• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.9. Kariyer Basamakları Yapılanmasına İlişkin Görüşler

2.9.2. Kariyer Basamakları Yapılanmasına İlişkin Ortaya Çıkan Olumsuz

Öğretmenlerle ilgili en kapsamlı sivil toplum örgütleri olan sendikalardan, öğretmenlik mesleğinin kariyer basamakları biçiminde yapılandırılması hakkında değişik görüşler basına yansımıştır. Genel olarak bakıldığında, bazı sendikaların bu yapılanmaya karşı olumsuz görüş bildirdikleri görülmektedir.

Öğretmen sendikalarından Eğitim-Sen’e (2004a) göre öğretmenleri derecelendirme bir anlamda onlara “apolet” anlamına gelmektedir. Bu yeni sistemin yaşanan sorunlara çözüm olması mümkün değildir. Bu düzenleme, öğretmenlik mesleği, eğitim bilimi ve örgütlenme kültürü ile bağdaşmamaktadır. Öğretmenler arasında hiyerarşi yaratarak, farklı ücret politikası uygulamak, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıracaktır. Ayrıca aynı okulda, aynı düzeydeki sınıfları okutan iki öğretmen arasındaki ücret farklılığı, telafi edilmesi güç sonuçlar yaratacaktır.

Öğretmenlikteki kariyer basamaklarını; Türk Silahlı Kuvvetleri, Polis Teşkilatı, üniversiteler veya yargıdaki kariyer yapıları üzerinden açıklamak gerçekçi

değildir. Fakat sözü edilen kurumlarda, her derecelendirmeye uygun olarak belirlenmiş bir statü tanımı vardır. Bu kurumlarda görev yapanlar, çalışma ilişkileri üzerinden bulunduğu statünün tanımına uygun farklı görevlerle yükümlü sayılmıştır. Yine üniversitelerde bilimsel ölçütler üzerinden yapılan akademik kariyer tanımlamaları belirli görev tanımlamaları ile birleştirilmiştir. Adalet hizmetlerinde de yargıçların tanımına uygun statüleri belirlenmiştir. Öğretmenlerin durumu ise bu örneklerden farklıdır. Çünkü ister “başöğretmen” ister “uzman öğretmen” ya da öğretmen olsun, birer eğitimci olarak hepsi aynı işi yapacaktır. Bu nedenle yapılmak istenen derecelendirme sistemi, öğretmenlik mesleği ile uyuşmamaktadır. Ayrıca KBYS, çalışma barışını bozacak, öğretmenler arasındaki mesleki dayanışmayı ve paylaşmayı ortadan kaldıracak, onları yarışa sokarak, aralarındaki güven ilişkisini zedeleyecek özellikler içermektedir (Eğitim-Sen, 2004a).

Eğitim-Sen’in (2004a) öğretmenlik mesleğinin kariyer basamakları biçiminde yapılanmasına karşı çıkma sebeplerinden bazıları şunlardır:

“ 1. Konu yeterince tartışılmamış, araştırılmamıştır.

2. Öğretmenlikteki başarının değerlendirilmesi için kullanılmakta olan araç, yöntem ve ölçütler, başarılı olanlarla olmayanları sağlıklı biçimde ayırmaya elverişli değildir.

3. Derecelendirme, bizi, hiç beklenmedik bir biçimde, öğretmenlerin de içinde yer aldıkları demokratik örgütleri zayıflatma, onların destekledikleri toplumsal savaşımın gücünü azaltma sonucuna götürebilir.

4. Öğrencilerin yarıştırılması yeterli görülmemiş olmalı ki, “sınav maratonu”na öğretmenler de katılacaklardır.

5. Seçkin nitelikler taşıdıkları varsayılan öğretmenlerin çalıştıkları okullarla ötekiler arasında ayrım yapıldığı izlenimi, yeni toplumsal huzursuzlukların kaynağı olabilir.

