• Sonuç bulunamadı

Ahlaki Becerilerin Kazandırılmasında Dreyfus Modeli

BÖLÜM 2: AHLAK EĞİTİMİNE BECERİ MERKEZLİ YAKLAŞIM

2.2. Beceri Merkezli Eğitimin Kuramsal Çerçevesi

2.3.2. Ahlaki Becerilerin Kazandırılmasında Dreyfus Modeli

Ahlaki yeterlik, herhangi bir alandaki yeterliklerde olduğu gibi aynı zamanda becerilerin kazanılmasına da işaret eder. Bu noktada Dreyfus ve Dreyfus (2014), ahlaki becerilerin edinilmesi ile ahlaki uzmanlık arasında bir ilişki kurar ve uzmanlığın gelişimi konusunda fenomenolojik bir bakış ortaya koyar. Dreyfus ve Dreyfus, Mandelbaum’un (1955: 36-48) ahlaki deneyime ilişkin ortaya koyduğu çerçeveden hareketle, uzmanlaşmayı temel alan ahlaki olgunluğun ne olduğunu ortaya koyarlar. Mandelbaum bu anlamda işe, ahlaki deneyimin neden ahlaki davranıştan ziyade ahlaki yargıyla denk görüldüğü sorusunu sormakla başlar. Bu sorunun cevabını ararken, kişinin günlük hayat içerisinde karşılaşabileceği durumlara yönelik geliştirdiği iradi ve kasıtlı tepkilerin doğasını irdeler. Söz gelimi insanlar, acil yardım edilmesi gereken bir çocuk, insan veya hayvanla karşılaşıldığında, sonucunu düşünmeksizin onlara çözüm üretmeye eğilimlidir. Dolayısıyla Mandelbaum’a göre ahlaki bilinç esasen, mevcut kişilerarası duruma karşı düşünülmeksizin verilen tepkileri kapsayan günlük ahlaki davranış içerisinde kendisini ifade eder. Bu varsayımdan hareketle Dreyfus ve Dreyfus (2014: 185), ahlaki uzmanlığın fenomenolojisini ortaya koymak üzere, ahlaki baş etmenin süregeldiği günlük hayatı tanımlamaya, değerlendirme ve seçimin hangi şartlar altında ortaya çıktığını belirlemeye ve bu ikisinin yapısını anlamlandırırken felsefi bir hataya düşmemeye dikkat edilmesi hususlarını dikkate alan bir metodoloji belirlenmesi ile işe başlamayı önerir.

Dreyfus ve Dreyfus (2014: 189), araç sürücüsü ve satranç ustası üzerinden örneklendirdiği “uzmanlığa ulaşma” yaklaşımının ahlak alanına uyarlanıp uyarlanmayacağını sorgular. Zira verilen bu örneklerde bir başarı-zaferle sonuçlanma imkânı olduğu gibi başarısızlık veya kaybetme olasılığı da bulunmaktadır. Şu halde ahlaki

uzmalığın ne olduğunun, bunun nasıl kazanılacağının ve kişinin ahlaken başarılı veya başarısız sayılmasını belirleyecek ölçütün ne olduğunun tespitine ihtiyaç vardır. Bu bağlamda herhangi bir alanda uzman olmak için uzman kabul edilen kişilerin yaptığı şeyi yapmak, onlarla aynı veya benzer tepkiler geliştirmek gerekir. Aynı şekilde, ahlak uzmanı olabilmesi için kişinin, özdeş etik durumlarda ahlak uzmanları ile benzer şekilde tepki verme yeteneğine sahip olması; davranışlarının sosyal açıdan uygunluğunu veya uygunsuzluğunu sezebilecek bir hassasiyete sahip olması ve kişinin istenmeyen eyleminin sonucunda pişmanlık duyması beklenir. Ahlakta uzmanlık olarak görülen bu durum, ahlaki yönü itibariyle uzman olduğu düşünülen kişilerin yaptığı ve uygun bulduğu şeyi yapmaktır.

