• Sonuç bulunamadı

1.3 Savaş Olgusunun Evrimi: Nesil Anlayışı

1.3.4 İlk Üç Nesil Savaşa İlişkin Genel Değerlendirme

Sun Zi’den başlayıp modern zamanlarda Clausewitz ile devam eden ve bugüne ulaşan formlarında savaş felsefesi, evrim sürecini etkileyen unsurları açısından ele alınmıştır. Bu bağlamda savaş evrimleri görüldüğü gibi nesil/kuşak tasnifleri üzerinden değerlendirilmiştir. İlk üç nesil savaş evresini kapsayacak bir analizin, Dördüncü Nesil Savaşın, kavramsal açıdan ortaya konulmasında, tanımlamasında ve boyutlarının açıklanmasında yararlı ve yol gösterici olacağı düşünülmektedir. Böylece hem yekun bir analiz hem de sistematik bir savaş konseptini daha iyi sergileme alanı oluşturulabilecektir. Haddi zatında Lind, Hammes ve Katzman da aynı perspektiften meseleyi tekemmüle sevk etmişlerdir.

Savaşın nesiller üzerinde yapılan değerlendirmesinde etkili olan kavramlar ve bazı önemli gerçekler görülmektedir. Yukarıda yer alan görüşler eşliğinde bu hususlar aşağıda irdelenmektedir:

Birinci nesil savaş, kitlesel bir iş gücüne sahip, yivsiz namlulu silahlar eşliğinde gerçekleştirilen savaşların dönemini ifade etmektedir (Katzman, 2002: 42). Bunun yanı sıra sosyal durum ve fikirleri ile savaşan ordularda, millet bilincine dayalı bir öğreti ile birlik ve beraberlik şevki aşılaması söz konusudur (Lind, 1989: 28).

İkinci nesil savaş, yoğun ateş gücüne dayanmaktadır (Hammes, 2004:192). Taktiklerin ateş ve harekâta dayanması hasebiyle topçu ve piyade sınıfına büyük önem verilmiştir (Katzman, 2002: 42). Taktikler, ateş ve hareket üzerine temellendirilmiştir. Savunma, halâ tüm sızma hareketlerini önleme ve saldırı da yana doğru dağınık nizamda yayılan küçük gruplardan oluşan hatların hareketi ile sağlanmıştır. Teknoloji, bu kuşağın gelişiminde etkili olmakla birlikte, değişimin öncü faktörünün, fikirler

29 olduğu öne sürülmektedir* (Lind, 1989: 29). Ayrıca Lind vd. göre, ikinci nesil savaş taktikleri, 1980’den beri yürürlükte olan ABD doktrinin temelini oluşturur ve halen sahadaki Amerikan güçlerince uygulanmaktadır. Bu çerçevede savaşın değişim ve evrim sürecinde kuşaklar arasında kesin çizgili bir sınır çizmek de doğru görülmemektedir. Her dönem kuşağın bir öncekinden hatta daha öncekinden emare ve değerler taşıdığı da bu izah ile meşruiyet zeminine ulaşmaktadır.

Üçüncü nesil savaş, manevra ve gerçek zamanlı iletişimi “hız” prensibiyle temel almıştır. Bunun en çarpıcı örneğinin "Blitzkrieg" olduğu ifade edilmektedir (Gürcan, 2011:90). Saldırı, düşmanın ana muharip kuvvetlerini by-pass etmek, kesmek ve çökertmek yerine sızmaya dayandırılırken, düşmanı yok etmek istenmemektedir. Tahakküm altına alarak esir statüsünde ya da kendi hizmetinde kullanmanın daha etkin olacağı kanaatinin önde tutulduğu görülmektedir (Katzman, 2002:192). 1939’da Almanların Yıldırım Savaşı anlayışı üçüncü nesil için zirve kabul edilmektedir. Bu kabulün en temel gerekçesi ise düşman unsurların masa planlarının sahaya uygulamasına fırsat vermeden, öngörülemeyen sarsıntılara yol açması olarak gösterilmektedir. Bundan böyle belirli cephe ve mevzi dönemi eski önemini yitirmiş ve sivillerin de yerleşim alanlarına dahil olan bir çatışma süreci ortaya çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı için çizilen ölüm envanteri tablolarındaki korkunç insan kayıplarının da temel sebebinin, üçüncü nesil anlayışında yattığı rahatlıkla ifade edilebilmektedir.

