• Sonuç bulunamadı

Kohlberg’de Ahlaki Yargılama ve Adil Toplum Yaklaşımı

BÖLÜM 1: AHLAKİ OLGUNLUK KAVRAMININ KURAMSAL ÇERÇEVESİ

1.1. Ahlaki Olgunluğa İlişkin Yaklaşımlar

1.1.2. Ödev Ahlakını Temel Alan Yaklaşımlarda Ahlaki Olgunluk

1.1.2.4. Kohlberg’de Ahlaki Yargılama ve Adil Toplum Yaklaşımı

Kohlberg’in çalışması bireyin toplumsal deneyimlerini ahlak açısından yorumladığı yöntemlere odaklanması açısından bilişseldir, ayrıca çocukların ahlaki sorunlar konusunda yürüttüğü fikirlerin yaşla birlikte sistematik bir şekilde değiştiğini ortaya koyması bakımından da gelişimseldir. Diğer taraftan ahlaki bilinç ve ahlaki davranış, birey ve toplum karşılıklı etkileşim süreci içerisindeyken gelişir. Dolayısıyla bu bağlamda Kohlberg’e (1974, 1976, 1995) göre ahlak, toplumsal ahlakın birey tarafından yeniden oluşturulması olarak anlaşılmalıdır (Çiftçi, 2003: 155). Bu bakımdan da onun kuramı Sosyal-Bilişsel ahlak gelişimi olarak da isimlendirilmiştir.

Kohlberg’in kuramı, Piaget’e dayanmasına karşın onun çok ötesine geçmiş ve birçok başka açıdan onun özgün formülasyonlarını değiştirmiştir. Piaget’in tersine Kohlberg, psikoloji alanında Ortodoks deney geleneğinde uzmanlaşmıştır (Wright ve Croxen, 1989: 299).

Kohlberg, Piaget’in iki çeşit toplumsal ilişkinin önemi inancına katılmamaktadır. Deneyimin ahlak gelişiminde gerekli bir koşul olduğunu tartışmasız kabul eder, fakat erken ahlak gelişimi için insanların farkında olma ve rol üstlenmenin gerekliliğini, sonraki ahlak gelişimi için ise güncel ahlaki yargıda bulunma deneyimlerini vurgular (Wright ve Croxen, 1989: 299). Kohlberg, esas olarak Piaget’in merhalelerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini iddia etmiş, ahlaki gelişmenin Piaget’in aksine 11 yaşından itibaren olgunlaşmaya başladığı görüşünü reddetmiştir. O bu safhanın başlangıcını 16 yaşına kadar uzatır (Güngör, 2010: 53).

Kohlberg, bireyin güncel ahlak gelişimi evrelerini belirlemek amacıyla ayrıntılı bir test geliştirmiştir. Piaget’in yöntemleriyle desteklenmesine karşın ayrıntıda bu yöntemlere hiçbir şey borçlu değildir. Piaget’in formülleştirilmemiş tekniklerinden çok daha sistematik ve daha iyi düzenlenmiştir. Kohlberg 12 ile 16 yaşındaki erkek çocuklarıyla ikişer saatlik derin mülakatlar yapmış, bu mülakatlarda çocuklara on tane hipotetik ahlaki ikilem durumu vermiş, bu durumlarda nasıl karar vereceklerini sormuştur. Kohlberg, ahlaki yargı ve düşüncenin değiştirilip genişletilebilecek 30 kadar görünümünü

belirlemiştir (Güngör, 2010: 53). Bu liste insan yaşamına verilen değer, otoritenin alanı ve sınırları, ceza eğilimleri, muhakeme ve davranışın uyumu için güdü oluşturan alışveriş ve karşılıklı ilişkiler, kuralların tutarlılığı ve genelliği vb. kapsamaktadır (Wright ve Croxen, 1989).

