• Sonuç bulunamadı

2.4. İÇ BORÇLANMANIN EKONOMİK ETKİLERİ

3.1.2. İç Borç Stokundaki Gelişmeler

3.1.2.1. İç Borç Stokunun Alıcılara Göre Dağılımı

azalmış ve 1996 yılından itibaren görülmemiştir. Bunun en önemli nedeni;

ekonominin giderek artan bir finansman sıkıntısı içine girmesi ve bunu para piyasasından kısa vadeli fonlarla karşılamak durumunda kalmasıdır.

Konsolide borçların toplam iç borç stoku içindeki payı, 1992 yılına kadar Merkez Bankası’nın aktif ve pasifinde yer alan altın ve dövizlerin yeniden değerlendirilmesinden doğan olumsuz farktan dolayı yüksek seviyede gerçekleşmiş bu tarihten sonra da Merkez Bankası’na olan borçların bir kısmının ödenmesi ve bir kısmının da senet olarak kağıda bağlanması nedeniyle düşme göstermiştir (Gürler, 1998: 151).

3.1.2.1. İç Borç Stokunun Alıcılara Göre Dağılımı

İç borçların alıcılara göre dağılımını gösteren Tablo 3.7’ deki veriler incelendiğinde, bireylerin ve özel sektörün bono ve tahvil kullanımı az iken, bankaların tahvil ve bono kullanımı yüksek seviyelerdedir. Bunun nedeni;

devletin yasal zorlamalarla bankaları ve kamu kuruluşlarını tahvil ve bono almaya yönlendirmesidir.

Tablodaki verilerden de görüldüğü gibi devlet tahvillerinin en büyük alıcısı bankalardır. Çünkü; bankalar çok büyük rezervlere sahip mali kurumlardır. Bankalar toplamış oldukları fonları kullanmadıkları takdirde paranın maliyetini artırmamak için, devlet tahvillerine ya da hazine bonolarına plase edebilmektedir (Şensoy,1996: 15). Ülkemizde ise özellikle 1985 sonrası dönemde büyük ölçüde banka kaynaklarının artan oranda kamu borç finansmanına yöneldiği gözlenmiştir.

1990 yılında toplam bono stokunun % 93,3’ ü, toplam tahvil stokunun

% 81’ i bankaların elinde toplanmıştır. 1995 yılında ise toplam bono stokunun

% 82,1’i, tahvil stokunun ise % 79,9’ u bankaların elindedir. Buna göre; kamu finansman ihtiyacının büyük bir bölümünü bankalar finanse etmekte, bu eğilim

1990 yılından sonra hızla yükselmektedir. İç borçlanma senetlerinin ağırlıklı olarak bankalar tarafından satın alınması devletin mali piyasadan yeterli fon temin edemediğini göstermektedir.

İç borçların % 80’lik kısmı bankacılık kesiminden gerçekleştirilmek-tedir.

Bankacılık kesimi büyük ölçüde devleti finanse etmeye odaklanmıştır.

Bankacılık sektörü, devlete borç olarak verdiği bu fonları bireysel ve kurumsal tasarruf sahiplerinden topladığı için aracı vazifesi görmesi dolayısıyla, tahvil ve bono piyasalarının en güçlü aktörü haline gelmiştir (Ünsal, 2003: 202).

Bankacılık sektörünün yanında kamu kurumları da fonlarını devlet iç borçlanma senetlerine yatırarak değerlendirmektedir. Ancak devlet iç borçlanma senetleri içinde özel sektörün ve hane halklarının payı çok azdır.

1999 yılından itibaren kamu sektörünün iç borçlanma senetlerine ilgisi önceki yıllara göre artmıştır. 1999 yılında iç borçlanma senetlerinin %11,2’sini alırken; 2000 yılında % 20,3’ ünü, 2001’de % 22,1’ ini almıştır. 2002 yılında ise düşüş göstererek %14,9’ unu almıştır. 2002 yılında kamu kâğıtlarına gösterilen ilginin azalmasının nedeni; özellikle 2001 krizi sonrası yaşanan bankacılık krizi neticesinde kamu kâğıtları fiyatlarının düşmesi olduğu söylenebilir. Tablo 3.7’deki veriler incelendiğinde kamu kurumlarından yapılan borçlanmanın özel sektöre kıyasla daha fazla olduğu görülmektedir. Kamu kurumlarından yapılan borçlanmada ağırlığı tahviller oluşturmaktadır. Özel sektörden yapılan borçlanma tasarruf sahiplerine kıyasla daha fazla olmakla birlikte, bankalardan yapılan borçlanmadan daha az miktardadır. Özel sektörden yapılan borçlanmada ağılığı tahvil yerine bonolar oluşturmaktadır.

Özel sektör ile tasarruf sahiplerinin devlet tahvili ve hazine bonosu alıcıları içinde çok önemsiz bir paya sahip olduğu görülmektedir. Yani hazine bonosu ve devlet tahvili alıcıları içinde tasarruf sahiplerinin payı ekonomik etki yaratmayacak kadar azdır. Ancak bu durum tasarruf sahiplerinin devlet tahvili ve hazine bonosu almadıkları anlamına gelmemektedir. Çünkü; tasarruf sahipleri ilk çıkarım aşamasında devlet tahvili ve hazine bonosu almalarına

karşın, REPO işlemine özellikle kısa süreli nakit fazlası bulunan özel kuruluşlar ile büyük tutarlı birikime sahip rantiyer kesimin başvurması nedeniyle, ikinci el piyasada devlet tahvili ve hazine bonolarına büyük ilgi göstermektedir (Sakal, 2003: 200).