Dreyfus ve Dreyfus (2014: 186) ortaya koyduğu bu analojide benzerlik kurulamayan bazı hususlar olduğuna işaret eder. Buna göre satranç oynamak ve araba sürmek gibi eylemlerde kişinin davranışında yeterli veya yetersiz olduğuna dair geribildirimler anlık verilebilmektedir. Oysa kişinin eğitim sürecinden sonra karşılaştığı bir ahlaki durumda başarılı veya başarısız olduğunu tespit etme imkânı oldukça düşüktür. Ayrıca birisinin, diğer bir kişinin ahlaki eylemi sonucunda yaşadığı tatmin veya pişmanlık duygusu hakkında bir kestirimde bulunması da pek mümkün görünmemektedir. Bu bağlamda Dreyfus ve Dreyfus, ortaya konulan bu uzmanlık anlayışında, bir uzmanın önceki durumlar, eylemler ve sonuçların soyut yansımalarının gelecekteki performansı geliştirmeyeceğine ilişkin iki gerekçe sunar. Birincisi, eğer kişi bağımsız bir şekilde yansıtıcı (öz-değerlendirme) düşündüyse, beyni bir eylemle eşleştirilen herhangi bir durumun önceden tecrübe edilmiş şeklini değiştiremez. Geçmişteki durum muhtemelen onun kendini duygu yüklü şekilde sunması bakımından bir karşılıktır. Böylece kişinin önceden geliştirdiği tepkiyi değiştirmek için yalnızca övünülür veya kınanılır olarak değerlendirilmesi değil, onun bundan memnuniyet duyması ya da pişman olması gerekir. Dolayısıyla, ahlaki uzmanlığa ulaşan bir kişinin karşılaştığı durumda geçmişteki tavrı doğrultusunda davranması, ayrıca kişinin başarısını veya başarısızlığını duygusal olarak yaşaması beklenir. İkincisi olarak ise, kişinin yansıtıcı şekilde düşünmesi, ona memnuniyet ya da üzüntü hissettiren eski davranışının ne tür bir eylem olduğu ile meşgul olduğu sorusunu da akla getirmektedir. Bu bir anlamda usta bir satranç oyuncusunun neden doğru bir hamleyi yaptığını ya da neden başarısız olduğunu anlamaya çalışması gibidir. Benzer şekilde bir kişi, örnek bir ahlaki durumda birinin diğerine karşı iyi amacı

için değil de araç/fayda uğruna davrandığını ve böyle bir davranışın ahlaki bir ilkeyi ihlal etmek olduğunu keşfedebilir. Buna karşın, başka bir durumda uzman davranışına uygun olan ilkeyi doğru şekilde uygulasa bile satranç örneğinde olduğu gibi başarısızlık yaşayabilir ya da üzüntü hissedebilir. Dolayısıyla gerek ahlakta gerekse diğer alanlarda uzmanlığın göstergesi olan ilkelerin bilinmesinin, uzmanları doğal olarak başarılı veya memnun edici sonuçlara ulaştıracağı varsayımı, geçerli olmayan bir yargıya dayanmaktadır. Şu halde ahlaki uzmanlık, ilkeler ve kazanılmış deneyimler bir kenara bırakıldığı zaman, her bir ahlaki duruma sezgisel ve uygun tepkiler vermek şeklinde formüle edilebilir. Aristoteles’in da vurguladığı gibi sezgisel ve hemen ortaya çıkan tepkiler, tam olarak uzmanın bir özelliğidir. Buradan hareketle Dreyfus ve Dreyfus (2014: 190), uzmanlık elde etmeye hizmet edecek bir beceri kazanma modeli geliştirmişlerdir. Geliştirdikleri bu modele göre alt seviyelerde yer alan kişinin tepkileri kurala dayalı ve durumsal olmayan bir nitelik arz ederken, yüksek seviyelerdeki kişilerin davranışları hızlı ve sezgisel bir mahiyettedir. Aşağıda Dreyfus ve Dreyfus’un (2014: 185-188) geliştirdiği beceri kazanma modelinin aşamaları açıklanmıştır.