Bilindiği üzere Kohlberg çalışmasının sonuçlarına dayanarak üç farklı ahlaki düşünce tipini temsil eden altı gelişme merhalesi tespit etmiştir. Bunlardan ilki ahlak öncesi çağıdır. Ahlak öncesi dönemde çocuk, önce ceza almamak amacıyla ve daha sonraki aşamada ise ihtiyaçlarını karşılama yani ödül alma amacıyla ahlaki davranışta bulunmayı tercih eder. Dolayısıyla bu dönemde büyüklerin tasvip ettiği ve maddi mükâfat verdikleri şey iyi, bunun tersi ise kötüdür. İkinci temel aşama kurulu düzen ahlakıdır. Bu dönemin ilk aşaması olan iyi kız-iyi çocuk ahlakı safhasında başkalarını memnun etmek ve onların tasvibini kazanmak ön plandadır. İkinci aşama olan kanun ve nizam safhasında ise en belirgin özellik belli kurallara uyma, otoriteye saygı göstermek ve mevcut sosyal düzeni korumaktır. Üçüncü temel aşama ise otonom ahlak ilkelerine sahip olmaya doğru açık bir gayretin görüldüğü alışılagelmişin üstünde bir ahlak anlayışıdır. Bu dönemin ilk basamağı olan sosyal sözleşme safhasında meşruluk ve faydacılık önem kazanır. Temel hak ve hürriyetlerin şuuruna varılmıştır, doğru hareket ferdi haklara göre tarif edilir. Bu haklar bütün toplumun üzerinde ittifak ettiği şeylerdir. Şahsi değerlerin izafi iyiliğine olan inançla birlikte şahıslar arasında anlaşmaya varabilmek için gereken usule ait kurallara da önem verilir. Kanun ve nizamlara çok önem verilmekle beraber, bunların sosyal faydacılık uğruna akla uygun şekilde pekâlâ değiştirilebileceği kanaati yerleşmiştir. Evrensel ahlak safhasına varınca artık doğru hareket veya davranışlar mantıki tutarlılık, evrensellik ve tecanüs ifade eden prensiplerdir. Adalet, insan haklarının karşılıklılık ve eşitlik ilkesine dayanır oluşu, insanlara saygı gibi unsurlar prensiplerin temelini teşkil eder. Ahlaki ihtilaflar kanun ve nizama değil onlardan daha geniş ahlaki prensiplere göre çözülür (Güngör, 2010: 54).

Bu şemanın esas unsurları Piaget’in anlattıklarından pek farklı değildir: Her ikisinde de heteronomi ve otonomi ahlakının baskınlık derecesine göre sayfalar ayırt edilmektedir. Fakat görüldüğü gibi, Kohlberg çocukta tam bir otonomi ahlakının 12 yaşından çok sonra teşekkül ettiğini söyler, onun birinci safhası Piaget’in heteronomi ahlakı safhasını aksettirir. Fakat Kohlberg çocukta ahlaki davranışa nirengi olmak üzere bir otorite

fikrinin bulunmadığını, sadece büyüklerin maddi gücünden korktuğunu söyler. Çocuklar ebeveynin hükümleri karşısında herhangi bir saygı duymaz, sadece onların vereceği cezadan kaçmak üzere itaat ederler (Güngör, 2010: 55).

Bununla birlikte Kohlberg daha önce Basamak 4’e puanlanan bazı deneklerin daha sonra Basamak 2 benzeri muhakemede tekrar ortaya çıktığını, bunun da ilk olarak yetişkinlik döneminin büyük rahatsızlıklarının bir sonucu olarak ahlaki gerileme varsayımına yol açtığını ortaya çıkarmıştır (Kohlberg ve Kramer, 1969). Ancak gerileme Kohlberg’in kendi temel prensibi olan gelişme sürecinde hiyerarşik entegrasyon prensibini açıkça ihlal etmektedir. Bu nedenle Kohlberg, bulgularını teoriyle uzlaştırmak için Basamak 4 ½ olarak nitelenen basamağa ait ahlaki muhakemenin kalıplarını yeniden yorumlamıştır. Ona göre söz konusu denekler gerilemeden çok, basamak 4 ile 5 arasında bir ara basamaktadırlar (Minnameier, 2003: 140).

Buraya kadar ifade edilenlerde de görüldüğü üzere Kohlberg’in ahlaki gelişim teorisi, çocukların ahlaki yargılamalar doğrultusundaki ahlaki muhakemelerine ilişkin puanlamalar üzerine dayanmaktadır. Bu paralelde Kohlberg ahlak eğitiminin, insanların ahlaki muhakeme becerilerini gelişim düzeylerine uygun şekilde harekete geçirmek ve ahlaki problemlerini çözebilmeleri için onlara daha karmaşık düşünme becerileri kazandırmak amacını taşıması gerektiğini belirtir (Kohlberg ve Hersh, 1977; Akt: Çinemre, 2013: 150). Dolayısıyla bu minvalde ahlak eğitimcisinin görevi de, bireyin bulunduğu evre düzeyine inip, içinde bulunduğu evrenin kısıtlamalarını ve yetersizliklerini tartışma ve davranış yoluyla göstererek bireyi bir sonraki evreye geçmek için güdülemek şeklinde özetlenebilir (Wright ve Croxen, 1989: 306).

