• Sonuç bulunamadı

Beceri Merkezli Eğitim Programının Bileşeni Olarak Yeterlikler

BÖLÜM 2: AHLAK EĞİTİMİNE BECERİ MERKEZLİ YAKLAŞIM

2.5. Beceri Merkezli Ahlak Eğitiminde Program Geliştirme

2.5.1. Beceri Merkezli Eğitim Programının Bileşeni Olarak Yeterlikler

Bir eğitim programının en temel öğesi, amaç/hedeflerdir. Yapılandırmacı öğrenmeyi temel alan programlarda bu unsur, kazanımlar şeklinde ifade edilmektedir. Beceri merkezli veya beceri temelli ahlak eğitiminde ise programın amaç bileşeni, kazanımlar şeklinde ifade edilebileceği gibi yeterlikler şeklinde isimlendirilebilir. Daha önce de

ortaya konulduğu üzere yeterlik kavramı, kişilerin, belirli problemlere çözümler üretmelerine ve bunları başarılı ve sorumlu bir şekilde kullanabilmelerine yardımcı olan, öğrenme yoluyla kazanılan bilişsel beceri ve yeteneklerdir. Bu yeterlikler programlar üzeri olabileceği gibi alana özgü de olabilirler. Ayrıca programlar üzeri yeterlikler kavramı da, hayatın sosyal ve ekonomik katmanlarından duyulan ihtiyaçlara cevap olarak, geniş anlamda eğitimin çıktıları ile ilişkili bilgi ve becerileri kapsayan yeterlikler alanına işaret eder. Bu çerçevede OECD tarafından yürütülen yeterliklerin tanımlanması projesinde programlar üzeri yeterlikler kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için 4 temel düşünce benimsenmiştir.

Bunlardan birincisi programlar üzeri yeterliklerin bağlamı ile ilgilidir. Buna göre yeterliklerin seçimi ve tanımlanmasında, ilgili alanın yalnızca formal eğitim açısından sınırlandırılıp sınırlandırılmadığı veya formal eğitim ve günlük hayatı kuşatıp kuşatmadığı sorusu önemlidir. Zira gençlerin sahip oldukları beceri ve yeterlikler, okullaşma, günlük hayat, formal ve informal eğitim süreçlerindeki etkileşimlerinin doğal bir sonucudur. Dolayısıyla öğrenenler bazı yeterlikleri sadece okuldan edinirken, bazılarını ise tamamen okul dışı süreçlerde edinebilirler. Bu kapsamda programlar üzeri yeterliklerin belirlenmesinde ve tanımlanmasında eğitimsel bağlamlara ilişkin böyle bir geniş bakış açısına ihtiyaç vardır. Programlar üzeri yeterliklerin tespitindeki ikinci önemli husus, yeterliklerin hayat kurtarıcı donatılar olacağı düşüncesidir. Bu anlamda yeterlikler, öğrencilerin hayatlarında karşılaştıkları problemlere çözümler üretebilmelerine yardımcı olacak “yaşam beceri”lerini de kapsar. Dolayısıyla bunların hayat kurtarıcı nitelikleri ön plana çıkmaktadır. Bununla bağlantılı olarak programlar üzeri yeterliklerin belirlenmesindeki üçüncü önemli husus, söz konusu yeterliklerin öğrencileri gelecek hayata hazırlayacak nitelikler olduğu fikridir. Zira toplumun en büyük beklentisi, okul sayesinde çocukların gelecek hayata hazırlanabilmesidir. Bunun arkasında, okulda sunulan eğitimin burada sona ermeyeceği, çocuğun sadece okul içindeki süreçlerde değil, aksine sonraki hayatı için de yeterli hale getirilmesi gerektiği düşüncesi yatar. Bu çerçevede çocuğa ekonomik, mesleki veya sosyal problemlerle baş edebilme, diğerleri ile iletişim kurabilme, sosyal ilişkiler geliştirebilme gibi yeterlikler kazandırılması gerekir. Programlar üzeri yeterliklerin belirlenmesindeki dördüncü önemli husus ise, bu kavramsallaştırmaya özgü öğrenme yaklaşımıdır. Birçok yeterliğin kazanılmasında ve gençlerin geleceğe hazırlanmasında temelde öğrenme yeteneği hayati önem taşır.

Öğretim programlarında hangi yeterlikler belirlenirse belirlensin, her yeni nesil daha önceden öngörülemeyen farklı durumlarla baş etmek zorunda kalacaktır. Öte yandan yeterlik kavramı, bir anlamda nitelikli öğrenme kavramına da gönderme yapar. Nitelikli öğrenme kavramı ise öğrenme stratejileri ve alışkanlıkları gibi psikolojik kavramlarla ilişkilidir ve bilgi, beceri, inanç, tutum, değer, alışkanlık, duygu ve öğrenmeyi düzenleyen bunlar gibi diğer bütün psikolojik yapıları kapsar. Bu açıdan öğrenme kavramı, bir anlamda “yaşam boyu öğrenme” yeterliklerini çağrıştırmaktadır. Buradan hareketle öğrenme, programlar üzeri yeterliklerin belirlenmesinde anahtar bir kavram olarak değerlendirilebilir (Salganik, Rychen, Moser vd. 1999: 17).

Beceri merkezli yaklaşımda her bir ders kapsamında öğrencilere kazandırılması gereken yeterlikler alana özgü yeterliklerdir. Bu yeterlikler söz konusu olduğunda, onların somut göstergeleri olan eğitim standartları kavramı önemli rol oynar. Eğitim standardı, içerik standartları/müfredat standartları, bu standartları öğrenmek için fırsatlar, performans standartları ve çıktı odaklı standartlar gibi çok farklı türleri kapsar. Performans standartları, beklenen sonuçlara göre üç ayrı seviyeye ayrılır. Birincisi, belirli yaştaki her bir öğrencide kazandırılması gereken minimum bilgiyi ifade eden minimal seviyedir. İkincisi, ortalama bir öğrencinin tanımlanan bilgiyi kazanmasını ifade eden normal seviyedir. Üçüncüsü ise en iyi öğrencilerin tanımlanan bilgiye sahip olmasını ifade eden son seviyedir. Diğer taraftan çıktı odaklı standartlar ise, belirli bir yaşta ölçülebilecek ürünleri ifade eden yeterliklere dayanmaktadır (Diethelm ve Dörge, 2010: 68).

Diethelm ve Dörge (2010: 69), eğitim standartlarının belirlenmesinde iki yöntemin bulunduğundan söz eder.* Bunlardan ilki en yaygın olanıdır ki, bu yöntem “dersler için yeterlikler” adıyla bilinmektedir. Bu yöntemde yeterlikleri belirlemek üzere ulusal düzeyde temsil edilen bir çalışma grubu oluşturulur. Daha sonra bu ekip, belirlediği yeterlikleri kamuoyunun bilgisine sunar ve öğretmenler bu yeterliklere göre kendi içeriklerini ve planlarını hazırlamak suretiyle öğretimi gerçekleştirirler. Bu yaklaşım, öğretmenleri büyük bir belirsizlikle karşı karşıya bırakması, onlara aşırı yük getirmesi, araştırma sonuçlarına dayanmaması ve sonuçlarının görülüp düzeltilebilmesinde uzun

* Eğitim standartlarının geliştirilmesi ve süreci bağlamında ayrıca bkz. Yüksel, 2010: 82-115; Turan, 2013, 35-77.

zaman gerektirmesi bakımından zayıf görülmektedir. Diethelm ve Dörge’nin (2010: 70-71) eğitim standartlarının belirlenmesi bağlamında dile getirdiği yeni yaklaşım ise “yeterlikler için bağlam (context)” şeklinde isimlendirilmektedir. Bu yaklaşımda ilgili literatürden, günlük hayatın ihtiyaçlarına ilişkin gözlemlerden ve ampirik araştırmalardan hareketle bir dizi önemli bağlamlar ve bu bağlamların ilişkili oluğu fenomenler ortaya konur. Bu yaklaşımın ilk aşamasında öğretmenler, söz konusu fenomenler için öğrenme üniteleri oluştururlar ve ikinci aşamada belirli bağlamlar içerisinde bu ünitelerle kazanmaları gereken yeterlikleri tayin ederler. Böylece her bir öğrenme ünitesi için öğretmenlerin önerileri doğrultusunda bir dizi yeterlikler ortaya konulmuş olur. Üçüncü aşamada ise bütün yeterlikler belirli bir bağlam altında toplanır. Sonrasında bu bağlam tarafından kazandırılabilecek bütün bu yeterlikler ayrılır ve doğrudan veya dolaylı olarak sözü edilen yeterlikleri gösterip göstermediği ve farklı öğrenme ünitelerinde ne sıklıkta ortaya çıktığına göre sınıflandırılır. Bunun devamında ise, uygulama sonuçlarına göre onların karşılaştırması yapılır. Buna göre bazı yeterliklere daha çok atıfta bulunulurken bazılarına daha az yer verilmekte, bazılarına doğrudan bazılarına dolaylı yer verilmekte, bunların bir kısmı bağlamla ilişkili iken bir kısmı ilişkisiz olmaktadır. İşte bu aşamada yeterlikler, güçlü ve zayıf yeterlikler şeklinde ayrıştırılır. Bu süreç her bir bağlamın hazırlanışında tekrar edilmelidir. Farklı bağlamlarda yer alan güçlü yeterliklerin karşılaştırılması sonucunda da bu bağlamlar üzerinde sıkça tekrar eden “temel yeterlikler” ortaya çıkacaktır. Söz konusu yeterlikler de öğretim üniteleri ile birlikte eğitim standartları olarak listelenecektir. Kuşkusuz zamanın ilerlemesi ile birlikte bağlamlarda değişiklik söz konusu olacak ve bu doğrultuda bağlamların ve öğretim ünitelerinin yeniden tasarlanması gerekecektir. Buna karşın, Diethelm ve Dörge (2010: 72), belirlenen temel yeterliklerde önemli bir değişiklik olmayacağını varsaymakta ve bundan dolayı hızlı değişen dünyanın şartları ile uyumlu, uzun vadeli/zaman üstü yeterliklerden oluşan öğretim üniteleri bulmakla uğraşmaktadırlar.