• Sonuç bulunamadı

Ermenilerin Doğu Anadolu ve Azerbaycan'da Yaptığı Katliamlar

4. SAVAŞ SONRASI ERMENİLER’İN YAPTIĞI KATLİAMLAR

4.3. Ermenilerin Doğu Anadolu ve Azerbaycan'da Yaptığı Katliamlar

tıpkı Gürcüler ve Azeriler gibi, ülkelerinin istiklalini ilan etmişlerdi. Taşnak Partisi'nin kontrolündeki Ermenistan, Rusların yardımıyla oluşturdukları ve yine Rusların verdiği silahlarla donattıkları ordularına güvenerek, Türkiye ve Azerbaycan aleyhinde genişlemeye başladı114. Ermenilerin kendi topraklarına katmak istediği Türk bölgesi, stratejik önemi olan Kars vilayeti ile bu şehrin kazaları ve köyleriydi. Batum, Kars ve Ardahan (Elviye-i Selase) henüz Türkiye'ye ilhak edilmemişti. Bundan istifade eden Ermeniler, önce sistemli bir şekilde köylere baskın yapıp, köylülerin ellerinde ne varsa hepsini almış ve sonra da onları öldürmeye başlamıştır. Kaçanları takip ederek onları Kars istikametine gitmeye zorlamıştır. Ermenilerin gayesi “Türk'süz Ermenistan” yaratmaktı115. Erzurum'da bulunan İngiliz subayı Yarbay A. Rawlinson, Türk yetkililerine haber vererek “Her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmeyen Ermenilerin Kars civarında 40.000 kadar Müslüman göçmen topladığını”, bu çaresiz insanları kur- tarmak için bir Türk birliğinin gönderilmesini istemiştir116. Ne var ki, mütareke gereği İngiliz yetkilileri bir Türk birliğinin bölgeye gitmesine izin vermediği için, 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa, olaya müdahale edememiştir. Fakat İngiliz makamlarına bir adamını göndererek Ermeni katliamına mani olmalarını istemiştir117. Ermenilerin 1919 Nisanında başlattıkları bu kıyım hareketi aynı yılın Eylül sonlarına kadar devam etmiştir. Ermenilerin Kars şehrinde ve çevresinde öldürdüğü insan sayısı 30.000'i bulmuştur118. Kendi vatanından yardım almasına izin verilmeyen Kars halkı, çaresizlik içinde yabancı devletlerden yardım istemiştir. Kars milletvekili Bekir Sıtkı, Amerikan yetkililerine bir mektup yazarak Ermeni zulmünü ve katliamını anlatmış ve bu vahşetin bir an evvel durdurulması için müdahale edilmesini istemiştir119. Ne

114 Cemil Hasanlı, a.g.e., s. 30 - 39.

115 İsrafil Memmedov, Tarihimiz, Toprağımız, Taleyimiz, Adiloğlu Neşr, Bakü 2003, s. 14-27.

116 Kafkas sığınmacıları hakkında Geniş bilgi için bkz., Jastin Mc Carthy, Ölüm ve Sürgün (Death and

Exile), Osmanlı Müslümanlarına Karşı Yürütülen Ulus Olarak Temizleme İşlemi, 1921-1922, çev: B. Umar, İnkılap Kitapevi. İstanbul 1995, s. 258-265; M. Erat, “Kars ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1919)”, Kafkas Araştırmaları III, İstanbul 1997, s. 149.

117 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, İstanbul 1988, s. 68.

118 Geniş bilgi için bkz. M. F. Kırzioğlu, Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi, Ankara 1970; G.

Solmaz, Yaşayanların Dilinden Erzurum- Sarıkamış- Kars'ta Ermeni Zulmü (1919-1920), Van 1995; M. Erat, “Kars ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1919)”, Kafkas Araştırmaları III, s. 143-163.

hazindir ki, Kars halkının bu yardım feryadına cevap veren olmamıştır. Ermeni zulmü ve katliamı 1920 yılında da devam etmiş ve binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Nihayet, 1920 sonbaharında Karabekir kumandasındaki Türk birlikleri ileri harekata başlayarak Kars, Ardahan ve Batum'u kurtarmış ve bu acılara da son vermiştir120. Kars, Ardahan ve Sarıkamış'ın merkezlerinde ve çevresinde yaşayan insanlardan 45.000'den fazlası bu Ermeni katliamlarında hayatlarını kaybetmişlerdir.

