• Sonuç bulunamadı

2.4. İÇ BORÇLANMANIN EKONOMİK ETKİLERİ

3.2.4. İç Borç Servisi

3.2.4.1. İç Borç Servisi / GSMH

3.2.4.1. İç Borç Servisi / GSMH

İç borç servisinin / GSMH’ya oranı GSMH’nın ne kadarının iç borcun anapara ve faiz ödemelerine gittiğini göstermektedir. İç borç servisinin ekonomideki yükünü gösteren oran İç Borç Sevisi / GSMH’ dır. Tablo 3.12’ de İç borç servisi / GSMH oranlarına baktığımızda 1980 yılında % 4 olan bu oran

YILLAR

1992 187.336 33.087 221.423 1993 438.460 85.418 523.878 1994 861.585 231.035 1.092.620 1995 1.271.404 472.805 1.744.208 1996 3.585.986 1.325.417 4.911.403 1997 3.287.422 1.977.163 5.264.585 1998 8.444.833 5.626.676 14.471.510 1999 15.579.145 9.898.623 25.477.768 2000 18.968.070 18.609.423 37.577.493 2001 123.876.596 40.484.246 164.360.842 2002 97.590.694 43.468.540 141.059.233 2003 113.721.373 52.635.979 166.357.352 2004 133.500.274 50.052.872 183.553.146 2005 135.221.521 39.269.562 174.491.083 2006 118.892.883 38.658.718 571.551.600

1992 de % 20, 1993’ de % 26,2 olmuştur. İç borç servisi / GSMH oranındaki en büyük artış 2001 krizinde %93,1 olarak gerçekleşmiştir. İç borç servisindeki artış GSMH oranındaki artıştan daha fazladır. Bu durum GSMH’nın gittikçe daha fazla anapara ve faiz ödemelerine gittiğini göstermektedir İç borç servis oranının artması ekonominin giderek kötüleştiğini ve kamu gelirlerinden borç faizine ayrılan kaynağın sürekli arttığını göstermektedir.

Tablo 3.12: İç Borç Servisinin GSMH İçindeki Payı 1994 1.092.620 3.887.903 28,0 1995 1.744.208 7.854.887 22,2 1996 4.911.403 14.978.067 32,8 1997 5.264.585 29.393.263 17,9 1998 14.471.510 53.518.331 27,0 1999 25.477.768 78.242.496 32,5 2000 37.577.493 124.405.569 28,3 2001 164.360.842 176.484 93,1 2002 141.059.233 275.032 51,3 2003 166.357.352 356.681 46,6 2004 183.553.146 428.932 42,7 2005 174.491.083 485.058 36,0 2006 571.551.600 560.000 28,1

3.2.4.2. İç Borç Servisi / Konsolide Bütçe Gelirleri

İç borç servisi / Konsolide bütçe gelirleri oranı devletin iç borçlarını ödeme gücünün yeterli olup olmadığını göstermektedir. Bu oranın yüksek çıkması devletin iç borç ödemelerinde sorunlarla karşılaştığının göstermek- tedir.

Tablo 3.13 : İç Borç Servisi / Konsolide Bütçe Gelirleri

YILLAR 1994 1.092.620 751.615 145,3 1995 1.744.208 1.409.250 123,7 1996 4.911.403 2.727.958 180,0 1997 5.264.585 5.815.099 90,5 1998 14.471.510 11.811.065 122,5 1999 25.477.768 18.973.291 134,2 2000 37.577.493 33.440.143 112,3 2001 164.360.842 51.542.970 318,8 2002 141.059.233 75.592.324 186,6 2003 166.357.352 100.250.427 165,9 2004 183.553.146 110.720.859 165,7 2005 174.491.083 137.980.944 126,4 2006 571.551.600 173.483.430 90,8

Kaynak: Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü ; Ekonomik Göstergeler (1950 - 2010) (http://www.bumko.gov.tr) adresinden tarafımızca düzenlenmiştir.

Tablo 3.13’e göre; 1980 yılında %21,8 olan İç borç servisi / Konsolide bütçe gelirleri oranı, 1983 yılında %67,4’e kadar yükselmiştir. Bu oranın yüksekliği, konsolide bütçe gelirlerinin önemli bir bölümünün iç borç anapara ve faizlerinin ödenmesinde kullanıldığını göstermesi açısından olumsuzdur. İç borç servisi / Konsolide bütçe gelirleri oranı 1986 yılından itibaren yeniden yükselmeye başlamış ve 1987 yılında %98,4, 1988 yılında %83,2 düzeyine ulaşmıştır. 1996 yılında %180 iken 1997 yılında %90,5’e düşmüştür. Bu oranın düşmesi konsolide bütçe gelirlerinin başka alanlara tahsisine olanak verdiği için olumlu bir gelişmedir.