6. Öğretmenliği derecelendiren yeni yasal düzenleme, “kazanılmış haklar”ın ortadan kaldırılması sonucunu doğuran uygulamalara yol açacaktır.

7. Öğretmenleri derecelendirme tasarısı, anayasanın 128. Maddesi ile de çelişmektedir.

8. Öğretmenlerin “öğretmen”, “uzman öğretmen” ve “başöğretmen” olarak “kariyer basamakları”na ayrılmaları doğrultusundaki uygulama, sendikal eylemleri caydırıcı etki yapacak biçimde yönlendirilebilecektir.

9. Tasarı, derecelendirmeyi sağlayacak yasanın uygulanmasını güvenceye bağlayacak önlemler içermemektedir.

10. Derecelendirme, öğretmenler arasında da çekişmelere, sürtüşmelere, huzursuzluklara yol açabilir.

11. Derecelendirme, siyasal kadrolaşmayı da kolaylaştırabilir. 12. Derecelendirme olgusu yeni değildir.”

Öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasına karşı olan sendikalardan biri de Türk Eğitim-Sen’dir. Öğretmenliğin kariyer basamakları biçiminde yapılandırılmasına karşı çıkan Türk Eğitim-Sen, bu yapılanma ile 20-25 yıllık kıdemli öğretmenlerin dışlandığını bildirmiştir. Bu sendikaya göre: “Yönetmeliğin 16. Maddesi sınav konuları ve ağırlık kat sayılarını kapsıyor. Burada da görülen odur ki, sınavda öğretmenlerin branş bilgileri ölçülmeyecek. Oysa öğretmenlik mesleğinde asıl olan kendi branşına ne derece hâkim olduğunun ölçülmesidir. Bu ölçülmeyecekse öğretmen neyin uzmanı, neyin başöğretmeni olacak” diyerek tepkisini ortaya koymuştur (Radikal Gazetesi, 2005).

Türk Eğitim-Sen (2005), kariyer basamakları yapılanmasına karşı çıkma nedenlerini şöyle açıklamıştır: Kariyer basamakları yapılanmasında, öncelikle hiçbir sendikanın veya eğitimle ilgili hiçbir kuruluşun görüşü alınmadan, “ben yaptım oldu” mantığı var. Yine sınav sistemi ve soru şekilleri, branş ve alanlara göre sınav yapılmaması hukuksuzluğun ta kendisidir. Sınavda alınan puan yanında değerlendirmede sicilin ve diğer etkenlerin etkili olması zaten hükümet memuru yapılmaya çalışılan devlet memurunun amirlerine karşı ya düşman olmasına ya da boyun eğmesine vesile olacaktır. Öğretmenler odasında ayrımcılığa sebep olacak, veliler de çocuklarını öğretmenlerin % 10’luk bir bölümde yer alan başöğretmenlere okutmak isteyeceklerdir. Sınav için hazırlanmak öğretmenlere maddi yük getirecektir.

Eğitim Bir-Sen (2005) ise eğitim-öğretim hizmetleri sınıfı kapsamında halen öğretmen olarak hizmet sunmakta olan 2 ve 3 yıllık yükseköğretim programlarından mezun olanların öğretmenlik kariyer basamaklarından uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanlarını elde etmek imkânından yoksun bırakılmalarının yanlış bir uygulama olduğu görüşünü, MEB’e bir dilekçe yazarak bildirmiştir.

Eğitim Bir-Sen, MEB’den kariyer basamaklarında yükselme başvurusunda aranan şartlardan bazılarının değiştirilmesini istemiş, Eğitim-Sen Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği’nin bazı maddelerin iptali için Danıştay’a başvurmuş, Türk Eğitim-Sen ise kanunun tamamen iptali için Danıştay’da dava açmıştır. Görüldüğü gibi Türkiye’de en çok üyesi olan üç eğitim

sendikası, bu yapılanmaya çeşitli nedenlerden dolayı karşı çıkmıştır.

Yılmaz (2003) ise öğretmenlik mesleğinin sınıflandırıldığını, kariyer basamakları yasasının çok ciddi bir eşitsizliğe ve rekabete neden olacağını, öğretmenler arasında dayanışma ruhunu ortadan kaldıracağını belirtmiştir.

Işık’a (2005) göre kariyer basamakları sonrasında veliler, "Çocuğumun başöğretmen ya da uzman öğretmen tarafından okutulmasını istiyorum" gibi taleplerle idarecilerimiz üzerinde baskı kuracaklar ve ayrıca bu yapılanma, okullarda öğretmenler arasında huzursuzluğa yol açacaktır.

Gümüşeli’ne (2006b) göre ise yönetmeliğin 28. Maddesinde yer alan hizmet içi eğitim etkinliklerinin kredilendirilmesi ve değerlendirilmesi esasları ile ilgili maddede üniversitelerden bahsedilmemesi önemli bir eksikliktir. Çünkü üniversiteler, öğretmenlere yüksek lisans eğitimi yanında, kısa süreli kurs ve seminerler yoluyla öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin sağlanmasında, önemli görevler üstlenen kurumların başında gelmektedir. Ayrıca aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmenin görev ve rollerinin tanımlanmamış olması da çok eleştiri almaktadır. Oluşturulan kariyer basamakları, içi boş bir unvan ve yapılacak sınırlı bir ücret artışı dışında; bir anlam taşımamaktadır. Bu eksiklik, eşit işe eşit ücret ilkesine aykırılık iddialarını güçlendireceği gibi, öğretmenlerin kariyer basamaklarında ilerleme isteklerini de olumsuz yönde etkileyecektir.

Siyasi partilerin bazıları da kariyer basamakları yapılanmasına karşı olduklarını açıklamışlardır. Bu konuda DYP (Doğru Yol Partisi), öğretmenlerin kariyer yapmasına ve sürekli gelişme içinde olmasına karşı olmadıklarını, ancak uygulamaya konulan öğretmenlik kariyer basamaklarına, pek çok eksiklik ve yanlışlıktan dolayı karşı çıktıklarını açıklamıştır (DYP’nin DP (Demokrat Parti) olarak isim değiştirmesinden sonra da bu açıklamalar aynı şekilde DP tarafından kabul edilerek duyurulmuştur). DYP’nin açıklamaları şöyle devam etmektedir: MEB, her uygulamasında olduğu gibi, kariyer basamakları uygulamasını da sivil toplum kuruluşları ve öğretmenlere danışmadan, “Ben yaptım oldu” mantığı ile oldubittiye getirerek yapmıştır. Unutulmamalıdır ki, personel için terfi koşulları

farklı, kariyer kazanma koşulları farklıdır. Personelin kariyer basamaklarını oluşturan koşullar, MEB’in ortaya koyduğu değerlendirme koşulları ile sonuçlandırılamaz. Aceleye getirilen bu çalışmanın birçok sakıncası ortaya çıkmıştır. Bu sakıncalar şunlardır (DYP, 2006):

- Bu yönetmelik kurum müfettişlerinin, her kademedeki eğitim yöneticilerinin, merkezdeki müşavir ve eğitim uzmanlarının bir şekilde öğretmen olduğunu görmezlikten gelmiştir.

- Uzman öğretmenlik için % 20, baş öğretmenlik için % 10 kontenjan ayrılması bu işin öğretmenlere yarar sağlaması için yeterli değildir.

- Sınav için hazırlanmak zaten kıt kanaat geçinen öğretmenlere büyük maddi külfetler getirecektir.

- Veliler çocuklarını başöğretmenlerde okutmak isteyeceklerdir.

- Yönetmeliğin 16. maddesi sınav konuları ve ağırlık kat sayılarını kapsıyor. Burada görülen odur ki, sınavda öğretmenlerin alan bilgileri ölçülmeyecek. Oysa öğretmenlik mesleğinde asıl olan kendi branşına ne derece hâkim olduğunun ölçülmesidir. Bu ölçülmeyecekse öğretmen neyin uzmanı, neyin başöğretmeni olacaktır.

- Örneğin 14 yıl kıdemi olan öğretmenler başöğretmenlik sınavına girdiler. Uzman öğretmenlik sınavında derece yapmış meslektaşlarından daha düşük düzeyde puan aldıkları takdirde “Başöğretmenlik unvanı”nın içi boşaltılmış, en azından zayıflatılmış olmaz mı? Bu unvanı hak kazanacak öğretmenimizin, daha alt bir birimi ifade eden uzman öğretmenlikteki puanıyla, zirveye tırmanmış olanlardan az puan alarak kariyer yapmasını doğru bulmuyoruz.

- Değerlendirilen etkinliklerden bir tanesi de dergilerde makale yayımlamadır. Bunun formatları belli değildir. Derginin türü, makalenin içeriği ve konusu neye göre ele alınacaktır?

- KBYS sınavı yapıldı bir yıl sonra açıklandı, müracaatlar bitti sıralamalar açıklanmadı.

- Kariyer basamaklarında yükselen öğretmenlerin hak ve sorumlulukları tam olarak belirtilmemiştir.

Bu yapılanmaya karşı olan partilerden biri de CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) olmuştur. Hatta bu parti, öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayıran yasa hükmünün iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. Başvuruda, Millî Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı maddelerinin iptali istenmiştir. CHP genel başkanı Baykal, bu yönetmeliğe tepki göstermiş ve bu konudaki görüşlerini şöyle açıklamıştır (CHP, 2006):

“Bir ihtisas mesleği olan öğretmenliği farklı kadrolar yoluyla değerlendirmek her şeyden önce pedagojik bir yaklaşım değildir. Okullarda ve öğretmenler arasındaki olumlu iklim bozulmuştur. Bu bozulma kariyer basamakları uygulamasıyla daha da derinleşmiştir. Öğretmene rütbe veren bu uygulama okullardaki ahenk ve uyumu olumsuz yönde etkilemiştir.”

TBMM’de kariyer basamakları ile ilgili kurulan alt komisyonda yer alan CHP’li üyelerden Mustafa Gazalcı ve Muharrem İnce, karşı oy yazısı yazmıştır. Gerekli alt yapı hazırlanmadan öğretmenler arasında ayrımlar yaratılmasının sakıncalar doğuracağını savunan milletvekilleri, derecelendirmenin nesnel kriterlere göre yapılması gerektiğine işaret ederek, sicilin de bu değerlendirmeye katılmasının doğru olmadığını belirtmişlerdir. İki milletvekili ayrıca başarılı öğretmenlerin yüzde 10'unun başöğretmen, yüzde 20'sinin uzman öğretmen kontenjanı ile sınırlandırılmasına da karşı çıkmıştır (TBMM, 2004).

CHP milletvekili İnce, konuyla ilgili görüşlerini şöyle açıklamıştır: Öğretmenlerin nitelikleriyle ilgili önemli sorunları olduğunu kabul ediyoruz. Ama çözümün kariyer basamakları yapılanması ile olmadığını da biliyoruz. Yasa, pek çok konuda sorunu beraberinde getireceği için karşı çıkmıştık. Karşı çıkış nedenlerimizden bazıları şunlardır (İnce, 2006):

1- Tasarı, kazanılmış hakları ortadan kaldırmaktadır. Tasarı, Anayasanın 90. maddesine ve İLO ve UNESCO’nun aldığı kararla Türkiye’nin de kabul ettiği “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na aykırıdır.

2- Öğretmenlik yasalarda zaten uzmanlık gerektiren bir meslek olarak ifade edilmektedir. Uzmanlık için tekrar bir sınav yapılamaz.

öğretmenlerden ders almalarını isteme hakkına sahiptir.

4- Tasarı, kariyer basamaklarında yükselecek öğretmenlere kontenjanla sınırlama getirmektedir. Bu durumda sınavları geçen biri yıllarca kariyer basamaklarında yükselemeyebilir.

5- Kadroların nasıl dağıtılacağı belirsizdir.

6- Devlet eliyle kaliteli-kalitesiz eğitimci ayrımı yapılmış olacaktır. 7- Sınavın niteliği her zaman tartışma konusu olacaktır.

8- Yapılan iş eşit iken, sınıftaki öğretim dikkate alınmadan farklı ücretlendirme olacaktır.

9- Başöğretmenleri özel okullar kendi bünyelerine almak isteyeceklerdir. 10- Öğrencilerde olduğu gibi, öğretmenler içinde bir sınav piyasası oluşacaktır.

Millî Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde başlattığı öğretmenlerin başöğretmen, uzman öğretmen olarak derecelendirilmesi projesinin devam etmesinden mutluluk duyduğunu dile getiren Mumcu ise projenin nitelikli olarak hayata geçirilememesinden üzüntü duyduğunu açıklamıştır (ANAP, 2005).

Öğretmenlik mesleğinin kariyer basamakları biçiminde yapılandırılmasında, en çok eleştirilen konulardan biri de, lisans öğrenimi altında bir öğrenim görmüş olan öğretmenlerin, kariyer basamaklarında ilerleme hakkından mahrum bırakılması olmuştur. Öyle ki sendikalar, Danıştay’a yürütmenin durdurulması için başvuruda bulunmuşlardır. Bunun üzerine Danıştay İkinci Daire Başkanlığı, 25.11.2005 tarih ve 2005/2477 ve 2005/2528 sayılı kararları ile “Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği”nin bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Daha sonra, MEB tarafından yeniden bir düzenleme yapılmış ve bu düzenleme, 07.01.2006 tarihli ve 26046 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. MEB daha sonra, 27.11.2005 tarihinde yapılan uzman öğretmenlik sınavında lisans mezunu olma şartı arandığından katılamayan, lisans öğreniminin altında öğrenime sahip öğretmenler için de ayrı bir KBYS yapılmak zorunda kalmıştır.

maddelerin de dava konusu olabileceği uyarısında bulunarak, yapılanmada görülen eksik ve yanlışlıkları şöyle açıklamıştır: Eğitim bilimlerinde ya da alanında tezsiz yüksek lisans eğitimi almış olan öğretmenler KBYS’den muaf sayılmamıştır. Tezli yüksek lisans ile tezsiz yüksek lisans arasında çok büyük fark olmaması göz önüne alınmamıştır. Branş temelinde ele alınan uzman veya başöğretmen sayılarının nasıl saptanacağının tam olarak açıklanmamış olması da tartışma yaratacak bir durumdur. Çünkü bu durum, bölgeler arasında kariyer basamaklarında yükselmiş öğretmen sayılarında farklılık doğurabilir. Bölgelerdeki yığılmaların nasıl önleneceği ise belirsizdir. Ayrıca yönetmelikte kariyer basamaklarında yükselen öğretmenlerin özlük hakları ile ilgili düzenlemeler açıkça belirtilmemiş ve düzenlemeler daha sonra çıkarılacak yönerge, tebliğ ve genelgelere bırakılmıştır.

Kariyer basamakları ile ilgili çok sayıda değişik görüş dile getirilmiştir. Bu görüşlerin ortak noktaları; bu yapılanma sırasında MEB’in öğretmen ve sendikaların görüşlerinin alınmadığı, yapılanmanın öğretmenler arasında ayrımcılığa yol açacağı, statü artışının sadece veliler gözünde olacağı ve yasanın yürürlükte olan kanun ve yasalara aykırı olduğudur.

2.10. Kariyer Basamakları Biçiminde Yapılanmaya İlişkin Öneriler