Ermenilerin, Azerbaycan istikametinde sınırlarını genişletmek için başlattıkları kıyım harekatı, Anadolu cephesinde yaptıklarından farklı gelişmedi. Ermeniler, katliam harekatına, Ermenistan'da yaşayan Azeri Türklerini öldürmekle başladı. Ermenilerin, Azerbaycan halkına yaptığı kıyımın, belki de en büyüğü, Nahcivan'da olmuştur. Müdafaasız Azeri halkı, 1919 yazında (Haziran-Temmuz ve Ağustos) kitleler halinde öldürülmüştür. Bu katliamlarda 70.000'e yakın Azeri Türkü hayatını kaybetmiştir121.

Bu arada, Fransızlarla Ermenilerin, Mersin, Tarsus ve Adana merkezleri dahil olmak üzere bütün kazalarda hücuma geçtiklerini görüyoruz. Bu hücumdan maksat, bölge ahalisini kaçırtarak Ermenilerin duruma hakim olmalarını sağlamaktı. Nisan- Ağustos 1920 arasında Başnalar, İçme. Su-bendi, Hacıtalip Çiftliği, Tarsus Bağları, Gudubes, Küçük Ziyarettepe, Kadirli, Emirler mevkilerinde vuku bulan savaşlarda her iki tarafın da ağır zayiat verdiğini görüyoruz. Fransızlarla Ermenilerin üstün silah gücüne rağmen, Türk halkının kendilerini iyi müdafaa etmeleri mütecavizleri oldukça şaşırtmıştır. Sonunda, taraflar arasında 20 günlük bir ateşkes anlaşması sağlanmış ise de, ateşkesin bitmesiyle birlikte, Misis, Yüreğir Ovası, Oba ve Kurttepe'de başlayan savaşlar 1920 sonlarına kadar devam etmiş ve her iki taraf da pek çok zayiat vermiştir122.

120 Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusunun 1920 sonlarında gerçekleştirdiği Ermeni

harekatı hakkında geniş bilgi için bkz; M. Erat, “Milli Mücadele Döneminde Kazım Karabekir Paşa'nın Faaliyetleri (1919-1922), İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2000, s. 515-561; M. Erat, “Kazım Karabekir Paşa'nın Erme- niler Üzerine Harekatı (1920)”, Kafkas Araştırmaları II, İstanbul 1996, s. 95-104.

121 Ermeniler, daha 1918 yılı sonlarında Türk ordusunun Nahçıvan'dan çekilmesinin hemen akabinde

Türklere karşı katliama girişmişlerdir, geniş bilgi için bkz. M. Erat, “Kazım Karabekir'in Nahçıvan ve Çevresindeki Faaliyetleri (1918)”, Kafkas Araştırmaları IV, İstanbul 1998, s. 55-57.

122 Geniş bilgi için bkz. Kemal Çelik, Milli Mücadelede Adana ve Havalisi 1918-1922, TTK Yay.,

Zaman ilerledikçe Ermeniler, Fransızların kendilerine Kilikya'da bir devlet kurdurmayacaklarını düşünmeye başladılar. Bu düşünce çerçevesinde harekete geçen Ermeniler, yanlarına aldıkları Rum toplumu ile birlikte, 5 Ağustos 1920 günü öğle vakti, Adana vilayet binasını basarak “Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti”ni kurduklarını ilan etmişlerdir. Ermeniler, bu hareketi gerçekleştirirken Fransız memurlar ve subaylar yemekte bulunuyorlardı. Dönüşlerinde Fransızlar, Ermenileri bu oldu-bittiden vazgeçirmeye çalışmış ise de, çabaları bir netice vermemiştir. Bunun üzerine bir Fransız birliği vilayet binasına baskın düzenleyerek Ermenileri dışarı atmıştır. Bu olay, Ermenilerle Fransızlar arasında, ittifakları devam etmekle birlikte, dostluk ve itimadı ortadan kaldırmıştır123.

Bu arada Anadolu'da Milli Mücadele'yi başlatmış olan Mustafa Kemal Paşa, Güney cephesindeki olayları adım adım takibe başlamıştı. Heyet-i Temsiliye adına ilk müdahaleyi yapan Mustafa Kemal Paşa, Fransız-Ermeni işbirliği ile Çukurova'da gerçekleştirilen işgalleri protesto etmiş ve Fransızlara “Haksız yere Adana’da oturan Ermenileri başımıza musallat eden, şimdi de Urfa, Antep ve Maraş'ı işgal eden bir devlet hiçbir zaman dostumuz değildir” dedikten sonra Maraş ve Urfa'da Müslüman ahaliye yapılan katliamı şiddetle kınadığını belirtmiştir124.

Fransızlarla Ermenilerin güney illerinde başlattıkları saldırılara halkın karşı koyması bu iki müstevliyi hem şaşırtmış ve hem de kızdırmıştı. Direnen güney illeri halkına, az sayıda da olsa bazı askeri birliklerin yardımcı olması ve düşmana zayiat verdirmesi Ermenilerle Fransızları çileden çıkarmıştı. Bu olayları çarpıtarak binlerce Ermeni'nin Türkler tarafından katledildiği şeklinde Batı kamuoyuna yansıtılması Mustafa Kemal Paşa'yı, özetini verdiğimiz şu açıklamayı yapmaya sevk etmiştir: “Güney mıntıkasını işgal eden Fransız kuvvetleri tarafından silahlandırılan Ermeniler, Fransa himayesinde götürüldükleri yerlerde Müslüman ahaliyi intikam fikriyle amansızca katletmektedirler. Maraş hadiselerinde General Keret'in Fransız kuvvetleriyle birleşen Ermeniler, top ve mitralyözlerle Maraş gibi eski bir İslam diyarını yerle bir etmişler ve halkını acımasızca katletmişlerdir. Tarihte emsaline zor rastlanan bu hare- ketin mesulleri Ermeniler olup, Müslümanlar ancak nefislerini müdafaa ile

123 Çelik, a.g.e., s. 425-426.

yetinmişlerdir. 20 gün devam eden Maraş katliamı esnasında Müslümanlarla birlikte şehirde kalan Amerikalıların bu olay hakkında Amiral Bristol’a çektikleri telgraf bu feci katliamı bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. General Keret'i geri çekilmesinden sonra Kuvay-ı Milliye'ye teslim olan Ermenilere hiçbir ceza verilmediği gibi, kendilerine şefkat gösterilmiş ve milletimiz onları himayesine almıştır. Bunu, Maraş'ta yaşayan Ermeniler şükranla yad etmektedir. Şu halde, bazı Ermenilerin intikam hissiyle yaptığı tecavüzler neticesi ortaya çıkan üzücü olayların mesulü milletimiz değil, bunu yapan Ermeniler ile onların hamileri olan devletlerdir”125.

Türklerin haklı olduğunu ve sonunda başaracaklarını gören Fransızlar, Milli Mücadele'yi yapan Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile uzlaşma zamanının geldiğini düşünmeye başladılar. Eski müttefiki İngiltere ile arası gitgide bozulan Fransa, Suriye'de kendi aleyhinde gelişen olaylardan da İngiltere'yi sorumlu tutuyordu. Bazı Fransız yetkililere göre İngilizler, Kilikya'nın kontrolünü kasıtlı olarak Fransa'ya bırakmışlar, Fransızların Türkler karşısında yıpranmasını istemişlerdi. Türklerle Fransızlar Güney Anadolu'da birbiriyle uğraşırken, İngilizler kendi desteğindeki Yunanlıların Batı Anadolu'da daha rahat ilerleyeceğini hesap etmişti. Bu, Fransızları Türklere yaklaştıran birinci sebepti. İkinci önemli sebep ise, Ermenilere olan güvenlerinin sarsılması idi. Fransız subaylar, Ermeni askerlerini ve milislerini kontrol edemez hale gelmişti. Zira, Ermeniler girdikleri her Türk bölgesinde insanları acımasızca katletmiş ve bu katliamlar, Ermenilerin yalan haberlerine rağmen, Avrupa kamuoyunca duyulmuştu. Üçüncü ve son sebep ise, Fransız kamuoyu savaşten bıkmış, daha fazla masraf ve insan kaybı istemiyordu126.

Yukarıda zikredilen sebepler çerçevesinde, Fransızlar, bazı ekonomik menfaatler karşılığında Kilikya'dan çekilebileceklerini Mustafa Kemal Paşa'ya bildirmişler ise de, bu istekleri reddedilmiştir. 21 Şubat-12 Mart 1921'de iki taraf arasında Londra'da başlayan görüşmeler, 9 Haziran 1921'de Fransız Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı M. Henri Franklin - Bouiilon'un Ankara'ya gelmesi ile devam etmiş ve 20 Ekim 1921'de de Ankara İtilafnamesi ile savaşa son verilmiştir. Bu antlaşmaya göre Türkiye

125 Atatürk'ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri IV, s. 219-220.

126 Yahya Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu 1919-1922, TTK Yay., Ankara 1975, s.

ile Suriye arasındaki hudut tespit ediliyor, Kilikya bölgesi ile Bağdat demiryolunun büyük kısmı Türkiye'ye bırakılıyor ve bir de genel af çıkarılıyordu127. Böylece Fransa,

Suriye ve Lübnan'a sahip oluyordu.

