• Sonuç bulunamadı

II. GENEL OLARAK MEKÂN

II.4. Edebî Metinlerde Mekân

II.4.3. Coşku ve Heyecana Dayalı Metinlerde (Şiir) Mekân

II.4.3.1. Klasik Şiirde Mekân Tasavvuru

1.6. Vadi

Vadi; iki dağ arasındaki uzun çukur, nehir yatağı, geçit anlamlarına gelir (Devellioğlu, 1993:1132). Ulaşım, engebeli ve yüksek yerlerde vadilerden sağlandığı için vadinin ulaşım yerleri arasındaki önemi büyüktür. Vadilerde akarsu veya rüzgârın etkisiyle meydana gelen aşınmalar, yolculukları güçleştirir. Bu doğal özelliğinden dolayı vadi, klasik şiirde soyut kavramlarla tavsif edilerek meşakkat ve gam ile ilişkilendirilir. Bâkî Divanı’nda vadi; aşk, ayrılık, gam, dert ve İlahî yardım; Fuzûlî

%75 %25

Bâkî Divanı Fuzûlî Divanı

Divanı’nda ise mihnet, vahdet, saltanat ve idrâk ile ilgili hususlarda teşbih ve tasavvurlara konu edilir.

Aşk, kişiyi zorluklarla dolu bir yolculuğa sürüklediği için vadiyle ilişkilendirilir. Âşık, aşk vadisinde sevgilinin dudağını arzularken, sevgili âşığın kanını içmek ister. Bu manzara karşısında âşık, hayret eder. Mutlak Varlık’ın kevnî ayetlerinden/tecellîlerinden olan vadi, derin oyuk ve geçitleriyle insanı büyüleyip hayrete düşürürken, aşk da yaşattığı karşıt duygu ve hâllerle insan muhayyilesini aynı şekilde etkiler:

Cân la‘lin eyler ârzû yâr içmek ister kanumı

Yâ Rab ne vâdîdür bu kim cân teşne cânân teşnedür (Bâkî, G.69/2)

Vuslatı sağlama veya sevgilinin rızasını kazanma çabası içinde olan âşık, ayrılık vadisinde susamış gönlünü teskin edecek âb-ı hayat arayışı içindedir. Âb-ı hayat ölümsüzlüğü sağlayan sudur. Ayrılık vadisinde âşığın gönlüne can veren, onu ölümsüzleştiren şey, sevgilinin gönülleri avutan, teskin eden sözleridir. Vadinin susamışlık bağlamında ayrılık ile ilişkilendirilmesinin nedeni, insanın çöl mesabesindeki vadilerde su (çeşme) arayışı içinde olması veya ulaşmak istediği menzili, vadinin engebeli hâliyle yavaşlatmasıdır:

Teşne-diller vâdî-i hicrânda sensüz yandılar

Hızrveş ey la‘l-i nâbı Âb-ı hayvânum yetiş (Bâkî, G.217/3)

Âşığın dert ve gamı, yaşadığı mekânlara yansıtıldığı için “vâdî-i gam” ve “vâdî-i derd” terkipleri kullanılmıştır. Âşığın gözyaşları, gam vadisinin akarsuyuna, sararmış yüzü ise akarsu üzerindeki nilüfer yaprağına benzetilir (Bâkî, G.49/1). Vadi, nehir yatağı anlamını da taşıdığı için âşığın gamdan akan gözyaşlarının böyle bir imgeye konu edildiği düşünülür. Âşığın gözyaşları, dert vadisinde canlılığı sağlayan araç olarak da görülür. Bâkî, Mecnûn gittiğinden beri, dert vadisinin solmaya başladığını söyleyerek daha önce yeşil ve sulak olan mekânların çölleşmeye başladığını düşünür. Böylece ayrılığın âşığa yaşattığı hâl ile çöl mahrumiyeti arasında benzerlik ilişkisi oluşturduğu düşünülür:

