• Sonuç bulunamadı

G‹R‹fi, KISA TAR‹HÇE

Fizyolojik ve fiziksel olarak performans›n artt›r›lmas›, yorgunlu¤un geciktirilme-si, antrenmanlara dayan›kl›l›¤›n artt›r›lmas›, performans› bozan heyecan ve endifle-nin önlenmesi, daha iyi bir yar›flma veya müsabaka moraliendifle-nin sa¤lanmas› ve sosyal nedenlerle doping yap›lmaktad›r.

Dünya futbol endüstrisinde ise doping futbolcunun sportif baflar›s›n›n

süreklili-¤i ve büyük miktarlardaki paran›n kazan›m› için giderek yayg›nlafl›r bir hal alm›flt›r.

Sportif performans›n artt›r›lmas› amac›yla, do¤al yetenek, beslenme ve antrenman d›fl›nda yöntem ve maddelerin uygulanmas›na da s›kça rastlanmaktad›r. Ergojenik yard›mc›lar olarak adland›r›lan bu yeni grubun kullan›lmas›nda dikkat çekmek iste-di¤imiz do¤rudan veya dolayl› olarak doping ajan› olabilecek birçok maddenin bu-lundu¤u ve e¤er ehil kiflilerce (hekim, eczac›, diyetisyen) kullan›lmaz ise tamiri mümkün olmayan hasarlara yol açabilecekleridir. Bu noktay› hat›rlatarak dopingin k›sa bir tarihçesini verelim ve bu ak›fl içerisinde dünyada ve ülkemizde dopingle mücadele eden kurulufllara bir göz atal›m.

Doping kelimesi muhtemelen Flamanca’da mevcut olan “DOP” adl› bir kelime-den türetilmifltir. Zulu savaflç›lar› savaflta güçlerini ve mukavemetlerini artt›rmak için, üzüm kabu¤undan yap›lm›fl alkollü bir içecek üretmifllerdir(1).

Doping, 20. yüzy›l›n bafl›nda giderek önem kazanm›fl ve bilhassa illegal olarak at yar›fllar›nda kullan›lm›flt›r. Performans› artt›rmak için vücuda d›flar›dan

maddele-rin al›m› çabalar› sporun tarihi kadar eskidir. Eski Yunan’da atletler, özel diyetler uygulayarak ve stimüle edici posyonlar alarak güçlerini artt›rmaya çal›flm›fllard›r.

Ayn› flekilde 19. yüzy›lda uzun mukavemet koflu atletleri ve bisikletçiler striknin, kafein, kokain, alkol gibi droglar kullanm›fllard›r(1,3).

1928 y›l›nda IAAF (International Amateur Athletics Federation; Uluslararas›

Amatör Atletizm Federasyonu) doping kullan›m›n› yasaklayan ilk spor federasyo-nu olmufltur. Buna zamanla di¤er federasyonlar da kat›lm›fl, ancak testlerin yap›l-mamas› nedeniyle k›s›tlamalar etkisiz kalm›flt›r(1,4).

1930’larda sentetik hormonlar›n devreye girifli ve 1950’lerden bu yana kullan›-m› ile problem daha da içinden ç›k›lmaz bir hale gelmifltir. Danimarkal› bisiklet ya-r›flç›s› Knud Enemark JENSEN Roma 1960 olimpiyatlar›nda yar›fl esnas›nda amfeta-min, nikotinik asit kar›fl›m› al›n›m›na ba¤›l› olarak ölünce, spor otoriteleri ilaç kont-rollerinin bafllat›lmas› için bask›lar›n› artt›rm›fllard›r(1).

1966’da UCI (Union Cyclist International; Uluslararas› Bisiklet Federasyonu) ve FIFA (Federation International de Football Association; Uluslararas› Futbol Federas-yonlar› Birli¤i) ilk uluslararas› doping testini uygulayan federasyonlard›r. 1967’de IOC (International Olympic Committe; Uluslararas› Olimpiyat Komitesi) t›bbi ko-misyonunu kurarak yasakl› maddeler listesini yay›nlam›flt›r(5).

Bu komisyonu kuran ve ilk baflkan› olan Prens Alexandre De MERODE’u bura-da flükranla an›yoruz.

‹laç testleri ilk defa Grenoble’daki Olimpik K›fl Oyunlar›’nda ve 1968 Meksi-ka’daki olimpiyatlarda gerçeklefltirilmifltir. 1967’de Fransa Bisiklet Turu’nda (Tour de France) Tom SIMPSON adl› bisikletçinin trajik ölümü bu ifllemi h›zland›rm›flt›r(1).

Bir çok Uluslararas› Spor Federasyonu ilaç kontrolüne 1970’lerde bafllam›flt›r. Yine bu y›l-larda anabolik steroidlerin kullan›m› yayg›nlafl-m›flt›r. Anabolik steroidlerin uygun biçimde test edilmesine ait bir yöntem ancak 1974’de tespit edilmifl ve IOC, 1976 listesine bu tür maddeleri de eklemifltir. Bu olay 1970’lerin sonuna kadar bilhassa gülle atma ve halter gibi branfllarda bir çok diskalifikasyonu beraberinde getirmifltir.

