• Sonuç bulunamadı

Kamu Mali Yönetimi Sistemindeki Değişimlere Türk Kamu Mali Yönetim Sisteminin Uyumu

II) POLİTİKA‐BÜTÇELEME İLİŞKİSİ VE MALİ YÖNETİM SİSTEMİ REFORMLARINA TÜRK KAMU MALİ YÖNETİMİNİN UYUMU REFORMLARINA TÜRK KAMU MALİ YÖNETİMİNİN UYUMU

5. Kamu Mali Yönetimi Sistemindeki Değişimlere Türk Kamu Mali Yönetim Sisteminin Uyumu

 

Dünyada son yıllarda kamu yönetimi anlayışında ortaya çıkan değişim doğrultusunda, kamu mali yönetimine ilişkin anlayışta da önemli dönüşümler yaşanmıştır. Mali yönetimde ortaya çıkan bu değişim dalgasının ana unsurları olarak kamuda kaynak tahsis ve kullanımında etkinliğin gerçekleştirilmesi, bütçe hazırlığı ve uygulama safhasında idarelere daha çok esneklik sağlanması, saydam ve hesap verebilir bir yönetim yapısının oluşturulması olduğunu söyleyebiliriz. (DPT, 2006, 8) Kamu mali yönetimi anlayışında meydana gelen bu değişim, ülkemizde yaşanılan ekonomik krizler ve mali yönetim sistemimizde ortaya çıkan sorunlar nedeniyle 5018 sayılı KMYKK ile mali yönetim sistemi tamamen yeniden ele alınmış ve değişime uğramıştır.

5018 sayılı KMYKK ile ortaya konulan mali yönetim sistemi ile yıllardır eleştiri konusu edilen ve sistem değişikliği ile yapılan çalışmalara karşın yeterince iyi uygulama sonuçları elde edilemeyen alanlardan biri olan politika-plan ve bütçe arasında güçlü ilişki kurulması, kamu politikalarının belirlenmesi sürecinde kaynak tahsis ve kullanımının stratejik önceliklere göre yapılması, orta vadeli harcama sisteminin oluşturulması, saydamlık ve hesap

verebilirliğin sağlanması beklenmiştir. Bu kapsamda reform bileşenlerinin uygulamaya geçirilmesine yönelik adımlar atılmıştır.

Ülkemiz de uluslararası alanda yaşanan bu değişim ve dönüşümden etkilenmiş olup kamu yönetimi ve bu kapsamda kamu mali yönetimi alanında dönem dönem reform çalışmaları hız kazanmıştır. Özellikle devletin üstlendiği rol ve fonksiyonların artmasına paralel olarak bütçe kavramına bir çok işlevler yüklenmiştir. Bu kapsamda zaman içinde değişik bütçe sistemleri geliştirilmiş ve uygulanmıştır.

Yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelere paralel olarak ve Türk bütçe sistemine etkileri açısından Türkiye’de klasik bütçe sisteminin 1973’e kadar uygulanmış olup bu süreçte kabul gören bir sistem olduğu söylenilebilir. Bir diğer bütçeleme sistemi ise 1973 yılından 2003 yılına kadar uygulanan ve kendine has özellikleri de içerisinden barındıran program bütçeleme sistemidir. Ülkemizde kamu mali yönetimi reformu doğrultusunda uygulanmaya başlanan son bütçeleme sistemi ise PEB’dir. Ancak çalışmanın içeriği açısından program bütçe ve PEB deneyimi üzerinde durulacak ve uygulanan bu iki sisteme ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır.