3.2. TÜRKİYE’DE İÇ BORÇLANMANIN ÖZEL SEKTÖR YATIRIM VE TASARRUFLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

3.2.1. 1980 Sonrası Yatırımlarının Ekonomideki Payı

Bir ülkenin ekonomik büyümesi ve kalkınmasında belirli bir dönemde yapılan yatırımlar büyük önem taşımaktadır. Yatırım, mevcut sermaye stokunda belirli bir dönem içinde yapılan net ilave olduğundan sermaye birikimi ile yakından ilgilidir. Sermaye birikimi de tasarrufların yatırıma dönüştürülmesi ile mümkün olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de 1980 sonrası dönemde yatırımların gelişimi büyük önem taşımaktadır. Ekonomik ve siyasi yapıda meydana gelen değişmeler 1980 sonrası dönemde yatırımları önemli ölçüde etkilemiştir. Bu nedenle; 1980-2006 yılları arası kamu ve özel yatırımların GSMH içerisindeki payını gösteren Tablo 3.14 ve Şekil 3.4 aşağıda verilmiştir.

Türkiye’ de iç borç faizlerinin yüksek olması, özel kesimin riskli bir yatırımı göze almayarak tasarruflarını yatırıma dönüştürmek yerine, DİBS’

leri satın almasına ve bu nedenle yatırımların azalmasına neden olurken, iç borçlanmanın yatırımlar üzerindeki dışlama etkisiyle devlet mali piyasalarda arz edilen fonları kamuya aktarmakta ve özel sektörün fon taleplerinin

karşılanamamasına neden olmaktadır. Kamunun finansman ihtiyacını borçlanma yoluyla gidermeye çalışması özel kesimin tasarruflarının büyük bir kısmının kamu kesimine aktarılarak özel kesimin yatırım amaçlı kullanacağı fon miktarını sınırlandırmaktadır.

Tablo 3.14 incelendiğinde 1980 yılında % 8,7 olan kamu yatırımları, 2006 yılına gelindiğinde % 4,9 olarak gerçekleşmiştir. 1980 sonrası dönemde kamu yatırımlarında önemli artışlar olmadığı gibi kamu yatırımlarının GSMH içerisindeki payı azalmıştır. Özel yatırımlarda ise bazı yıllarda düşüş olmasına rağmen 1980’ den 1998 yılına kadar (ekonomik krizlere kadar) artış olmuştur.

1980’ li yılların ilk yarısında özel yatırımlarda bir durgunlukla birlikte azalma meydana gelmiştir. Özel yatırımlardaki bu düşüşün 1980 sonrası yüksek faizler nedeniyle sermaye yatırımlarının maliyetinde meydana gelen artış sonucu oluştuğu söylenebilir.

Türkiye’de 1980-2006 arası kamu ve özel yatırım harcamaları incelendiğinde yıllar itibariyle kamu yatırımları azalmasına rağmen, özel yatırımlarda artış görülmektedir. Kamu kesimi finansman ihtiyacının borçlanma yoluyla karşılanması sonucu elde edilen fonların borç ödemelerinde kullanılması kamu kesimi yatırımlarını olumsuz yönde etkilemiştir. İç borç faiz ödemelerinin GSMH içerisindeki payının artması sonucu yatırıma gitmesi gereken kamu kaynakları faiz ödemelerine gittiğinden kamu yatırımları azalan seyir izlemiştir. Kamu yatırımlarındaki azalma borçlanma yoluyla sağlanan fonların yatırım harcamalarına aktarılmadığını göstermektedir. Özel yatırımların GSMH içerisindeki payının artması ise; özel kesimin, halka arz, sermaye artırımı gibi finansman yöntemlerinden yararlanarak ucuz fon sağladığını gösterir. Finansal krizin yaşandığı 1994 yılında ise özel sektör yatırımlarında herhangi bir azalmanın meydana gelmemesi bankaların şirketler kesimine bazı kredilerin vadesinin uzatarak sağladığı kolaylıktan kaynaklanmaktadır.

