• Sonuç bulunamadı

2.6. Dördüncü Nesil Savaşın Bileşenleri

2.6.9. Kamuoyu

Kamuoyu kavramı hemen her platformda ifade edilen, savaş araştırma ve çalışmalarında her geçen gün daha fazla önem taşıyan bir konuma getirilmektedir. Kavramın tanımlanmasında, siyaset bilimi açısından ve diğer sosyal bilimler açısından ayrı ayrı bakılması gerekmektedir. Politika bilimi açısından kamuoyu, devletin yasama, yürütme ve yargı erklerinin davranışlarını belirleyen veya kanaat önderleri tarafından oluşturulan normları açıklamaktır. Bireyden başlayarak ailesi, çalışma hayatı, içinde bulunduğu çevresi ve bireyin aidiyet ile bağlı olduğu sosyal grubun davranış ve kanaatlerinin oluşumundan etkilerine varan süreci incelemek ve tanımlamak da diğer sosyal bilimlerin kamuoyu anlayışını yansıtmaktadır (Gökçe, 1996:211).

Dördüncü nesil savaş temel olarak savaşın alanında yaşanan değişiklikleri vurgulamaktadır. Dördüncü nesil savaş kapsamında yapılan mücadeleler üç farklı zemin ve alanda gerçekleşmektedir:

 Konvansiyonel savaş alanları;  Hedef/Saldırılan ülkenin kamuoyu;

 Saldıran ülkenin kendi kamuoyu ve halkında ile uluslararası kamuoyu olmak üzere ifade edilmektedir (McGuen, 2008:107).

134 Bu durumda savaşın sıçradığı ya da sıçratıldığı kamuoyu alanında, idrak/bilişsel ve toplum düzeyine yönelik olarak gerçekleşebilecektir. Zira Boyd (1995) savaşın, fiziki, bilgi, İdrak/bilişsel ve toplum düzeylerine sahip olduğunu belirtmiştir. Bunun devamında dördüncü nesil savaşın temel işleyişinde, düşmanı içerden çökermek (Lind vd. 1989:17), sosyo-kültürel ve toplumsal sahasına yayılmak (Gray2010:7), gerçekleri ve kurguları ayırmayacak kadar algı körlüğü sağlamak (Greene ve Elffers, 2014:525) vb. hususlar yer almaktadır. Bu itibarla savaşın değişim ve evriminde, yöntem ve araçlar bazında en fazla farklılık gösteren alanlardan birisinin kamuoyu bileşeninde vuku bulduğuna inanılmaktadır.

Konvansiyonel yapının karşısında unkonvansiyonel alanların tertip edilmesi sonucunda savaş ahlakının kaybedildiği savunulmaktadır (Lind,1989:16). Bu husus önemli bir tartışmayı barındırmaktadır. Güçlü olanlar, savaşta davranış ahlakının bozulmasında zayıf ya da terörist hedefleri suçlarken, zayıf olanlar ise güçlü olanların sahip olduğu imkanlar karşısında kendilerini ifade edemediklerinden ve demokratik varlıklarını sürdüremediklerinden dolayı, yaşam hakkına saldırının da bir savaş ahlakı ihlali olduğunu iddia etmeleri biçiminde tartışma şekillenmektedir.

Dördüncü nesil savaşın kamuoyu boyutunda yaşanan değişim ve yeni etkileri izlemek ve değerlendirmek üzere medya, algı, propaganda ve sosyal medya araçları öne çıkmaktadır. Sayılan araçların etkileri özellikle teknolojik gelişmelerle birlikte daha da artmıştır. Çalışmanın sınırlarını aşamak adına kavramların doğrudan anlamlarına girmek yerine dördüncü nesil savaş bağlamında etkilerinin tartışılmasına yer verilmektedir.

Medya, günlük hayatın içerisinde ayrılmaz bir parça olarak yerleşmiş ve hayatın tüm alanlarına nüfuz etmiştir. Postmodern, bilgi ve medya çağı kavramlarıyla nitelendirilen bu dönemin en belirgin özelliği; karmaşık bir yapı sergilemesi oalrak ifade edilmektedir. Bireyin bu karmaşık yapıyı öznel gözlemlerine dayalı ve bilgiden ari olarak anlaması ve algılaması mümkün gözükmemektedir (Gökçe O, Demiray, 2006:1). Medyanın sosyal yaşamı kontrol etmekte elde ettiği bu roller savaşı topluma yaymak stratejisi içinde önemli bir araç olmasını sağlamaktadır.

135 Propaganda, olayları yönlendirmek ve olayların yorumu üzerine rekabette üstün gelmek için verilen mücadeledir. Propaganda, bir yandan saldırgan ülkenin kendi toplumunun hem de ordusunun görüşünü ve moralini, aynı zamanda hedef ülkenin toplum ve ordusunu ve dünya kamuoyunu etkilemeyi amaçlamaktadır (Gökçe O. 2012) Bu gerekçelerle kamuoyunu etkilemenin en etkili araçlarından birisi de teknolojik gelişmelerle etkisini daha da artıran propagandadır ya da modern deyimle algı yönetimidir (Akt. Gökçe, 2017, Asmussen et al., 2015:22). Bunun da temel nedeni Hoffman’a göre, ”bu algı fiziksel savaş alanındaki sonuçlardan daha önemli” olmasıdır (2007:53).