70’lerde ve 80’lerde baz› ülkelerde devlet eliyle doping gerçeklefltirilmifltir. Eski Alman Demok-ratik Cumhuriyeti buna bir örnektir. 1968’den 1988’e kadar olan tüm olimpiyatlarda bilhassa

Prens Alexandre De MERODE

yüzme ve atletizm branfllar›nda Do¤u Almanya ikincilikle beflincilik aras›nda dere-celere ulaflm›flt›r(1,2,4,5).

1988 Seul Olimpiyatlar›’nda 100 metre yar›fl›nda Ben JOHNSON’›n bir anabo-lik steroid olan stanozolol ile doping yapt›¤›n›n tespiti, dünyay› doping problemi-ne ciddi bir biçimde e¤ilmeye yönlendiren en çarp›c› örproblemi-neklerden biri olmufltur.

1990’larda daha etkin test yöntemleri gelifltirilerek, bilhassa atletizm alan›nda do-pingin önüne geçilmeye çal›fl›lm›flt›r.

Stimülanlar ve steroidlere karfl› savafl bir taraftan bütün fliddetiyle devam eder-ken kan dopingi aniden ortaya ç›km›flt›r. Kan dopingine 1970’lerin bafl›ndan itiba-ren rastlanmaktad›r. IOC kan dopingini 1986’dan itibaitiba-ren yasaklam›flt›r. Bu yasak-lamalara ra¤men oksijen tafl›y›c› hemoglobin seviyesini artt›rma çareleri devam et-mifltir. Bunlardan biri olan eritropoetin (EPO) IOC’nin 1990 y›l›nda yay›nlad›¤› liste-sinde yasaklanm›flt›r. EPO ile savafl konusunda yeterli teflhis yöntemlerinin olmay›-fl› nedeniyle kan ve idrar analizleri, uygun bir yöntem bulunana kadar gerçekleflti-rilememifl, bu testler ancak 2000 y›l›ndaki Sidney Olimpiyatlar›’nda uygulanabil-mifltir(1-5).

2001 y›l›nda Edmonton-Kanada’da yap›lan Dünya Atletizm fiampiyonas›’nda 5000 metre koflucusu Olga YEGOROVA’da EPO tespit edilmifl, ancak test IAAF ta-raf›ndan geçersiz olarak kabul edilmifltir. Frans›z otoriteleri tata-raf›ndan uygun bir biçimde kan örne¤inin al›nmay›p, sonucun sadece idrar örne¤ine dayand›r›lmas›

nedeniyle, EPO tespitine ra¤men, test geçersiz olarak kabul edilmifltir. Sonuçta, YEGOROVA finalde yar›flm›fl ve madalyay› da kazanm›flt›r.

Fransa, Avrupa Konseyi’nin yay›nlad›¤› ulusal ve uluslararas› spor poliçelerinde-ki anti-doping bildirisine 1963’de imza koyarak kat›lan ilk ülkedir. Di¤er ülkeler de bunu takip etmifl ancak, uluslararas› anti-doping çal›flmalar›nda kooperasyon uzun zaman Avrupa Konseyi taraf›ndan yürütülmüfltür. 1980’lerde uluslararas› spor otoriteleri ve çeflitli devlet ajanslar› aras›nda kooperasyon hissedilir biçimde artm›fl, 1998’e kadar IOC, Spor Federasyonlar› ve hükümetler baz›nda bir çok forum ger-çeklefltirilmifl, çeflitli tan›mlamalar, poliçeler, yasaklamalar tespit edilmifltir. Bu kar-mafl›kl›klar›n bir sonucu olarak doping cezalar› genel olarak tam anlam›yla uygula-maya konulamam›fl ve bazen de yerel mahkemelerde de¤iflime u¤ram›flt›r.

Avrupa Konseyi uzun y›llar boyunca ve halen de dopinge karfl› önemli bir mü-cadele yürütmüfltür. Gençlerin ilaç/uyuflturucu kullan›m› ile doping iliflkisi, toplum sa¤l›¤› kayg›lar›, sporu, özellikle kitle sporunu genç nesiller için önemli bir e¤itim ve genel sa¤l›k arac› olarak görmeleri, doping gibi sporun ruhuna ayk›r› bir uygu-laman›n sporla yak›ndan ilgili genç nesillerin ahlak d›fl› bir yoldan baflar› elde edil-mesini kan›ksayabilecekleri endiflesi Avrupa Konseyi’ni oluflturan ülkelerin ortak yürüttükleri bu mücadelenin temel sebeplerinden baz›lar›d›r. Ancak son y›llarda

dopingle mücadelenin baz› alanlar›nda Amerika Birleflik Devletleri, Kanada ve Avustralya WADA’n›n kurulmas›nda da inisiyatif sahibi olan Avrupa Konseyi’nin dolay›s› ile Avrupa ülkelerinin önüne geçmifl durumdad›rlar. Özellikle gençleri ve toplumu doping konusunda e¤itmek için önemli çabalar göstermektedirler. USA-DA (United States Anti-Doping Agency; Amerika Birleflik Devletleri Anti-doping Ajans›) Amerika Birleflik Devletleri’nde, CCES (Canadian Center for Ethics in Sport;

Kanada Sporda Etik Merkezi) Kanada’da, ASDA (Australian Sports Drug Agency;

Avustralya Spor ‹laçlar› Ajans›) Avustralya’da bu alanda çal›flan resmi kurulufllard›r.