5.1. Türkiye’de Program Bütçe Deneyimi  

Performans bütçe sisteminden sonra gelişim gösteren program bütçelemede devletin yerine getirmek zorunda olduğu görevlerin hizmetler çerçevesinde sınıflandırılması ve kamusal kaynakların tahsisi ya da faaliyetlerin yürütülmesinde hizmet temelli hareket edilmesi söz konusu olmaktadır. (Yılmaz, 2018, 9) Bu bütçe sistemi  hangi hizmetlerin toplumun refahının yükselmesine en fazla katkı yapacağı sorusu üzerine dayanır. Amaç, tahsis edilen kaynak ile hizmetler arasında ilişkiyi güçlendirerek bütçenin etkin olmasıdır. (Tosun, 2007, 160-161) Program bütçe, kamusal hizmetler açısından vatandaş tercihleri temelinde hareket edilmesi ve dolayısıyla da yürütülmesi planlanan hizmet için vatandaş taleplerinin dikkate alınmasıdır da denilebilir. Performans bütçede bir hizmetin nasıl yapılacağı üzerinde durulurken, program bütçede bunun yanında bu hizmetlere ilişkin maliyet unsurunun ve hangi hizmetlerin yapılmasının toplumsal refahı artıracağının belirlenmesini amaçlar. (Özen, 2008, 12) Program bütçede kamusal kaynakların politika öncelikleri çerçevesinde tahsis ve kullanımına ve böylece bütçenin daha etkin olmasını sağlamaya yönelik bir amaç vardır. 

Geleneksel bütçe sistemi nedeniyle ortaya çıkan aksaklıklar, uygulamaya yönelik sıkıntılar, bütçenin kapsam olarak büyümesi (Coşkun, 1991, 146) nedeniyle devlet bütçesinin yeniden düzenlenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Özellikle klasik bütçenin devletin nihai amaçlarına gereken önemi verememesi, program değerlendirmesine elverişsiz olması, alternatif programların olmaması, uzun vadeli planlamaya dayalı olmaması, amaçlar bütçesi olmaması, etkinlikten ziyade kontrole önem vermesi (Vural, 1984, 31) klasik bütçenin aksayan yönleri olarak sıralanabilir.

Bu kapsamda bütçe reformu çalışmaları fiilen 1968 yılında Maliye Bakanlığı’nda başlatılmıştır. Söz konusu çalışmalarda BÜMKO, A.B.D. Uluslararası Kalkınma Örgütü’nün (AID) katılımıyla bütçe reform grubu adı altında bir proje birimi kurulmuş ve program bütçe sisteminin hazırlık çalışması başlatılmıştır. (Coşkun, 1976, 131) Yapılan çalışmalar sonrasında bazı kurumlar için program bütçe modelleri hazırlanmış ve konu hakkında personel eğitimine başlanmıştır. Hazırlık çalışmaları sonrasında ise 1973 yılında program bütçe sisteminin uygulanmasına başlanmıştır.

Program Bütçe Sisteminin temel bileşenleri olarak; “program yapısı, uzun dönemli program ve mali plan ile program analizi” sayılmış olup program analizinin tam anlamıyla gerçekleştirilebilmesi için;

- Hükümet amaçlarının,

- Uygulanması mümkün alternatiflerin,

- Programın yıllık toplam maliyetine ilişkin öngörürünün, - Her yıl için belirlenen amaçlardan beklenen faydanın,

- Alternatiflerle ilgili tahminler ve belirsiz kalan noktaların açıklanmasının ve yazılı hale getirilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. (Tosun, 2004, 4)

Program bütçeleme için bir çok farklı tanımlama yapılmasına karşın bu sistem, devletin yükümlülüklerini hizmet temelinde değerlendirerek sınıflandıran, faaliyetlerin belirlenmesi ve buna ilişkin kaynak tahsisinde hizmeti esas alan bütçelemedir. Ülkemizde planlı dönem ve Devlet Planlama Teşkilatı gibi kurumsal bir yapıda olmasına karşın ne yazık ki planlama ile bütçeleme arasında yeterli bağ kurulamamıştır. Bilindiği üzere 5018 sayılı KMYKK öncesi reform çalışmalarında da en önemli hususlardan biri plan-program-bütçe ilişkisinin kurulamamasıydı. Dolayısıyla mali yönetim reformunda bu ilişkinin tesis edilmesini öngören

sistem değişikliği esas alınmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere yıllar öncesinden bazı hususlar öngörülmüş olmasına rağmen uygulamada bir takım sıkıntılar yaşanmaktadır.

1973 yılından itibaren uygulanmaya başlayan program bütçe sistemi, beklentilerin aksine gerektiği gibi uygulanamamış ve zaman içerisinde sisteme olan güven ve beklentiler azalmıştır. Bunda uygulamadan kaynaklanan sıkıntılar olduğu gibi sistemden kaynaklanan bazı sıkıntıların etkisi de olmuştur.

