• Sonuç bulunamadı

1.3 Savaş Olgusunun Evrimi: Nesil Anlayışı

1.3.3 Üçüncü Nesil Savaş

Savaşın bu kuşağının ortaya çıkmasında -bir önceki evrimde de belirtildiği gibi- cephe ve mevzide karşılıklı yakın ve sıcak mesafe çatışmaları, asker ve ekonomik kayıpların artması etkili olmuştur. Bunun yerine yeni bir anlayış geliştirilmiş ve düşmanın savunma ya da saldırı düzeni oluşturmasına imkân ve zaman tanımadan hız ve manevra yeteneği yüksek bir strateji konsepti benimsenmiştir. Bu noktada öne sürülen ifadelerin ispatı ise Almanların meşhur “Blitzkrieg”* (“Yıldırım Savaşı”) ile

* Blitzkrieg, ("yıldırım savaşı"), yakın hava desteğiyle zırhlı, motorlu veya mekanize piyade

26 uyguladığı yöntemler olarak karşımıza çıkmaktadır (Hammes, 2004: 128). Savaşın bu kuşağının “manevra” olarak betimlenmesi (Gürcan, 2011:90) uygulama konseptinden doğmaktadır.

Üçüncü nesil savaş, ateş gücü ve zayiat verdirmekten daha ziyade hız, baskın, fiziksel olduğu kadar psikolojik kayıp verdirmek üzerine kurulmuştur. Üçüncü nesil savaş orduları, saldırıda taktiksel olarak, düşmana gerisinden saldırıp, onu ilelebet ve tamamen yok etmeye yoğunlaşmaktadır. Bu nesil savaşın sloganı, yaklaş ve çökert yerine, “uzaktan kuşat ve yok ettir” şeklindedir (Lind: 1994: 36). Savaşın yoğunluğu, düşmanın en zayıf olduğu tespit edilen -genellikle kanatları olan- tek bir noktada toplanmaktadır; birçok kez en zayıf nokta, kanatlar olarak seçilmektedir (Gürcan, 2011:91). Savunma durumunda ise düşmanı üzerine çekmek, daha sonra da tamamıyla çaresiz bırakmak amaçlanır (Glantz, 2010:14).

Üçüncü nesil savaşta, askeri terbiye ve kültür gibi taktikler de değişir. Askeri birlikler dışarıya odaklanır. 19. yüzyıl savaşları boyunca, Alman subayları rutin olarak karşılaştıkları sorunları, aldıkları emirlere uymayarak çözme imkânı bulabilmişlerdir. Emirlerin kendisi istenen sonucu tanımlamakla birlikte, metotlar ile ilgili bir bilgi sunmamış olabilir. İnisiyatif, emre itaatten daha önemlidir. (Hatalar, çok fazla inisiyatif almaktan ötürü ortaya çıktığı sürece hoş görülebilir). Tüm bunlar dayatılan değil, kişisel, kendinden doğan disipline bağlıdır. Alman İmparatorluk Ordusu ve Nazi Silahlı Birlikleri bu konuda gösteriş yapsalar da gerçekte, ast üst arasındaki emir komuta zinciri çökmüştür (Lind: 1994:37). Savaşın bu kuşağı ile birinci kuşak arasında emir komuta disiplinin sistemli bir çözülmeye tabi kaldığı görülmektedir.

Siyasi iklim gelecekteki savaşçılar arasında büyük farklılıklar gösterirken, ekonomik faktörler katılan tüm ülkelerde benzer niteliktedir. İngiltere, Fransa ve Almanya’nın ekonomik açıdan konvansiyonel tarzda ordu disiplini kurma kudretine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Hatta ABD, tıpkı Almanlar gibi “Blitzkrieg” taktiğini