Türk-Fransız antlaşmasını duyan Ermeniler kitleler halinde Adana'dan ayrılmaya başlamışlardır. Türk ve Fransız yetkililer Ermeni ileri gelenlerini ve din adamlarını davet ederek Adana'da bir toplantı yapmış, Türk ve Fransız hükümetleri namına Ermenilere hiçbir zarar gelmeyeceğini garanti ederek göçün durmasını istemişlerdir. Bu toplantı esnasında Fransız temsilcisi Franklin-Bolpilon ile Ermeniler arasında çok enteresan tartışmaların olduğunu görüyoruz. F. Bouillon Ermenilere gitmemelerini, kendilerinin yaptıkları fenalıkları Türklerin affettiğini, bu konuda kendisine güvence verdiklerini, Türklerin sözüne güvenilir insanlar olduğunu söylemesi üzerine bir Ermeni söz alarak kendisine şu ibret verici konuşmayı yapmıştır:

“Teşekkür ederiz, bizim için iyilik yapmak istiyorsanız artık bizi himaye etmeyiniz. Eğer siz ve sizin Adana'ya gönderdiğiniz generalleriniz, Hükümet memurlarınız bize bu şekilde anlatmış olsalar ve bu ümidi vermeselerdi, bizi birtakım tatlı emeller arkasında koşturacak teşvik edici sözler söylemeselerdi, biz de Türkler karşısında alnı açık gezecek ve hakiki vatanımıza geldiğimiz zaman, ta asırlardan beri olduğu gibi, yine yan yana ve kardeş gibi yaşayacaktık ve geçinmeye çalışacaktık. Fakat heyhat geçti. Biz Türk vatandaşlarımızın mukaddesatına tecavüz ettik ve evlerini yaktık ve insani olmayan birçok fenalıklar yapıldı. Maalesef bu bir hakikattir. Biz de insanız. Onların yüzüne ne suretle bakacağız? Bakacak yüzümüz kalmamıştır. Bize iyilik yapmak istiyor musunuz, bizi serbest bırakınız. Biz mazinin acılarını, cezasını affettirmek için ağlayalım”128. Bu konuşmadan cesaret alan bir başka Ermeni ise şu

sözleri söylemiştir: “Avrupa diplomatları, siz artık bizim üzerimizden elinizi çekiniz. Sizler himaye tarzında bizlerin işlerine müdahale ettiğiniz müddetten beri ve emellerinize sadık kaldığınızdan beri bütün mevcudiyetimiz tehlike ve ateşe girmiştir. Asırlardan beri yan yana yaşadığımız, nan (ekmek) ve nimetleriyle büyüdüğümüz ve bu suretle müşfikane muamelelerinden daima kuvvet ve feyiz aldığımız Türkleri bizimle

127 İ. Soysal, Türkiye'nin Siyasal Antlaşmaları 1920-1945, C. 1, TTK yay., Ankara, 1983, s. 48-60. 128 TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt XXVI, Ankara 1960, s. 177'den naklen A. İ. Gencer - S. Özel, Türk

baş başa bırakınız ve artık onların karşısından çekiliniz. Sizin müdahale ettiğiniz zamandan beri büyük felaketler gördük ve Türklere karşı sizin tahrikinizle, sizin teşvikinizle fena hareket ettik ve onların nazarında bihakkın, zalim ve onlara karşı mütecaviz vaziyette kaldık”129.

Fakat bütün bu tartışmalara rağmen, Ermenilerin göç etmesine mani olunamadı. Zira Ermeniler, yukarıda da ifade ettikleri gibi, emperyalist devletlerin kışkırtması neticesinde, Türk ve Müslüman halka karşı işledikleri sayısız cinayetler, baskı ve zulümlerden sonra, şimdi kendilerinden intikam alınacağı korkusunu taşıyorlardı130. Bu nedenle, verilen bütün teminatlara rağmen, Adana ve havalisinde yaşayan Ermenilerin büyük çoğunluğu göç etmiş ve geriye ancak Ermeni nüfusunun % 10'u kalmıştır ki, bunların da bir kısmı bilahare göç edeceklerdir.

5. TEHCİR SIRASINDA TÜRKİYE’YE GELEN AMERİKAN