Tablo 3.14 : Kamu Yatırımları,Özel Yatırımlar ve Toplam Yatırımların GSMH

Kaynak: DPT; Ekonomik ve Sosyal Göstergeler (1950-2006) ve Temel Ekonomik Göstergeler (2006) verilerinden tarafımızca düzenlenmiştir.

0

kamu yatırımları özel yatırımlar

Şekil 3.4 : Kamu Yatırımları ve Özel Yatırımların GSMH’ya Oranı (1980-2006)

3.2.2. Sabit Sermaye Yatırımlarının Sektörel Dağılımı

Özel kesim yatırımları üzerinde önemli bir dışlayıcılık etkisi ortaya çıkaran faktör; kamu kesimi sabit sermaye yatırımlarıdır. Dolayısıyla, Türkiye'de yapılan kamu yatırımlarının özel kesim yatırımları için rakip değil tamamlayıcı nitelikte olması, yani kamunun daha çok alt yapı yatırımlarına öncelik vermesi, dışlama etkisinin boyutunu azaltacak önemli bir faktör olmaktadır (Taban ve Kara, 2006: 24). Çünkü; kamu yatırımları ekonomideki üretim sürecini kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle; kamu sabit sermaye yatırımları üretimde kullanılan özel girdilerin tamamlayıcısı olarak görülmektedir (Şimşek ve Kadılar, 2005: 87). Yatırımların yeterince arttırılamaması, yapılan yatırımların üretken olmayan ve daha çok rant sağlamaya yönelik alanlara yapılması ise özel kesim yatırımlarını olumsuz yönde etkileyeceğinden kamu, özel kesime rakip olmamalı bunun yerine özel sektör yatırımlarını tamamlayıcı özelliğine sahip yatırımları gerçekleştirmelidir.

Tablo 3.15: Sektörler İtibariyle Sabit Sermaye Yatırımları (Özel Kesim) Kaynak: DPT: ( http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/tr/1950-06/esg.htm ) adresinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Türkiye’de özel kesim sabit sermaye yatırımlarının sektörler itibariyle dağılımı incelendiğinde; 1980-1986 döneminde imalat sanayi yatırımları yüksekken, sonraki yıllarda diğer sektörlerdeki yatırım artışı nedeniyle imalat sanayinin toplam yatırımlar içindeki payı düşmüştür. Kamu borçlarındaki artış, özel imalat sanayi yatırımlarını olumsuz yönde etkilemiştir. Özellikle imalat sanayi yatırımları 1987 yılından itibaren % 30’un altına düşmüştür. Bu oran 1988 yılında % 21,4, 1989 yılında % 19,6 iken 1990 yılında % 26,2 olmuştur.

Konut sektörüne yapılan yatırımlar dönem boyunca yüksek olmakla birlikte 1993 yılında % 44,5, 1994 yılında % 51,5 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu yıllarda konut sektörü yatırımlarının payı imalat sanayi yatırımlarına göre daha yüksektir. Bu durum ülkemizde konut sektörüne yapılan yatırımların imalat sanayi yatırımlarını ikame ettiğini göstermektedir. Tablo 3.15’de görüldüğü gibi, tarımsal yatırımlar ve imalat sanayi yatırımları düşme eğilimi içerisindeyken; konut, enerji, turizm, eğitim ve sağlık sektörlerindeki yatırımlar artmıştır. Özel sektör sabit sermaye yatırımları içerisinde ağırlıklı sektörler konut, ulaştırma gibi hizmet sektörleri olmuştur.

Tablo 3.16’ ya göre; kamunun imalat sanayi yatırımlarında düşüş meydana gelse de ulaşım sektörüne yönelik yatırım harcamalarındaki payın yüksekliği kamunun ağırlıklı olarak altyapı yatırımlarına yöneldiğini göstermektedir. Kredi hacmine duyarlı olan konut sektöründeki yatırım azalışı ekonomik durgunluğa bağlanabilir. Kamu kesiminin finansman politikası nedeniyle caydırılan reel üretim sonucu özel sektörün imalat sanayi yatırımları azalmakta ve sanayi faaliyetleri dışındaki gelir ve kârların payı artmaktadır.