Program bütçe sisteminin uygulanamamasını edinilen izlenim, gözlem ve tecrübelerden çıkarım yapılarak bazı nedenleri şu şekilde sıralamak mümkündür. (Maliye Bakanlığı, 2013, 18; DPT, 2000a, 57-58)

1) Aşağıdan yukarıya bütçeleme ile program bütçe arasında uyumsuzluk görülmüştür.

Çünkü kamu idareleri ile Maliye Bakanlığı arasında ödeneklerin tahsisi sürecinde yaşanılan pazarlıklar ve dolayısıyla kamu idarelerinin fazla ödenek talebinde bulunması Maliye Bakanlığı’nın hizmetleri çok fazla dikkate almadan kesintilere gitmesi sonrasında gerçek bir ihtiyaç belirleme ve kaynak tahsis etme süreci yaşanamamaktaydı. Dolayısıyla aslında sistemle bugün de arzu edilen bir altyapı kurulmuş ancak yukarıda ifade edilen nedenlerin de etkisiyle kaynaklarla hizmetlerin tam olarak ilişkisinin kurulamadığı, planlamanın yapılamadığı bir sisteme dönüşmüştür. Yani program bütçe adı altında aslında klasik bütçeleme sistemi uygulanmıştır.

2) İkinci bir neden ise kısa vadecilik ve plan program kavramlarının yeterince benimsenmemiş olmasıdır. Plan ile kaynaklar arasında ilişki kurma çabasının olmaması; bir çok faaliyet ve projenin yıl içerisinde revize edilmesi ve böylece plan-program tutarlılığı ve bütünlüğünün kaybolması; ödeneklerin plan ve plan-programlar için öngörülen çerçevede belirlenmemesi sisteme olan güveni bütçenin inandırıcılığı kaybetmesine neden olmuştur. Çünkü ödenek teminindeki pazarlık süreci, yıl içerisinde ödenek yetersizliği ve yarım kalan proje ve faaliyetler, bu proje ve faaliyetler için ilerleyen yıllarda ödenek talep edilmesi ve giderek artan bir ödenek ihtiyacı bütçe ödenekleri ile yıl sonu gerçekleşmeleri arasında önemli farkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum ise sisteme bakış açısında olumsuz etkiler yaratmaya başlamıştır. Sonuçta, bütçenin kapsamı giderek daralmış, bütçe kapsamı dışına kaçış eğilimi hızlanmıştır. Bu şekilde, plan ve programlarda ortaya konulan

harcama önceliklerinin sorgulanıp tartışılamadığı bir bütçe hazırlık süreci kronik bir biçimde sürdürülegelmiştir.

3) Hizmet programlarının belirlenmesi, revize edilmesi ve gerekiyorsa yenilerinin hazırlanması bütçenin etkinliğini ve güncelliğini sağlayan en önemli içsel unsurlardan biridir. Belirlenen hizmet programının alt program ve faaliyet-proje şeklinde formüle edilmesi ise bunu takip eden ikinci halkadır. Fakat program bütçenin Türkiye uygulamasında bütçenin hazırlanmasında hizmet programlarının etkinliği ve farklılığı nerdeyse ortadan kalkmıştır. Çünkü sistem analizini formüle edecek çalışmalarının bu süreçte olmaması en azından bir süreklilik göstermemesi bütçelerin hazırlığını bir tekrar şekline dönüştürmüştür.

4) Bir diğer nedenin ise programlara ilişkin sonuçları ölçmeye yönelik bir izleme ve değerlendirme sisteminin bulunmaması olduğu söylenilebilir. Bilindiği üzere program bütçe sisteminde kaynaklar, programlara tahsis edilir. Dolayısıyla tahsis edilen bu kaynaklarla program hedeflerine ne ölçüde ulaşıldığı, hangi alanlarda ne gibi aksaklıklar yaşandığı, bu aksaklıklar için hangi önlemlerin alınması gerektiği büyük önem taşımaktadır. Fakat sistemde buna imkan veren bir izleme-değerlendirme sürecinin olmaması ve bunun sonucunda da kaynakların etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığı konusu hep soru işareti olarak kalmıştır. Plan ve programlarda öngörülen amaç ve hedeflerin idareler tarafından somut göstergelere dökülememiştir.