Algı ve propaganda ile hedef ya da düşman toplumun, güçlü zayıf yönlerini test etmek, gündemini oluşturmak, toplum kesimleri arasında güvensizlik ve çatışma için zemin oluşturmak gibi faaliyetlere girişilebilir (Reardon, 2006:16). Aynı zamanda hedefin dünyaya tehlikeli gösterilmesi, ilerde yapılması muhtemel müdahalelerin haklı görülmesi için verilen çabalar için kamuoyu üzerinde yapılacak algı ve propaganda çalışmaları tasarlanır (Richards, 2016:68) Bunun için özellikle terör faaliyetlerinin medyada yer alması için konsept hazırlanır. Bir başka ifadeyle terörün görüntüleri ve görüntülerin terörü analizi ile tespit edilen medya-terör ilişkileri kullanılmaktadır. (Gökçe O., ve Demiray 2006). Toplumu ve uluslararası kamuoyunu bu duruma alıştırma, ikna etmek üzere de değer yargıları gibi temalarla algı yönetimi planlanmaktadır (Simons, 2010:395).

McCuen, bu bağlamda ilk kez hem hedef ülke hem kendi ülkesi ve hem de uluslararası toplumu etkilemeye yönelik bilgi ve manipülasyon savaşına (yani günümüz deyimiyle algı yönetimine) dikkati çekmektedir. Dördüncü nesil savaşın daha çok toplumda kazanıldığı düşüncesiyle McCuen savaş araçlarının hem müdahale edilen bölge halkının direnç göstermesini engellemek ve ordu mensuplarının moralini bozarak cesaretlerini kırmak, hem de müdahale eden ülkenin kendi halkında oluşacak olası direncin önüne geçerek desteği arttırmak, ayrıca hem de uluslararası kamuoyunun müdahale şansını azaltmak ve uluslararası destek sağlamak amacıyla bilgi esaslı savaşın ve manipülasyonun yoğun kullanıldığına işaret etmektedir (2008:107-108).

136 Sosyal medya, teknolojik gelişmelerle birlikte kamuoyu oluşturma ve iletişim kurma konularında oldukça önemli bir konuma ulaşmaktadır. Bireyler arasında, belli bir düşünce ve ideolojiye sahip grupların buluşma eksenine ve işletmelerin tanıtım platformu arayışlarının yeni mecrası haline dönüşmektedir. Aynı zamanda, devlet toplum ilişkisinde de şeffaflık ve katılım ilkeleri zemininde iki yönlü bilgi alış verişi için ideal bir araç haline dönüşmektedir (Mergel, 2013:33). İnsanların sosyal medya olanaklarına erişmeden önce fikirlerini ve kendilerini ifade etmek üzere somut kamusal alan platformlarında (gazeteler, dergiler, okur-yazar kulüpleri ve kahvehaneler gibi) kamuoyu oluşturmaktadır (Habermas, 2010:100). Sosyal medya ise kamuoyu oluşturulmasına imkan tanıyan yeni bir kamusal alan platformu olarak karşımıza çıkmaktadır (Göksu, 2016:38).

Dördüncü nesil savaş ekseninde sosyal medyanın etkilerinin değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. İnternet alt yapısı ve teknolojilerinin gün geçtikçe gelişip yayılması siber güç bileşeninde olduğu gibi sağladığı avantajların yanı sıra bir takım riskleri hem birey güvenliğini hem de toplum ve devlet güvenliğini tehdit edecek boyutlara kadar ulaştırabilmektedir.

Sosyal medyanın özellikle bilgilerin toplanması, kişisel mahremiyeti tehdit etmesi, düşman ve hasım sıfatı taşıyan odakların eline geçmesi halinde önemli bir tehdit ve risk unsuru taşıyacağı belirtilmektedir. Bunun yanı sıra kandırmaca ve yanıltma içeren enformasyonlarla toplumsal kargaşa ve kaotik ortam kurgulanması için müsait bir zemin hazırladığı ifade edilmektedir (Morozov, 2011). Bu durumun tezahürlerini 25 Ocak 2011 tarihinde Mısır Devrimi ve 2013 yılında Ülkemizde yaşanan gezi provokasyonları teşhir etmektedir (Göksu:2016:2). Sosyal medyanın kullanımında da provokasyonlar gibi propaganda ve algı oluşturmak adına da aktörü belli olmayan, ancak sosyal medyada iletişimin insicamı bozan, zihin karıştırıcı kasıtlı ya da fevri tevatür mahfili kişiler ve tezviratlarına rastlanılmaktadır. Bu tür belli bir amaca hizmet eden, kimlik aldatmacası ya da gizlemesi ile malum, heterojen, münferit odakların mümessillerine “troll” adı verilmektedir (Karataş ve Binark, 2016:430)

Sosyal medya görüldüğü gibi, kimlik bilgilerinin çalınması, toplumun galeyana getirilmesi, yanlış veya kasıtlı yanıltma sıfatlı enformasyon yayılmasına sebep olan ve

137 toplumun zihin muhakemesini hedef alarak etkilemeyi amaçlayan riskleri taşıdığı anlaşılmaktadır.