Bir pâre yaşum tâzeledi vâdî-i derdi

Mecnûn gideli lâle-i mihnet sola yazdı (Bâkî, G.529/3)

Tasavvufta amaç, fenafillaha ulaşmaktır. Böyle bir amaç, büyük sıkıntılara katlanmayı kaçınılmaz kılar. Bu bağlamda Fuzûlî, anasır âleminde teveccüh edilen varlıkların âşığı/sâliki büyük sıkıntılarla karşı karşıya bıraktığını böylece varlık

mülkünü gam ve sıkıntı vadisi (yolu) olarak tasavvur ettiğini düşünür. Fuzûlî, bu yaklaşımıyla dünyevî mülk ve makamların geçiciliğine, uğruna sıkıntı çekilecek kadar değer taşımadığına işaret eder ve kurtuluşu fenafillaha ermede görür:

Ser-be-ser vâdî-yi mihnetdir ü gam mülk-i vücûd

Bir ferâgat yeri yok şehr-i fenâdan gayrı (Fuzûlî, G.272/4)

Vahdet, birlik demektir, başka bir ifadeyle varlığı Hakk’tan ibaret görmektir. Âşığın asıl gayesi, vahdet makamına ulaşmaktır. Sevgilinin saç zincirine bağlanan gönlün vahdet vadisinde kaybolmayacağını (Fuzûlî, G.298/6) söyleyen Fuzûlî, vahdet vadisine ulaşan kesret yollarına da büyük bir değer atfeder. Zira hakikatin anlaşılması için mecazın köprü işlevi gördüğü bilinir. Vahdet vadisini aşk makamı olarak gören Fuzûlî, bu makamda sultanın dilenciden ayırt edilmediğini ifade eder. “Tasavvuf

âleminde hakikî değer Hakk’a yakınlık ile ölçülür. Vadi geçit yoludur. Bir vadiden sultan da geçer, dilenci de. Burada vadi, manevî telakki ve inanış yolu, makam ise durulan yerdir.” (Tarlan, 2009:17). Makama ulaşıldıktan sonra yol ve yolcuların

mahiyeti sorgulanmaz, zira aşk makamında varlık olarak telakki edilen şeyler, hakikî varlıkta yok olur:

Vâdi-yi vahdet hakîkatde makâm-ı aşkdır

Kim müşahhas olmaz ol vâdîde sultândan gedâ (Fuzûlî, G.1/3)

İnsanın dünyadaki asıl gayelerinden biri huzurlu bir biçimde yaşamaktır. Yüksek makamları elde etmek veya bolluk içinde yaşamak, dünya huzuru için yeterli olmadığı gibi, huzursuzluğun sebebi olarak da görülebilir. Fuzûlî, “Saltanatın kemal derecesine ulaşmak istiyorsan fakr mülkünü elde et, çünkü dünya saltanatının vadisinde ihtiyaç çoktur.” diyerek dünya saltanatını; insanları oyalayan, bağımlı hâle getiren, ihtiras ile geçici mansıpların peşinden koşturan araç olarak görür:

Fakr mülkin tut ger istersen kemâl-i saltanat

Saltanatdan geç kim ol vâdîde çokdur ihtiyâc (Fuzûlî, G.49/2)

Fuzûlî, -başkalarının- anlayışı, -memdûhun- idrak vadisini anlamaya çalışsa - onların- başı döner, diyerek memdûhun kavrama becerisinin genişliğini ve derinliğini anlatmaya çalışır. Vadinin doğal mekân olarak da geniş ve karmaşık yapısıyla insan idrakini zorlayan bir yapıya sahip olduğu bilinir:

Fehm kim seyyâh-ı iklîm-i diyâr-ı derkdir

Bâkî, Allah’ın yardımını alan askerlerin bayraklarıyla, yardım vadisini ve zafer çölünü lale bahçesine dönüştürdüğünü söyleyerek vadi ve çöl gibi engebeli ve zorlu mekânların İlahî yardım ile lale bahçesine dönüştüğünü dile getirir. Mekânların dönüşümüne dair düşüncesiyle iyileşen yaşam koşullarına işaret eder:

Eyledi leşger-i mansûrun o bayraklar ile

Vâdî-i nusret ü deşt-i zaferi lâlesitân (Bâkî, K.2/22)

1.6.1. Vadi Sözcüğünün Sayı, Oran ve İçerik Bakımından Değerlendirilmesi

Vadi sözcüğünün divanlarda kullanım sayısını Tablo 6, kullanım oranını Grafik 6 vermektedir. Buna göre vadi sözcüğünün toplam kullanım sayısı, Bâkî Divanı’nda 6, Fuzûlî Divanı’nda 9 olarak tespit edilmiştir. Bu sayıların toplamı, Bâkî Divanı’nda %40, Fuzûlî Divanı’nda %60’a tekabül eder. Fuzûlî Divanı’ndaki sayı ve oranın bu kadar fazla olmasının nedeni, Fuzûlî’nin sıkıntı ve zorluğu temsil eden mekânlara daha fazla iltifat etmesidir.

Tablo 6: Vadi sözcüğünün divanlarda kullanım sayısı

Sözcük Bâkî Divanı Fuzûlî Divanı

Vâdî 6 9

Toplam 6 9

Grafik 6: Vadi sözcüğünün divanlarda kullanım oranı

Engebeli arazilerde ulaşım yeri veya geçit olarak kullanılan vâdî, Bâkî Divanı’nda aşk (Bâkî, G.69/2), ayrılık (Bâkî, G.217/3), gam (Bâkî, G.49/1), dert (Bâkî,

%40

%60

Bâkî Divanı Fuzûlî Divanı

G.529/3) ve İlahî yardım (Bâkî, K.2/22); Fuzûlî Divanı’nda ise mihnet (Fuzûlî, G.272/4),vahdet (Fuzûlî, G.1/3), saltanat (Fuzûlî, G.49/2) ve idrâk (Fuzûlî, K.7/28) gibi soyut kavramlarla ilişkilendirilerek tavsif edilmiştir. Bu durum, vâdînin bir mekândan ziyade metafor olarak ele alındığını gösterir. Vâdî, her iki divanda dert/mihnet ile ilişkilendirilmiştir. Bâkî, dert vadisinin âşığın gözyaşlarıyla tazelendiğini söyleyerek aşkı, akarsuyu gözyaşı olan bir dert vadisi olarak tasavvur eder:

Bir pâre yaşum tâzeledi vâdî-i derdi

Mecnûn gideli lâle-i mihnet sola yazdı (Bâkî, G.529/3)

Fuzûlî ise varlık âlemini (dünya) baştan başa dertle dolu bir vadi olarak tasavvur eder, kurtuluşun fenafillaha ermede olduğunu ifade eder:

Ser-be-ser vâdî-yi mihnetdir ü gam mülk-i vücûd

Bir ferâgat yeri yok şehr-i fenâdan gayrı (Fuzûlî, G.272/4)

Bâkî Divanı’nda vâdî, tasavvufî harhangi bir kavram ile tavsif edilmemişken Fuzûlî Divanı’nda vahdet (Fuzûlî, G.298/6) ile ilişkilendirilmiştir. Fuzûlî Divanı’nda vahdet vâdîsinin aşk makamı olduğu ve bu vâdîde sultan ile köle arasında herhangi bir farkın olmadığı ileri sürülmüştür. Tasavvufî anlayışa göre vahdete erişildiğinde makam ve mevkilerin, çekilen sıkıntıların herhangi bir anlamı kalmaz:

Vâdi-yi vahdet hakîkatde makâm-ı aşkdır

Kim müşahhas olmaz ol vâdîde sultândan gedâ (Fuzûlî, G.1/3)

1.7. Belirsiz Bir Yeri Karşılayan Mekânlar (Mekân, Yer, Mahal, Zemîn,