Beceri kazanma modelinin ilk aşaması acemiliktir. Normal olarak öğretim süreci, eğiticinin, öğrenme ortamını, deneyimi olmayan bir aceminin tanıyabileceği bağlamsız (context-free) özelliklere ayırması ile başlar. Yeni başlayan kişilere, bu özelliklerden hareketle beklenen eylemleri belirlemelerine yardım edecek ilkeler sunulur. Bu modelin ikinci aşaması ileri seviyeli başlangıçtır. Buna göre acemi kişi, gerçek durumların üstesinden gelme hususunda deneyim kazanırken, öğrenme durumuyla ilgili bileşenleri fark etmeye başlar ya da bir eğitici, öğrenme birimlerini gösteren çarpıcı örnekleri gösterir. Yeterli sayıda örnek gördükten sonra öğrenci bunları tanımayı öğrenir (Dreyfus ve Dreyfus, 2014: 185-186).

Beceri kazanmadaki üçüncü aşama yeterliliktir. Bu aşamada tecrübe arttıkça, dikkate alınacak özelliklerin ve boyutların sayısı fazlalaşır. Bu çerçevede öğrenen, olası yoğun bilgi bombardımanına karşı koymak için, hiyerarşik bir karar verme yaklaşımını benimsemeyi öğrenir. İlk önce durumu düzenleyen bir plan, hedef ya da perspektif seçer; daha sonra öğrendikleri özelliklerin yalnızca küçük bir kısmını inceleyerek, performansını basitleştirebilir ve iyileştirebilir. Bu noktada yeterlilik aşamasında öğrenenin davranışında, plana göre belirgin olan unsurların bilinçli bir şekilde

değerlendirilmesini ifade eden bağımsız planlama ve beklenen başarılı deneyime ulaşmak üzere duygusal güdülenmişlikle sürdürülen, kuralların takip edildiği analitik seçim süreci olmak üzere iki tür nitelik ortaya çıkar. Deneyim duygusaldır, zira bir plan, hedef veya bakış açısı seçmek yetkin bir kişi için basit bir konudur. Kuralların ne zaman uygulanacağında, değiştirilmesinde veya onlardan vaz geçilmesinde yeterli kişi kendisi karar verebilir. Bununla birlikte kurallar kişiyi başarılı sonuçlara ulaştırmada tek başına yeterli değildir. Kişinin kuralları uygulasa bile duygusal olarak sonuca kendisini inandırmamış olması onun istemediği bir sonuca ulaşmasına neden olabilir. Öte yandan bazı durumlara öğrenenin eylemine umut, korku vb. duygular eşlik etmeye başlar, buna karşın yeterli kişinin, kendi bağımsız perspektif seçiminde bu duygularını kontrol ederek hareket etmesi beklenir (Dreyfus ve Dreyfus, 2014: 186).

Beceri kazanma sürecinin dördüncü aşaması ustalıktır (profiency). Buna göre kişinin problem durumları hakkında yansıtıcı düşünmeye ve eylemlerine rehberlik edecek ilkeleri aramaya ihtiyaç duymayacak seviyede yeterlilik için beklenen bütüncül becerileri kazanmış olması, ustalık aşamasının temelini oluşturur. Bu sürece kadar öğrenen, birçok duygu yüklü durumu tecrübe ederek, her birinde planlar seçerek, belirli bir planın amaç veya seyrini fark ederek veya şaşırarak beceri kazanma serüvenine katılır. Genelde beceriyi görme şekillerinin, onu eyleme geçirme yollarından daha az olmasından dolayı, neler olup bittiğini durup düşünmeksizin anladıktan sonra, usta kişi hala ne yapılacağını düşünmek zorunda kalacaktır. Bu düşünme esnasında, kendini belirgin olarak gösteren unsurlar, değerlendirilir ve bunlar kararlar üretmek için kural ve ilkelerle birleştirilir (Dreyfus ve Dreyfus, 2014: 186-187).