Tablo 3.16 : Sektörler İtibariyle Sabit Sermaye Yatırımları (Kamu Kesimi ) Kaynak: DPT; ( http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/tr/1950-06/esg.htm ) adresinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Tablo 3.15 ve Tablo 3.16 birlikte değerlendirildiğinde; kamu yatırımları enerji ve ulaşım sektöründe yoğunlaşırken, özel yatırımlar ise daha çok konut yatırımlarında yoğunlaşmıştır. Böylece, kamu ve özel kesim yatırımlarının birbirini tamamlayan (crowding-in) etkisi ortaya çıkmıştır. Ne var ki, kamu yatırımlarının özel yatırımlar üzerindeki bu tamamlayıcılık etkisini 1990’larda yitirdiği ve finansal serbestleştirmenin bu tamamlayıcılık ilişkisini olumsuz etkilediği anlaşılmaktadır (Yeldan, 2001: 47).

1990’ lı yıllarda kamu yatırımlarındaki azalmanın özel kesim yatırım- larında azalmaya yol açmasıyla, kamu yatırımlarının özel yatırımlar üzerindeki tamamlayıcılık etkisi kaybolmuş, yüksek faiz oranları da enflasyonist beklentilerin yarattığı belirsizlik ortamında özel kesim yatırımlarının azalma- sında önemli bir etken olmuştur. Sonuçta, kamu iç borçlanmasının neden olduğu yüksek faiz oranları, iktisadi önceliklerin üretici sektörlerden ve sabit sermaye yatırımlardan kısa dönemli spekülatif alanlara kaymasına yol açmıştır.

3.2.3. 1980 Sonrası Tasarrufların Ekonomideki Payı

Türkiye’de 1980 sonrası dönemde yaşanan ekonomik gelişmeler tasarrufların gelişimini önemli ölçüde etkilemiştir. Türkiye’ de ulusal tasarruf- ların, yüksek getirili devlet iç borçlanma senetleri alınarak kamu açıklarının finansmanında kullanılması, kısa bir süre içinde kamu kesiminin borçlanma gereksinimini daha da maliyetli hale getirmiş, özellikle tasarruf düzeylerinin yetersiz olması, faiz oranları üzerinde büyük baskılar yaratarak öncelikle özel sektörün reel yatırımlarını olumsuz yönde etkilemiştir (Demir ve Sever, 2008:

179).

Tablo 3.17 ’ye göre, Türkiye'de yurt içi tasarrufların / GSMH'ya oranı 1987'de % 23,9, 1988' de % 27,2 iken bu oran 1989'dan 2000'li yıllara kadar yıllık ortalama % 20 ile % 22 arasında gerçekleşmiştir. 2000 yılında ise daha

da gerileyerek % 18,2 olmuştur. Türkiye'de tasarruf oranlarındaki azalışın en büyük nedeni; kamu tasarruflarında meydana gelen azalmadır. Sürekli bütçe açıkları, reel faizlerin yükselmesine katkıda bulunarak, borcu borçla ödenmesine neden olup, kamu açıklarını daha da artırmıştır. Bu durum bütçe içerisindeki faiz ödemelerinin payını arttırarak kamu tasarruflarının azalmasına neden olmuştur.

Kaynak: DPT; Ekonomik ve Sosyal Göstergeler (1950-2006) ve Temel Ekonomik Göstergeler (2006) verilerinden tarafımızca düzenlenmiştir.

Tablo 3.17’ den de görüleceği gibi özel tasarrufların GSMH’ya oranı 1980-2006 dönemi boyunca artış eğilimi içinde olmuş 1980 yılında % 11,5 iken 1988 yılında % 20,4’ e 1999 yılında ise % 27,9’ a yükselmiştir.

Özellikle kriz yıllarında toplam tasarruflarda azalma özel tasarruflarda ise artış vardır. Özel kesim tasarrufları; bireylerin veya kurumların faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte gelirlerinin daha büyük kısmını tüketim yerine tasarrufa yönlendirmeleri nedeniyle artmıştır. Kriz yıllarından sonra ise alınan tasarruf tedbirleri sonucu kamu tasarrufların bir artış olurken özel tasarruflarda ise azalış olmuştur.

Kamu tasarrufları 1980’li yıllarda artış göstermesine karşın 1990 yılından sonra kamunun iç borçlanmaya başvurulmasıyla birlikte azalmaya başlamıştır. Kamu kesimi tasarruflarının eksiye düşmesi toplam yurtiçi tasarrufların / GSMH’ya oranını düşürmektedir. Harcamaların üretken olmayan alanlara yönelmesi kamu tasarruflarının azalmasına neden olmuştur.