1992 yılına kadar tasarruf sahiplerinden borçlanma yapılmamıştır. 1992 yılından itibaren ise borçlanmada kaynak olarak bireylere başvurulmaya başlanmıştır. Özel kuruluşlardan borçlanma tasarruf sahiplerine göre daha fazla olmakla birlikte bankalarla kıyaslanamayacak kadar düşük bir orandadır.

Özel kuruluşlardan borçlanmada ağırlık, tahvilden ziyade bonolarda olduğu görülmektedir.

2004 ve 2005 yıllarında iç borçlanma senetlerinin alıcılarına bakıldığın- da bankaların yine ağırlıklı olduğu görülmektedir. Özel sektörün 2004 yılındaki payı % 3,2 iken 2005 yılında bu oran % 2,4’ e gerilemiştir. Kamu sektörü de 2004’ te % 11,1’ lik paya sahipken, 2005 yılında bu oran % 9,3’ e düşmüştür.

Söz konusu yıllar itibariyle tasarruf sahiplerinin borçlanma kağıtlarına ilgisi oldukça azdır. İç borç stokunun alıcılar itibariyle dağılımına bakıldığında toplam borcun yarıdan fazlasının kamu kemsine ait olduğu görülmektedir.

Buradan çıkan sonuç; kamu kesiminin bir taraftan kendi kendine borç verirken, bir taraftan da borç ödediği şeklindedir.

Tablo 3.7:İç Borç Stokunun Alıcılara Göre Dağılımı

1996 BONO 2.871.851 82,9 330.983 9,6 128.949 3,7 132.696 3,8 TAHVİL 1.030.375 88,8 127.481 11 3.082 0,3 29 0

1997 BONO 2.668.158 86,3 266.240 8,7 136.135 4,4 3.867 0,1 TAHVİL 2.931.836 92 183.855 5,8 69.683 2,2 187 0

1998 BONO 8.311.407 87,1 781.438 8,2 451.605 4,7 1.810 0 TAHVİL 4.066.073 86,4 361.321 7,7 102.762 2,2 177.907 3,8

1999 BONO 6.219.140 90,7 364.970 5,3 214.568 3,1 59.955 0,9 TAHVİL 16.726.958 83,5 2.648.736 13,2 350.733 1,8 301.341 1,5

2000 BONO 5.043.857 87.2 241.900 4,2 496.817 8,6 108 0 TAHVİL 19.592.961 73,4 6.351.138 23,8 741.632 2,8 129 0

2001 BONO 32.645.754 71,9 6.438.148 14,2 2.903.710 6,4 3.442.286 7,6 TAHVİL 123.464.988 75,2 39.965.028 24,3 172.534 0,1 580.784 0,4

2002 BONO 55.982.913 84,3 5.180.511 7,8 4.992.456 7,5 247.217 0,4 TAHVİL 44.009.634 74,7 13.521.414 23 395.238 0,7 973.738 1,7

Kaynak:Hazine Müsteşarlığı, Hazine İstatistik Yıllığı 2008 (Kamu Borç Yönetimi Tabloları)

3.1.2.2. İç Borç Vade Yapısı ve Faiz Oranları

Türkiye’de iç borçlanmanın önemli iki sorunu faiz ve vade yapısıdır.

Faizlerin yüksekliği ve vadelerin kısa olması nedeniyle ödeme yapabilmek için daha fazla borçlanılmasına neden olmuştur. Özellikle 1990’ların ikinci yarısından sonra yüksek reel faizler kamu kesiminin borçlanma ihtiyacını daha da artırmış ve borç-faiz kısır döngüsü ortaya çıkmıştır. Böyle bir kısır döngü içinde faizlerin artması iç borç miktarını artırıcı yönde etki yapmıştır.

Kamunun finansman gereksinimi, faiz oranlarının yükselmesine neden olurken, borçlanmanın vadesi üzerinde de etkili olmuştur. Artan borçlanma ihtiyacı ve vadesi gelen borçların ödenebilmesi amacıyla sürekli olarak borçlanan kamu, daha kısa vadeli borçlanmak zorunda kalmıştır. Ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri olan enflasyonun neden olduğu ekonomik istikrarsızlık ve belirsizlik ortamı da borcun vadesini kısaltmıştır.

Gerek borç veren, gerekse borçlanan yönünden önemli şartlardan birisi de borcun süresidir. Çünkü; borcun sağlayacağı avantajlar genellikle süresine bağlı olarak belirlenmektedir. Kısa vadeli borçlanmaların faizinin düşük olması ve borç verenler yönünden de kısa süreli olması nedeniyle büyük firmalar ve bankalar ellerindeki fonların bir kısmını nakit olarak tutmak yerine kısa süreli devlet borcuna yatırmayı tercih etmektedir. Ancak bu tür borçların şartları uzun vadeli borçlardan daha ağırdır (Çataloluk, 2009: 246- 247). Uzun vadeli borçlar, geri ödenme aşamasında daha avantajlı olduğundan kısa vadeli borçlara oranla daha az olumsuz etkiye sahiptir ve daha fazla tercih edilir.

Borçların vadelerinin kısalması öncelikle kamu mali dengesi üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Bunun yanında faiz oranlarının artması söz konusu dengeleri daha da bozmaktadır (Ünsal, 2003: 196). Bu durum ülkemizin yaşadığı en büyük problemlerden biridir.

Tablo 3.8’ de iç borçların vadelerine göre dağılımında ciddi değişmeler görülmektedir. 1980-1990 döneminde kısa vadeli borçların toplam borç içerisindeki payı azalma eğilimi gösterirken, tahvil satışı yoluyla uzun vadeli