• Sonuç bulunamadı

1.4. KAMU BORÇLANMASINA İLİŞKİN TEORİK YAKLAŞIMLAR

1.4.4. Keynesyen Yaklaşım

1929 bunalımı sonrası ortaya çıkan işsizlik oranlarındaki artış Klasik iktisadi sisteme duyulan güvenin azalmasına yol açmıştır. Keynes’e göre talepteki yetersizlik nedeniyle ortaya çıkan eksik istihdamı önlemenin yolu;

genişletici maliye politikası uygulamaktır. Dolayısıyla 1929 ekonomik bunalım öncesinde geçerli olan denk bütçe anlayışı, 1930’ larda değişerek talep arttırıcı iktisat politikaları gelişmeye başlamıştır.

1929 ekonomik bunalımın etkisiyle borçlara ait Klasik yaklaşıma ciddi eleştirirler getirilmiştir. Keynes ekonominin kendi kendine tam istihdama ulaşamayacağını ve devletin talep yetersizliklerini ortadan kaldırmak için ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini savunmuştur. Bu durumda devletin uygulayacağı açık bütçe politikasının ekonomik büyümeye olumlu etkisinin bulunabileceğini kabul etmiştir.

Keynes, ekonomide toplam talebin artırılması ve böylece üretim ve istihdamın yükseltilmesi üzerinde durmaktadır. Ekonominin dengeye gelmesi için devlet müdahalesi gereklidir. Kamu borçlanması tam istihdamı sağlamak amacıyla kullanılmaktadır.

Keynes devletin borçlanmasının sadece gelir elde etmek amacıyla olmadığını, aynı zamanda ekonominin içinde bulunduğu konjonktüre göre kullanılması gerektiğini savunmuştur. Keynesyen iktisatçılar Klasiklerin aksine borçlanmanın tüketimden yapıldığını ve bu nedenle devlet borçlanmasının

bireylerin tüketim düzeylerini etkileyeceğini savunmuşlardır (Dornbush ve Stanley, 1994: 31).

Keynesyen yaklaşıma göre; iç devlet borçlarının toplumun bir kısım üyelerinin diğerlerine olan borcundan ibaret olduğu düşünülür. Bir başka deyişle iç borç borcu ödemek durumunda olanlara ilave bir yük getirmektedir.

Önemli olan toplumun zenginliğidir. Devlet borçlanma yoluyla toplumsal zenginliğini artırabileceği her durumda bu yola başvurmalıdır (Tural,1992: 27).

Buna göre borçların finansman yükünün gelecek kuşaklara aktarılacağı görüşü reddedilmektedir. Dolayısıyla borçların yükü gelecek kuşaklara yansımamaktadır.

Faiz Oranı(r) LM

r

1

r

0

IS1 IS0

Reel Gelir Y0 YI Y2

Şekil 1.2: Keynesyen Yaklaşımda Borçlanma

Keynesyen modelde bütçe açıklarının borçlanmayla finanse edilmesi durumunda açığın finansmanı için ihraç edilen kamu kesimi borçlanma kağıtları özel kesimin servetinde artışa neden olur. Söz konusu artış mal piyasasında genişletici etki yaratarak IS eğrisini sağa kaydırmaktadır. Özel

kesim harcamalarındaki artış para arzı sabitken artan gelir seviyesi işlem amaçlı para talebini ve faiz oranlarını artırır. Bunun sonucunda maliye politikasının gelir etkisi azalır. Eğer faiz oranları yükselmemiş olsaydı Şekil 1.2’ de görüldüğü gibi ISo eğrisi ISı’ e kaydığında ortaya çıkan gelir artışı (Y2-Yo) olurdu. Fakat para arzı sabit olduğu için faiz oranlarında meydana gelen artış para talebi üzerindeki gelir etkisini ortadan kaldırmaktadır. Böylece gelir, başlangıç gelir düzeyinden daha düşük bir seviyede (Y2-Yı) artmaktadır.

Bu durumda ekonomi daha yüksek faiz oranı ve daha düşük gelir düzeyinde dengeye gelmektedir.