-15 -10 -5 0 5 10 15 20 25 30

Yüzde

Yıllar

kamu tasarrufu özel tasarruf

Şekil 3.5 : Kamu ve Özel Tasarrufların GSMH’ya Oranı (1980-2006)

1980-2006 döneminde sürekli tasarruf yetersizliği yaşanmıştır. 2002, 2003, 2004 yıllarında tasarruf fazlalığı oluşmuştur. Bunun nedeni; kamu ve özel tasarruflarındaki artışlarla her iki kesim yatırımlarındaki azalmadır. 2000 yılına kadar kamu yatırımları artış içerisinde olup, 2001 krizinden sonra yeniden düşüşe geçmiştir. 1980 yılından itibaren 2002 yılına kadar toplam yatırımlar tasarruflardan yüksek düzeyde gerçekleşmiş, özel kesim 1984 yılından itibaren yatırım düzeyini arttırmasına rağmen sürekli olarak tasarruf fazlası vermiştir.

3.2.4. Kaynakların Kamu ve Özel Kesim Arasındaki Dağılımı

3.2.4.1. Merkez Bankası Kredilerinin Dağılımı

Kamu finansmanında artan bir şekilde iç borçlanmaya başvurulması belirli kesimlere kaynak transferine neden olur. İç borçlanma, borç verenler lehine kaynak transferi meydana getirirken, iç borçların en büyük alıcısı durumundaki bankaların toplamış oldukları mevduatı hem krediye dönüş-türme eğilimini düşürmekte, hem de çok yüksek kredi faizlerinin oluşması nedeniyle yatırımlar üzerinde caydırıcı bir etki meydana getirmektedir (Oskay, 2004: 16). Bu durum bankaların ellerindeki fonları daha yüksek getiriye sahip devlet iç borçlanma araçlarına yatırmalarına neden olmaktadır. Böylece bankaların, özel sektöre kullandıracağı ticari kredilerde, hem yüksek faiz nedeniyle hem de devlete borç vermeleri nedeniyle bir azalma meydana gelmektedir.

Hazine borçlanmasının özel kesime aktarılabilir fonlar üzerinde dışlama yaratıp yaratmadığıyla ilgili olarak Merkez Bankası kredilerinden kamu kesiminin aldığı payın incelenmesi gerekmektedir. Türkiye’de Merkez Bankası kamu kesimine ve bankalar kanalı ile özel kesime kredi açmaktadır.

Bu nedenle; Merkez Bankası kredilerinden kamu ve özel kesimin aldığı paylar önemlidir.

Tablo 3.18’ e göre; 1980-1990 dönemine egemen olan eğilim, Merkez Bankası kaynaklarının giderek azalan oranda özel kesime açılan kredilere yönlendirilmiş olmasıdır. Ancak ekonominin canlanma sürecine girmesi sonucu ekonomideki kredi hacmi artmıştır. Bundan dolayı özel kesime açılan kredi miktarında artış olmuştur. Kamuya verilen krediler özellikle 1990 yılından sonra ekonominin genelinde yaşanan istikrarsızlıklar sonucu artmaya başlanmıştır. 1991 yılında Merkez Bankası kredilerinde meydana gelen gelişme, 1997 yılına kadar devam etmiştir.

Tablo 3.18 : Merkez Bankası Kredilerinin Kesimler Arasındaki Dağılımı

YILLAR

1993 148.208 17.691 165.899 1994 193.877 12.322 206.199 1995 373.196 12.249 385.445 1996 339.199 7.686 346.885

3.2.4.2. Tahvil ve Bono Stokunun Gelişimi

Dışlama etkisinin olup olmadığının test edilmesinin bir başka yolu da tahvil ve bono stokunun toplam aktifler içindeki payıdır. Tablo 3.19’dan görüldüğü gibi Merkez Bankası aktifleri içinde devlet tahvili ve hazine bonolarının payı düzenli olarak artmıştır. Bu durum banka kaynaklarından kamu kesimine aktarılan fonlarda artış olduğunu, banka kaynaklarının giderek artan ölçüde kamuya yöneldiğini göstermekte ve özel kesimin piyasalardan artan oranda dışlandığını göstermektedir.

Tablo 3.19: Tahvil ve Bono Stokunun Merkez Bankası Aktifleri İçindeki Payı

YILLAR 1996 2.686.826 3.148.985 117 1997 4.700.989 6.283.425 134 1998 6.881.008 11.612.885 169 1999 13.019.440 22.920.145 176 2000 16.903.438 36.420.620 215 2001 60.089.520 122.157.026 203 2002 74.070.525 149.869.691 202 2003 76.497.131 194.386.700 254 2004 74.672.791 224.482.922 301 2005 90.070.136 244.781.857 272 2006 104.352.381 251.470.054 241

Kaynak: TCMB,(http://evds.tcmb.gov.tr/cbt.html) adresinden tarafımızca derlenmiştir.

Devlet tahvili ve hazine bonolarının büyük ölçüde banka kesimine satılması sonucunda özel kesime aktarılabilecek fonlar kamu kesimine yönlendirilmiştir. Bu nedenle; özel kesimin kredi talebi yeterince karşılanama- mıştır. Merkez Bankası kanununda yapılan düzenleme ile yüksek kamu açıklarının Merkez Bankası kaynaklarına başvurulmadan finanse edilmesi

böylece para politikası etkinliğinin arttırılmaya çalışılması amaçlanmıştır.

Yapılan bu değişiklik ile 1994 yılından itibaren Merkez Bankası kaynaklarının daha az bir bölümünün kamuya aktarıldığı görülmüştür.

3.2.4.3. Menkul Kıymet Stoklarının Gelişimi

Menkul kıymet stokları Türkiye’de çeşitli piyasalarda işlem gören menkul kıymetlerin toplam nominal değerini göstermektedir. Menkul kıymet stoku içinde hazine bonosu ve devlet tahvili ağırlıklı olarak yer almaktadır.

Ancak zaman içerisinde kamunun iç borçlanma gereğinin yüksekliği ve bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması çerçevesinde, özellikle 2001 krizinden sonra kamu ve bankalara sağlanan devlet tahvili ve hazine bonolarının artmasına neden olmuştur (DPT, 2007: 34). Böylece, 1990 yılında menkul kıymet stoku içinde devlet tahvilinin payı % 45,3 iken, 2004 yılı itibariyle % 77,3’ e yükselmiştir.

Tablo 3.20’deki veriler incelendiğinde; 1990 sonrası dönemde Türkiye’de kamu kesimi menkul kıymetlerinin ekonominin toplam menkul kıymet stoku içindeki payı artmış, bu artış özel kesim menkul kıymetlerinin aleyhine gerçekleşmiştir. Kamu kesiminin ekonomideki payının artması Türkiye’de mali baskının yüksek olduğunu göstermektedir. Kamu sektörüne ait menkul kıymetlerin özel sektör menkul kıymetlerine göre çok yüksek değerde olması 1980 ’li yıllardan itibaren artan kamu açıkları ve bu açıkların finansmanında borçlanmanın tercih edilmesi, kamu menkul kıymet stoklarının hızla artmasına neden olmuştur.

1990 sonrası dönemde Türkiye’de mali sistemin büyüklüğü artış göstermiştir. Özel kesimin para ve sermaye piyasalarından kaynak bulma olanağını kısıtlamıştır. 1990-2004 yılları arasında kamunun menkul kıymet stokları içindeki payının yüksek olduğu görülmektedir. 1990 da kamunun payı % 61,1 iken, 2001 yılında % 91,10, 2003 yılında 91,59’ a ulaşmıştır.

2002 yılından itibaren az da olsa özel sektör menkul kıymetlerinde artış görülmüştür. Bu ise kaynakların özel sektör tarafından kullanılmaya başladığını gösterir.

Tablo 3.20 : Menkul Kıymet Stokları

Kaynak: SPK; (http://www.spk.gov.tr/apps/aylikbulten/index.aspx?submenuheader=-1) adresinden tarafımızca derlenmiştir.

