriz.”

GKK 3:“Evet, koruculuk sistemi ile aşiretler arasında bir bağ var. Biz dâhil birçok kişi aşiretlerine güvenerek korucu olduk. Çünkü tek başınıza korucu olmanız yetmez arkanızda da bir gücün olması gerekiyor.”

GKK 5: “Genel durumu bilemem ama bizim bölgede böyle bir bağ var. Ayakta kalabilmek için aşiret bağlarını güçlü tutmak zorundayız. Koruculuğu da aşiret olarak kabul ettik.”

Aşiretler, bulundukları bölgelerde ya da ülkelerde güç ve otorite sahibi olabilmek için, birtakım siyasi yapılanmalarla, birlikte hareket edebilmektedir. Bu durumun Türkiye’de birçok örneği mevcuttur. En açık örneği ise Bucak Aşiretidir. Bucak Aşireti, geçmiş dönemlerde DYP içinde yer almış, aşiretin ileri gelenleri milletvekilliği yapmışlardır. Bucak Aşiretinin, devlet içerisindeki derin yapılanmalarda yer aldığına yönelik iddialar ve bu iddiaları destekler nitelikte olan ‘Susurluk Kazası’ gibi bazı vakıalar, aşiret-devlet ilişkilerini açıklar niteliktedir. GKK 13’ün söyledikleri ise, aşiretler ve bazı devlet görevlileri arasındaki ilişkinin nitelikleri hakkında birtakım ipuçları vermektedir.

3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazasında, İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı ile 1970 doğumlu Gonca Us ölmüş, DYP Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak ise yaralı olarak kurtulmuştu. Kaza sırasında araçta bulunanlar için devlet-siyaset-mafya ilişkisi şeklinde yorumlar yapılmıştı.

GKK 13:“Evet, elbette aşiretle koruculuk arasında bir bağ vardır. Aşiret korucusu olanlar, devlette söz sahibi olma imkânı buluyor. Bu nedenle koruculuk ve aşiretler arasında sıkı bir ilişki var.”

Bazı korucuların, aşiret kararı gereği korucu olmalarının nedenlerinden biri de, husumetli oldukları aşiretlere karşı kendi güvenliklerini sağlamaktır. Bir aşiret üyesinin herhangi bir dış saldırıya maruz kalması durumunda, aşiret üyeleri, intikam almakla yükümlüdür. Aksi takdirde, akrabasının intikamını almayan aşiret üyesi, hem kendi aşireti içerisinde, hem de halk nezdinde itibarsızlaşmaktadır (Gökalp, 2009: 46). GKK 4 ve GKK 6 ifadelerine bakıldığında, bu yaklaşım, günümüzde de varlığını sürdürdüğü söylenebilir.

GKK 4: “Bazı aşiretler korucu olunca başka aşiretleri ezmeye başlıyor. Haliyle ezilen aşiret de korucu olmak zorunda kalıyor.”

GKK 6:“Evet, bizim ve çevre köyler için böyle bir bağ vardır. Başka aşiretlere karşı durabilmek, ayakta kalabilmek için aşiret olarak hareket etmemiz gerekiyor. Aşiret kararı olarak koruculuğu kabul ettik.”

PKK saldırılarına maruz kalan aşiretler, bu saldırılara karşı, kendilerini korumak adına birlikte hareket etme gereği duymuşlardır. PKK örgütüne karşı kendilerini korumak için korucu olan aşiretlerin üyeleri olan GKK’lar, bu konuda şunları söylemişlerdir:

GKK 9: “Evet, bir bağ var. Aşiretimizin desteğini de alarak korucu olduk. Aksi takdirde örgüte karşı mücadele imkânımız olmayacak ya da çok kısıtlı olacaktı.”

GKK 11: “Evet, aşiretler ve koruculuk arasında bir bağ var. Çünkü biz aşiret olarak kabul ettik. Köyde yaşanan olaylar nedeniyle aşiret olarak korucu olma kararı aldık. Bizim aşiret, örgütün hedefleri arasında yer aldığı için korucu oldu.”

Aşiretler ile koruculuk sistemi arasında bir ilişkinin olduğu yapılan görüşmelerde de açıkça görülmektedir. Görüşmelerde, bu ilişkinin dört ana eksende gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

a) Husumetli oldukları diğer aşiretlere karşı durabilmek için güç birliği oluşturma: Rakip ya da düşman olan aşiretlerden güçlü olanlar, diğer aşiretlerin otlak ve meralarına, su kaynaklarına el koyabilmekte, hatta bazen hayvanlarını gasp etme veya kızlarını kaçırma gibi eylemlerde bulunabilmektedirler. Bu aşiretlerinden birinin herhangi bir nedenle koruculuğu kabul etmesi durumu, bu aşirete, hem gelişkin otomatik tüfeklere sahip olması, hem de diğer aşiretlere karşı devletin yetkisini arkasına almış olması imkanını tanımaktadır. Bu nedenle, rakip aşiretler de aynı yönteme başvurarak korucu olma yoluna gidebilmektedir.

b) PKK saldırılarına karşı devletin gücünü arkasına alma: Bazı aşiretler PKK saldırılarına maruz kalmışlardır. Nedenlerini önceki bölümlerde belirttiğimiz bu saldırılara karşı, aşiretler devletin gücünü arkalarına almak istemiş ve bu nedenle korucu olmuşlardır. Koruculuğu kabul ederek hem devletten silah almış, hem de devletin güvenlik birimlerini arkalarına almışlardır.

c) Devlet Bürokrasisinden Faydalanabilme: Kent merkezlerine uzak bölgelerde ikamet eden aşiretler ve köylüler, kamu hizmetlerinden faydalanma konusunda önemli güçlüler yaşamaktadırlar. Elektrik, yol, su gibi alt yapı hizmetlerinden, eğitim ve sağlık gibi hizmetlerden yeterince faydalanamamakta, bazıları bürokrasiyi yeterince bilmediklerinden diğer kamu hizmetlerinden çoğu zaman faydalanamamaktadırlar. Karakolların kurulduğu korucu köylerine yol ve elektrik gibi alt yapı hizmetleri ulaştırılmış, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği Genel Sekreterliğinin 07.10.1993 tarih ve ÖZL. BR 25-93/1580 sayılı yazıyla valiliklere gönderdiği emirle de korucuların bürokratik işlemlerin hızlandırılması sağlanmıştır (Ekinci, 2011: 30).

d) Siyasi Rant Sağlama: Bazı aşiretler, siyasi yapılanmalar ile doğrudan ilişki içinde olmuşlardır. Siyasi partiler açısından aşiretler, yönlendirilebilir olan kitlesel oy olarak değerlendirilmişlerdir. Bu nedenle aşiretlerin ileri gelenleri siyasi partiler tarafından milletvekilliklerine ya da belediye başkanlıklarına aday gösterilebilmiştir. Karşılıklı çıkar ilişkisi içerisinde siyasi partiler kitlesel oy almış, aşiretler ise milletvekillikleri ve belediye başkanlıkları alarak siyasi rant sağlamışlardır.