hattına kısa, hızlı güçlü saldırılarla girdiği bir savaş yöntemidir. Bu yöntem manevra tekniği olarak da adlandırılır. Saldırı ataklarında, hız ve sürpriz kullanarak hedefi yerinden oynatıp müdafaa planlarını bozmayı hedefler. Blitzkrieg, manevra savaşında kombine silahlar kullanarak cepheyi sürekli yer değişikliğine yöneltir. Böylece hedefin veya düşmanın düzenini ve ahengini bozmaya ve daha sonra tamamen imha etmeye (Vernichtungsschlacht: İmha Savaşı) yönelik bir savaş anlayışıdır. Manevra savaşı Adolf Hitler tarafından büyük bir başarı ile icra edilmiştir (Glantz, 2010:14, Frieser, 2005:6, Clarck, 2012:22)

27 gerçekleştirebilecek ülkeler arasında gösterilmektedir (Hammes, 2006: 129). Birinci Dünya Savaşından sonra her millet, yeni kuşak savaşa entegre olabilmek, başta personel donanımı olmak üzere ihtiyaç duyulan diğer ekipman ve bilgi düzeyini sağama çaba ve gayretlerini taşımaktadır.

Üçüncü nesil savaşın ana argümanları, hız ve akıl üstünlüğüne dayalı manevra ve parçalayarak yıpratma, düşman tahkimatını ricate zorlamak ya da bütünlüğünü dağıtarak küçük parçalar haline gelmesi ve böylece teslim olması veya ortadan kaldırılması üzerine inşa edilmektedir. Bir başka ifadeyle bütünlüğü bozulan bir ordunun, lojistik ihtiyaçları ve emir komuta düzeni dağılmaya mahkûm sayılmaktadır. Böylece bütüncül güç yerine küçük ve etkisizleştirilmiş küçük parçalarla düşman bloğunu kırmak hedeflenmektedir. Ayrıca teknolojik imkânlar, savaş gemileri, torpidolar ve tanklar, ateş gücü bakımından manevra ve hız kabiliyetini artırdığı için savaşın seyrini değiştirecek nitelikte görülmektedir. Bu gerçeklere dayalı olarak ise üçüncü nesil ile savaş olgusunun “enine ve derinlemesine” gelişme boyutu kazandığı ifade edilmiştir (Gürcan, 2011: 91).

Birinci Dünya Savaşı sırasında geliştirilen taktikleri yürütmek için yalnızca askeri bir düzende ordu kurmak kifayetli görülmemektedir. Bunun yanı sıra siyasi irade, entelektüel dürüstlük ve stratejik zorunluluk da gerekmektedir. Mütemmim cüz sıfatında bünye arz eden bu husus, var olan tüm iradeler ve devletler için de geçerliliği mutlak bir durumu ifade etmektedir (Hammes, 2004:22-23).

Üçüncü nesil savaşın manevra ve taktik boyutuna bir misal de Türk Tarihinde görülmektedir. Türk Ordusu Sakarya Savaşı’nda ikinci nesil savaş kuşağının özelliklerini taşımasına rağmen Gazi Mustafa Kemal’in feraset emsali idaresiyle üçüncü nesil savaş teknikleri ile Yunan ordusunu denize dökmüştür. Savaşta Başkomutan Trikopis’in tesliminden sonra kaos ve karmaşa görülmüş ve savaş artık kaçma-kovalama biçimine bürünmüştür (Ortaylı, 2014: 169). Askeri açıdan değerlendirme, düşmanın belli bir mevzi tahkimatı yerine, satıh merhalesinde ele alınması ve lojistik desteğinin kesilmesi ile ordu düzeni dağıtılmıştır. Böylece savaşın geniş bir alana yayılması taktiği, yunan ordusunun Sakarya Nehri etrafında çembere alınarak savaşın kazanılması sonucunu doğurmuştur (Gürcan, 2011:91). Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece Liderliği değil aynı zamanda askeri dehası ile birlikte Türk

28 Ordusunun ilk kez üçüncü nesil niteliğinde harekat tarzı gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu savaşın ardından Gazi Mustafa Kemal’in şu veciz söylemi tarihe kazınmıştır:

"Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır”