• Sonuç bulunamadı

5. TEHCİR SIRASINDA TÜRKİYE’YE GELEN AMERİKAN HEYETLERİ

5.3. General Harbord Heyeti

Paris Konferansı 'nda manda sisteminin kuruluşundan bir süre sonra ABD'ye İngiltere tarafından önce Türkiye'nin tümü üzerinde, bir hafta sonra da (21 Mayıs 1919) İstanbul ve Boğazlar ile Ermenistan üzerinde bir manda önerilmişti. Diğer devletler de öneriyi desteklemişti. Wilson için karar vermek zor olmakla birlikte Lloyd George, Clemenceau ve Orlando'nun bu önerisini benimsemiş bir düşünceyle 27 Haziran'da ülkesine dönmüştü. Manda sorunuyla ilgilenmek üzere yerine Yakın Doğu Yardım İşlerinin yöneticisi olan Herbert Hoover'ı görevlendirmişti. Fakat Hoover bölgeyi iyi tanıdığından Wilson'un fikrini desteklemiyordu. Kabul edilecek Ermenistan mandası Hoover'a göre ABD'nin çıkarlarına uymuyordu. Bu şartlar altında mandayı kabul

etmezden önce sorunu yerinde incelemek üzere Ermenistan'a bir heyet göndermesini ilkin Albay House'a sonra da Başkan Wilson'a önerdi. Heyetin başkanlığı için Genelkur- may Başkanı General Harbord'un uygun olacağını bildirdi. Bu gelişme üzerine Amerikan Senatosu, alınan kararı yerinde “tedkik-tahkik-tatbik” için önce Rus Ermenistanı'na, daha sonra Anadolu topraklarına gidecek heyetin başına Avrupa'daki Amerikan kuvvetlerinin kurmay başkanı Tümgeneral Harbord'u tayin etti150. O sıralarda “Türkiye'deki Ermenilerin tehlikede olduğu, Türklerin İzmir'in acısını onlardan çıkarmak üzere hazırlıklar yaptıkları söylentileri dolaşıyor, doğu sınırında da tehcirler dolayısıyla durum endişe verici” görünüyordu. İşte General Harbord'un görevi, bu ve benzeri haberlerin doğruluğunu saptamaktı.

Harbord'dan Batum, Kars, Ardahan ve Oltu'yu içeren “Transkafkasya” olarak adlandırılan bölge ile İstanbul, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da, Batum ve Ermenistan'ın çeşitli bölgelerinde, Amerika'nın manda konusunda sağlıklı karar verebilmesi için karşılaşabileceği askeri, siyasi, coğrafi, idari ve ekonomik durum konusunda yüklenmesi gerekecek sorumlulukları saptayıp bir rapor oluşturması, bekleniyordu.

Generalin başkanlık ettiği misyonun görevi, Ermenistan'ın durumu hakkında tahkikat yaparak, bu memleketin mandaterliğini kabul etmek için gerekli olan şartları incelemekti. Bu komisyonun sorumlu olduğu görevlerden başlıcaları askerî durum ile ülkenin asayişi ile ilgili meselelerdi. Bundan başka trenler, yollar, ziraat ve diğer ticari ve mâli konularla da ilgileniyordu151.

General Harbord İstanbul'daki temasları sırasında Türkler ve Türkiye hakkında incelemelerde bulunmuş, Amerika'nın İstanbul Yüksek Komiseri Amiral Bristol ile de özel olarak görüşmüştü. Amerikan heyeti, birçok şahsiyet ile görüşerek her tür belge, sayım cetveli ve basılmış eser toplamıştı. 14 Eylül 1919 sabahı bir torpido ile Batum’a hareket eden heyet, dönüşünde İstanbul'a uğrayarak incelemelerini tamamlayacaktı.

Seyahat programı, yapılan incelemelerin ne kadar ciddî ve geniş kapsamlı olduğunu anlatması bakımından önem arz etmektedir, böyle bir gezi sonunda hazırlanacak rapor elbette güvenilir olacaktı. General Harbord heyetinin gezisiyle

150 Ayışığı, a.g.e., s. 89. 151 Ayışığı, a.g.e., s. 90.

Osmanlı idarecileri, başta Harbiye Nezareti olmak üzere ve Anadolu'da Millî Mücadeleyi yürüten Türk aydın ve idarecileri yakından ilgilenmişlerdi. Türk aydın ve idarecilerinin asıl amacı Harbord heyetinin tarafsız biçimde incelemelerini yapmalarına yardımcı olmakla birlikte, Türk yurdunun bir kısmının Ermenistan topraklan olarak gösterilmesine engel olmaktı152.