5) Program bütçenin sahiplenilmesi, kurumsallaşması ve personelde teknik bilginin oluşturulması için gerekli adımların zamanında atılmamasıdır. Sistemin önemli bilgi birikimi ve deneyimine ihtiyaç duyması, insan kaynağının bu çerçevede yönlendirilip yetiştirilmesini gerektirmesi, bunlara ilişkin teknik donanım ve kapasitenin oluşturulması söz konusudur. Dolayısıyla özellikle personelin program bütçe sistemi işleyişi hakkında yeterli eğitim alması ve üst yönetim tarafından sahiplenmenin sağlanması hususunda başarısız olunduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca uygulanan bütçeye ilişkin bilgilerin derlenmesi ve bunun anlamlı veriler haline getirilerek sistematik işlenmesi konusunda gelişme sağlanamamıştır. Bu konuda o dönemdeki bilgi teknolojileri düzeyinin de etkisi olduğu söylenebilir.

 

Ülkemizde program bütçe sistemi yukarıda belirtilen başlıca nedenlerle gerektiği gibi uygulanamamış ve sistemin sorgulanması durumu ortaya çıkmıştır. Aslında ülkemizde program bütçe sistemi adı altında klasik bütçeleme anlayışı devam ettirilmiş, program anlayışı

ve uygulaması yerleştirilememiştir. Bu açıdan başarılı uygulama sonuçları elde edilebilecek bir sistem uygulama aksaklıkları nedeniyle yerini performans esaslı bütçeleme sistemine bırakmıştır.

5.2. Türkiye’de Kamu Mali Yönetimi Sistemine İlişkin Temel Reform ve Bütçe Sisteminin Yeniden Yapılandırılması

 

Dünyada son yüzyılda kamu maliyesi alanında hızlı gelişmeler yaşanmakta, ülkelerin bu gelişmelere ayak uydurma çabaları bu alanda çeşitli reformları gerekli kılmaktadır. 1990’lı yıllarda bir çok ülke ekonomik ve mali kriz yaşarken uluslararası kuruluşların da gündemleri bu krizleri ve bunlara uygun programlar geliştirmek üzerine yoğunlaşmıştır. (Yılmaz, 2007, 1)  Kamu maliyesine ilişkin yaşanan gelişmeler çerçevesinde ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya gibi ülkeler mali yönetim sistemlerinde reforma gitmiş ve bir çok gelişmekte olan ülke de reform girişimlerinde bulunmaya devam etmektedir.

Ülkemizde mali yönetim sistemimizin küresel ölçekte ortaya çıkan gelişmeler ile değişen devlet anlayışı ve yönetim yapısı karşısında yetersiz kalması, politika-plan ve bütçeler arasında yeterli ilişkiselliğin sağlanamaması, sınırlı kaynakların politika önceliklerine tahsis edilmesi ve kullanımında yeterli olunamaması, mali kontrol ve denetimin etkin yürütülememesi ve AB müktesebatına ilişkin taahhütler doğrultusunda mali yönetim sistemimizde reform gerçekleştirilmesi gerekli olmuştur.

IMF tarafından Türkiye için hazırlanan mali saydamlık ve kamu harcama yönetimi gözden geçirme raporunda da bütçenin tüm kamu hizmetlerini kapsamaması, bütçe hazırlık sürecindeki parçalı yapı, orta vadeli makro ekonomik çerçevenin olmaması, harcamaların fonksiyonel sınıflandırmasındaki eksiklik nedeniyle harcama analizinde yaşanan sıkıntılar, bütçe uygulamasının uluslararası standartlara bir çok açıdan uygun olmaması, şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından yaşanan sıkıntılar ve etkin bir denetim mekanizmasının olmamasına vurgu yapılmıştır. Söz konusu eleştiriler çerçevesinde “Turkey Public Expentiture and Institutional Review (PEIR) (Kamu Harcamalarının Gözden Geçirilmesi ve Kurumsal İnceleme)” raporunda bütçe hazırlık sürecindeki parçalı yapı, politikalar, planlar ve bütçeler arasında ilişkinin güçlendirilebilmesi açısından orta vadeli bir bakışın harcama sistemine hakim olması ve buna ilişkin mekanizmaların oluşturulması, kaynak kullanımına

ilişkin merkeziyetçi yapı yerine daha esnek bir yapının esas alınması ve ortaya çıkan çıktılara ilişkin hesap verebilirliğin artırılması gerektiği belirtilmiştir. (The World Bank, 2001, 4-13)