Kısaca toplumsal ahlakın birey tarafından yeniden oluşturulması olarak formüle edilebilecek (Çiftçi, 2003: 155) ahlak anlayışını Kohlberg, İsrail’deki Kibutzlarda yaptığı gözlemler ve edindiği tecrübeler doğrultusunda Adil Toplum Okulları olarak sistemleştirmiştir (Power ve Alessandro, 2006: 230-247; Çinemre, 2013: 156-157; Ekşi, 2011: 26-30). Buna göre adil toplum yaklaşımı, birincisi öğrencinin ahlak gelişimini desteklemek, ikincisi ise okulun ahlaki atmosferini topluma sirayet ettirmek olan iki amacı üstlenmiştir. Bireyin ahlaki gelişimini desteklemek, adil toplum yaklaşımının nihai amacı olsa da bu amaç adil toplum anlayışının (Power, Higgins ve Kohlberg, 1989)

perspektifine yakışan bir ahlak atmosferine hemence odaklanmak suretiyle başarılabilir (Power ve Alessandro, 2006: 231).

Sosyal-bilişsel yaklaşıma göre ahlaki olgunluk kavramına gelince, daha önce de vurgulandığı üzere Kohlberg ahlaki gelişimin hiyerarşik bir ilerleme katettiğini, bireylerin her biri ikişer evreden oluşan, üç ahlaki yargı düzeyine göre gelişim gösterdiğini ve ahlaki yargılamanın üst düzeylere çıkıldıkça olgunlaştığını savunur (Kohlberg, 1995: 123-174). Kohlberg’e göre, geleneksel düzeyde çocukların ahlaki olgunluğu çevresindeki yetişkinler tarafından konan kurallara uyup uymamasıyla belirlenmektedir. Oysa bunun yerine çocukların kendi ahlaki yargılarını kendilerinin oluşturabilmesi ve ahlak prensiplerini formüle edebilmesi gerekmektedir (Kohlberg, 1995: 80). Dolayısıyla bu geleneğe göre ahlaki olgunluk evrensel adalet prensibine uygun otonom ahlaki kararlar alabilme yeteneğine ulaşmak olarak formüle edilebilir (Çiftçi, 2013: 169). Dolayısıyla ahlaki olgunluk, ahlaki yargılama becerisi ile ahlaki aşamalarda daha üst basamaklara yükselebilmeye ve böylece üstün bir ahlaka sahip olmaya işaret eder.

Kohlberg’in ahlaki gelişim kuramı, ahlak psikolojisi ve ahlak eğitimi alanında önemli bir etki oluşturmuş olmasına karşın, farklı araştırmacılar tarafından farklı yönlerden ciddi eleştiriler de almıştır. Çinemre (2014) bunları teorik, pratik ve dini yönden olmak üzere üç grupta inceler. Buna göre Kohlberg’in kuramı, teorik yönden, basamak yapısının yetersiz olması, ahlaki yargının ahlaki davranışı ortaya çıkaracağına ilişkin varsayımı, ahlaki davranışta bilişsel yönü ön plana çıkarak duygu boyutunu ikincil plana koyması ve onu ihmal etmesi noktalarında eleştirilmiştir. Bilişsel gelişim kuramı araştırmanın yöntemsel kısmıyla ilgili olan pratik yönden ise, Batı kültürünün kültürel değer yargılarını ve Hristiyanlık ve Yahudiliğin dünya anlayışını yansıtması (etnosentrik yanlılık), kadınların ahlaki karar almada erkeklerden daha az olgun ya da yetersiz düzey gösterip 3. basamakta sabitlendiklerine ilişkin çıkarımı ve ölçme aracının güvenilirliği ile ilgili sıkıntılar, veri analizinde farklı metotlar izlemesi ve kullandığı ahlak ikilemlerinin zor olması açısından eleştirilmiştir. Son olarak Kohlberg’in kuramı, inanç gelişiminin ahlaki gelişimle paralel ilerlediğini vurgulamasına karşın ahlaki yargı ile din arasında herhangi bir ilişki kurmaması ve ahlaklı olması için insanın dine inanması gerektiğini ifade etmekle birlikte ahlak ilkelerinin bir dine bağlı olmaması gerektiğine ilişkin görüşleri de dindar

muhafazakarlar bakımından ciddi şekilde eleştiriye uğramıştır (Çinemre, 2014: 71-85). Diğer taraftan Hedstrand (2007: 20-27) Kohlberg ve onun gibi aşamalı bir yapıya sahip diğer teorilerin, ahlaki olgunlaşma kavramını ahlaki gelişim aşamalarına göre tanımlamasına karşın bahsedilen kavramın yaygın kullanımını yeterince dikkate almadığından dolayı hata yaptığına işaret eder. Zira olgunlaşma kavramının yaygın kullanımında, söz konusu kuramlardaki gibi sürekli bir gelişimin yaşanacağına; yaş ilerlemesinin davranışlarda düşünülmeksizin, otomatik bir olgunlaşmayı temin edeceğine ve olgun bir aşamaya gelindikten sonra buradan aşağı inilmeyeceğine yönelik varsayımlar yer almaz.