3.2.4.4. Mali Sistemin Büyüklüğü ve Kaynakların Dağılımı

1990 % 1991 % 1992 % 1993 % ÖZEL SEKTÖR

MENKUL KIYMETLERİ 16.139 38,9 34.954 43,9 60.694 31 112.032 29,3 KAMU KESİMİ

MENKUL KIYMETLERİ 25.269 61,1 44.699 56,1 134.874 69 270.087 70,7 Devlet Tahvili 18.801 45,3 24.678 31 86.387 44,2 189.713 49,6 Hazine Bonosu 5.468 13,2 18.258 22,9 42.246 21,6 64.488 16,9

Diğer 1.000 2,6 1.763 2,2 6.239 3,2 15.886 4,2 TOPLAM 41.409 100 79.654 100 195.568 100 382.120 100

1994 % 1995 % 1996 % 1997 % ÖZEL SEKTÖR

MENKUL KIYMETLERİ 130.881 18 295.452 19,7 441.391 13,7 931,29 13,3 KAMU KESİMİ

MENKULKIYMETLERİ 597.914 82 1.202.332 80,3 2.779,48 86,3 6.093 86,7 Devlet Tahvili 232.825 31,9 511.769 34,2 987.106 30,6 3.570 50,8 Hazine Bonosu 304.229 41,7 631.298 42,1 1.745.350 54,2 2.374 33,8

Diğer 60.859 8,4 59.265 4 47.026 1,4 147 2,1 TOPLAM 728.796 100 1.497.785 100 3.220.874 100 7.024 100

1998 % 1999 % 2000 % 2001 % ÖZEL SEKTÖR

MENKUL KIYMETLERİ 1.898 13,9 3.795 14 6.867 15,7 10.517 7,9 KAMU KESİMİ

MENKUL KIYMETLERİ 11.788 86,13 23.299 85,9 36.802 84,3 122.930 92,1 Devlet Tahvili 5.771 42,2 19.683 72,6 34.362 78,7 102.169 76,6 Hazine Bonosu 5.840 42,7 3.236 11,9 2.057 4,7 20.029 15

Diğer 175 1,3 379 1,4 381 0,9 730 0,5 TOPLAM 13.687 100 27.095 100 43.670 100 133.447 100

2002 % 2003 % 2004 % 2005 % ÖZEL SEKTÖR

MENKUL KIYMETLERİ 13.176 8 18.008 8,4 25.186 10 31.929 11,5 KAMU KESİMİ

MENKUL KIYMETLERİ 150.938 91,97 196.004 91,5 226.012 89,9 246.081 88,5 Devlet Tahvili 112.849 68,8 168.004 79 194.210 77,3 226.964 81,6 Hazine Bonosu 37.019 22,6 25.413 11,9 30.272 12,1 17.817 6,4

Diğer 1.068 0,7 1.617 0,8 1.530 0,8 1.300 0,5 TOPLAM 164.115 100 214.012 100 251.199 100 278.011 100

Kamu kesimi finansman açıklarının özel sektör yatırımları üzerindeki etkisini değerlendirmek için kamu kesimin fon talebinin mali sistem içindeki payına bakmak gerekir (TÜSİAD, 1996: 17).

Merkez Bankası kredileri hariç tutulduğunda hesaplanan Toplam Yurt içi Mali Varlıklar / GSMH oranı 1980 yılında %23 düzeyinden, 1998 yılında

% 47 düzeyine çıkmıştır. 1994 yılındaki krizin etkisiyle Toplam Mali Varlıklar / GSMH oranında % 2,2’ lik düşüş gerçekleşerek % 33,5 olmuştur. Bu da mali varlıkların krizin etkisiyle düştüğünü göstermektedir. Merkez Bankası kredileri dahil edildiğinde Toplam Mali Varlıkların / GSMH’ ya oranı 1980 yılında % 33,3 düzeyinden 1998 yılında % 48,9 düzeyine çıkmıştır.

Tablo 3.21 : Mali Sistemin Büyüklüğü (GSMH’ya Oranla %)

YILLAR

Kaynak: TCMB Yıllık Raporları (http://www.tcmb.gov.tr/research/yillik/yillik.html) ve DPT; Temel Ekonomik Göstergelerden tarafımızda derlenmiştir.

Tablo 3.22 : Mali Varlıkların Kesimler Arasındaki Dağılımı

Kaynak: TCMB Yıllık Raporları (http://www.tcmb.gov.tr/research/yillik/yillik.html) ve DPT; Temel Ekonomik Göstergelerden tarafımızda derlenmiştir.

Tablo 3.22’ de ülkemizde mali sistem tarafından kaynak dağılımının hangi kesimlere aktarıldığı görülmektedir. 1980 sonrası Türkiye’de mali kesimin büyüklüğünde artış görülmüştür. Kamu kesiminin fon ihtiyacının artması toplam yurt içi mali varlıkların dağılımında kamunun payının artmasına neden olmuştur. 1980 yılında Merkez Bankası kredileri hariç mali kaynakların % 38’ i kamu kesimi tarafından kullanılırken, 1983 yılında bu oran % 25’ e düşmüş daha sonraki yıllarda artış eğilimine girmiştir. 1994 yılında % 53’ e, 1995 yılında % 52’ ye, 1996 yılında ise % 59’ a yükselmiştir.