Bu doğrultuda 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın dördüncü bölümü makroekonomik politikalar, hedefler ve tahminler bölümünde;

“Kamusal karar alma sürecinde etkinliği artırmak amacıyla, politika oluşturulması, planlama ve bütçeleme arasında kurulması gereken zorunlu ilişki orta vadeli bir harcama sistemi perspektifine dayanan bütçeler hazırlanması suretiyle sağlanacaktır.

Bu çerçevede, bütçe hazırlanması süreci ile ilgili yasal çerçeve yeniden düzenlenecek, modern bütçe sistemlerinin gerektirdiği kurumsal ve fonksiyonel işleyiş ve mekanizmalar sisteme dahil edilecektir. Mali disiplinin sağlanması, kaynakların stratejik önceliklere göre dağıtılması ve etkin kullanılması gibi temel bütçesel sonuçların elde edilmesinde önemli bir araç olan, mali saydamlığın yaygınlaştırılmasını sağlayacak mekanizmalar geliştirilecektir. Bu anlamda, öncelikle muhasebe ve mali raporlama standartları geliştirilecek ve sisteme aktif bir şekilde dahil edilecektir. Mali disiplini sağlamak üzere kamu harcama reformu biran önce gerçekleştirilecektir.”

(DPT, 2000c, 28) ifadesi yer almıştır.

Bu doğrultuda mali yönetim sistemimizin yeniden tasarlandığı ve reform bileşenlerinin hayata geçirilmesi açısından düzenlemelerin yer aldığı 5018 sayılı KMYKK yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesi ile mali yönetim sistemimizde esaslı değişiklikler yapılmış, Dünyada ortaya çıkan reform dalgası ve bunun mali sisteme yansımaları çerçevesinde hakim olan ilke, kural ve bileşenler mali yönetim sistemimizde kendisine yer bulmuştur. 5018 sayılı KMYKK ile kaynak tahsis ve kullanım süreçlerinde etkinlik ve verimliliğin sağlanması, stratejik önceliklerin belirlenmesi ve bunlara ilişkin kaynak tahsislerinin gerçekleştirilmesi, gerçekleştirilen hizmetler ya da kullanılan kaynaklara ilişkin performansın ölçülmesi, raporlanması ve karar vericilere bunların ışık tutması, iç kontrol ve denetim sisteminin etkin olarak yürütülmesi, saydamlık ve hesap verebilirliğin güçlendirilmesi yönünde yapılan düzenlemeler mali yönetim sisteminde gerçekleştirilmek istenen reformun çerçevesini oluşturmaktadır.

Mali yönetim sisteminde yaşanan değişimin getirdiği en temel yenilikler, bütçeleme ilkeleri arasında yer alan genellik ve birlik ilkelerinin güçlendirilmesi, kaynakların

kullanımında saydamlık ve hesap verebilirliğin sağlanması, stratejik planlama, PEB, harcama sisteminde orta vadeli yaklaşımın esas alınması, iç kontrol ve denetim, kamusal kaynakların kullanımı hususunda etkinlik ve verimliliğin temel alınması olarak sıralanabilir. (Kesik, 2005, 96) Sistemde getirilen asıl önemli değişiklik ise politika, plan ve bütçe arasında ilişkiselliği artıran OVHS olmuştur. Bütçe sisteminde etkinlik sağlanmak isteniyorsa politika-plan ve bütçe arasındaki ilişkisellik artırılmalıdır. Ayrıca bütçenin birden fazla yılı esas alarak hazırlanması ve kaynakların da bu çerçevede planlanması hem kaynak kullanımında etkinliği sağlayacak hem de bütçe disiplinini beraberinde getirecektir. Orta vadeli harcama sistemi bu açıdan plan-bütçe ilişkisini ve rasyonel kaynak tahsisini sağlayacak mali yönetim sistemindeki önemli bir unsurdur. (Yılmaz ve Biçer, 2010b, 44-45) Getirilen bu yenilikler diğer açıdan bakıldığında aslında kamu mali yönetimi sisteminde görülen eksiklikleri gidermeye yönelik önlemler, değişiklikler olarak da ifade edilebilir.