Beceri kazanma sürecinin son aşaması ise uzmanlıktır (expertise). Bir önceki aşamada yeteneklerin yerinde kullanılması anlamında sayısız deneyim kazanan usta kişi, neyin yapılması gerektiğini artık öğrenmiştir, ancak uzmanlık aynı zamanda nelerin nasıl yapılacağına karar vermeyi de gerektirir. Herhangi birisinin de aynı bakış açısıyla görebileceği ancak farklı taktiksel kararlar almayı gerektiren hususlarda yeterli deneyime sahip usta, böyle durumlarda izlenmesi gereken kararı, eylemi veya taktiği alt sınıflara ayıracaktır. Bu, ona herhangi bir durumda anında sezgisel yanıtlar vermesine yardım eder. Örneğin, uzman bir sürücü, genel olarak herhangi bir dikkat göstermeksizin, yavaşlama eylemi gerektiğinde bunu yalnızca hisle ve aşinalıkla bilmez, aynı zamanda alternatifleri

hesaplamadan ve karşılaştırmadan eylemi nasıl gerçekleştireceğini bilir. Vitesi değiştirmesi gerektiğinde aslında bu eyleme ilişkin bir farkındalığı olmaksızın uygun olduğunda onu değiştirir. Ne yapılması gerekiyorsa basitçe yapılır. Uluslararası usta veya büyük usta (grandmaster) olarak isimlendirilen bir satranç oyuncusu, birçok durumda yapması gereken en iyi hamleye saniyeler içerisinde karar verir ve bu hızlı süreç içerisinde tamamen sezgilerine dayanmalı ve alternatiflerin analizi ve karşılaştırılması konusunda hiçbir surette vakit kaybetmemelidir. Böylece kişi başlangıç düzeyinde kurallara katı bir şekilde uyar ve zaman içerisinde bunları uygulamak suretiyle yani deneyimle, ne yapması gerektiğini sezgisel olarak keşfedeceği ve bunu düşünmeye gerek duymadan gerçekleştireceği uzmanlık noktasına ulaşır (Dreyfus ve Dreyfus, 2014: 187-188). Aşağıdaki tabloda beceri seviyelerine göre bu seviyelerde gösterilen zihinsel fonksiyonlar gösterilmiştir:

Tablo 2.3.

Beceri Kazanma Modelinde Beceri Seviyelerinde Gösterilen Zihinsel Fonksiyonlar Beceri Seviyesi Zihinsel Fonksiyon Acemilik İlerlemeye

Başlama Yeterlilik Ustalık Uzmanlık Hatırlama Durumsal değil Durumsal Durumsal Durumsal Durumsal

Tanıma Ayrılmış Ayrılmış Bütüncül Bütüncül Bütüncül

Karar verme Analitik Analitik Analitik Sezgisel Sezgisel

Farkındalık Gözlemleme Gözlemleme Gözlemleme Gözlemleme Hemhâl olma

Kaynak: Dreyfus ve Dreyfus, 1980: 15’ten Türkçe’ye çevrilmiştir.

Dreyfus kardeşlerin ortaya koymuş olduğu modelde diğer alanlarda olduğu gibi, ahlak eğitimi alanında da her bir aşamayı tanımlayan kriterin nasıl belirleneceği sorusu cevaplanması gereken temel sorulardan birisidir. Böyle bir sorgulama, aynı zamanda ahlaki uzmanlıktaki aşamaların daha şeffaf ve net bir şekilde ortaya konulmasına imkân sunabilecektir.