Amerika'nın Ermenistan üzerinde güdüm kurması imkânlarını a-raştırmak üzere, Başkan Wilson'un emriyle Anadolu'da bir inceleme gezisine çıkmış olan Harbord başkanlığındaki bir Amerikan askerî kurulu, Kuvâ-yı Millîye hareketinin ileri gelenleriyle görüşmek üzere 20 Eylülde Sivas'a vardığında, “self-determinasyon” ilkesini yücelten yaftalarla karşılandı244. Harbord kurulunun ulusal hareketin önderleri üstündeki etkisi büyük olmuştu; çünkü başka bir şey için değilse bile, kendilerine sağladığı propaganda olanağı bakımından bu askerî kurula büyük önem vermişlerdi. Gerçekten General Harbord, Anadolu'daki milliyetçi akımın önemini Amerikan halkına anlatmaktan geri kalmamış; Doğu sorununun kesin bir çözüme bağlanmasına yönelik davranışlarda, bu akımın da hesaba katılması gereken önemli bir güç olduğu görüşünü öncelikle ortaya koymuştur153.

Amerikan Heyeti başkanına, Türklerin, Ermenileri yok etme zulümlerinin mihraklaştığı beldelerin başında Erzurum gösterilmiş, burada Ermeni mahallelerinin yakılıp-yıkıldığı, kilise ve mekteplerin yerle bir edildiği anlatılmıştı. Fakat General Harbord, Erzurum'da Rus kuvvetlerinin önünde şehre giren Taşnak komite başı Antranik'in çetelerinin vahşetlerini gözleriyle gördü: Yanmış camiler, mescitler, mektepler, mezarlıkların bile tahripten kurtulamadığı kin .. İçlerine insanların doldurularak yakılan Türk evleri... Ve, daha sonra Arman Garo (Ermeni Kahramanı) takma adıyla şehrin kurtarılışından kısa zaman önce topladığı haydutlarla baskın yapan eski Erzurum mebusu Karakin Pastırmacıyan'ın zulüm-vahşet izleri…Aradan geçen zaman içinde bütün gayretlere rağmen kanlı izleri silinemeyen vahşeti Amerikan generali gözleriyle gördü. Dehşetin, terörün sahnelerini dinledi. Buna karşı Ermeni mahallesi, mektepleri kiliseler yerinde duruyordu. Harbord, gördüklerini raporuna aldı154.

152 Ayışığı, a.g.e., s. 93.

153 Ayışığı, a.g.e., s. 95. 154 Ayışığı, a.g.e., s. 97.

Pek çok asker ve sivil kimselerle görüştüğü bu gezisinde Güney ve Doğu Anadolu'yu dolaşıp Kurtuluş Savaşı'nın odak noktası olduğunu anladığı Sivas'a da uğrayarak gezisi sırasında sürekli adını duymakta olduğu Mustafa Kemal ile de görüşmeyi ihmal etmedi5. Önemli gördüğü bu görüşmeye de değinerek hazırladığı raporda her iki öneri için de tüm olasılıkları belirten Harbord henüz başlamış olan Türk Kurtuluş Savaşının ciddiyetine ve başarı olasılığına da ayrıca dikkat çekmişti. Raporundaki yargılara varmasında Sivas Kongresi bitiminde Sivas'ta Mustafa Kemal ile görüşmesinin de kuşkusuz büyük katkısı olmuştu. Hatta Harbord, bu görüşme üzerine raporunda ondan “basit bir maceraperest değil, başarısını kanıtlamış iyi bir askerî lider” diye söz ederek Atatürk'te liderlik niteliklerini gören ilk batılı devlet adamı da oluyordu. Bunun yanısıra, Amerika'ya dönmek üzere İstanbul'dan hareket ederken Mustafa Kemal'e gönderdiği mesajda, O'na “Sayın Generalim” diye hitap ederek, İstanbul Hükümetinin Atatürk'ü görev den azlettiği, asi tanımladığı bir dönemde, gerek O'nun Anadolu'daki işlevi, gerekse Türk davasının haklılığını da kavramış olduğunu ortaya koyuyordu155.

Bu görüşmenin ardından general Harbord Amerikan Kongresine sunmak üzere hazırladığı raporda Türkiye üzerinde bir Amerikan mandasının yapılmasının Amerika'nın çıkarlarına uygun olmayacağını belirtmiş ve ayrı bir Ermenistan kurulmasına kesinlikle karşı çıkmıştır. Harbord heyetinin, genellikle Ermenistan mandaterliğini olumlu bulmadığı gazetelere yansımıştır.

Harbord, Senatoya sunduğu raporun sonunda manda kabul etmek ve etmemek için gerekçeleri 14'er madde halinde toplamış ve bir öneri paketi haline getirmiştir, özellikle Harbord'un raporundan da anlaşılacağı gibi, Heyet, Türkiye'ye katliamlara uğramış, Türkler elinde uzun yıllar eza cefa çekmiş, üstelik Türk topraklarında bölgesel de olsa çoğunluk oluşturan bir Ermeni milleti bulmayı bekleyerek gelmiştir, önyargılıdırlar. Ancak, Heyet, gözlemleri sırasında bunları bulamadıkları gibi, türlü çatışmalarda, Harbord'un kendi ifadesine göre “Türklerin de Ermeniler kadar, hatta onlardan daha çok acılar çektiğini” öğrenmişlerdir. Türklerin, yurtlarının haksız işgali

155 Ayışığı, a.g.e., s. 100-101.

karşısında kesin tavır takınarak bağımsızlık ve egemenlikleri için örgütlü bir mücadeleye girişmiş olduklarını görmüşlerdir156.