Keynesyen yaklaşım, bütçe açıklarının özel yatırımları dışlama etkisinin çok küçük ve önemsiz olduğunu savunmaktadır. Ekonomi eksik istihdamda ise bütçe açıkları daraltıcı para politikası uygulanmadığı sürece dışlama etkisine yol açmayacaktır. Ekonomi tam istihdama yaklaştığında dışlama etkisi kendini göstermektedir. Ekonomi tam istihdamda ise faiz oranlarındaki artış yatırımları azaltıcı etki yaratmaktadır. Ekonomi tam kapasite seviyesine yakın değilse toplam talepteki artış özel kesim yatırımlarındaki kârlılığı artırmakta, faiz oranları yükselse bile yatırımların artmasına neden olarak dışlama etkisi yaratmamaktadır (Gürler, 1998: 25)

Keynesyen iktisatçılar, kamu harcamalarındaki artıştan kaynaklanan bütçe açıklarının belirli bir faiz oranına kadar, özel kesim yatırımlarının kârlılığını arttırdığını belirtmektedir. Diğer bir ifade ile eksik istihdam koşullarının geçerli olduğu bir ekonomide (ters yönde bir para politikası uygulanmadığı sürece), toplam talepteki artış bir yandan tüketime, diğer yandan tüketim nedeniyle yatırımların kârlılığını artırmakta, sonuçta faiz oranları yükselse bile dışlama etkisi meydana gelmemektedir.

Monetaristler, bütçe açıklarının özel kesim yatırımlarını dışlayacağını öne sürerek, bu görüşü eleştirmektedir. Artan kamu harcamalarının kısa dönemde neden olacağı milli gelir artışının para talebini artıracağını, artan para talebi karşısında para arzının sabit kalması durumunda ise, faiz oranlarının yükseleceğini ileri sürmektedirler. Faiz oranlarındaki bu yükseliş

sonrasında özel kesim yatırımları düşecek ve kamu harcamalarının milli gelirde meydana getireceği artış özel kesim yatırımlarının dışlanmasıyla nötrleşecektir.

Keynesyen görüş, devlet müdahalesi olmadan ekonominin işsizlik, atıl kapasite, reel gelirin azalması gibi ciddi sorunlarla karşılaşacağını savunur.

Bu durumda özel kesim harcamalarındaki yetersizlikten kaynaklanan talep daralmasını dengeleyecek yatırımları canlandırmak ve ekonomide genişletici etki yaratmak için kamu harcamalarının artırılmasını zorunlu kabul eder.

Böylece kamu harcamalarının finansmanında vergilerin esas alınmasının harcanabilir geliri ve özel kesim harcamalarını azaltıcı etki edeceğini, esas olarak kamu harcamalarının borçlanma ile finansmanının denge milli gelir ve istihdam da genişlemeye yol açarak üretimin tam istihdam seviyesinde istikrara ulaşmasının mümkün olabileceğini açıklar (Turhan,1996:

26).

KAMU BORÇLARI İÇERİSİNDE İÇ BORÇLANMA KAVRAMI

2.1. İÇ BORÇ KAYNAKLARI

İç borç kaynakları, hem borçlanılan dönemde üretim faktörlerinin tahsisi ve ekonomik faaliyetlere etkisi, hem de faiz ve borç ödemelerinin yapıldığı dönemde, gelir dağılımına etkisi bakımından önem taşımaktadır. Borçlanma yoluyla sağlanan fonların toplam talep ve dolayısıyla milli gelire etkisi büyük ölçüde borcun elde edildiği kaynaklara bağlıdır (Erdem, 2006: 43). Bu nedenle; borçlanmak amacıyla seçilen kaynakların yaratacağı ekonomik etkiler farklı olduğundan, ülkelerin ekonomik koşullarına göre uygun borçlanma araçlarını seçmesi gerekmektedir.

Devlet iç borçlanmasını değişik kaynaklardan gerçekleştirebilir. Genel olarak devletin iç borçlanma kaynakları dört grupta ele alınabilir.

a.Bireyler

b.Sosyal Güvenlik Kurumları ve ekonomik kuruluşlar c.Ticari bankalar

d. Merkez Bankası