Merkez Bankası kredileri dahil edildiğinde kamunun mali sistemden aldığı pay 1980 yılından sonra düşmüştür. 1980 yılında bu oran % 57 iken, 1984 yılında %37’ ye inmiştir. 1995 yılında % 55’ e ve 1996 yılında % 60’ a yükselmiştir. 1994 kriz yılından sonra özel sektör payının gerilemekte olduğu görülmüştür. Özellikle 1980 sonrası artan kamu açıklarının finansmanında

YILLAR 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 Toplam Yurtiçi Mali Varlıklar

(Milyar TL) 27.381 41.483 67.876 115.508 210.666 430.466 796.543 TCMB DAHİL (%)

büyük ölçüde iç borçlanmaya başvurulması sonucunda özel sektör menkul kıymet lerin yerini kamu borçlanma senetleri almıştır.

3.2.4.5. Sermaye Piyasası ve Yaratılan Kaynaklar

Bir ekonominin büyümesine katkıda bulanacak yatırımların gerçekleş- tirilmesi, o ekonomide kullanılan finansman kaynağının büyüklüğü ve maliyeti ile doğrudan ilişkilidir. Bu ilişkiyi uzun vadeli araçlar yoluyla reel sektöre kaynak sağlayan sermaye piyasası sağlamaktadır. Gelişen ve büyüyen bir sermaye piyasası reel sektörün bol ve ucuz finansman kaynağına ulaşması- na ve böylece içinde bulunduğu ekonominin de gelişmesine ve büyümesine katkı sağlaması beklenir. Sermaye piyasasının gelişmesinde ise, yurt içi tasarruf sahiplerinin tasarruflarını bu piyasada değerlendirme istekleri önemli rol oynamaktadır (DPT, 2007: 34).

Mali sistemde bankacılık sistemini geliştirmek ve yatırımlar için gerekli finansmanın sağlanması amacıyla kurulmuş olan sermaye piyasası;

kamunun borçlanma politikasından etkilenmiştir. Devletin büyük bir alıcı olarak piyasaya girmesi ve düşük riskli borç senetlerine yüksek faiz vermesi sonucu sermaye piyasasının çok büyük kısmı devletin hakimiyetine girmiştir. 1980 öncesi dönemde finansal piyasalar gelişmemiştir. Bankacılık kesimi genlikle mevduat toplayıp kredi vererek klasik işlevini sürdürmüştür.

1980 yılından itibaren mali sektöre ilişkin yapılan düzenlemeler kaynakların reel sektörden finansal sektöre kaydırılmasına yol açmıştır. 1980 yılından itibaren iç borçlanma ihtiyacının artmasına bağlı olarak kamu kesimi, finansal piyasaların önemli müşterisi haline gelmiştir.

Türkiye 1980’ lerin ortalarından itibaren başta tahvil ve hisse senedi piyasaları olmak üzere, temel kurumlarını oluşturmaya başlamış, 1990’ lı yıllarda da büyük ölçüde finansal altyapısını uluslararası standartlara uyumlaştırma çabası içerisinde olmuştur.

Bu amaçla bankacılık sektöründe yapılan yeniden yapılandırma süreci (DPT, 2007: 4);

(i) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesindeki bankaların en kısa sürede çözüme kavuşturulması,

(ii) Kamu bankalarının finansal açıdan yeniden yapılandırılması, (iii) Yaşanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulması,

(vi) Bankacılık sektöründe gözetim ve denetimin etkinliğini artıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi olmak üzere dört temel unsura dayandırılmıştır.

Kamunun sermaye piyasası üzerindeki etkilerinin ortaya konulması açısından birincil piyasalarda özel kesim ve kamu kesimi ihraçlarının incelenmesi gerekmektedir. Ülkemizde sermaye piyasasında yaratılan

Kamunun sermaye piyasası üzerindeki etkilerinin ortaya konulması açısından birincil piyasalarda özel kesim ve kamu kesimi ihraçlarının incelenmesi gerekmektedir. Ülkemizde sermaye piyasasında yaratılan