Mali yönetim alanında gerçekleştirilen reformlarda yalnızca bütçenin etkin ve verimli kullanılmasına yönelik tedbir ve uygulamalar çerçevesinde değil mali yönetim sisteminin diğer bileşenlerle birlikte bir bütün olarak düşünülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Türkiye’de mali yönetim reformu çerçevesinde kamu sektörünün etkinliğini artırmaya yönelik aşağıda sıralanan adımlar da atılmıştır. (Yılmaz, 2007, 266)

 Bütçe birliği: fonların tasfiye edilmesi

 Bütçe hazırlama ve uygulama sürecinde etkinliğin sağlanması

 Kamu alımlarında etkinliğin sağlanması (Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu)

 Kamu borçlanmasında etkinliğin ve saydamlığın sağlanması

 Vergi politikalarında etkinliğin sağlanması ve vergi idaresinin yeniden yapılandırılması

 Sosyal güvenlik ve sosyal koruma sisteminin yeniden yapılandırılması

 Tarım sektöründe kamu müdahalesine yönelik uygulamaların değiştirilmesi

 Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması ve görev zararı uygulamasının düzenlenmesi

Sonuç olarak Dünyada mali yönetim alanında yaşanan reform dalgası ülkemizi de etkilemiş ve bu alanda önemli düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Özellikle 5018 sayılı KMYKK, reformun temelini oluşturmakta olup kamu mali yönetimi sistemimizi yeniden ele almakta ve uluslararası standartlar çerçevesinde ve AB uygulamaları ile paralel olarak mali yönetim sistemimizi yeniden düzenlemektedir. Kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana mali

yönetim reformunun temel bileşenleri kamu idarelerince uygulanmakta olup bu yönde önemli ilerleme sağlanmış durumdadır.

Şekil 4 5018 Sayılı KMYKK’nın Temel Bileşenleri

Kamuda gerçekleştirilen reformlara ilişkin bazı sorunlarla karşılaşılsa da reformun tam anlamıyla benimsenmesi ve uygulanmasının da zaman alacağı göz önünde tutulmalıdır. Bu bağlamda önemli bir sorun olarak reformların gerektiği şekilde yönetilebilmesi ve reform yorgunluğu hususu karşımıza çıkmaktadır. Reformların uygulanması sürecinde hem yapısal durumların ortaya çıkardığı hususlar hem de alınan kararlar çerçevesinde etkilenen kesimlerden gelebilecek direnç reform yönetimini ve başarısını önemli ölçüde etkilemektedir.

Türkiye’de reformlara ilişkin temel sorun alanı da aslında tam burada ortaya çıkmaktadır.

Çünkü hazırlanan ve uygulanan reformlar belirli bir süre sonra devam ettirilmemekte ve karşılaşılan direnç ya da iş yapma biçiminde değişimin yeterince sağlanamaması sonrasında yeni bir reform çalışmasına başlanılmaktadır.

Sorun alanlarının net bir şekilde tespit edilmesi, müdahale biçimlerinin ortaya konulması, sürecin bütün aktörlerle etkin bir şekilde yönetilerek reform bileşenlerinin hayata geçirilmesi ve sonrasında değerlendirilmeye tabi tutulması önem arz etmektedir.

Karşılaşılabilecek dirençlere yönelik alternatif senaryoların ortaya konulması ve önleme mekanizmalarının geliştirilmesi bu açıdan önemlidir. Bu çerçevede uygulanan reform

İç Kontrol ve İç Denetim

Kaynakların Stratejik Önceliklere Göre Tahsisi ve Kullanımı

Mali Disiplin

Hedef ve Sonuç Odaklı Mali

Yönetim Çok Yıllı Bütçeleme

Tahakkuk Esaslı Muhasebe ve Analitik Bütçe Sınıflandırması

Mali Saydamlık Hesap Verebilirlik

bileşenlerinin her biri değerlendirilmeye tabi tutulmalı ve eksik kalan ya da düzeltilme ihtiyacı hissedilen alanlara ilişkin de yerinde ve etkin çözüm önerileri geliştirilerek reformun başarılı bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir.