• Sonuç bulunamadı

Koçaryan Döneminde Türkiye-Ermenistan İlişkileri

5. TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNİN GENEL DURUMU

5.2. Koçaryan Döneminde Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Karabağ hareketinin önemli isimlerinden biri olan Robert Koçaryan, 1996 yılında Dağlık Karabağ Cumhurbaşkanı, 20 Mart 1997’de Ermenistan Başbakanı ve Nisan 1998’de, 2003 yılındaki seçimlere kadar Ermenistan Devlet Başkanı olmuştur257.

251 Hasımla Hısım Olma Politikası; Çıttır, a.g.t, s. 156. 252 Vana Politikası; Çıttır, a.g.t, s. 156.

253 Coşkun Kırca, “Dış Politikamız Üzerindeki Asıl İpotek”, Milliyet, 28 Nisan 1991. 254 Mehmet Ali Birand, “Azerbaycan Ankara'dan şikayet Ediyor”, Milliyet, 5 Ekim 1991. 255 Çıttır, a.g.t, s. 156.

256 http://www.tesev.org.tr/temmuz/tem3.html, 20.07.2005.

257 Nazmi Gül, “21. Yüzyıl Başlangıcında Haydat”, Stratejik Analiz, Cilt: 1, Sayı: 2, Haziran 2000, s.

Koçaryan'ın başkanlığı ile birlikte Ermenistan Türkiye politikasının temeline tamamen soykırımı oturtmuştur.

Koçaryan'ın başkanlığa gelmesi ilişkilerde bir durgunluğu ve güvensizliği getirmiştir. Bunda kuşkusuz Koçaryan'ın yaklaşımları büyük rol oynamıştır. “Seçimi kazanırsam Türkiye ile ilişkilerde bazı yeni şeyler, yeni vurgulamalarımız olacak, ilişkilerin yeni biçimi ile ilgili çizgimizi yakında açık biçimde ortaya koyacağız.” diyen Koçaryan, iktidara gelmesinin ardından ilk olarak, Petrosyan'ın teröre karıştığı gerekçesi ile 1994'de kapattığı Türk düşmanı olarak bilinen Daşnak Partisi'nin faaliyete geçmesine izin vermiştir. Koçaryan, “...barışalım ama geçmişi de unutmayalım” diyerek belki de politik yaklaşımı hakkında sinyaller vermiştir. Türkiye'nin iki ülke arasındaki ilişkileri Dağlık Karabağ'a bağlanmasından rahatsız olduğunu belirtmiş ve o zaman Ermenistan'ın da soykırım ve başka konuları ilişkilerde ön koşul yapabileceğini ifade etmiştir. Türkiye ile ilişkilerde sert bir tutum gösteren, eski düşmanlıklara ve olaylara sürekli atıf yapan Koçaryan, Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili olarak da uzlaşmaktan uzak bir görüntü sergilemiştir. Koçaryan, Karabağ’daki askeri başarıda pay sahibidir ve Karabağ konusunda bağımsızlıktan başka bir statünün kabul edilmeyeceği görüşündedir258. Bu tavizsiz tavrı nedeniyle Ermeni aşırıları ile lobilerinin desteğine sahiptir. Koçaryan, Ermenistan, Karabağ ve diaspora arasındaki etkin konumunu Taşnaklara verdiği destekle pekiştirme yoluna gitmiş ve bunun için öncelikle Taşnaklara konan tüm yasakları kaldırmıştır259.

Koçaryan, daha sonra Türkiye'nin ilişkilerde Dağlık Karabağ konusuna öncelik vermesi üzerine soykırımın Türkiye tarafından kabulü için diasporadaki Ermeniler'i harekete geçirmiş ve İsveç'ten Hollanda'ya, ABD'den Avusturalya'ya kadar çeşitli devletlerde girişimlerde bulunmuştur260.

Koçaryan'ın başkan seçilmesinin ardından Ermenistan'ın Türkiye ile ilk üst düzeyli teması 5 Haziran 1998'de Yalta'da yapılan Karadeniz Ekonomik İşbirliği

258 Araz Aslanlı, “Küresel ve Bölgesel Aktörlerin Son Girişimleri Işığında Karabağ Sorunu: Çözüme

Doğru mu?”, Stratejik Analiz, Cilt: 1, Sayı: 12, Nisan 2001, s. 55.

259 Nazmi Gül, “21. Yüzyıl…” a.g.m., s. 27.

260 Şirin Payzın, “Koçaryan: Barışalım ama geçmişi de unutmayalım”, Diplomasi Yazıları, No: l.

Zirvesi'nde gerçekleşmiştir. Görüşme Ermenistan tarafının talebi ve Ukrayna Devlet Başkanı Leonid Kuçma'nın arabuluculuğu ile yapılmıştır. Görüşmede Ermenistan, Alican sınır kapısının açılmasını ve ilişkilerin normale döndürülmesini talep ederken, Türkiye, Ermenistan'ın işgal ettiği topraklardan çıkmadan bir sonuca ulaşılamayacağını söylemiştir. Görüşmede Süleyman Demirel, soykırım iddialarını da gündeme getirerek bu konu ile uğraşmanın iki ülkeye de fayda getirmeyeceğini belirtmiştir. Koçaryan cevap olarak bilinen tezlerini kullanmakla beraber “Türkiye 'nin Kafkaslar'daki ağırlığının farkındayız ve bunu kabul ediyoruz...” diyerek eski tutumundan yumuşak bir yaklaşım sergilemiştir. Bu görüşmenin ardından dünya basınında Ermenistan, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek istiyor yorumları yer almıştır261.

Ermenistan, Türkiye'nin bir an önce Dağlık Karabağ yüzünden uyguladığı ambargoyu kaldırmasını ve yine iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasını istemektedir. Bu doğrultuda her türlü yolu zorlamaktadır. Son dönemde Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan, Avrupa Parlamentosu Temsilcisi ile yaptığı görüşmede AB'nin Türkiye'ye, Ermenistan'a uyguladığı ambargonun kaldırılması için baskı yapmasını önermiştir262.

Koçaryan”ın Devlet Başkanlığı ile birlikte Türk-Ermeni ilişkileri Ter-Petrosyan dönemine göre çok gerilemiştir. Çünkü Edmund Herzig'in:

“1998 yılında Robert Koçaryan ve diaspora doğumlu dışişleri bakanı Vartan Oskanyan, Ter-Petrosyan'ın Türkiye ile normal ilişkiler arama politikasının bir seçenek olduğunu teyit etti, ama bu Karabağ Ermenileri pahasına olmayacaktı. Dahası etnik ve milliyetçi önceliklere dönük bir değişiklik oldu, şimdi Erivan, soykırımın gelecekte Türkiye ile diyalogda bir müzakere konusu olması gerektiğinde ısrar ediyordu.”263

Herzig’in ifade ettiği gibi, Koçaryan Türkiye politikasını soykırım eksenine oturtmuştur. Koçaryan'ın gazeteci Mehmet Ali Birand'a verdiği mülakat, bu çerçevede

261 “Erivan, Ankara ile diyalog istiyor”, Yeniyüzyıl, 6 Haziran 1998; Dış Basında Türkiye Bülteni, 12

Haziran 1998, “Ermenistan ile Türkiye iyi komşuluk ilişkileri geliştirmeye çalışıyorlar”; Dış Basında Türkiye Bülteni, 16 Haziran 1998.

262 Milliyet, 12 Mayıs 2000. 263 Edmund Herzıg, a.g.e., s. 96.

önemlidir264. Söz konusu mülakatta Koçaryan Türkiye'nin soykırım yaptığını kabul etmesini ve özür dilemesini istemektedir. Mülakat bu yönüyle, soykırımın tanınmasının ilişkiler için ön koşul olduğunu teyit etmektedir. Ancak mülakatın yankısı, Koçaryan'ın, tanıma ve özrün tazminat ve toprak talebini doğurmayacağına ilişkin ifadeleri265 noktasında olmuştur. Türkiye tarafı için tanıma ve özür gündem dışı olduğundan, tazminat ve toprak talebi olmayacağına ilişkin ifadelerin bir önemi yoktur. Bununla birlikte Koçaryan'ın yaklaşımı, diasporada eleştirilmiş, Taşnak ve Hınçakların itirazlarına yol açmıştır. Bu gruplara göre, soykırımın tanınması ilk adımdır, peşinden diğer talepler gelecektir ve eğer Koçaryan Ermeni çıkarlarını savunamayacaksa istifa etmelidir266.

Aynı mülakatın haberine göre Koçaryan kendi medyası önünde farklı konuşmakta, tazminat ve toprak taleplerinin olduğunu beyan etmektedir. İki tavır arasındaki farkın ele alındığı yorumlarda, Koçaryan'ın Türk medyasına verdiği mülakatın taktiksel bir retorikten ibaret olduğu sonucuna varılmıştır. Koçaryan bunları Paris’te Le Figaro gazetesine verdiği bir mülakatta da tekrarladı ve Türkiye tarafından “Ermeni soykırımının tanınmasının Ermenistan’ın toprak talebi için hukuki bir temel oluşturmayacağını düşünüyorum” dedi267. Böylelikle Koçaryan, uluslararası kamuoyuna, Ermenistan'ın toprak bütünlüğüne saygılı bir devlet olduğu mesajı vererek Türkiye ile ilişkiler ve Karabağ sorununda diğer devletlerin yardımını almayı ummaktadır268.

Ermenistan İnsan Hakları Komisyon Başkanı Paruyir Hayrikyan 9 Mart 2001 tarihinde yaptığı bir basın konferansında 16 Mart 1921 tarihli Kars Analaşmasının iptal edilerek Kars, Ardahan ve Nahcivan'ın Ermenistan'a bağlanmasını istedi ve ayrıca Ermenistan Hükümetini “bu yitirilmiş topraklar” sorununu ihmal etmekle eleştirdi269.

264 Mehmet Ali Bırand, “Fransa'yı Kutluyor”, Hürriyet, 1 Şubat 2001.

265 Koçaryan bu konuyu şu cümlelerle ifade etmiştir: “Türkiye'den toprak ve tazminat talebimiz olamaz.

Çünkü hukuki temeli yok. Bizim sorunumuz manevidir, tek hedefimiz Türkiye'nin özür dilemesidir. Bu bir onur meselesidir.” M. Ali Birand, a.g.h.

266 Ömer E. Lütem: “Olaylar ve Yorumlar”, Ermeni Araştırmaları, Sayı:1, s. 23-26. 267 Lütem, a.g.m., 24; Le Figaro, 19.02.2001.

268 Lütem, “Olaylar ve Yorumlar”, Ermeni Araştırmaları. Sayı:1, s. 25-26. 269 RFL / RL Newsline, 12.03.2001; Lütem, a.g.m., s. 26.

Bu garip girişime Türkiye'den cevap gelmekte gecikmedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcü yardımcısı Hüseyin Diriöz 14 Mart 2001 tarihli basın toplantısında “ bu tür istekler olduğu sürece Türkiye Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzelmesinin mümkün olmadığını” belirtti270.

Bir gün sonra Ermeni Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Cunik Agacanyan, Hayrikyan’ın sözlerinin hiçbir şekilde Ermenistan dış politikasına uygun olmadığını ifade etti271. Ayrıca, Hükümet yanlısı bazı partiler de, Hayrikyan’ın bu konuda büyük bir miting düzenlemesi teklifine, bu safhada uygun olmadığını belirterek, karşı çıktılar272.

Bilindiği üzere Türkiye'nin Ermenistan ile diplomatik ilişki kurması iki koşula bağlanmıştır. Bunlardan birincisi Türkiye'ye karşı soykırım iddiaları ileri sürülmesinden vazgeçilmesidir. İkincisi ise Karabağ sorununun çözümüdür. Bu hususlar kamuoyuna, Dışişleri Bakanlığının WEB Sitesinin Dış Politika Bölümünde “Türkiye'nin Kafkas Cumhuriyetleriyle İlişkileri “kısmında şu şekilde açıklanmış bulunmaktadır: “ Ermenistan geçmişiyle barışma yönünde nihai seçimini yaparak tarihin yargılanmasını tarihe bıraktığında ve Azerbaycan ile sorunlarının çözümü yönünde somut adımlar attığında, bu ülke ile olan ilişkilerimizin normale döndürülmesi amacımızdır”273

Dönemin Başbakanı Ecevit'in 5 Haziran 2001 tarihinde verdiği bir beyanatta yukarıda değinilen iki koşula bir üçüncüsünü ekledi: Nahçıvan ile Azerbaycan arasında bir koridor açılması. Basın haberlerine göre Ecevit bu beyanını Ankara'yı ziyaret eden Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeild'e yaptı ve Ermenistan ile diplomatik ilişki kurmanın koşulları olarak Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ı tamamen boşaltması ve Nahçıvan ile Azerbaycan arasında güvenli bir koridor açılması gerektiğini söyledi. Ecevit bu vesileyle “aslında bu söylediklerimiz Ermenistan'ın yararına, Ermenistan bugünkü koşullarda kapalı kutu gibi. Ekonomisi tükenmiş, halkı açlık sınırında. Erivan yönetimi bu dediklerimizi yerine getirdiği zaman ülke Türkiye üzerinden Karadeniz'e

270 Zaman, 15.03.2001; Lütem, a.g.m., s. 26.

271 RFL / RL Armenia Report, 15.03.2001; Lütem, a.g.m., s. 26. 272 RFL / RL, 12.03.2001; Lütem, a.g.m., s. 26.

açılabilecek, ekonomisini canlandırıp, halkını refaha kavuşturabilecek. Bölgeye istikrar gelecek. Bu dediklerimin Ermeni halkına ne zararı olabilir ki?”274

Başbakan'ın bu sözleri Ermenistan Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan'ın tepkisini çekti. Adı geçen 13 Haziran 2001 tarihindeki basın toplantısında bu hususta” Türk tarafının Ermenistan'ın üçüncü ülkelerle ilişkileri hakkında bazı ön şartlar ileri sürmesi kesin olarak kabul edilemez” dedikten sonra “Eğer Ecevit'in beyanları basın tarafından yanlış yorumlanmamış ise bunlar anlamsızdır ve uluslararası ilişkilerin etik kurallarına aykırıdır” ifadelerinde bulundu. Ermenistan Türkiye ile bir an evvel diplomatik ilişki kurmak istediğinden Ermenistan Dışişleri Bakanının Ecevit'in bu sözlerine tepki göstermesi normal ise de bu sözlerin uluslararası ilişkilerin etik kurallarına neden aykırı olduğunu anlamak mümkün olamadı275.

Başbakan Ecevit yukarıda değindiğimiz beyanında soykırımı iddialarına temas etmemişti. Bir kaç gün sonra, 11 Haziran 2001 tarihinde, Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi Heyetini kabulü sırasında, yaptığı konuşmada bu hususa da kısaca değinerek “Kafkasya'da işbirliği sürecini başlatmakta çok büyük yarar var. Bunun için Ermenistan'ın yalnız geçmişi karıştırmakla kalmayıp, aynı zamanda işgal ettiği toprakları da bırakması gerekir, işgal ettiği topraklar sadece Karabağ'dan ibaret değil, bunun dışında Azerbaycan'ın geniş toprakları da fiilen Ermenistan'ın işgali altında ifadelerinde bulundu276.