İlk üç nesil savaşın gelişimini izlerken bir takım tespitler yapmak mümkündür. Bunlardan ilki, hiçbiri geçiş sürecinde ani bir değişime uğramamıştır. İkincisi, her yeni nesil, toplumun spektrumu boyunca gelişmelere ihtiyaç duymuştur. Her biri, gelecek kuşağın gelişmesi için gerekli koşulları oluşturmak için politik, ekonomik, sosyal ve

*Lind vd. tarafından teknoloji ve fikirlerin değişim ve dönüşümdeki etkileri ayrı ayrı ele alınmıştır. Teknoloji,

kendisini ağır topçu ateşi ve bombardıman uçakları gibi niteliksel ve endüstrileşmiş ekonominin ürünü olan askeri malzemelerin savaşı gibi niceliksel olarak açıkça göstermiştir. İkinci nesil savaş, ilk kez Prusya ordusunun farkına vardığı ve resmi olarak kabullendiği harekât sanatıdır. Fikirler ve teknoloji, değişimi beraber gerçekleşmiştir. Fikirlerin kaynağı Napolyon’un seferleri üzerine yapılmış Prusya çalışmalarıdır. Teknolojik faktörler, Von Moltke’nin tasavvurunu da içeren modern taktiksel ateş gücü ile manda altına alınmış alanı kuşatma savaşı ve tren yolu-telgraf gibi imkânların kullanılmasını içerir. Detaylı içerik için bkz.: Lind, William S., Maj John F. Schmitt, and Col Gary I. Wilson (1994). Fourth Generation Warfare: Another Look, Marine Corps Gazette, pp: 34-37.

30 teknolojik alanlarda büyük değişikliklerin ihtiyaç olduğunu hissettirmektedir. Bir başka ifadeyle, her bir kuşak bir öncekinden etkilenerek ve onun izlerini de taşıyarak olgu süreçlerini gerçekleştirmektedir. Hatta üçüncü nesil savaşın, birinci nesil savaştan etkilenmesi de söz konusudur. Bu da konumuz açısından şu anlama gelmektedir: Nasıl ki savaşın önceki nesiller birbirinden etkilenmiş iseaynı şekilde dördüncü nesil savaşında önceki kuşaklardan etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle çalışmanın ilerleyen kısımlar da Dördüncü Nesil Savaşın hangi unsurlar üzerinden etkilendiği de ele alınıp tartışılmaya çalışılmaktadır.

Üçüncü ve son tespit, her başarılı nesil, düşmanın arka tarafına doğru daha da derinleşmek için toplumdaki değişiklikleri kullanıp savaşı sadece saha ya da cepheye sıkıştırmak yerine çok boyutlu olarak ilerletmek istemektedir. Bu arzu ve amaçların teknolojik gelişimlere dayalı olarak daha büyük bir ihtirasla kendini hissettirmesi de Dördüncü Nesil Savaş anlayışının doğum habercisi olarak kabul edilmektedir. (Hammes, 2004: 199) Her kuşağın geçiş sürecinde teknoloji ve fikirlere vurgu yapılması (Lind, 1989: 26 ve 1994:36) da bu gerçeğin bir diğer nitelikli ispatı olarak kabul edilmektedir. Bir başka bakış asından da Lind, savaşın tüm doğasını “teknoloji” ve “strateji” üzerinden değerlendirmektedir.

Savaşın evrimsel gelişimini yakından takip etmek yöneticiler, askerler ve millet açısından varoluş meselesi olarak da betimlenmektedir. Alman Gen Franz Uhle- Wettler Nato Savunma Okulu Dergisinde yer alan makalesinde bunu şöyle ifade etmiştir: “Geçmişte bir kumandan, (Clausewitz kastediliyor) bir sonraki savaşın

bugünküne hatta geçmiştekine benzeyeceğini bilirdi. Bu ona geçmişte ve bugün uygulanan taktikleri analiz etme imkânı verirdi. Günümüz askeri birlik komutanları artık bu imkâna sahip değiller. Onlar sadece bir önceki savaştan tecrübe edinemeyenlerin büyük olasılıkla bir sonraki savaşı kaybedeceğini tahmin edebiliyor”

(Aktaran: Lind, 1994:35)

Sonuç olarak, savaşın evrimleri sürecinde, en az eleştiri alan teorinin ortaya çıkış serüvenin de temel teferruatı buraya kadar resmedilen biçimde ele alınmıştır. Savaşın nesil evrimlerinin birbirine cevaplar geliştirerek mevcut ve son haline

31 kavuştuğu da belirtilmektedir (Freedman, 2015:408). Bundan sonraki kısmın ana

temasında, askeri, istihbari, siyasal, toplumsal, kültürel, ekonomik, dini ve dahi bireyin ve toplumun hayatın olağan akışı dışında karşılaşacağı durumları da bir savaş konseptinde değerlendiren teorinin derinlemesine ve çok boyutlu incelemesine yer verilmektedir.